“Ekonomide Ülkemizin Bağımsızlığı İçin Mücadele Etmeyi Sürdüreceğiz”
Haberin yıldızı-
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada
Türkiye’nin 2002 yılından bu yana başta ekonomi olmak üzere eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye birçok alanda atılan adımlar ve gerçekleştirilen reformlar sayesinde önemli kazanımlar elde ettiğine vurgu yaparak, Türkiye ekonomisinin satın alma gücü paritesine göre dünyada 2002 yılında 17. sırada iken 13. sıraya yükseldiğini, 2019 yılı İnsani Gelişme Raporu’nda da Türkiye’nin bir önceki yıla göre altı basamak ilerleyerek 58. sıraya yükseldiğini bildirdi.
Türkiye’nin Dünya Bankası tarafından hazırlanan iş yapma kolaylığı endeksinde geçtiğimiz yıl 10 basamak birden tırmanarak 33. sıraya yerleştiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizde yıllık otomobil satışı 2002 yılında 91 bin adet iken bu rakam 2016’da 756 bine kadar çıktı, geçtiğimiz yıl da 387 bin olarak gerçekleşti. Buzdolabı satışı 18 yıl önce 1 milyon 88 bin adetten 2,5 milyona çıktı. Çamaşır makinesi satışı 824 bin adetten 2 milyonun üzerinde bir seviyeye ulaştı. Bulaşık makinesi satışı 282 bin adetten 1 milyon 332 bin adede, fırın satışı 339 binden 817 bine yükseldi” bilgilerini paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl 85 bin 263 yeni şirket açıldığını, istihdamda 19,6 milyondan 28 milyon 80 bine çıktıklarını, borsa endeksinin 110’dan binin üzerine ulaştığını belirterek, Merkez Bankası döviz rezervinin de 28 milyar dolardan 90 milyar doların üzerine çıktığını, bu rakamın bir ara da 135 milyar dolara kadar yükseldiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “En düşük memur maaşını 392 liradan 4 bin 188 liraya, asgari ücreti 184 liradan 2 bin 325 liraya, en düşük BAĞ-KUR tarım emeklisi maaşını 66 liradan aldık bin 756 liraya, en düşük Emekli Sandığı emeklisi maaşını 377 liradan 2 bin 981 liraya kadar çıkardık; bunları biz yaptık. Aldığımız rakamlar ortada, bakın ben felsefe yapmıyorum, sizlere rakamlarla konuşuyorum. Aynı şekilde engelli aylığını 25 liradan 851 liraya, muhtar aylığını 97 liradan 2 bin 261 liraya yükselttik. Lisans öğrencilerine verdiğimiz kredi burs ödemelerini, biz geldiğimizde 45 liracık alıyorlardı, 550 liraya çıkarttık. Yüksek lisansta bin 100 lira, doktorada bin 650 lira seviyesine çıkarttık. Hatırlayın, harç harç öğrencilerden alınıyordu ve bundan dolayı o zaman öğrencilerin sesi çok çıkıyordu, gösteriler şunlar bunlar vesaire. Peki, bu harç işini kim kaldırdı? Biz kaldırdık ya, şimdi harç filan falan böyle bir şey yok. Tam aksine biz öğrencilerimize burslarıyla, kredileriyle her zaman destek oluyoruz, destek olmaya da devam edeceğiz. Tarım sektörüne yaptığımız destekleme ödemelerini yıllık 1.8 milyar liradan 22 milyar liraya çıkardık. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye her alanda bu rakamları çeşitlendirmek, çoğaltmak mümkün. Türkiye’nin bugün geleceğine güvenle bakmasının, bölgesel ve küresel politikalarda böylesine aktif pozisyon almasının gerisinde işte bu güçlü altyapı vardır.”
“TÜRKİYE, EKONOMİDE SUNİ RÜZGÂRLARLA EĞİLİP BÜKÜLEBİLECEK BİR ÜLKE DEĞİLDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir güç olarak yükselen yıldızından rahatsız olanların her seferinde daha sinsi, daha riyakâr şekilde üzerlerine geldiğini anlatarak, “Başka hiçbir ülkeye uygulanmayan kriterler bize dayatıldı. Başka hiçbir ülkeden talep edilmeyen şartlar bizden istendi. Başka hiçbir ülkeye yöneltilmeyen tehditler bize savruldu. Terör örgütlerinden darbecilere, finans lobilerinden tarihi hesaplaşmalara kadar her türlü araçla üzerimize yüklendiler. Hepsinin de üstesinden birer birer geldik” değerlendirmesinde bulundu.
Son yıllarda uygulanan politikalarla pazar ve ürün çeşitliliğinin arttığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maruz kaldığımız çok yönlü saldırılara rağmen ekonomimiz attığımız kararlı adımlarla 2019 yılının son çeyreğinde yeniden güçlü büyüme politikasına döndü. Tabii bu bizim için belki güçlü bir patikaydı, ama şimdi biz bu patikayı inşallah caddeye dönüştüreceğiz, onun adımlarını atıyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün arzularının, isteklerinin yatırımcıların rahat şekilde ülkeye gelerek, güçlü yatırımlarda bulunması olduğuna vurgu yaparak, şunları kaydetti: “Devletimizin borçlanma faizlerinde de önemli düşüşler sağladık. Yüzde 25’lere çıkan iç borçlanma faizini yüzde 9,72’ye ve yüzde 7,50’yi aşan dış borçlanma faizini yüzde 4,45’e kadar gerilettik. Ekonomik yükseliş 2020 yılının ilk aylarında da devam etti. Yılın ilk çeyreğinde birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin aksine ülkemiz yüzde 4,5 gibi yüksek bir büyüme performansı sergiledi. G-20 ülkeleri arasında en yüksek, OECD ülkeleri arasında ise ikinci en yüksek büyüme performansı kaydeden ülke olduk. 2018 yılı Ağustos ayında yaşadığımız saldırılar sonrasında küresel finans sisteminin bize dayamaya çalıştığı yüksek faiz yüksek faiz yaklaşımını asla kabul etmedik. Bir taraftan kur üzerinden yapılan saldırılarla, bir taraftan kurun enflasyona olan etkisiyle ve diğer taraftan Türkiye üzerinden yüksek faizle haksız kazanç elde etmek isteyenlerle âdeta boğuştuk, mücadele ettik. Bu verilen mücadele olmasaydı iş insanımız ayakta kalabilir miydi? Eğer kur ataklarıyla tüm araçlarımızla mücadele etmeseydik enflasyonu yüzde 25’lerden bugünkü seviyesine bu kadar hızlı getirebilir miydik? Türkiye ne zaman küresel gündemlere ilişkin bir irade ortaya koysa, ne zaman bölgesel haklarıyla ilgili adımlar atsa, ekonomi üzerinden bir hesaplaşmanın devreye sokulduğunu görüyoruz. Türkiye, ekonomide bu suni rüzgârlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değildir. Yaşadığımız her sıkıntıda ülkemizin gücü bir kez daha sınanıyor, hamdolsun bu sınamaların hepsinden de anlımızın akıyla çıkıyoruz.”