Ana Sayfa Ekonomi, Gündem 25 Kasım 2020

TÜSİAD :Doğru Para Politikası ve Disiplinli Maliye Politikasına Dönmeliyiz

SEDEFED tarafından bu yıl 12’ncisi düzenlenen Rekabet Kongresi, “Sürdürülebilir Sektörler: Yeni Dönemin Rekabet Senaryoları” ana temasıyla başladı.

Kongrenin açılış konuşmacıları TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ve SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı, iş dünyasının pandemi sürecinden çıkışı için atılması gereken adımlara dikkat çekti.

SEDEFED tarafından bu yıl 12’ncisi düzenlenen Rekabet Kongresi, “Sürdürülebilir Sektörler: Yeni Dönemin Rekabet Senaryoları” ana temasıyla başladı.

Kongrenin açılış konuşmacıları TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ve SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Avcı, iş dünyasının pandemi sürecinden çıkışı için atılması gereken adımlara dikkat çekti.

Simone Kaslowski: “Doğru para politikası ve disiplinli maliye politikasına dönmeliyiz”

Kovid 19 salgınıyla artan belirsizlik durumunun, rekabet edebilmek için değişime hızlı uyum sağlamanın önemini gösterdiğini ifade eden TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, “Böyle bir ortamda sektörlerin rekabet gücünü artıracak reçete aslında bellidir: Küresel başarı hikayelerinden ilham alarak, ülkemizin mevcut koşulları, sermaye yapısı, iş gücü yetkinlikleri ve tarihsel birikimi temelinde gerekli adımları hayata geçirmeliyiz. Diğer taraftan, şeffaflık ve öngörülebilirlik, ekonomide güvenilirliği artıran en önemli unsurlar. Kısa vadede atacağımız bu adımlar, uzun vadede kapsamlı bir ekonomi politikası uygulama kapasitemizi de yükseltecektir. İstihdam, vergi, sermaye piyasaları gibi konularda gereken dönüşümü sağlayabilmemizin ön koşulu, doğru para politikası ve disiplinli maliye politikasına geri dönülmesinden geçiyor. Yakın vadede her iki alanda, pandemi koşulları, ekonomi üzerindeki baskı ve istihdama olan destek ihtiyacı da gözetilerek, gerekli adımların planlı bir şekilde geleceğine inanıyoruz. Ülkemizde ekonomik istikrar, demokrasi ve hukuk devleti konusunda kararlı politikalar eşliğinde adımlar atılması, güven ve öngörülebilirliğin artırılması bakımından büyük önem taşıyor. Bu politikalar aynı zamanda Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerimizde yeni açılımlar sağlayabilecek, küresel ve bölgesel ekonomik iş birliklerindeki konumumuzu da olumlu yönde etkileyecektir” diye konuştu.

“Doğru para politikası ve disiplinli maliye politikasına dönmeliyiz”

Kovid 19 salgınıyla artan belirsizlik durumunun, rekabet edebilmek için değişime hızlı uyum sağlamanın önemini gösterdiğini ifade eden TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, “Böyle bir ortamda sektörlerin rekabet gücünü artıracak reçete aslında bellidir: Küresel başarı hikayelerinden ilham alarak, ülkemizin mevcut koşulları, sermaye yapısı, iş gücü yetkinlikleri ve tarihsel birikimi temelinde gerekli adımları hayata geçirmeliyiz. Diğer taraftan, şeffaflık ve öngörülebilirlik, ekonomide güvenilirliği artıran en önemli unsurlar. Kısa vadede atacağımız bu adımlar, uzun vadede kapsamlı bir ekonomi politikası uygulama kapasitemizi de yükseltecektir. İstihdam, vergi, sermaye piyasaları gibi konularda gereken dönüşümü sağlayabilmemizin ön koşulu, doğru para politikası ve disiplinli maliye politikasına geri dönülmesinden geçiyor. Yakın vadede her iki alanda, pandemi koşulları, ekonomi üzerindeki baskı ve istihdama olan destek ihtiyacı da gözetilerek, gerekli adımların planlı bir şekilde geleceğine inanıyoruz. Ülkemizde ekonomik istikrar, demokrasi ve hukuk devleti konusunda kararlı politikalar eşliğinde adımlar atılması, güven ve öngörülebilirliğin artırılması bakımından büyük önem taşıyor. Bu politikalar aynı zamanda Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerimizde yeni açılımlar sağlayabilecek, küresel ve bölgesel ekonomik iş birliklerindeki konumumuzu da olumlu yönde etkileyecektir” diye konuştu.

