Çiğ Süt Fiyatına Zam: 1 Ekim’den İtibaren Litresi 19,60 TL
Türkiye’de süt üreticilerini yakından ilgilendiren önemli bir karar alındı. 17 Eylül 2025 tarihinde gerçekleştirilen Yönetim Kurulu Toplantısı sonrasında, çiğ inek sütü tavsiye satış fiyatı yeniden belirlendi.
Alınan karara göre; 1 Ekim 2025 tarihinden itibaren %3,6 yağ ve %3,2 protein içeriğine sahip çiğ inek sütünün litre fiyatı, üreticinin eline net geçecek şekilde 19,60 TL olacak. Bu fiyatın içine çiğ süt desteği dâhil edilmezken, soğutma, nakliye ve diğer cari giderler üretici tarafından karşılandığı takdirde bu maliyetler üreticiye ayrıca ödenecek.
Yağ ve Protein Oranına Göre Fark Uygulanacak
Belirlenen baz değerlerin dışında farklı yağ ve protein oranına sahip sütler için ise ayrı bir düzenleme getirildi. Yağ ve protein oranlarındaki her 0,1’lik değişim (dizyem) için litre başına ± 29 kuruş fark uygulanacak.
Aralık’ta Yeniden Masaya Yatırılacak
Yönetim Kurulu, çiğ süt fiyatının piyasa şartlarına göre güncellenmesi için de takvim belirledi. Açıklamada, “Çiğ inek sütü tavsiye satış fiyatı Aralık 2025 döneminde yeniden değerlendirilecektir” denildi.
Süt üreticileri, açıklanan fiyatın artan yem, enerji ve nakliye maliyetleri karşısında bir nebze nefes aldıracağını belirtiyor. Birlik temsilcileri, “19,60 TL üretici için önemli bir adım ancak maliyetler her geçen gün yükseliyor. Süt fiyatlarının sürdürülebilir olması gerekiyor” görüşünü dile getiriyor.
Tüketici Cephesi: “Market Raflarına Yansımasın”
Tüketiciler ise çiğ süt fiyatındaki artışın kısa sürede market raflarına yansımasından endişeli. Son dönemde yoğurt, peynir ve tereyağı gibi süt ürünlerine gelen zamların aile bütçesini zorladığını belirten vatandaşlar, “Üretici kazansın ama fiyat artışları doğrudan soframıza yük olmasın” çağrısı yapıyor.
2025 yılı fındık sezonunda rekoltenin 400 bin ton civarında kalması, piyasadaki fiyatların hızla yükselmesinin en belirgin sebebi oldu. Uzmanlar, asıl yükselişin ekim ayından itibaren başlayacağını belirtirken, yurtdışında da fındık rekoltesinin düşük olması nedeniyle fiyatların %100’e varan artış gösterdiğini aktarıyor.
Fiyat Beklentisi 400 Lira, Hedef Daha Yüksek
Fındık üreticileri, bu sezon için 400 lira seviyesinde fiyat beklentisi taşıyor. Ancak uzmanlara göre, üreticiler emanete fındık bırakmaz ve ürünlerini kontrollü şekilde piyasaya sürerse, fiyatların 400 liranın da üzerine çıkması kaçınılmaz olacak.
Trabzon, Ordu ve Giresun’daki ziraat odaları, üreticilere sık sık “emanete fındık bırakmayın” uyarısı yapıyor. Buna rağmen bazı üreticilerin hâlâ emanete fındık bıraktığı görülüyor. Uzmanlar, bu durumun tamamen üreticinin aleyhine olduğunu vurguluyor.
Üretici Tepkili: “Emanete Bırakanlar Hepimizi Zor Durumda Bırakıyor”
Fındık üreticisi Ahmet Y., Haberin Yıldızı’na yaptığı açıklamada, emanete fındık bırakmayı sert sözlerle eleştirdi:
“Biz emeğimizin karşılığını almak için sabrediyoruz ama bazı üreticiler emanete fındık bırakıp tüccarın elini güçlendiriyor. Bu işin sonunda zarar eden yine biz oluyoruz. Eğer hepimiz birlik olup fındığı kontrollü piyasaya indirirsek fiyatlar 400 liraları da aşar. Ama emanete bırakıldığında tüccar istediği gibi fiyat belirliyor.”
Başka bir üretici olan Emin K. ise, fiyat artışını olumlu ama tedbirli görmek gerektiğini söyledi:
“Bu sene ürün az, fiyatlar artıyor. Ama bizim elimizdeki fındığın değerini biz korumazsak, kimse bizim için korumaz. Ben kesinlikle emanete fındık bırakmıyorum. Herkese de bırakmamalarını tavsiye ediyorum.”
Uzmanlardan Kritik Uyarı
Ziraat odası başkanları da üreticilerin bu konuda daha bilinçli davranması gerektiğini dile getiriyor. Yetkililer, emanete fındık bırakılmasının yalnızca tüccara yaradığına, üreticinin ise zararına olduğuna dikkat çekerek şu uyarıyı yapıyor:
“Üreticiler emanete fındık bırakmazsa fiyatların 400 lirayı aşması işten bile değil. Tüm üreticilerimizden bu konuda duyarlı olmalarını bekliyoruz.”
Sonuç: Fındıkta Birlik Olunursa Rekor Fiyat Kaçınılmaz
Türkiye’nin stratejik tarım ürünlerinden biri olan fındıkta, 2025 sezonu hem düşük rekolte hem de yüksek fiyatlarla tarihe geçecek gibi görünüyor. Üreticiler, tüccarın oyununa gelmeyip emanete fındık bırakmazsa, fiyatların rekor seviyelere ulaşması bekleniyor.
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Başkanı Erkut Çelebi, Araklı Belediye Başkanı Hüseyin Avni Coşkun Çebi, Sürmene Belediye Başkanı Hüseyin Azizoğlu ve Of Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Erdal Saral’ı makamında ağırladı.
Ziyarette, özellikle Trabzon’un doğu bölgesindeki Organize Sanayi Bölgesi (OSB) çalışmaları, Yerel Kalkınma Hamlesi kapsamında şehre kazandırılabilecek yatırımlar ve sıfır atık projeleri ele alındı. Ayrıca, ticaret ve sanayi odaları ile belediyelerin ortak yürütebileceği projeler üzerine görüş alışverişinde bulunuldu.
“İşbirliği İçinde Çalışmaya Devam Edeceğiz”
TTSO Başkanı Erkut Çelebi, nazik ziyaretlerinden ötürü başkanlara teşekkür ederek şu ifadeleri kullandı:
“Trabzon’un kalkınması için belediyelerimiz ve ticaret odalarımızla işbirliği içinde çalışmaya devam edeceğiz. Şehrimizin doğu ilçeleri için planlanan OSB projeleri ve yerel kalkınma hamleleri, bölgesel gelişim açısından büyük önem taşıyor.”
Yatırım Olanakları ve Ortak Projeler
Toplantıda, Trabzon’un doğu aksında yatırım fırsatlarının artırılması, istihdamın güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda yapılabilecek ortak projeler öne çıktı. Katılımcılar, kamu kurumları ve yerel yönetimlerin işbirliğinin önemine dikkat çekti.
TÜSEDAD: “Çiğ Süt Üreticisi Kritik Eşiğe Geldi, Fiyatlar Güncellenmeli”
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD), yazılı bir açıklama yayımlayarak çiğ süt üreticilerinin içinde bulunduğu zorluklara dikkat çekti. Dernek, mevcut fiyatlarla üretimin sürdürülemez hale geldiğini belirterek, en kısa sürede fiyat güncellemesine gidilmesi gerektiğini vurguladı.
“Üretici Kırılma Noktasında”
TÜSEDAD, Ulusal Süt Konseyi’nin 16 Temmuz 2025 tarihli toplantısında aldığı karar doğrultusunda, 1 Ağustos 2025’ten itibaren geçerli olan %3,6 yağ ve %3,2 protein içeren sıcak çiğ inek sütü tavsiye fiyatının 18,35 TL/Litre + soğutma ve hizmet bedeli olarak belirlendiğini hatırlattı.
Dernek, aynı toplantıda Eylül 2025 döneminde fiyatların yeniden değerlendirileceği yönündeki açıklamanın üreticilere umut verdiğini ancak bugün gelinen noktada üreticilerin devam edip etmeme kararını belirleyecek kritik bir eşiğe yaklaşıldığını ifade etti.
21 TL/Litre Talebi
TÜSEDAD yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Üreticiyi koruyacak, sanayicinin hammaddeye erişimini sağlayacak ve tüketicinin yerli, sağlıklı süt ürünlerine ulaşımını güvence altına alacak adil bir denge fiyatı için; %3,6 yağ ve %3,2 protein içeren sıcak çiğ süt tavsiye fiyatının 15 Eylül 2025 itibarıyla en az 21 TL/Litre + soğutma ve hizmet bedeli olarak güncellenmesini talep ediyoruz. Bu fiyat, sadece üreticiyi değil, sektörün tüm paydaşlarını koruyacak bir denge fiyatıdır.”
