Görüşemedik Umarım iyisindir?

"Hayat ne gideni getirir, Ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir… Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın, Ya da yaşayamadım diye ağlamayacaksın…" Tolstoy İnsanlara, yaşadıklarını yaşamadığın için öfkelenme, kıskanma, imrenme… Belki de senin payına olumsuzluklar düşecekti. Belki çöp toplayıcı, belki hırsız, belki katil olacaktın. Belki de imrendiğin şatafatlı hayatın için de hizmetçi … Haline şükret bencillikten uzaklaş “nefes alabiliyorum” de, egoist halinden yalanlardan sanallıktan kurtul sana verilenle kal. Güzel şeyleri arzula, kinden, nefretten, ihanetten, öfkeden beslenme ki mutlu olabilesin. Kalplere dokun. Baharı yüz görümlüğü olarak ver. Ver ki kış geride kalsın…Rüzgarın savurduğu kar taneleri yüzüne düştüğünde üşümemiş olursun. Mesela bir çay demle kederi ocak üstünde yanan ateşte bırak, pencerenin önünü otur, o pencere senin olsun. Sevgiyi de yanına al. İçine şeker tadında umut bırak. Karıştırma… Bir şiir oku Nazım’dan, bir türkü dinle Âşık Veysel’den, aklına getir Mevlana’nın aşka yürüyüşünü, hoş et yüreğini… Sahi nasılsın? ‘Gidiyorum’ demeden çekip gittin. Hâlbuki herkesle kavga etmiştim senin için… Oysaki kavga için değil sevgi için vardım. Gönül yapmaya gelmiştim. Sen ise yoktun. Muhtemelen ya ben geç kaldım. Ya da sen erken davrandın… Görüşemedik. Umarım iyisindir? Şimdi elimde düşünceler girdabında seni düşünürken soğuyan kahvemle, penceremin önünde insanların bir birlerini sevdiği tutkulu ve imkânsız aşkların olduğu zamanlar da olmayı hayal ediyorum. Benim ki umut işte. Ama imkânsız değil. Güneş ki her gün bıkıp usanmadan bunca kötülüğün içine doğuyorsa demek ki umut var. Bu sebeple sen uykuda iken bana hep güneşin doğuşunu izlemek kalıyordu. Bilirsin, aşk cesur insanların yüreğinde konaklar. Aşk; Kararlılık, Cesaret, Tutku, İyilik ve Özgürlük ’tür. İspatı ise kelimelerin sırtına değil, zamana yüklenmiştir. Bu sebeple ihanet edeni, edepli olanı da zamanla tanırız. Mevsimi olmasa da gönlüm hep bahar ya, ben de umutla tohumlarımı ekiyorum. Sevmeyeceksen, çekinme dile gel söyle. Ki hiç uğruna tohumları ziyan etmeyeyim. Duymasan da, bir yerlerden Nazım duymuş olacak ki, fısıldıyor… “Madem gönlünde bahar var, benden sana izin delikanlı, sev sevebildiğine kadar.” Ölmem, en fazla iştahım kesilir, sigarayı artırırım. Bilirsin önce bacaklarım incelir, sonra bedenim zayıflar. Yine de vaz geçmem severim, sevebildiğim kadar. Bu da bana yeter… Sen de habersiz gittiğin yerde ancak gördüğünle kalırsın. Bu da sana yeter. Korkma, sevgiden aşktan zarar gelmez. Bilmediğin aşkın, aşktan başka amacının olmamasıdır. Dili, dini, ırkı, mezhebi, ideoloji tekdir. İhaneti, aldatmayı bilmez. Kendisinden başka tek kanıtı vardır. O da sol tarafta harlanarak yanan ateştir. Yandığı sürece zihni ve bedeni esir eder. Yüce bir duygudur. Anlamlıdır. Yaşam hissi verir. Hatta gideceğin yol olur. Acaba bu hisle mi gittin, sessiz sedasız haber vermeden. Aşk sevgiliye kavuşmak değil. Sevgiliyle kavuşmak için verilen mücadele, uğraş ve de çekilen çiledir. Birkaç sohbet, birkaç cümle yazmak yetmez. Buna zaten uğraş denmez. Sen olgunlaşmayı yaşa bağlarsın, ancak öyle değildir. Yolu aşktan geçmeyen insanlar asla olgunlaşamazlar. Mücadele etmemişsen, yüreğin yanmamışsa, içindeki çocuk koşmuyorsa sen aşkı anlayamamışsın. Bilmelisin aşkın iki yüzü vardır. Bir yüzünde; İyilik, fedakârlık, aydınlık… Öteki yüzü; Kötülük, bencillik, karanlık… Can Yücel’in de dediği gibi sevgili, “Beklemek lazım... Gönlü hoş tutanı, gönülde yer bulanı, başka gönülde gözü olmayanı” Yani sabırla beklemek lazım, gözü dışarda olmayanı…
Benzer Videolar