 

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski Kongrede yaptığı konuşmada :

Bir taraftan Covid 19 salgınının etkisini ve yayılımını yeniden artırdığı, ülkemizde ve dünyada hükümetlerin

ardı ardına kısıtlayıcı tedbirler almak zorunda olduğu bir dönemdeyiz. Diğer taraftan aşı çalışmaları
konusunda umut verici gelişmeler yaşanıyor. Salgınla artan belirsizlik durumu bize, ayakta kalmak ve
rekabet edebilmek için değişime hızlı uyum sağlamanın önemini bir kez daha gösteriyor.
Son yıllarda pek çok konuşmamızda küresel rekabetin değişen unsurlarına dikkat çekiyorduk. Dördüncü
Sanayi Devrimi’nin de temelini oluşturan dijital dönüşüm geleneksel yöntemlerle rekabet etmeyi çok
zorlaştırmıştı. Hem küresel hem de bölgesel dinamiklerin hızlı değişimi ve yeniden şekillenen işbirlikleri
ülkemizin rekabetçiliği için yeni fırsatlar yanı sıra riskler de barındırıyordu. Salgınla birlikte dijitalleşmenin,
iş yapış yöntemleri, çalışma hayatı, tüketici davranışları, tedarik zincirleri gibi birçok alanda daha fazla yer
alması ile bu süreç çok daha hızlandı. Ülkemizin halihazırda mücadele ettiği düşük verimlilik, düşük katma
değer, orta teknoloji tuzağı gibi sorunlar salgınla birlikte kendini daha da göstermeye başladı. Etkin
yönetişimin önemi bir kez daha hissedildi.
Dördüncü Sanayi Devrimi’nin getirdiği paradigma değişiminin başlattığı, Covid-19 salgınının perçinlediği
tüm bu dönüşüm sürecinde ülkemizin stratejik sektörlerden başlayarak rekabet gücünü yeniden tesis
etmesi çok önemli. Bunlardan biri hiç kuşkusuz sanayimiz. Ülkemizde yıllar içinde sanayinin ekonomideki
yerinin arttığını görüyoruz. Aynı zamanda en istikrarlı verimlilik artışını da sanayide yakaladık. Buna
rağmen ülkemizde sanayinin yarattığı katma değerin payı rekabet ettiğimiz Almanya, Singapur, Güney
Kore gibi ülkelere kıyasla daha düşük. Yüksek ve orta-yüksek teknoloji üretimimiz ise beklentilerimizin çok
altında. Zaman içerisinde düşük teknolojileri ürünlerin üretimindeki artış azalmasına rağmen yüksek
teknoloji üretiminde beklediğimiz sıçramayı maalesef gerçekleştiremedik. Bu da hayal ettiğimiz,
hedeflediğimiz katma değer yaratımının önündeki en büyük sorunlardan biri.
Düşük katma değer sorununu ne yazık ki tarımdan turizme, lojistikten KOBİ’lere birçok alanda ve sektörde
görüyoruz. Örneğin tarımda ürettiğimiz katma değer halen birçok ülkenin gerisinde. Turizmde hem
coğrafya hem de kültür-tarih bakımından büyük bir potansiyel barındıran ülkemiz küresel ve bölgesel
sorunlar nedeniyle bu potansiyelini tam anlamıyla gösteremiyor. Jeopolitik konumumuz nedeniyle büyük
avantaj sahibi olduğumuz lojistik sektöründe dahi küresel eğilimleri yakalamakta güçlük çekiyoruz. Bu da
bizi rakiplerimizin gerisinde bırakıyor. Pandemi şartları bu durumu daha da zorlaştırıyor.
Geçmişe dönüp baktığımızda resim çok iç açıcı görünmese de tüm sektörlerimizde katma değer yaratan
dönüşümü sağlayarak sektörlerin rekabet gücünü artırmak için reçete aslında bellidir: küresel başarı
hikayelerinden ilham alarak, ülkemizin mevcut koşulları, sermaye yapısı, işgücü yetkinlikleri ve tarihsel
birikimi temelinde gerekli adımları hayata geçirmek. Dijital dönüşümden iklim değişikliğine, sürdürülebilir
kalkınmadan toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar yeni çağın ihtiyaç ve gerekliliklerini iş modellerimize çevik

