ÖMER ÇELİK’TEN BASIN AÇIKLAMASI
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
Bartın'daki büyük acının gölgesinde bu toplantının gerçekleştirildiğini dile getiren Çelik, MKYK toplantısında, Meclis çalışmaları haricinde en önemli vakit ayırdıkları maddenin Bartın'daki maden kazası olduğunu belirtti.
Bu olayla ilgili kapsamlı bir bilgilendirmenin yapıldığını kaydeden Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Olayın bütün boyutlarıyla ortaya çıkması, tamamen aydınlanması için her türlü girişim, her türlü değerlendirme, her türlü soruşturma yapılacaktır. Haberlerde gördüğümüz gibi, oradaki gazın ölçülmesi, kişilerin tek tek takibiyle ilgili çip sisteminin olduğu şeklindeki değerlendirmelerle birlikte, bu acı olay nasıl meydana geldi, bu olayın oluşmasına sebep teşkil eden unsurlar nedir, her boyutuyla değerlendirilerek bütün boyutlarıyla açığa çıkarılacak ve kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılacaktır. Biz de parti olarak süreci, bütün hassasiyetimizle takip edeceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 28 Ekim'de "Türkiye vizyonu" konuşması
Çelik, 28 Ekim'de, Cumhuriyet Bayramı'ndan bir gün önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından "Türkiye vizyonu" konuşmasının yapılacağını ifade ederek, "Bununla ilgili hazırlıklarımız sürüyor. Bütün vatandaşlarımızı 28 Ekim'de Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yapılacak 'Türkiye vizyonu' konuşmasını dinlemeye davet ediyoruz." dedi.
Terörle mücadele
Terörle mücadele konusunda yürütülen çalışmaların dünya tarafından nasıl takip edildiğini yakından izlediklerini belirten Çelik, bu mücadelenin hukuk içerisinde yürütüldüğünün altını çizdi.
"Türkiye Cumhuriyeti'nin milli güvenliğini sağlamak gayesiyle sürdürdüğümüz bu faaliyetlerin aynı zamanda Avrupa'nın ve NATO'nun ortak güvenliğinin de merkezini teşkil ettiğini hiç kimsenin unutmaması gerekiyor." diyen Çelik, Türkiye açısından terörle mücadelenin milli egemenliğinin zorunlu bir sonucu olduğunu vurguladı.
ABD'nin, Suriye bağlamında, "Ulusal Acil Durum" başlıklı raporu
ABD'nin, Ekim 2019'dan bu yana Suriye bağlamında, "Ulusal Acil Durum" başlığıyla raporlar yayımladığını dile getiren Çelik, son raporun ise 12 Ekim 2022'de yayımlandığını aktardı.
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu raporda, Barış Pınarı ve diğer harekatlarımıza dönük olarak birtakım temelsiz, mesnetsiz, haksız, hukuksuz eleştiriler olduğunu görüyoruz. ABD gibi büyük bir NATO ülkesinden böyle bir rapor nasıl çıkabiliyor bunun ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Ama orada 'Türkiye'nin YPG/PYD'ye karşı yürüttüğü mücadelenin, ABD'nin DEAŞ'a karşı yürüttüğü mücadeleyi zaafa uğrattığı, onun ulusal güvenliği için olağanüstü bir sıkıntı yarattığı' şeklinde birtakım ifadeler var. Bu ifadeler hem çok üzücü hem çok mantıksız. Düşünebiliyor musunuz, ABD gibi bir NATO ülkesinin DEAŞ ile mücadele konusunda kendisine dayanak aldığı yerin PYD/YPG terör örgütü olması son derece vahimdir."
ABD'nin 17 Ekim 2019 tarihli taahhüdüne bağlı olması gerektiğinin altını çizen Çelik, şunları kaydetti:
"Orada, terör mücadele konusundaki açıklamanın hükümlerinin yerine getirilmesi gerekir. Bir kere daha gördük ki Cumhurbaşkanımızın 'Bir gece ansızın gelebiliriz' mottosuyla Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekatlarının talimatını vermesi sınırlarımızda bir terör devletinin kurulmasını engellemiş, terör devletçiklerinin kurulmasını sağlamaya çalışan siyasi planlamaları ve birtakım organizasyonları darmadağın etmiştir.
