DEVLET BAHÇELİ ; KIZILELMAYA KADAR VARIZ
Bu görev tarihidir, tehiri ve tevzisi düşünülemeyecektir.
Maruz kaldığımız stratejik tehditler küresel senaryoların bölgemizde gösterime sokulan bugünkü sahnesinden başka bir şey değildir.
Milli birliğimizi, milli güvenliğimizi, milli çıkarlarımızı, milli varlığımızı, milli gelecek projelerimizi sömürge hesaplarına, lord planlarına, egemen güçlerin inisiyatifine teslim etmek isteyenler faal haldedir.
Dünya’nın enerji ve su kaynaklarını kontrol etmek isteyen yeni emperyalizm, bunlara sahip milletler üzerinde hunhar oyunlar peşindedir.
Maalesef büyük çoğunluğu din kardeşimiz ve soydaşımız olan geniş coğrafyalarda kin, nefret, zulüm devamlı körüklenmektedir.
Anlaşılan buralarda petrol bitmedikçe, gaz bitmedikçe, su bitmedikçe, paylaşacak toprak bitmedikçe savaşlar da bitmeyecektir.
Görünen odur ki, bu kaynaklar tükenmedikçe gözyaşları da sona ermeyecektir.
Afrika’nın bir ucundan, Asya’nın bir ucuna kadar milyarlarca insan bir lokma ekmek, bir parça hürriyet, bir nebze olsun haysiyet mücadelesi için canını dişine takmaktadır.
Kaybedenler, nehir gibi kanı dökülenler tarihin her devrinde olduğu gibi yine mazlumlardır.
Bugün milyarlarca insan kendi emeğiyle ayakta durmak, ürettiğini satmak, huzur içinde yaşamak, sahip oldukları kaynakları refahı için kullanmak istemektedir.
Kaldı ki bu istek haklıdır ve meşrudur.
Bu masum talepleri sekteye uğratmak maksadıyla adına bazen terörizmi önlemek, bazen barış getirmek, bazen demokrasi kazandırmak denen küresel baskı ve dayatma mekanizması sürekli canlı tutulmaktadır.
Terörizm, büyük ve bereketli toprakları sömürmenin, parçalamanın, sınırları değiştirmenin bugünkü bahanesidir.
Bunun adı 19’uncu yüzyılda “Şark Meselesi” idi.
Terörizm, aynı zamanda hedef ülke ya da ülkelerin içişlerine karışmanın, bunları zaman içinde fiilen ele geçirmenin de gerekçesi olarak değerlendirilmiştir.
Dün bunun da adı “medeniyet götürmek”ti.
Bugün emperyalizmin hedefi Afrika’nın Okyanus kıyısından, Doğu Türkistan havzasına kadar uzanan engin coğrafyalardır.
Bu ülkeleri hizaya getirme, direnişlerini kırma, rejimlerini dönüştürme projeleri hız kazanmıştır.
Bunun maskesi ise “yeni dünya düzeni”dir.
Milletiyle birleşip bu küresel yağmaya direnen, bu vandallığı sorgulayan liderler ve hükümetler gönderilmek, indirilmek istenmektedir.
Ancak bu karanlık dönemin perdesi kapanmaktadır.
Milli egemenliğe dayanan demokratik yönetimlerin dış müdahalelerle tasfiyesi, terörizmin komplolarıyla, terör örgütlerinin kanlı suikastlarıyla köşeye sıkıştırılması artık ham bir hayaldir.
Geldiğimiz bu aşamada bilhassa Türkiye geri dönülemez bir yoldadır.