bir şekilde entegre ederek, insanımızı yetkinleştirerek ve kurumlarımızı etkinleştirerek uzun vadede
rekabet gücümüzü artırabiliriz.
Covid-19 salgını döneminde hemen hemen her alanda köklü değişiklikler görüyoruz. Bu alanlardan biri de
küresel tedarik zincirleri. Ülkemizin konumu gereği oldukça önemli gördüğümüz küresel tedarik
zincirlerinin yeniden şekillenmesi birçok alanda yeni risk ve fırsatları gündeme getirecek. Küresel tedarik
ağlarının kuşkusuz en önemli unsurlarından biri de çevresel değerler. İklim değişikliği ile mücadele,
yenilenebilir enerji, sürdürülebilir üretim ve döngüsel ekonomi bugünden itibaren önümüzdeki dönemde
küresel rekabetçiliği şekillendiren dinamikler olacak. TÜSİAD olarak bu alanlarda çalışmalarımızı büyük bir
azimle sürdürüyoruz. İklim değişikliği ile mücadele sürecinde önemli bir adım olan Paris Anlaşması’nın
ortaya koyduğu hedefleri benimsiyoruz. En büyük ticaret partnerlerimizden Avrupa Birliği’nde yeşil ve
dijital dönüşüm hedefiyle oluşturulan Yeşil Mutabakat başta olmak üzere tüm gelişmeleri yakından takip
ediyoruz. Tarımdan enerjiye, sanayiden lojistiğe tüm sektörlerimizde küresel rekabetçiliği sağlamanın en
önemli yollarından birinin iklim değişikliği ile mücadeleyi temel alan, çevresel sürdürülebilirliği önemseyen
politikalar olduğuna inanıyoruz.
Değerli Konuklar,
İçinde bulunduğumuz Covid 19 salgın sürecinde, tüm dünya gibi bizim ekonomimiz de zorlu bir süreçten
geçiyor. Başlangıç olarak enflasyonla mücadelede Merkez Bankası’nın gereken adımı atmış olması olumlu
bir gelişmedir.
Yolumuz ise uzun. Ekonomide atmamız gereken adımları planlı bir şekilde, kısa vade ve uzun vadeli
stratejiler olarak ayırmamızda fayda bulunuyor. Bu zaman zarfında özellikle önümüzdeki 4-5 aylık vadede
tüm dünya gibi bizler de başta istihdam ve üretim alanlarında zorlanacağız. Türkiye bu süreçte bir taraftan
da enflasyonla mücadele etmek zorundadır. Enflasyonla mücadeleden taviz vermezsek, önümüzdeki kısa
vadede sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışını yakalama şansımız doğar. Finansal koşulların geçici
olarak sıkılaşması böyle bir dönemde elimizi zorlaştırsa da, orta vade perspektifte enflasyonu düşürmenin,
serbest piyasa ilkelerini benimsemenin ve yatırım ortamını iyileştirmenin faydasını öncelikle büyüme ve
istihdam artışında göreceğiz.
Odaklanacağımız konuları doğru seçmeli; iktisadi alanda atacağımız adımları planlı şekilde ve piyasalarla
doğru iletişimle oluşturmalıyız. Ekonomi yönetiminin piyasalarla ve reel kesimle iletişim düzeyini
artırmasını doğru ve etkin bir politika aracı olarak görüyoruz.
Şeffaflık ve öngörülebilirlik ekonomide güvenilirliği artıran en önemli unsurlar. Kısa vadede atacağımız bu
adımlar, uzun vadede kapsamlı bir ekonomi politikası uygulama kapasitemizi de yükseltecektir. İstihdam,
vergi, sermaye piyasaları gibi konularda gereken dönüşümü sağlayabilmemizin önkoşulu doğru para
politikası ve disiplinli maliye politikasına geri dönülmesinden geçmekte. Yakın vadede de, her iki alanda,
pandemi koşulları, ekonomi üzerindeki baskı ve istihdama olan destek ihtiyacı da gözetilerek, gerekli
adımların planlı bir şekilde geleceğine inanıyoruz.
Ülkemizde ekonomik istikrar, demokrasi ve hukuk devleti konusunda kararlı politikalar eşliğinde adımlar
atılması, güven ve öngörülebilirliğin artırılması bakımından büyük önem taşıyor. Bu politikalar aynı

zamanda Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerimizde yeni açılımlar sağlayabilecek, küresel ve bölgesel
ekonomik iş birliklerindeki konumumuzu da olumlu yönde etkileyecektir.
Konuşmama son verirken, içinden geçtiğimiz dönüşüm sürecinin sektörlere etkilerini ve bu dönüşümde
odaklanılması gereken farklı boyutları kapsamlı ve derinlikli bir şekilde ele alan Rekabet Kongresi için
SEDEFED ve TÜRKONFED’e ve değerli başkanlarına çok teşekkür ediyorum. Etkinliğin verimli geçmesini
diliyor; sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

error: Content is protected !!
Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil