DOLAR 32,5852 0.16%
EURO 35,0042 -0.11%
ALTIN 2.439,130,14
BITCOIN 21011280.67854%
Trabzon
21°

KAPALI

04:25

SABAHA KALAN SÜRE

YILDIRIM GÜNDOĞDU

YILDIRIM GÜNDOĞDU

18 Nisan 2024 Perşembe

EĞİTİMDE ÇÖZÜM!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçen hafta eğitim sisteminin ezberci olduğunu söylemiş, neden ezberci olduğunu örnekler vererek anlatmıştım.

İşin doğrusu eğitim sistemini anlatmaya da gerek yok.

Eğitimin ne durumdaolduğu ortada…

Bilinmeyen bir mevzu değil…

İyi de iyi bir eğitim nasıl olmalıdır?

Öyle değil mi?

Evet!

Çözüm nedir?

Ne yapılırsa kaliteli bir eğitim ortaya çıkar?

İsterseniz size kısa ve net bir cevap vereyim!

Eğitimbilimsel olmalıdır!

Çözüm bu kadar basit!

Uzun uzun anlatmaya, nedenler, niçinler sıralamaya, örnekler vermeye gerek yok.

Türkçe, matematik, fen, ingilizce, din kültürü ve ahlak bilgisi…

Eğitici de değil öğretici de değil…

Bir sürü gereksiz ve boş bilgilerle dolu…

Bilimsel hiçbir değeri yok.

Karınca ile ağustos böceğinin hikâyesini hepiniz bilirsiniz.

Yıllarca Türkçe kitaplarında okuma parçası olarak okutuldu.

Ağustos böceği saz çaldığı için yerden yere vuruldu, suçlu ilan edildi.Ağustos böceği neden mi suçlu ilan edildi?

Yazın sıcağında çalışmak yerine,ağacın gölgesinde saz çaldığı için.

Bilinçaltına müzikle uğraşanların ya da müzikle uğraşmanın iyi bir şey olmadığı algısı yerleştirildi.

Adeta müzik aşağılandı.

Müzik ve müzikle uğraşanlar suçlu ilan edildi.

Sosyal bilgiler, Hayat bilgisi ve Türkçe derslerinde kadınlar, evin hanımı, erkekler evin reisi olarak gösterildi.

Kadının toplumdaki yeri, “kocasının evidir” dendi.

Matematik kitabı, soyut kavramlarla doludur.

Fen bilgisi, bilimden, deneyden, gözlemden çok uzaktır.

İngilizce öğretiminde doğru bir yol bulunamamıştır.

İngilizce öğrenemeyen tek ülke olarak tarihe geçmişizdir.

“Bilim değil ilim” denilerek tüm derslerin temeline din yerleştirildi.

Eğitim;kişide istendik davranışlar meydana getirme işidir.

İnsanı, yaşamı, doğayı bilimsel temellerde öğretmektir.

Kısacası; çocuğu yaşama hazırlamaktır.

Öğrenileni, davranışa dönüştürmek…

İyi bir birey yetiştirmek…

Ne kadar iyi eğitim o kadar kalite…

Önce eğitim!

Eğitim ve öğretim bir bütündür.

Eğitim olmadan öğretim olmaz…

İyi bir eğitim, bilimsel olandır.

Bilimi rehber edinendir.

Bilimsel eğitimin yolu çok kitap okumadan geçer.

Çocuklara bol bol kitap okutulmalıdır.

Finlandiya’daki eğitim sistemi dünyanın en iyi eğitim sistemidir; çünkü hem bilimsel hem demokratiktir.

Bilimsel ve demokratik olmayan eğitim sistemleri başarılı olamaz.

Eğitim sistemleri, bilimsel, demokratik aynı zamanda laik olmalıdır.

Eğitimde laiklik esastır…

İnanç ayrı eğitim ayrıdır!

İnançla, eğitimi birbirine karıştırmamak gerek…

Bilim okulda, maneviyat ailede olur.

Fazla söze hiç gerek yok.

Eğitimde de bilim, bilim, bilim…

 

 

Devamını Oku

EZBERCİ EĞİTİM

0

BEĞENDİM

ABONE OL

İsterseniz önce “Eğitim nedir?” onun bir tanımını yapalım.

Eğitim: Bir insanın; duygusal, bedensel, zihinsel olarak sahip olduğu yeteneklerini belirlenen amaç doğrultusunda geliştirmektir.

Kısacası eğitim, ülke insanını en iyi şekilde yetiştirmektir.

Eğitim, hayat boyu devam eder, ömür boyudur.

Eğitim, sürekli devam eden bir süreçtir.

Ne kadar eğitim, o kadar gelişmişliktir.

Bir ülke, eğitimi kadardır.

Bu kadar net!

Hatırlarsanız, hatırlanırsa Cumhurbaşkanı birçok konuşmasında “Eğitimde istendik başarıyı sağlayamadık!” demiştir.

O kadar milli eğitim bakanının değişimi, eğitimde istendik başarının sağlanamadığı gerçeğini ortaya koymaktadır.

Ne yapılsa olmuyor.

Bir türlü eğitimde bir yol kat edilemiyor.

İyi de eğitimde sorun aleni ortada…

Kaliteli bir eğitim verilemiyor.

Çocuklara bilgi ezberletiyor.

Ne demiştik eğitim için; öğrencide istendik davranışların hayat bulmasıdır.

Hiçbir davranış öğrencide hayat bulmuyor.

Bilmeyen, sormayan, araştırmayan bir öğrenci profili ile karşı karşıyayız.

LGS ve YKS sınavları ortada…

Sıfır çeken bir sürü öğrenci…

O kadar okul, o kadar öğretmen, o kadar kitap, materyaller, araç, gereç ve o kadar maddi kaynak heba olup gidiyor.

Yazık o kadar maddi ve manevi kayba…

Ezber, ezber, ezber…

Çocuk bilgileri öğrenmiyor ezberliyor.

Eğitim; simgeler, şekiller, kavramlar bilgisi değildir.

“Vatanımı çok seviyorum.” diyen bir çocuk, yerdeki bir çöpü alıp, çöp kutusuna atmıyorsa, burada istendik yönde eğitim gerçekleşmemiş demektir.

Davranışa dönüşmemiş bilginin hiçbir değeri yoktur.

Bilgi; eğitimle davranışa dönüşmeli, öğrenci davranışlarında hayat bulmalıdır.

Sorgulamak!

Eğitimde sorgu şart!

Sorgulamayan öğrenci doğru ve yanlışı tespit edemez, kendisini geliştiremez; öğrenmeyi gerçekleştiremez.

Her şey ezberden ibaret…

Yıllarca bilgiler ezberletildi.

Ne değişti?

Daha doğrusu eğitimde ne kadar yol alındı?

Değişen bir şey yok.

Hep aynı şeyler yaparak farklı sonuçlar beklemek…

En büyük hata!

Eğitimde bir arpa boyu yol alınmak isteniyorsa.

Ezberci eğitimden vaz geçilmelidir!

 

Devamını Oku

İNCİ TANELERİ

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Özcan Deniz’in başrol oynadığı “Kızıl Goncalar” dizi filminden sonra şimdi de Yılmaz Erdoğan’ın yönetmenliğini yaptığı ve başrolünde oynadığı “İnci Taneleri” dizi filmi toplumda adeta infial yarattı.

Buradaki “infial” olumlu anlamlıdır.

Birkaç hafta öncesine kadar insanlar “Kızıl Goncalar” dizi filmini konuşuyordu.

Filim o kadar büyük ilgi gördü ki, “toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılık” gerekçesi ile RTÜK tarafından para ve yayın durdurma cezası bile verildi.

Tesadüf müdür bilinmez…

“Kızıl Goncalar” dizi filminin konuşulması, tartışılması sürerken, Yılmaz Erdoğan’ın yönetmen ve yapımcısı olduğu “İnci Taneleri” dizi filmi Kanal D’de yayınlanmaya başlandı.

Dizi ilk bölümden reyting rekorları kırdı.

Neler oluyordu?

Neydi insanların bu kadar ilgisini çeken?

Bir sürü dizi film vardı.

İnsanlar bir şekli ile bu dizi filmlerini izliyordu.

Osmanlı’yı, Selçuklu’yu anlatan dizi filmleri çok ilgi görüyordu.

Bir Osmanlı, Selçuklu sevdasıdır gidiyordu.

İşin doğrusu dizi filmleri ile aram hiç iyi değildir.

Bu yaşıma kadar izlediğim dizi filmi birkaçı geçmez.

Ne kadar da dizi filmlerini izlemesem de arkadaşlarla sohbette, evdeki muhabbette konusu geçince bir de eğitimle ilgili mesajlar da var denince “İnci Taneleri” dizi filmini izlemek elzem oldu.

Bu iki dizi filme neden bu kadar büyük bir ilgi gösterildiğini bilmeliydim.

Kendimce dizi film üzerinden toplumsal çözümlemeler yapmalıydım.

Hafta sonu oturdum “İnci Taneleri” dizi filminin iki bölümünü de internetten izledim.

İşin doğrusu “İnci Taneleri” dizi filmini beğendim.

Sanatın kalitesizleştiği, içinin boşaldığı, değersizleştiği bir dönemde Yılmaz Erdoğan az da olsa bir sanatsal kalite ortaya koymuştu.

Toplumsal mesajlar vardı.

Filmi değerli kılan da bu toplumsal mesajlardı.

Özellikle de eğitimin kalitesinin düştüğü bir dönemde çok kısıtlı da olsa öğretmen ve öğrenci üzerinden eğitim sistemine dikkat çekmesi çok anlamlıydı.

Bir köşe yazarı “İnci Taneleri” dizi filmini konu edinmiş. Dizi film hakkında güzel şeyler de yazmış. Yazarın bakış açısını, konuyu ele alış şekli hoştu.

Köşe yazısı bir sürü yorum almış.

Yorumları da okudum.

Çoğu kişi ile paralel düşünüyorduk.

Olumsuz birkaç eleştiri vardı.

O eleştirileri de anlamış değilim. Güya sistem karşıtı, politik laflar edilip Yılmaz Erdoğan eleştiriliyordu.

Ne garip bir ülkede yaşıyoruz.

At izi it izine karışmış.

Kim aydın kim cahil belli değil…

Güya dizi filmi eleştiriyor ama dizi film ile ilgili bir cümle kurmamış.

İyi de konumuz “İnci Taneleri” dizi filmi, Yılmaz Erdoğan değil ki!

Bırakın artık şu geri kafalılığı…

Gerilerde kalmalı artık bu kafa…

Toptancı bir ret kafası hastalıklıdır.

Toplumun sorunlarını konu edinmiş her sanatsal ürün anlamlı ve değerlidir.

Hiçbir şey yoktan var olmamıştır, olmaz da…

Her şeyin kendi içinde bir bilimsel gelişimi, değişimi, dönüşümü vardır.

Kişilerin özeli üzerinden sanat değerlendirmesi yapmak ne kadar ahlaki ve doğru bir yaklaşımdır?

“Yiğidi öldür ama hakkını yeme!” denir ya, Mahsun Kırmızıgül’ün “Mucize” filmi gerçek anlamda bir şaheserdir.

Bunu kabul etmek gerekir.

Filmi kimin yazıp, yönettiği, oynadığı değil filmin sanatsal değerine ve toplumsal mesajlarına bakmalıdır.

“İnci Taneleri” dizi filmi sınavı bu anlamda geçmiştir.

Sanatsal kaygıları, toplumsal mesajları vardır.

İzlenmesi gereken bir dizi filmdir.

Devamını Oku

HER ŞEY ŞEKLEN

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yaşamın her alanında bir şekilciliktir tutturulmuş gidiyor.

Varsa yoksa şekil…

O kadar eğitim, ahlak bilgisi, aile terbiyesi kişilere bir şeyler öğretmemiş demek ki.

Evet öğretmemiş…

Bu aşikâr…

Kişiler, yaşamın her alanında bu kadar mı samimiyetsiz olur.

Bizde bu samimiyetsizlik sanki doğuştan…

Canım, ciğerim denilen kardeşler arasındaki ilişki bile şeklen…

Miras meselesi mevzubahis olunca can, ciğer olan kardeşler birbirine düşman kesilirler.

Osmanlıda taht kavgalarını hatırlayınız…

Bir kardeş tahta geçer, padişah olur, diğerler kardeşlerini kılıçtan geçirir…

Vatan, millet, Sakarya diyenlerin özel yaşamlarına bir bakınız, hangi yaptıkları vatan, millet içindir. Tek dertleri vardır, kişisel menfaatleri…

Her bir söylemleri şeklendir.

“Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabını okuyanlar bilirler. Bu kitap, Finlandiya’nın uygarlaşma manifestosudur.

Emeği, alın terini, dostluğu, paylaşımı, dayanışmayı, fedakârlığı, mücadeleyi, üretmeyi…

Ülke sevgisini Finlandiya halkında görürsünüz…

İnsanların verdiği mücadeleyi, gerçek vatanseverliği gördüğünüzde yüreğiniz titrer…

Biz bu fedakârlığı Kurtuluş Savaşında görürüz.

Cephede düşmanla göğüs göğse savaşanlar, vatanları için canını hiçe sayar; onar, yüzer, biner toprağa düşer, şehit olurlar.

Atatürk’ün, “Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” sözüne ne demelidir.

Vatan sevgisinin ne kadar büyük olduğunun en büyük göstergesidir.

“Eskiye itibar olsaydı bitpazarına nur yağardı.” sözünü her zaman önemsemişimdir. Eskiyi övmeyi hiç sevmem. Eski eskide kalmıştır. Yeni her zaman eskiden yeğdir derim ama bu konularda eskiler çok çok iyiler.

Neyse…

Şekilciliğin tavan yaptığı bir dönemi yaşıyoruz.

Cahillerin şekilciliğini anlarım…

Onlara söyleyecek sözüm yok…

Kendisini aydın sayan ya da kendine aydınım diyen kesimi anlamakta inanın zordayım.

Onların, cahillerden bir farkları yok.

Kitap okumuyorlar.

Kendilerini geliştirmiyorlar…

İnsana değer vermiyorlar.

Bencilce davranıyorlar.

Hiçbir şeye saygı duymuyorlar…

Üretmiyorlar…

Cahiller nasıl yaşıyorlarsa onlar da öyle yaşıyorlar…

En kötüsü de dostluk, paylaşım, dayanışma, insan sevgisi gibi değerlerden çok uzaklar…

Kıskançlar…

Kibirliler…

Aydın geçilen bu insanların, cahillerden bir farkı olmalı değil mi?

Bu şeklen yaşam, toplumun her kesime zuhur etmiş durumda…

Bir şeyler gerçekten eksik…

Hatalı, yanlış…

Bayramlarda hatırlanır dostlar, arkadaşlar, akrabalar…

Sonra unutulurlar…

Bayramdan, bayrama…

İyi de din, bayramdan bayrama hatırlansın diye mi var…

İnançlı yaşamak, dinin buyruklarını yerine getirmek ve öyle yaşamak…

Çok mu zor.

Zor ki kimse inandığı gibi yaşamıyor…

Düşünün size, kendine aydınımın diyen bir insanın gün boyu bir cahil gibi yaşam sürdüğünü…

Aynen öyle!