Fatih Sultan Mehmet’ten 3’üncü Selime kadar askerimizin dilinden düşmeyen “Kızılelmaya kadar varız” sözü bugün tekrar ete kemiğe bürünmüştür.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Sözde Ermeni soykırımıyla ilgili kanun teklifi hazırlamak ecdadımıza hakarettir, hıyanettir, su katılmamış bir müfteriliktir. Böylesi bir zelilin, böyle bir fitnecinin TBMM'de yer alması hepimiz adına bir züldür." dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, TBMM'ye "HDP'li bir müptezel" tarafından sunulan kanun teklifinde, sözde Ermeni soykırımının tanınmasının istendiğini anımsattı. Bu rezil teklifin, anında küstah sahibine iade edildiğini kaydeden Bahçeli, "Maalesef TBMM'nin çatısı altında diasporanın bir ajanı bulunmaktadır. Sözde Ermeni soykırımıyla ilgili kanun teklifi hazırlamak ecdadımıza hakarettir, hıyanettir, su katılmamış bir müfteriliktir. Böylesi bir zelilin, böyle bir fitnecinin TBMM'de yer alması hepimiz adına bir züldür. Bu kokuşmuş milletvekilinin kimden cesaret aldığı, kimlerle dayanışma içinde olduğu ayan beyan ortadadır." değerlendirmesinde bulundu. Soykırım iddiasının kanun teklifi olarak hazırlanmasının, Türkiye'yi tahrik etmek ve milleti töhmet altında bırakmak için kurgulandığını belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Herkesi uyarıyorum; TBMM, meşrutiyet meclisi değildir. Gayrimüslim azınlıkların meydan okuma yeri değildir. Gözümüzün içine baka baka Türk milletine katliamcı, soykırımcı diyenlerin barınacağı, bulunacağı, buluşacağı bir mekan asla değildir. Meclis-i Mebusan'da görev yapan ve Osmanlı'yı sırtından hançerleyen mesela Pastırmacıyan Efendi'nin, Papazyan Efendi'nin, Varteks Efendi'nin, Viramyan Efendi'nin dönemi çok gerilerde kalmıştır. Tarihi hadiseler günlük politikanın oyuncağı haline getirilemez. Gerçeğin özünü ve ana çizgisini hiç kimse sulandıramaz. 1915 olaylarının içyüzünü, perde arkasını, asıl mahiyetini saptırmak bir defa tarih suçudur, Türk milletine saygısızlıktır. Bu çatı altında sözde soykırımı tanıyan ve kabul eden varsa, bunu aklından dahi geçiren bulunuyorsa yeri ve adresi TBMM olamaz, olmamalıdır. HDP'li bölücü milletvekilinin teklifine CHP'den yalnızca 'herkes kendi işine baksın' açıklamasıyla örtülü ve mahcup bir eleştiri gelmiştir. Esasen suç ortaklığı alenileşmiştir. Bazı siyasiler de özneyi gizleyip bu teklifi sadece hadsizlikle eş tutmuştur. Bu sadece hadsizlik değildir, bu tip cılız tenkitlerle geçiştirilecek bir mesele olmayıp bize göre şerefsizliğin daniskasıdır. Üstelik CHP'li bir milletvekili de sözde soykırım yalanının peşine takılmıştır. Fakat partisinden isabetli ve kayda değer tek bir itiraz gelmemiştir." CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, "Elektrikle ilgili konuştuğun kadar sözde soykırım iddialarıyla ilgili ne zaman konuşacaksın? Sözde soykırım palavrasına destek misin, değil misin? Yanında mısın, karşısında mısın?" sorularını yönelten Bahçeli, şunları kaydetti: "Selamsız Babacan boyunu fersah fersah aşarak, kanının gereğini yapmış ve 'geçmişte yaşanan acıların faili biz değiliz' diyerek akıllara durgunluk veren bir mesaj paylaşmıştır. Ayrıca 'hepimiz, karşılıklı anlayış çerçevesinde birbirinin yarasını sarmaya çalışan Anadolu insanları olmalıyız' sözleriyle akıldanelik yapmaya kalkışmıştır. Geçmişte acılar yaşanmıştır, ancak bu geçmiş, bu tarih Babacan'ın geçmişi, zilletin tarihi değildir. Bizim geçmişimiz Türk'tür, bugünümüz Türk'tür, yarınımız da Türk olacaktır. Bu aziz vatanda mensubiyeti ve milliyeti belirsiz insan topluluğu değil, Türk milleti yaşamaktadır. Anadolu insanları tabiri köksüz ve kimliksiz bir tanımdır. Rahmetle, hürmetle andığımız Sultan Abdülhamid Han bizimdir, Talat Paşa bizimdir, Enver Paşa bizimdir, Mustafa Kemal Paşa bizimdir, bizden olmayanların bugün çıkıp sözde soykırım bilirkişiliği taslamaları utanmazlıktır, gafilliktir, münafıklıktır." ABD Başkanı Joe Biden'in, 2021'de olduğu gibi, bir kez daha sözde soykırımdan bahsetmesinin, hükümsüz, hukuksuz, hayasız bir isnat olduğunu dile getiren Bahçeli, politikacıların tarihi gerçekleri çarpıtıp kendilerini mahkeme yerine koymalarının "felaket" olduğunu ifade etti. "1915 Tehcir Kararı, bihakkın doğru bir karardır, bugün olsa yine aynısı sonuna kadar yapılmalıdır." ifadesini kullanan Bahçeli, "Sözde Ermeni çetelesi tutanlara soruyorum, sayıları 500 bini aşan Müslüman Türklerin katliamına niçin suskunsunuz? Be hey vicdansızlar, karınları deşilen çocukların yürek yakan hallerine, vahşi işkencelerle canı alınan masumların hala dinmeyen, hala kesilmeyen, hala hafızalardan çıkmayan feryatlarına ne diyeceksiniz? Nasıl bir yorum getireceksiniz?" diye sordu. Tarihleriyle iftihar ettiklerini, ecdatlarıyla gurur duyduklarını dile getiren Bahçeli, Türkiye'nin şerefli tarihi üzerinden suçlanmasının haksızlık, insafsızlık, hukuken de skandal bir yanlış olduğunu vurguladı. MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türk milletini, insanlığa karşı en ağır suç olan "soykırım" suçu işlemiş ezik, lekeli ve yaralı bir millet konumuna düşürmeye hiç kimsenin gücü yetmeyeceğini ifade ederek, "HDP, PKK'nın ve Ermeni diasporasının çatlak sesidir, paslı silahıdır, kirli tetikçisidir, kötürüm temincisidir ve Kürt kökenli kardeşlerimle hiçbir yakınlığı, hiçbir bağı, hiçbir alakası yoktur. HDP demek cinayet demektir, melanet demektir, ihanet demektir. Bu Asala hayranlarının, bu terör deposunun, bu bölücü ve yabancı odağın Türk siyasetinden silinip gideceği günler de inşallah çok yakındır." dedi. Bahçeli, Pençe operasyonlarıyla teröristlerin ülkeye sızma ve intikal sahalarının kapatıldığını, bütünüyle kontrol altına alındığını, operasyon yapılmayan tek Zap bölgesi kaldığını anlattı. Pençe-Kilit Harekatıyla bu bölgede de bayram temizliği yapıldığını belirten Bahçeli, canilerin defterinin dürüldüğünü kaydetti. PKK/YPG için emniyetli hiçbir yer olmadığını; bölücü terör örgütünün psikolojik yıkım içinde bulunduğunu dile getiren Bahçeli, "Allah nazarlardan saklasın, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz taktik ve operatif anlamda, önleyici strateji ustalığıyla destan yazmaktadır. Kanlı örgüt saldırı ve toplu eylem yapabilme kabiliyetini yitirmiş, can çekişmeye başlamıştır." diye konuştu. Bahçeli, ilki Mart 2018'de devreye giren Pençe harekatlarının devamı ve tamamlayıcısı olan Pençe-Kilit hamlesiyle terör örgütünün komaya sokulduğuna işaret ederek, "Bir babayiğidimiz, bir aslan parçamız, bir yiğidimiz Türkiye'yi tehdit etmeye yeltenen hainleri ümit ve temenni ediyorum ki ya leşini yere serecek ya da başlarına çuval geçirerek Türk adaletine teslim edecektir. Şehirlerimizde eylem hazırlığı içinde olan kim varsa tavsiyem kefenlerini de yanlarında taşımalarıdır. Şerefini kaybetmiş bir insan yaşayan ölüdür. Teröristler şeref