Etme, Bulma, Dünyası!
Anadolu’da, hanenin babası vefat ettiğinde eşi, “Ocağım söndü. Direğim yıkıldı” diye ağıt yakar. Yalnız kalmıştır, yaslandığı dağı, güç aldığı artık yoktur.
Sanayici ise kredisini, teşvikini, belgesini, gazını, elektriğini, bedelini ödeyerek devletten alır. Bir nevi dağıdır. Gazı, elektriği kesilince;
“Bacam tütmüyor. Çarkım dönmüyor. Devlet yaramı sarmıyor” diye ağıt yakar oldu.
Yolları kar kapatınca, yurttaş evlerine,
İBB sokakta kalanları, yurtlara…
Mahsur kalanları otellere…
Evinde ısınacak gücü olmayanlar kendilerini AVM’lere kapattılar.
Bildiğin mesaiye başlar gibi çocuk, yaşlı, genç hepsi AVM’ler de…
İlk giriş yapan, son çıkan ısınmak için giren yurttaş…
Doğalgaz talebinin sürdürülebilir olmadığı tezini savunan Tekstil sektörü temsilcisi de “Evlerden kesemezsiniz ama AVM’lerden kesebilirsiniz.” Demiş.
AVM’leri kalabalık görüp ciroların yüksek olduğunu sanan tekstil sektörü temsilcine birisi anlatsın. İşletmeler de ağıt yakıyor.
“İnsan çok, iş yok, nasıl edem, nerelere gidem.”
Her krizde olduğu gibi kapak neden hep AVM’lerin başında patlar?
Anlayan beri gersin!
Diğer taraftan Bakan ise “Sanayicinin tüm fedakârlığı kendilerinin yaptıklarına katılmıyorum” diyor.
Haklı, çünkü herkes iki katı gelen faturalardan, çaresini bir şekilde buluyor.
Dışa bağımlı çalışan sanayimizde doğalgaz İran’a, elektrikte şirketlere bağımlı olduğu sürece biz bu cümleleri çok duyarız.
İran, kesintinin ülkelerinden olmadığını, Türk tarafındaki teknik bir sorundan kaynaklandığını bildirirken, Türk şirketlerin borçlarını zamanında ödemediğini mırıldanmaktan da geri kalmıyor.
Acaba gerçek bunlar mı?
Yurttaş olarak biz nasıl ödemeyince şirket şak diye kesiyorsa, elin oğlu da gözünün yaşına bakmaz, tak diye vanayı kapatır.
Demek ki ne imiş? Dostluk başka, alış veriş başka.
Etme bulma dünyası…
Da… Gaz – elektrik olmayınca nasıl kalkınacağız. Dış güçlere karşı itibarımızı nasıl yükselteceğiz.
Borulardan gaz geçmeyince baca nasıl tütecek.
Boru deyip geçme… Bu yüzyılda itibar borudan geçiyor.
Sanayiciler, “Kuruş borcumuz yok.” Diyorsa, doğrudur. İnanırız.
İhaleleri alırlar. Elektrik şirketleri işletirler, vergileri silinir.
O halde şirketler aldıklarını neden ödemezler.
Hep bana değil, artık Rabbena desinler.
Yoksa gaz ile birlikte gelen elektrik kotası sonuçları herkese dokunacaktır. Zira iki kişinin bildiği SIR değildir.
Değildir de, bu kısıtlanmanın ekonomik sonuçlarının ağır olacağı da NET’tir.
Yazmadı demeyin! Olan yine dönüp dolaşıp çay kaşığıyla zam yapılan, faturası ödeyen yurttaşı bulacaktır.
Cumhurbaşkanı da, “Borcumuz yok, depomuz dolu, komşu tarafında sorun var” diyorsa, o halde tek seçenek kalıyor.
Bu durumda, Borç yok, depo dolu. E, ne duruyorsun? Gazı versene!
Alınamıyorsa, sorun ciddi…
O halde, mesele arıza, para değil. Siyasidir!
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, sanayicilerin bu süreçte yarım kapasite çalışmak yerine birkaç gün tam kapanma ve sonrasında tam kapasite çalışma önerisinde bulunarak zaman kazanmak istemesi de tezimizi doğruluyor.
Nedeni ne olursa olsun, üretimin durması stokçuluğu başlatacak, enflasyonda telafisi mümkün olmayan sonuçları doğuracaktır.
Sanayici, yüksek kurla aldığı hammaddeyi işleyemeyince aldığı siparişi zamanında teslim edemeyeceğinden ceza ödeyecektir.
Öyle karayolu işletmecisine kesilen cezaya da benzemeyecektir.
Kesintilerin iflaslara dahi yol açabileceği aşikâr iken Doğalgazdan sonra elektrik kesintilerinin gündeme gelmesi ülkeyi 20 yıldır yöneten iktidarın, elektrik üretimi ve doğalgaz tüketimi konusunda stratejik planlama yapmadığını da ortaya koyuyor.
Bakan, “İran’dan gazın kesilmesi, üretimi neredeyse yarı yarıya etkiledi” .demesi üzerine sanayici de soruyor.
“Enerji üretimiyle ilgili geleceğe yönelik yatırımların olmadığını görüyoruz. Hadi şimdi bu krizi atlattık, peki İran her gazı kestiğinde biz gazsız, elektriksiz mi kalacağız?”
Hadi çık işin içinden…
İçecekten, Tekstile
İlaçtan, Taşıta,
Camdan, Porselenden, Alüminyuma,
Çimentodan, Kombine tesislere
Soğuk hava depolarından, Plastiğe
Yem fabrikalarından, Seramiğe
Orman ürünlerinden, Hazır giyime,
Çelik ve metalden, Gıdaya,
Kâğıttan, Yazılım Sektörüne kadar tüm sektör kazanmış olduğu itibari enerji krizi nedeniyle tamamen yok edebilir.
Pandemi sebebiyle pozitif ayrışan Türk sanayisi şimdi ciddi bir krizle karşı karşıya kalmıştır.
İşte tam da burada Arz güvenliğinin önemi ortaya çıkmaktadır.
İran’la aramızda iletimle ilgili kontrat vardır. Eğer vaziyet Cumhurbaşkanının dediği gibi ise bu kontrata uyulması gerekiyor.
Peki, ne yapılmıştır???
Atatürk 1937 yılında Nazilli Kumaş Fabrikası’nda, işleyen makineleri incelediği sırada,
“ İşte, halka hayat veren gerçek musiki! Der.
Devlet gereğini derhal yapıp, bizi bu musikiden mahrum etmemelidir.
Bilinsin ki, sanayicinin, yurttaşın artık ağıt yakacak gücü kalmadı.