Eğer bu harekatlar olmasaydı Türkiye'nin sınırında PKK terör örgütünün ya da DEAŞ terör örgütünün birtakım sözde siyasi oluşumları söz konusu olacaktı. Bütün bu tablo, ne kadar haklı, ilkeli bir mücadele yürüttüğümüzü net bir şekilde ortaya koymaktadır. Şunu hiç kimse aklından çıkarmamalıdır. Türkiye'nin sınırlarına, insanımıza, devletimize, anayasal düzenimize dönük herhangi bir tehdit gördüğümüzde bedeli ne olursa olsun ve sonu nereye giderse gitsin bunu yok etmeye kararlıyız, buna gereken cevabı vermeye kararlıyız."
AK Parti Sözcüsü Çelik, şimdiye kadar Türkiye'nin, ulusal güvenliği konusunda herhangi bir şekilde şaka yapmadığını, ulusal güvenliğinin gereklerini yerine getirme konusunda hiç kimsenin icazetini duymaya ihtiyacının olmadığını, kim ne derse desin ulusal güvenliğinin gereklerini yerine getirme konusunda açık ve net bir tutum içerisinde olduğunun görüldüğünü belirtti.
Çelik, "Hala bu raporlar vasıtasıyla terör örgütlerine destek veriliyorsa ve bunu müttefiklerimiz yapıyorsa o zaman Türkiye'nin kendi bildiğini yapmaya devam etmekten ve bu terör örgütlerini bulundukları her yerde darmadağın etmekten başka bir seçeneği yoktur. Herhangi bir şekilde ne kara vatanımızda ne mavi vatanımızda herhangi bir mütecaviz yaklaşıma izin vermeyeceğimizi bir kere daha ortaya koymuş oluyoruz." şeklinde konuştu.
Son dönemde en önemli gündem maddelerinden birinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kazakistan ziyaretiyle ilgili olduğunu belirten Çelik, Erdoğan'ın Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı'na katılmak üzere Kazakistan'a gittiğini ve Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısı'na katıldığını hatırlattı.
Çelik, bütün bölge açısından en kapsamlı barış perspektifine sahip Türkiye'nin gerçek bir diplomasi devleti, sözüne güvenilen bir devlet olduğunu söyledi.
Dünyanın dikkatini çeken ve çok tartışılan konunun, Putin'in Avrupa'ya gazın Türkiye üzerinden gitmesi yaklaşımı olduğunu ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa için Türkiye'nin gaz dağıtım merkezi olması konusunda Cumhurbaşkanımız bununla ilgili 'İlgili bakanlıklar görüşsün ve hemen adımlarımızı atalım' dedi. Tahıl krizi ve tahılla ilgili bir kıtlık tehlikesi nasıl tahıl koridoru vasıtasıyla aşılmışsa bugün Avrupa'nın donmasından bahsedilen bir dönemde insanların herhangi bir şekilde sıkıntıya düşmemesi için yapılması gerekenler açısından da Türkiye bir enerji üssü, bir enerji merkezi olarak üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Savaştan önce Avrupa'nın gazının neredeyse yüzde 40'a yakını Rusya üzerinden temin ediliyordu, şimdi başka tartışmalar var.
Sadece Rusya meselesi değil Asya'daki başka aktörler de Türkiye'nin güvenilir enerji üssü ve güvenilir bir ortak olduğunun altını çizerek, Türkiye'nin gaz dağıtım merkezi, enerji üssü olması, en güvenli, en verimli ülke olduğu konusunda herkes hem fikir. Dolayısıyla önümüzde tahıl koridorunun gerçekleşmesi gibi yine Türkiye'nin merkezde olduğu, Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü inisiyatif vasıtasıyla bir gaz koridorunun gerçekleşmesi de söz konusu olabilecektir. Herkesi bu konuya sağduyulu bir şekilde yaklaşmaya, ve Türkiye'ye destek vermeye davet ediyoruz."