ve namuslarını bedeli mukabilince satmış insanlık defolarıdır. Türk milleti bu canileri affetmeyecektir." diye konuştu. Pençe-Kilit Harekatı'nda etkisiz hale getirilen teröristlerden bazılarının hüviyet ve ülkelerine bakıldığında, karşılarına dehşet verici küresel husumetin tüm yönlerinin açığa çıkacağını vurgulayan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kahramanların yüksek iman ve iradesiyle yok edilen teröristlerden 8'inin Ermeni, 5'inin Fransız, 7'sinin ABD'li, 3'ünün İngiliz, 2'sinin de Alman olduğu anlaşılmıştır. Bu çok uluslu tablo tesadüf değildir. Arka planında derinleşmiş Türk ve İslam husumeti yatmaktadır. PKK/YPG terörü, haçlı emellerine refakat eden, zalimlerin Türk milletiyle yarım kalan tarihi hesaplaşmasını mahallinde ikmal için uzaktan kumandası yapılan, kimin çıkarına uygunsa onun tarafından kullanılan, parayı verenin işini gören, silahı sağlayanın emrine giren kanlı ve kalleş bir örgüttür. Terörle mücadele, koynunda haç taşıyanlara karşı hilalin duruşudur; haramı geçim kapısı yapanlara karşı helalin şuurudur; batıla hizmet edenlere karşı hakkın teslim olmaz ruhudur; gazilerimizin, şehitlerimizin alacak davasıdır, karşı çıkanlar da şeytanın yanındadır. PKK ve taşeron örgütleri bir başka anlatımla Hınçak'tır, Taşnak'tır, Asala'dır, Eoka'dır, Megali İdea'dır, FETÖ'dür, DEAŞ'tır, DHKP-C'dir, MLKP-C'dir, TİKKO'dur, Türk ve Kürt kanından geçinen, emperyalizmin namına istiklalimize namlu çeviren zulüm ve zillet figüranlarıdır. Bunlara destek olan namertler de aynısıdır. Bunları koruyup kollayanlar da terörizmin alçak failleridir." Bahçeli, 24 Nisan 2022'de 6+1 formatında üçüncü kez toplanan partilerin ortak açıklamasının, hayatın ve siyasetin olağan akışıyla Türkiye'nin yüksek mücadele anlayışıyla bağdaşan veya çakışan yanı olmadığını söyledi. "Zillet ittifakı"nın, Türk milletinin ekmeğini yese de gavurun kılıcını sallamaktan rahatsızlık duymadığını savunan Bahçeli, bu ittifak ortaklarının sadece güçlendirilmiş parlamenter sistem masalıyla avunduklarını söyledi. Bahçeli, "Toplanıp toplanıp dağılıyorlar. Sahte gülümsemelerle günü kurtardıklarını sanıyorlar. Nalıncı keseri gibi, her birisi kendine yontuyor, kalpleri çıfıt çarşısına dönmüş haberleri olmuyor. Birbirlerine kazık atıyorlar, tuzak kuruyorlar, dedikodu yapıyorlar, sonra dönüp birbirlerinin gönlünü almaya çalışıyorlar." ifadesini kullandı. "Her numara zillet ittifakında, ne ararsanız bu ittifakın yamalı bohçasında. Bunların dilinde şehitlerimize rahmet, Türkiye'ye övgü, teröristlere tepki, gelecekle ilgili umut, yüzlerinde meymenet yok." diyen Bahçeli, kimin hesabına, kimlerin hizmetine siyaset yaptıklarını da bilmeyen olmadığını söyledi. Bahçeli, "zillet ittifakı"nı güçlendirilmiş parlamenter sistem dolduruşuna getirip yuvarlak masa bildirilerini hazırlayanların dış güçler olduğunu, Cumhur İttifakı'nın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin mayasının da mimarının da mihmandarının da büyük Türk milleti olduğunu anlattı. Bahçeli, "Zillet ittifakı Türkiye'nin tarafında değildir, yol haritaları karışık ve bulanıktır. Nerede duruyorlar, hangi mihrakların esareti altındalar artık bilmeyen kalmamıştır." dedi. "Biz hem hakkın hem halkın hem de hakikatin tarafındayız. Zillet ittifakının tarafı Türkiye'nin tahribidir. Zillet ittifakının tarafı Türk milletinin önüne koyulmuş takozdur." diyen Bahçeli, şunları