Neden bu şekil hastalığı…

Törenler, karşılamalar, yemekler, davetiyeler, şenlikler, gösteriler…

Hep şekil hikâyeleri…

Aman Allah’ım nasıl bir yaşam şekli tutturmuşuz?

Nereye bakarsanız bakın…

Her şey şeklen!

 

Devamını Oku

BİR İZ BIRAK!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Biliyorum bugünlerde birbirine yakın konular üzerine köşe yazıları yazıyorum, “Biz okumaktan sıkıldık, sen yazmaktan sıkılmadın.” serzenişinizi duyuyorum. Çok haklısınız, farkındayım ama sanırım yaşamın bir sırrı var, o sır da bu konularda saklı; bizler bu sırra erdiğimizde, sanırım yaşam daha bir anlam bulacak sanki.

Derdimiz yaşamı anlamlı kılmak…

İnsanları iyiliğe, güzelliğe çağırmak…

Dostluğu, kardeşliği büyütmek…

Her birimiz çok biliyoruz, ölüm kaçınılmaz son…

Bunun tersini idea eden de yok.

Mesele ne o zaman?

Mesele gayet açık ve net!

Bu ölümlü dünyada bir şeyler yapmalı…

Geleceğe bir iz bırakmalı…

Küçük de olsa bir iz…

Evet bir iz…

Bitkiden ya da hayvandan ne farkımız var?

İnançlar, ideolojiler ne diyor?

Çalış, üret, iyi insan ol!

Bizde inançlar ve ideolojiler şeklen kabul gördüğü için, dinlerin ve ideolojilerin ne dediğini tam manası ile anlamış değiliz.

Hz Muhammed, “İlim Çin’de de olsa arayınız.” demiş.

İlmi Çin’de aramayı bırakınız, birçok ilmi gelişmeyi şeytanlaştırmışız; ilim, dine karşı demişiz.

Matbaanın Osmanlıya getirilişini hatırlayın…

Toplumsal meselelerde 31 Mart vakasını…

Kurtuluş Savaşında Anadolu çıkan isyanları…

Bu günlerde öğrendim, Cumhuriyetin kuruluş temellerinin atılmasında Yahudi bilim insanlarının emeklerinin çok büyük olduğunu.

Cahillik ne kötü şey…

Sana iyilik yapana düşman olmak…

Seni uçurumdan atana el pençe divan durmak…

Öz yok…

Bilgi yok…

Bilinç yok…

Her şey gösteriş üzerine…

Bu zihniyet bizi bir yere götürmez…

Bir şey yapmalı!

Bu bir şey iyi bir şey olmalı…

Virginia Woolf, Franz Kafka, Maksim Gorki, Victor Hugo, Lev Tolstoy, Fyodor Dostoyevski, Charles Dickens, Aleksandr Puşkin, George Orwell…

Ne güzel bir iz bırakmışlar…

Lev Tolstoy’un öğretilerine hayran olmamak elde değil…

Ömrünü iyiliğe adamasına ne demeli…

Bir iz bırakmalı!

Kaç kişi bir iz bırakmak için yola çıktı?

Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz…

Çok mu saydım…

Bir iz bırakmalı bu hayatta…

Yaşam var oldukça, insanlık bu izi konuşmalı…

Bırakılan iz öyle büyük falan olmamalı…

Hayır, hayır…

Büyük izle işimiz yok…

Küçük iz…

Mesela, iyilik…

Ne dersiniz…

Hani Nasrettin Hoca, Hacı Bektaş, Şeyh Bedrettin diyorum…

Çok uzağa gitme…

Bilindik kişiler bunlar…

Nehri ikiye yarmana, güneşi elinle tutmana, dağları düz etmene, gökyüzü ile yeryüzünü birleştirmene, öldükten sonra İsa olup gökyüzüne yükselmene hiç gerek yok…

Basit ve sıradan izler…

İnan hiç zor değil!

Bir iz bırakmak…

 

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

error: Content is protected !!