Çelik, Cezayir'in ev sahipliğinde Filistinli grupların Filistin Ulusal Uzlaşı Konferansı'nda bir araya geldiğini belirterek, konferansın başarıya ulaşmasını, alınan kararların uygulanmasını ve etkili bir şekilde hayata geçirilmesini desteklediklerini vurguladı.
AK Parti teşkilat başkanlığının şehir buluşmaları ve toplantılarını sürdürdüğünü ifade eden Çelik, bu buluşmaların vatandaşlarla bir araya gelmek açısından son derece verimli sonuçlar doğurduğunu belirtti.
"Kendisini destekleyenler başarısız bir ziyaret olarak değerlendirdi"
Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyareti, 6'lı masanın cumhurbaşkanı adayı için icazet ziyareti olarak yorumlanmıştı. Ziyaret sonrasını ve özellikle gizemli 8 saati nasıl değerlendirirsiniz?" sorusunu şöyle cevapladı:
"Daha önce ABD ziyaretiyle ilgili 'Kimin nereye gittiği bizi ilgilendirmez' demiştim fakat konu bizden çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ziyaretini, kendisini destekleyenler son derece manasız ve başarısız bir ziyaret olarak değerlendirdi. Özellikle iktidarı eleştirirken bolca demokrasi, şeffaflık ifadesi kullananların kendi partilerini yönetirken aslında son derece otokrat yaklaşımlar sergilediklerini Türk siyasi hayatında sık sık görürüz. Bunlardan biri ibretlik olarak bu gezide ortaya çıktı. Bu kadar 'şeffaflık' diyen birisi, geziye katılanları da atlatarak 8 saat ortadan kayboldu. 8 saat ne yaptığı bizi ilgilendirmiyor ama sonuçta ABD'deki basın mensupları uzak tutulmuş, kendi yanlarındaki basın mensupları da herhangi şekilde bilgi vermeden bu mevzudan uzak tutulmuş. Şimdiye kadar da bir açıklama yapılmadı. 'Bu kadar büyük bir gezi yapacağım, oradaki kanaat önderleriyle buluşacağım, Türkiye'nin geleceğine dönük olarak birtakım vizyonların gelişmesine katkıda bulunacağım' dediğiniz bir gezinin mutlak birtakım ziyaretler dışında tek konuşulan maddesi bir genel başkanın kendi ekibinden, kendisiyle beraber oraya giden gazetecilerden da habersiz bir şekilde 8 saat kaybolması oldu. Dolayısıyla bu açıdan baktığınızda enteresan şeffaf bir gezi olmuş."
"O karanlık atmosfer yüzünden kadınlar geleceklerini kaybetti"
Çelik, bir gazetecinin "Anayasa değişikliğiyle ilgili teklifte 24. ve 41. maddelerle ilgili çalışmaların bittiğine dair açıklamalar yapıldı. CHP tarafından, Anayasa'ya başörtüsü dışında kategorik olarak karşı çıkacaklarına dair sinyaller geliyor. Hem CHP'nin tutumunu değerlendirmenizi hem de 41. maddede nasıl bir formülasyon getirdiğinizi öğrenmek istiyorum." sözleri üzerine, "Anayasa ile ilgili çalışma Cumhurbaşkanımıza arz edilecek, 24. ve 41 maddeler bağlamında. O son şekli verildikten sonra bu ortaya koyulacak." ifadelerini kullandı.
CHP'nin, AK Parti tarafından büyük bir mücadele verilerek çözülmüş bir meselenin ardından kanun teklifini getirdiğini aktaran Çelik, Kılıçdaroğlu'nun açıklamasında, "Bu konuda böyle bir adım atacağız, geçmişte yaptığımız yanlışı düzelteceğiz." dediğini söyledi.
Geçmişte yapılanın yanlış olduğunun vurgulanmasının önemine işaret eden Çelik, "Ama burada bir soru var. Orada sizin ortaya koyduğunuz bu tavırlar ya da yaptığınız açıklamaların oluşturduğu o karanlık atmosfer yüzünden 1 nesil, 2 nesil kadınlar geleceklerini kaybetti. Şimdi bunu 'Ben sizinle helalleştim' diyerek tek taraflı şekilde kapatmaya çalışırsanız burada samimiyet problemi, samimiyet konusunda büyük bir cari açık ortaya çıkar. Dolayısıyla bu insanlarla nasıl helalleşeceksiniz, kayıp yıllarını nasıl vereceksiniz?" diye konuştu.