kaydetti: "Bu ittifakın çekicisi CHP Genel Başkanı ise ne yapacağını, ne söyleyeceğini, hangi provokasyonu servis edeceğini şaşırmış vaziyettedir. Faturayı 3 ay boyunca ödemeyen Kılıçdaroğlu'nun beklendiği üzere elektriği kesilmiştir. Bu çarpık zihniyet karanlıktan ülkemizin aydınlık ortamına gölge düşürmeye çalışmıştır. Elbette olacağı buydu, şahsen uyarmıştım, faturayı ödemezse elektriğinin kesilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Hatta Kılıçdaroğlu'na insani ve vicdani destek olmak adına bütün il teşkilatlarımızın birer kandil göndermesini talimatlandırmıştım. Nasıl olsa Kandil'e yabancılık çekmiyordu, nasıl olsa Kandil'e ümit bağlamıştı. Biz de onun anladığı ve bildiği Kandil'i değil de ışık saçan kandili adrese teslim göndermiştik. Huylu huyundan vazgeçmiyor, karanlık emelleri olanların tercihi yine karanlıktan mesaj vermektir. Kılıçdaroğlu ve zillet ittifakı karanlıktır, kumpastır, kumpanyadır. CHP Genel Başkanı, kalkmış içinde bulunduğu karanlıktan aydınlığı taşlıyor, bir hafta boyunca da karanlıkta oturacağını açıklıyor. 'Önemli olan sesi duyurmaktı, bir hafta sonra faturayı ödeyeceğim' diyerek iç huzur ortamını karıştırmak, istismar çarkını döndürmekle uğraşıyor. Bazı siyasi odaklar da faturayı ödemek için kuyruğa giriyor. Alın birini vurun ötekine, bunların hepsi aynı tornadan çıkmış gibidir." Kılıçdaroğlu'nun elektrik faturasıyla ilgili iddiaları, 4 milyon hanenin elektriğinin kesildiğini ileri sürmesini, "kuyruklu yalan" olarak değerlendiren Bahçeli, yapılan resmi açıklamalar kapsamında, elektriği kesik abone sayısının 278 bin olduğunu belirtti. Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı: "Kılıçdaroğlu fellik fellik karanlıkları dolaşırken, karanlıktan rant elde etmeyi planlarken, hiç kimse unutmasın ki, Türkiye'nin hayat ve varlık ışığını söndürmeye asla güç yetiremeyecektir. Zillet ittifakının trafoları patlak, enerji nakil hatları kopuk, zihni ve siyasi santralleri ise bozuktur. Sayın Kılıçdaroğlu bilmelisin ki Türkiye'yi karanlığa boğamayacaksın, iç ve dış mahreçli çıkarcı yarasalara bu aziz vatanı peşkeş çekemeyeceksin. Hz. Mevlana'nın dediği gibi, ey Kılıçdaroğlu, ümitsizlik köyüne gitme, ümitler var, karanlığa doğru yürüme güneşler var. Korkunun palazlandığı yer karanlıktır. Kılıçdaroğlu'nu da korku dağları sarmıştır. Kafasının içi gece gibi karanlık düşüncelerle doludur. Bizim görüşümüze göre, gökyüzü güneş olsa, millet yoksa, vatan yoksa, bayrak dalgalanmıyorsa asıl karanlık işte o zamandır. Bu karanlığın müdafaası zillet ittifakı eliyle yapılmaktadır. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Zillet ittifakı 2023 yılının Haziran ayında kaybedecek, altına imza attıkları ortak açıklamaları da başlarına külah diye geçirilecektir." Osman Kavala'nın, "15 Temmuz darbe girişimi" ile "Gezi Parkı olayları"na ilişkin davada aldığı cezaya ilişkin bir soruya Bahçeli, "Yargıya saygı duyulmalıdır. Konu üzerinde uzun yıllar tartışmalarla bunu önlemeye çalışanlar da yargının bu kararına saygılı olarak her şeyi artık kabullenmek durumunda olmalıdır." karşılığını verdi. Eski MHP Milletvekili Süleyman Sazak'ın, "Osman Kavala'yı ideolojik olarak kendimden farklı görürüm. Bugünden itibaren Osman kardeşimdir, adalet bu kararı verenlere haramdır." paylaşımının anımsatılması üzerine ise Bahçeli, "Sayın Süleyman Sazak'ın bizimle bir ilişkisi kalmamıştır." dedi.