“Sürdürülebilirlik İçin Fiyat Güncellemesi Şart”
Dernek, üreticinin ayakta kalmasının sanayinin sürekliliğini, sanayinin istikrarının ise tüketicinin güvenli gıdaya erişimini garanti edeceğini vurguladı.
TÜSEDAD, üretmeye ve ülkenin gıda güvenliğine katkı sunmaya devam etme konusunda kararlı olduklarını belirtirken, “Bu süreçte tüm taraflarla diyalog içinde, ortak akıl doğrultusunda hareket etmeye hazırız” ifadelerine yer verdi.
📊 Süt Fiyatı Neden Tartışılıyor?
Yem maliyetleri: Çiğ süt üretiminde en büyük gider kalemi yem. Son aylarda yem fiyatlarındaki artış, üreticilerin maliyetlerini ciddi şekilde yükseltti.
Enerji ve girdi fiyatları: Elektrik, mazot ve veterinerlik hizmetlerindeki zamlar da üreticinin yükünü artırıyor.
Enflasyon etkisi: Genel ekonomik tabloda yükselen enflasyon, üreticinin sattığı ürün ile maliyet arasındaki farkı daraltıyor.
Küçük üreticinin zorlanması: Büyük işletmeler maliyetleri bir nebze yönetebilirken, küçük aile işletmeleri için mevcut fiyatlarla ayakta kalmak giderek imkânsız hale geliyor.
Uzmanlar, fiyatlarda yapılacak adil bir güncellemenin yalnızca üretici için değil, sanayici ve tüketici için de dengeleyici bir rol oynayacağını vurguluyor.
İsrail ordusunun son günlerde artırdığı saldırılar, bölgede sivillerin zorunlu göçünü hızlandırdı. Özellikle kuzey Gazze’de yoğun bombardıman nedeniyle halk evlerini terk ederek güneye doğru kaçmak zorunda kalıyor.
Bölgeden gelen görüntüler, yanlarına alabildikleri birkaç eşyayı yükledikleri araçlarla yola çıkan sivillerin çaresizliğini gözler önüne serdi. Çocukların, yaşlıların ve kadınların da bulunduğu grupların yaşadığı bu göç dalgası, Gazze’deki insani krizi daha da derinleştiriyor.
İnsani Kriz Büyüyor
Saldırılar nedeniyle altyapı büyük ölçüde zarar görürken, siviller temel ihtiyaçlara ulaşmakta güçlük çekiyor. Elektrik, temiz su ve gıda tedarikinde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Uluslararası yardım kuruluşları, Gazze’de acil insani yardım çağrısını yineliyor.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), bölgede yaşanan zorunlu göçün “kitlesel bir insani felakete dönüşmek üzere” olduğunu belirterek, acil ateşkes çağrısında bulundu.
İsrail Ordusu’ndan Açıklama
İsrail ordusu ise saldırıların Hamas’a ait askeri noktaları hedef aldığını öne sürdü. Yetkililer, sivillerin güvenliği için kuzeye yönelik tahliye uyarılarının daha önce yapıldığını hatırlattı. Ancak uluslararası gözlemciler, bombardımanın yoğunluğu ve hedef alınan bölgeler nedeniyle sivil kayıpların kaçınılmaz hale geldiğini bildiriyor.
Uluslararası Tepkiler Artıyor
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve birçok insan hakları örgütü, İsrail’in saldırılarının sivilleri hedef aldığına dikkat çekerek zorunlu göçün uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı.
🔹 Avrupa Birliği Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “Sivillerin güvenliği garanti altına alınmalı, insani yardımın önündeki engeller kaldırılmalı” ifadelerini kullandı. 🔹 Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze’deki durumun “kontrolden çıkan bir insani dram” haline geldiğini söyleyerek taraflara acil ateşkes çağrısı yaptı. 🔹 Uluslararası Af Örgütü ise zorla yerinden edilen sivillerin durumunu “savaş suçu” olarak niteledi.
Uzmanlardan Uyarı
Bölgeyi yakından izleyen uzmanlar, bombardımanın devam etmesi halinde Gazze’nin güneyinde daha büyük bir yığılma yaşanabileceğini, bunun da sağlık ve altyapı sistemini tamamen çökme noktasına getireceğini belirtiyor.
News
