Dokunmayın Efendiler Zeytin Ağaçlarımıza!
Çocukluğumun şarkısı, “ Zeytin gözlüm sana meylim nedendir / Bu sevmenin kabahati kimdedir” sözleriyle başlar.
Onu anlatan en güzel şarkıdır. Ne zaman dinlesem dalar giderim. Türlü düşünceler sarar benliğimi, keyiflenirim.
Gemlik, Edremit, Ayvalık, Memecik, Çakır, Çelebi, Çekişte, Çilli, Domat bunların bazıları güzel ülkemin ilçelerinin isimleri olmakla birlikte kahvaltının olmazsa olmazı zeytin çeşitlerimiz de isimleridir.
Adları gibi faydalarını da öğrenince “Zeytin sayesinde ayakta kalmışım” diyeceksin. Tabi yemişsen…
Sindirimi kolaylaştırır.
Saç, cilt ve tırnağı beslediği gibi kanseri de önler.
Uzun süre tok tutar.
Kalp sağlığını korur.
Vücut gelişimine destek olur.
Kan yapar.
Yani yemiş isen, yok vücudunu hazır yemeklerle, hamurla doldurup şişirmişsen o başka.
Günde en az yedi siyah zeytin yediğinde, içerdiği polifenoller sayesinde beyindeki oksidatif stres oranını azaltır.
Sinir hücrelerini korur.
Hafızanın güçlenmesine yardımcı olur.
Zeytinin besin değerinde; karbonhidrat, yağ, lif, sodyum, protein, kalsiyum, a vitamini, e vitamini ve c vitaminin yanında bir de bonus olarak demir bulunur.
D ve K vitaminleri açısından da çok zengin içeriği olduğu gibi hücre yenileyici ve yaşlanmayı geciktirici etkileri vardır.
Kansere karşı korur da, kendisini korumak isteyen insanlara ters kelepçe vurulmasına bir şey yapamadığından üzülür.
Zeytin ağaçlarını katletmeye niyetlenen holding sahipleri keşke bolca yemiş olsalardı.
Beyinden ayak tırnağına, cilt hastalıklarından mide rahatsızlıklarına kadar bitmeyen yararları var. Hatta yaprağı kozmetik sanayinde dahi kullanılıyor.
Zeytinyağının zenginliği ise öyle devletten ihale alarak sonradan olma değil, içeriğinde oleik asit olmasındandır.
Yaprağından meyvesine, başlı başına insan sağlığına faydalı olan bu ağaçları sen ne diye yok etmeye uğraşırsın? Yoksa zenginliğini mi kıskandın?
Kıskanmakta haksız da sayılmazsın. Çünkü o sıradan bir ağaçtan çok daha fazlasıdır. Bu sebepten lütfen zeytin ağaçlarının peşini bırakın.
Sen doları, HES’leri seversin.
Zeytin ağacı, ışığı sever.
Bu nedenle çok soğuk olan bölgeleri yani güneydeki yamaçları tercih eder.
Sen Devlet ihalelerini istersin,
Zeytin ağacı her ne kadar "fakir toprakların zengin ağacı" ise de o toprak yapısının tınlı, killi-tınlı bünyeye sahip, hafif kireçli ve çakıllı olması ister.
Senin sembolün şirketinin ismini taşır. O ise eski Ahit'e göre refahın ve bolluğun sembolüdür.
Ve tüm kutsal kitaplarda zeytin ağacı kutsallığın, bolluğun, adaletin, sağlığın, gururun, zaferin, refahın, bilgeliğin, barışın, bereketin, saflığın, aklın, arınmanın ve yeniden doğuşun, kısaca insanlık için en önemlisi erdemliğin sembolüdür.
Seni bu millet küfürlerinle tanır. Zeytini ise barışın, düzenin simgesi olarak bilir.
Tıp biliminin sembolündeki çift yılanlı asa, zeytin dalıdır. Rivayete göre Tanrı, Hermes’in barıştırıcı gücünü ölçebilmek için asasını iki yılan arasına koyar. Yılanlar kavgayı bırakarak birden asaya sarılır ve ayrılmazlar.
Ünlü İlyada Destanı’nda Homeros, zeytin ağacının ölümsüz olduğu ve köklerinin ölümsüzlüğü simgelediği anlatır. Ah keşke okusaydın. Kıyamazdın.
Kendini, yapraklarındaki oleuropein maddesiyle de çok iyi koruyor da dış güçlere karşı bir şey yapamıyorsa, suçlusu sensin.
Yaprakları genelde dökülmez, dökülenlerin yerine çıkanlarda yeşil renklidir. Yaz, kış aylarında da hep yeşildir. Fark etmemiş olmanın nedeni, gözlerinin başka yeşile odaklı olmasındandır.
Zeytin ağaçları her yıl aynı oranda zeytin vermez. Uzun ömürlü olmasının sırrı bir yıl çok mahsul verirken, ertesi yıl hiç mahsul vermemesidir. Dinlenir, kendini yeniler. Bu duruma periyodisite adı verilir, halk arasında ise “var yılı ve yok yılı” olarak söylenir.
Üreticiler, kömür enerjisi için yok edilmeye çalışılan zeytin ağaçlarını, ormanlarını korumak için nöbet tutuyorlar. Hasat zamanında ülke sınırlarını koruyor gibi nöbet tutturmak şık olmuyor.
Okuyacağını bilsem daha neler yazarım da …
Yaşamaları için bu kadarı yeter.
Lütfen, lütfen, zeytin ağaçlarımıza ve doğamıza artık kıymayın….