ÖZGÜR ÖZEL ; KAVGADAN,KUTUPLAŞMAKTAN
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, 93’üncü İzmir Enternasyonal Fuarı'nın açılışında yaptığı konuşmada “Artık hepimiz bıktık. Kutuplaşmadan bıktık, kavgadan medet umanlardan bıktık. Geçen yazdan daha iyi bir noktadayız ama gelecek yaz çok daha iyi olacak. Ondan sonraki yaz çok büyük bir ihtimalle iktidarda olacağız” ifadesini kullandı.
https://www.youtube.com/watch?v=TnP2JkYXHnM&t=1s
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, 93’üncü İzmir Enternasyonal Fuarı'nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, “14-28 Mayıs'ın travmasını en yüksek hisseden kent şüphesiz İzmir'di. İzmir, Cumhuriyet'in 100’üncü yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin bir kez daha iktidar olmasını bekliyordu, bu konuda yüksek motivasyon, büyük inanç vardı. Yaşananlar geride kaldı, olumlu, olumsuz yanlarıyla doğrularıyla yanlışlarıyla ama geçen sene yazın İzmir'de gençlerin gözünün feri sönmüştü. İleri yaşta olanların omuzları hepten yere düşmüştü. Kimse başını yerden kaldıramıyor ve birbirlerine umut tümceleri kuramıyorlardı. Hep karamsarlık hakimdi. Biz Cumhuriyet Halk Partisi’nde neredeyse çocuk yaşlarda siyaset yapmaya başlamış pek çok görevde bulunmuş ve bu hikayenin sonunun böyle gelmemesi gerektiğine inanan kadrolar olarak dedik ki Cumhuriyet Halk Partisi değişirse Türkiye değişir” ifadesini kullandı. Özel, şunları söyledi:
“SEÇİMİN KENDİSİNE NASIL BAKTIĞINIZ ÇOK ÖNEMLİYDİ”
“O ateşin yakıldığı ilk günlerde sözümüzü birlikte söylediğimiz arkadaşlarımızın sayısı azdı ancak gün geçtikçe Cumhuriyet Halk Partisi’nde yaşanacak değişimin Türkiye'ye iyi geleceğine inanan ilk kent İzmir oldu. Yüzde 93 oranında değişimi genç kadroları daha çok kadının siyasette olmasını ve yeni başlangıcı destekliyorlardı. Bunu takip eden şehirler arasında memleketim Manisa da vardı ama insan hangisine memleketim diyeceğini şaşırıyor. 10 yaşında Bornova Anadolu lisesine yatılı gelmiş, ortaokulu, liseyi burada okumuş, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesini bitirmiş, İzmir’den ayıran askerlik görevinde dönem ikincisi olup görev yeri olarak Ege Deniz Bölge Komutanlığını seçmiş ve 10 yaşından 24 yaşına kadar İzmir’de yaşamış birisi olarak o süreçte sesimi en iyi İzmir'in duyduğunu ve İzmir'i duymanın İzmir'in dediklerini yapmanın ne kadar doğru olduğunu bizzat deneyimlediğim süreç, bizi demokrasi mücadelesinin sonunda tarihi bir değişime getirdi. Arkasından yerel seçim gündemi vardı. Yerel seçimlerde tüm adaylar önemli. Seçimin bir sürü segmenti, seçimin sonuçlarına yapılacak yorumlardan önce seçimin kendisine nasıl baktığınız çok önemliydi.”