"Biz iktidara gelirsek" diye başörtüsü, türban ayrımı şeklindeki çirkin, siyasi manipülasyonu, siyasi tuzağı yeniden kurmaya çalışanlar olduğunu ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
"Bakanlık yapmış bir CHP'li çıktı o siyasi tuzağı yeniden diriltmeye çalışarak, başörtüsü meselesi demedi ama 'Ben ve benim gibiler iktidara gelirsek biz türbanla uğraşmaya devam edeceğiz' dedi. Şimdi biz bu siyasi tuzakların ne manaya geldiğini biliyoruz. Burada mutfakta biri mi var' diye sormamıza gerek yok. Mutfakta ne olduğunu biliyoruz. Bu çirkinliğin karşısında peki Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi nasıl bir tutum almıştır? Hiçbir şey söylememişlerdir."
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye'de doğal gaz merkezi kurulması önerisinin bazı kesimler tarafından iç siyasete bağlandığının ve "Putin seçimleri AK Parti kazansın istiyor" yorumlarına neden olduğunun hatırlatılması üzerine Çelik, "Bazı arkadaşlar seçimi karşı ittifakın kazanacağına o kadar angaje olmuşlar ki baktıkları her olayda, buradan AK Parti kazanacak diye bir şey görüyorlar." dedi.
Çelik, Putin'in açıklamasının hassas şekilde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, "Türkiye, barıştan yana bir devlet olarak her halükarda bu süren savaşın tansiyonunun azaltılması, ateşkese gidilmesi, daha sonra barış anlaşması yapılması gibi bir tutumu güçlü şekilde sürdürürken bir yandan da bu savaşın insanlık için maliyetinin azaltılmasına uğraşıyor. Tahıl koridoru da budur, Cumhurbaşkanımızın gaz meselesindeki iradesi de budur. Dolayısıyla ona bakıp da birilerinin çıkıp Putin, 'AK Parti seçimi kazansın diye çalışıyor' şeklinde yaklaşımda bulunmaları biraz fazla takıntılı bir şey olmuş. Çok sağlıklı görmüyorum bunu." diye konuştu.
"Dünyanın geri kalanına büyük haksızlık ve hakaret içeren bir açıklama"
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Avrupa'yı güzel bir bahçeye, dünyanın geri kalanını ise ormana benzettiği söylemine ilişkin değerlendirmeleri sorulan Çelik, "Herhalde sömürgecilik nasıl savunulur diye bir paragraf yazılması istenseydi Borrell'inki birincilik alırdı. Böylesine sömürgeci bir tavrı, insanlığı Avrupalı olan ve olmayan diye ayıran, Avrupa'yı bir bahçe sayıp, dünyanın geri kalanını vahşi bir 'cangıl' sayan bir anlayış, Avrupa merkezciliği ortaya koyarken insan merkezci olmadığını gösteriyor." dedi.
Çelik, Borrell'in bu açıklamayı kendisinden önceki AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini'nin başında olduğu diplomasi okulunda, yeni diplomatlara ders verirken yaptığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bunun, bu derece sömürgeci, ırkçı anlayışla yeni diplomatlara ders gibi sunulması da Avrupa Birliği açısından başka bir vahamet oluşturmuş. Zaten bugün Avrupa'daki önemli kurumların başındakilerdeki problem bu. Avrupa'yı bir küresel güç, bir küresel proje olarak değerlendirmiyorlar, tamamen indirgemeci, ırkçı, giderek de bir Hristiyan kulübü anlayışıyla değerlendiren bir yaklaşım içerisine giriyorlar. Dünyanın geri kalanına büyük haksızlık ve hakaret içeren bir açıklama. Borrell'in üzerine bu açıklama ömür boyu yapışır. Yapacağı tek şey, bu açıklamayı baştan aşağı reddedip, özür dilemek olmalıdır."