“ATATÜRK GENÇLERE EMANET ETMİŞTİ”
“Örneğin bu seçimden çok sayıda kadın belediye başkanıyla çıkmalıydık. Bu seçim gençlerin yerel yönetimlerde iddia koydukları, sorumluluk aldıkları ve kendileri ve kendileri gibi genç kadroları ülkenin yönetimine hazırlama imkanını buldukları görevlendirmeleri bekliyordu. Bunun yanında bir büyük başarı elde etmek lazımdı. Tabii karamsarlık vardı, öğrenilmiş çaresizlikten dolayı karamsar olmuş olanlar ve çok iyi niyeti olmayan, felaket çağıran karamsarlık vardı. Hepsine kulağımızı tıkadık çünkü karamsarlık bu kente bu ülkeye Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partiye yakışmazdı. Dedik ki bize bir anahtar lazım. 1980 darbesi olmuş, 80 darbesinden beri siyaset kalesinin başarı kapısını bir türlü açamamışız. Bu kapıyı açmamız ve bundan sonrasına umutla bakmamız lazım. Parti Meclisimizin yaş ortalaması 43, deneyimli büyüklerimiz var, yirmili yaşlarında çok iyi eğitimli cıvıl cıvıl gençlerimiz var. Parti Meclisinin herhalde en yaşlı beşinci üyesi falanım. Merkez Yönetim Kurulu kurduk yarısı kadınlardan yarısı erkeklerden oluşuyor. Türkiye'de eşit temsil hep konuşuluyor hep bekleniyor ama iktidar alanlarına baktığınızda insanlar onu görmediklerinde haklı olarak size inanmıyorlar. Bu kadrolara şöyle seslendim şakayla karışık, bir bakın bakalım Atatürk bu kalenin başarı kapısının anahtarlarını mutlaka bir yere koymuştur. 3 büyük kilidi 3 tarihi anahtar açtı. Bunlardan birincisi, partinin genel başkanıydım ama Gazi, Cumhuriyeti de partiyi de bana emanet etmemişti. Askerdi, Genelkurmay Başkanlarına emanet edebilirdi ya da başkomutanlara, onu tercih etmemişti. Ne cumhurbaşkanlarına ne milletvekillerine. Cumhuriyeti gençlere emanet etmişti. Bizim o koca kalenin koca koca kapısındaki kilitlerden ilkini gençler açtı.”
“AMERİKA İLE RUSYA’NIN TEKNOLOJİ SAVAŞLARI”
“İkinci kilit şu anda Avrupa'nın, dünyanın kelli felli ülkeleri kadın haklarında birbiriyle yarışırken ve biz de bu meseleyi biraz geriden ve utançla takip ederken onların hepsinden 40 yıl önce kadına seçme ve seçilme olanağı tanıyıp Türk kadınının bu hakkı elde etmesine fırsat veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ikinci anahtarı kadınlara güven diyerek bize emanet etmişti. O kilidi kadınlar açtı. Üçüncüsü tam da bu fuarın teması olan teknoloji, bilim ve bilimden yararlanma… Her ne kadar bugün Sophia’ya sarılmada Büyükşehir Belediye Başkanımızı biraz mütereddit gördüysem de burada ortaya koydukları vizyon fevkalade kıymetli. Gelirken İzmir Fuarının geçmişini düşünüyordum. Mutlaka dedim ki bu fuarın çağı yakalaması, teknolojiyi yakalaması, inovasyona AR-GE’ye yönelik çok önemli işlerin yapıldığı zemin yaratması ve bunun belki yıllara sari olarak Türkiye'nin çekim merkezi haline yeniden gelmesi önemliydi. Ben bu fuarda Amerika ile Rusya’nın teknoloji savaşlarına şahitlik yapmış birisiyim. Çocukluğumda gazetelerde haberler çıkardı, Rusya bu sene aya yolladığı kozmonotun kıyafetini getirecek, ayın etrafında dönen uzay aracını sergileyecek, Amerika öbür sene aydan taş getirirdi ayda yürüyen örümcek adlı aleti getirdi, ayda kenetlenen 2 uzay aracının parçalarını getirir İzmir’de kenetlerdi. Burada yarışıyorlardı. Bence İzmir hem Türkiye'deki hem dünyadaki yeriyle 40’larda, 60’larda, 70’lerde, 80’lerde yaptığını bugün yapacak olsa dünyanın en önemli teknoloji fuarı, dünyanın en araştırma geliştirme inovasyon konularında ya da şirketlerin kendi alanlarında mesela AR-GE departmanlarının yarıştığı alan haline gelebilir, bence gelmelidir. Bu potansiyeli, bu birikimi, bu vizyonu vardır. O açıdan bu senenin temasının böyle belirlenmiş olmasını da son derece önemsiyorum.”
“HASSAS BİR SÜREÇTİ”
“Biz 43 yaşındaki genç ekiple dedik ki üçüncü anahtar ölçme değerlendirme. Baştan sona her şeyi ölçmelisiniz. Mevcut belediye başkanlarımızın performanslarını, memnuniyeti ölçmeliyiz, beklentileri ölçmeliyiz. Daha önce partimizde partinin bütçesinin yüzde yarımı ayırdığımız ölçme değerlendirmeye bu sene bütçemizin altıda birini ayırdık seçim bütçesinin. 34 katlık farka denk geliyordu ve 355 bin ankette aday belirledik. Önce mevcutların memnuniyetine baktık. 355 bin anketle ya adaylarımızı yeniden adaylaştırdık ya da yerine gösterdiğimiz adayları anketlerle belirledik. Sonra 255 bin anketle onları sahada takip ettik. Bu kadar çok anket nasıl yapılır, nasıl denetlenir, manipüle edilir mi edilmez mi derken alanında deneyimli pırıl pırıl 6 kişilik bir ekip bir şartname hazırladı. Dediler ki anketleri biz yapmayacağız. Anketleri satın almayacağız. Anketlerin sorularını hazırlayacağız, istediğimiz verileri belirleyeceğiz, şartnameyi hazırlayacağız ve diyeceğiz ki buna uygun anket yapabilen firmalarla çalışacağız. Türkiye'de 20 firma çağrıldı, 12 firma geldi, sekizi yeterlilik aldı. İkisi süreçte elendi 6 firmayla hepsini yaptık. Peki kabul edilen şart neydi? Yapay zeka denetimi. Bunu söylediğimizde gülenler, alay edenler, yapay zekanın adayları diyenler falan oldu cayır cayır her yerde anket yapılıyor bütün Türkiye'de, yapay zeka bir köşede dinliyor. Buna izin veren, yapay zekanın dijital dinlemesine olanak veren firmalarla teknolojileri buna uyumlu firmalarla çalışıyor. Şöyle şeyler oluyor ilk başta, anket kolay, örnekler belli. Tutuyor tutuyor tutuyor sonra bir tane 18 - 25 yaş arası üniversite mezunu ya da üniversiteye giden kadın seçmen lazım. Arıyor tutturamıyor, arıyor tutturamıyor telefondaki kardeşimiz ve 42 yaşındayım diyen bir kadının yaşını 24 diye kaydediyor. O sırada yapay zeka anketi durduruyor, firmayı bize ihbar ediyor. Personeli firmaya biz söylüyoruz. Tekrar dinleniyor acaba 42 - 24 el mi karışmış diye. Bu kadar hassas bir süreçti.”
“YÜZDE 51 İLE KAZANDIK”
“Mesela Ege'de şimdi yapay zekanın başkanı diye arkadaşımızla alay etmesinler diye isim vermeyeyim kendi biliyor, hepimiz biliyoruz bir anket yapıyoruz bir ilçede anket yapılmış anketin başındaki arkadaş geldi efendim dedi yapay zeka anketi durdurmuş şu ilçemize. Ne yani? Listede olmayan birisinden yüksek frekans alıyormuş bunu ismen de sormalısınız diyor. Aradık ilçe başkanını, bu kişi kimdir dedik, dedi ki o bir önceki seçimde milletvekili adayımızdı. Çok genç, çok iyi herkes onu bekliyordu ama aday olmadı dedi. Belediye meclis üyeliğine aday olmuş. Dedik bir sorun bakalım, olmaz dediler ama ben de şöyle bir şey düşündüm yapay zeka şimdi Sophia bir şey istemiş de demin başkanım yokken biraz takıldım başkanıma ben tereddüt etmedim sarıldım başkanım Sophia’ya, dedim ki Sophia böyle bir şey söylemiş ne diyorsunuz? Dedi ki ya hiç düşünmemiştim ama bir sorun bakalım. Ankete sorduk ankette yüzde 48 o aday çıktı, başvurusunu aldık. Aday yaptık. Yüzde 51 ile seçimi kazandık.”