"Birliğimizi, dirliğimizi pekiştirme anlamında çok büyük bir adımdır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığının kurulacağını açıklamasının ardından bazı kişilerce dile getirilen "bu projeyle cemevlerine kayyum atandığı" görüşlerine ilişkin değerlendirmeleri sorulan Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şahkulu Sultan Dergahı'nda Alevi Bektaşilerle beraber olmasının, Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından biri olduğunu düşündüğünü dile getirdi.
Çelik, alınan kararlar öncesinde Alevi Bektaşilerin taleplerinin toplandığını hatırlatarak, "Bu konuda atılmış bu adım bence birliğimizi, dirliğimizi büyütme, pekiştirme anlamında çok büyük bir adımdır. Oradaki dostlarla, canlarla, dedelerle konuştuğumuzda da herkesin bundan duyduğu memnuniyeti gördük." dedi.
Atılan adımların eksi ve artılarının değerlendirilmesinin doğal olduğunu söyleyen Çelik, "Ama birilerinin 'Bizim kurumlarımız bizden çıkıyor' ya da bu bahsettiğiniz HDP kesiminden gelmişti, 'Buraya kayyum atanıyor' gibisinden yaklaşımlar şunu gösteriyor, bunlar herhangi bir şekilde meselelerin çözümünden, birlikten, dirlikten beslenen yaklaşımlar değil. Çözümsüzlükten, kaostan, çatışmadan beslenen bir yaklaşım ortaya koyuyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulacak Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile Alevi kurumlarının geliştirilmesinin destekleneceğini ifade ederek, "Onun ötesinde bir yaklaşım söz konusu olmaz ama kendi siyasi zihniyetlerine farklı örgütlerin kayyum atadığı kesimler maalesef bunu topyekun reddediyor." dedi.
"Yunanistan sözleşmeleri ihlal etmektedir"
Yunanistan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros'un Sakız Adası'nı ziyaretine ve oradaki açıklamalarına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Çelik, şunları kaydetti:
"Normalleşme için adım atan taraf biziz sürekli. Ama burada hazımsızlığın karşı taraftan geldiğini görüyoruz. Yani askerlik sadece bir meslek değil, askerlik bir hayat tarzı. Yunanistan'ın böyle bir genelkurmay başkanlarının olması, böylesine çocuksu açıklamalar yapan, ergen psikolojisiyle konuşan bir genelkurmay başkanlarının olması Yunanistan'ı kaygılandırmalı. Bizim meselemiz değil ama nedense bu Savunma Bakanlığı ya da Genelkurmay Başkanlığı makamına getirilenler herhangi bir şekilde dünyadaki bu makamların standardını taşıyacak bir ağırlık üretemiyorlar. Sürekli olarak Yunan iç siyasetinde aşırı sağcılara seslenen bir şov yapma şeklindeki yaklaşımla yollarına devam ediyorlar."
Ömer Çelik, gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılmasının sözleşmelere aykırı olduğunun ve Yunanistan'ın sözleşmeleri ihlal ettiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Bir yandan da Yunan muhalefeti diyor ki, Yunanistan'ın tamamını başka devletlerin askeri üssü haline getirdiniz. Şimdiki hükümet açısından, Miçotakis hükümeti açısından düşünülmesi gereken şey şu, yani kendi ülkelerinin bu derece güvenliğini, geleceğini başka ülkelere bağımlı kıldıklarını söyleyen herhalde başka bir iktidar gelmemiştir. Resmen, sanki Miçotakis hükümeti, Yunanistan'a özelleştirmeye gelmiş. Sürekli olarak başka ülkelerin eyalet valisi gibi konuşuyor. Yunanistan Genelkurmay Başkanı da bu ülkelerin eyalet komiseri gibi konuşuyor. Halbuki bu meseleler diplomasi yoluyla çözülebilir. İkide bir Türk uçaklarını taciz etmekten, gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçerlerse ve Ege'yi bir Yunan gölü yapma şeklindeki bu gayrimeşru yaklaşımlarından uzak dururlarsa zaten tansiyonun önemli bir kısmı aşağı inmiş olur. Diğerleri de halledilmeye çalışılmış olur, halledilmesi için de bir masa kurulmuş olur ama maalesef böyle bir şey yok."