“KESİN KAZANDIĞIMIZ YERLERE GİTMEDİK”
“Şimdi o dönemde biz bunu söylediğimizde yapay zeka aday çıkarıyor işte çeşitli tartışmalar gülüşmeler oluyordu bunların hiçbirisini bir kenara koyamayız, yok sayamayız. Biz saymadığımız için seçim akşamı yaklaşıyor ben 3 gün önceden teşekkür konuşmasını düşünmeye başladım. İnanmayanlar vardı. Ertesi gününe felaket bekleyenler vardı ve biz sisteme sandıklar batıda da açıldıktan 45 dakika sonra bütün sandık görevlilerine gidecek bir mesaj yazdırdık. Eskiden şöyle mesajlar atmak zorunda kalmıştık, bilerek kötü haberler yayılıyor çok geride gösteriyorlar bizi. Aslında seçimi alabiliriz. Sakın sandıkları terk etmeyin. Bu sefer ölçme değerlendirmenin gücüyle yapay zekanın analizleriyle sahada yaptığımız son ölçümlerle hatta son 10 günkü miting programına tamamen ölçme değerlendirmeye göre kesin kazandığımıza gitmedik, kesin kaybettiğimize de gitmedik. Gittiğimiz yerde sorun ne, nasıl kazanırız onu gördük gittik onu konuştuk. Artvin'de oldu, Marmaris'te oldu, Edirne'de oldu. İzmir'in birçok ilçesinde oldu. Seçimlere 10 gün kala belediye başkanlarımıza güçlü mahallelerini, zayıf mahallelerini, hangi söylemin ikna edip kelime bulutunda büyük kelimeleri küçük kelimeleri hepsini yolladık. Seçim akşamı birileri felaket beklerken bizim önceden hazırladığımız SMS, bilgisayar sisteminde verilen komutla sandıklar açıldıktan 45 dakika sonra şu SMS gidiyordu. Birazdan tüm Türkiye'den çok iyi haberler alacaksınız. Sakın bunun mutluluğuyla görev yerinizi terk etmeyin. Son ıslak imzalı tutanağı teslim edene kadar sizden görevinizin başında kalmanızı istiyoruz. Sizler bizim demokrasi kahramanlarımız.”
“31 ADAYDAN 29’UNU SEÇTİRDİK”
“İşte meselenin kendisi bu. İster direnirsiniz, ister yararlanırsınız, ister inanmaz şaşırarak üzülürsünüz. İster inanır büyük bir zafere, büyük bir mutluluğa en baştan hazır ve ortak olursunuz. Benim karşımda bu zafere, bu mutluluğa inanmış İzmir'de gösterdiğimiz 31 adaydan 29’unun seçilmiş olmasının büyük mutluluğunu ben duyuyorum. Karşımda her birisi İzmir'e hizmet etmek için, vatandaşın güvenliği, kendi eğitimi sağlam belediye başkanlarım oturuyor. İzmir gibi bir kentte Cumhuriyet tarihi boyunca tüm partiler 6 kadın Belediye Başkanı seçtirmişti. Biz bu seçimde 8 kadın Belediye Başkanı seçtirdi. Karşımda oturuyorlar, hepsiyle gurur duyuyorum. İzmir’e her biri için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Belediye Başkanı genç olur mu, şehrin emin kişisidir, sakalları beyazlamadan saçına ak düşmeden olmaz diyorlardı. 14 aday gösterdik yanarım yanarım Aliağa’da Çağatay’a yanarım. 13 tanesini seçtirdik 40 yaş altı genç adaylarda. Şimdi onlar her birisi birbiriyle dayanışarak rekabet edeceklerse pozitif anlamda birbirlerinin gelişimine katkı sağlayacak şekilde Cemil Tugay’ın süreç analizinde, gerçeği görmede, teknolojiden yararlanmada, sürdürülebilir belediyecilik çalışmalarında Türkiye’nin en iyisi olan Cemil Tugay’ın İzmir’de de en iyisini yapacağına, bu takıma kaptanlık yapacağına olan inancımı bir kez daha ifade ederek bu kentin bundan sonra çok başka noktaya doğru gideceğine inanıyorum.”
“İZMİR’DE BORÇLUYUZ”
“Biz bu kentte borçluyuz. İzmir şüphesiz verdiği destekle yaptığı katkıyla en iyisini hak ediyor, en iyisini beklemeyi hak ediyor. İzmir seçmeni hiç şüphesiz notu en kıt seçmen çünkü en iyi öğretmen o. En iyisini o veriyor, en iyisini o öğretiyor, en zor günde sahip çıkıyor, eğiliyor, bükülmüyor teslim olmuyor sonra en iyisini istiyor. O yüzden geçmiş dönemlerde evet çok iyi işler yaptık ama belli bir dönem İzmir bizden ne istiyor? İzmir ne bekliyor? Bu insanların gerçek derdi ne? Ya da esas çok standart taleplerini yerine getirmeden bambaşka vizyonlar peşinde koşmadan orada bir başka rıza üretmek lazım değil mi meselesi şimdi anlaşıldı. Bu sefer adaylara bakan İzmirli anladı. Kimin görevine devam ettiğine, kimin etmediğine bakan İzmirli iyi niyeti, çabayı ve ölçme değerlendirmenin kendi duygularını, kendi taleplerini doğru ölçtüğünü gördü. Şimdi bu duygudaki bu insanlara hak ettiğini verme zamanı. Elbette başlangıçlar zordur. İlk aylar zordur ama ben çok iyi niyetli ve çok gayretli bir çabayı tüm belediye başkanlarımızda görüyorum. Onlara bu sefer oy verin demiyorum onların kente en iyi hizmet yapabilmeleri için projelerinin gayretlerinin ve ihtiyaç duydukları kamuoyu desteğinin sizin tarafınızdan sağlanması bu kente devrimi yaşatacak, bu kentte çağ atlatacak. O birikiminde, o eğitimde, o vizyonda ve o kararlılıkta arkadaşlarımız bugün bizlerle birlikteler.”
DİLRUBA’DAN İADEİ ZİYARET
“Ben yerel seçimlerden sonra birkaç ziyaret ve birkaç açılış dışında İzmir'de uzun süre olamadım. Çok geniş bir coğrafya var. Allah eksikliklerini göstermesin 411 belediyemiz var ve her birisi orada olmamızı istiyor, ilk başlangıcı bizlerle yapmak istiyor. Ama bugün burada olmak kıymetli. Tabii bugün burada bizimle birlikte olan birini anmak istiyorum. İzmir beklentileri yüksek olan, zaman zaman haklı şekilde tepki gösteren, hak ettiğini görmediğinde sözünü esirgemeyenlerin kenti. İzmir'de bir mikrofona bir kardeşimiz birkaç cümle söyledi, biz onu cezaevinde ziyaret ettik o kendi değerlendirmesini, özeleştirisini yapmış, bundan sonrasına da çok umutla bakıyor. Ben çok emin şekilde şöyle bir şey yaptım. Cezaevine gidip kapının önüne çıkıp şunu da yapacağız bunu da yapacağız, olmazsa yakacağız çıksın bak siz o da neler yapacak demek yerine cezaevi kapısında hakkı teslim etmek haksızlığa itiraz etmek önemli meseledir. Cezaevinde bir davet yaparsanız o davet kısa sürede karşılığını bulur. Dilruba kardeşimi ziyarete gittim dedim ki Dilruba sen buradan çıkacaksın. Ben kapının önünde bir konuşma yapacağım ve seni davet edeceğim. Sen buradan çıkıp bizim partinin kuruluş yıl dönümünde benim misafirim olacaksın. Dedi ki ümit ederim öyle olur Özgür Bey. Merak etme öyle olacak dedim. Sadece doğruyu yapmak lazım. Çıktım Dilruba’yı davet ettim. Tam da gardiyanların yanında Dilruba ile vedalaşırken dedim ki infaz koruma memuru kardeşlerimin yanında, burada racondur dedim ziyarete gelene iade-i ziyarete gitmek lazım. En kısa zamanda iade-i ziyarete bekliyorum. İnşallah Özgür Bey dedi. Sağ olsun kırmamış 24 saat olmadan iade-i ziyarete gelmiş. Kendisine geçmiş olsun diyorum. İyi ki varsın Dilruba, İzmir seni seviyor. Biz seni seviyoruz, İzmir'deki kimseyi, Türkiye'deki kimseyi kırmak istemediğini biliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkeyi kurmuş parti olarak düşünce özgürlüğünü sonuna kadar savunuyor.”
“SUAVİ KONSERİNDEYDİM”
“Dün İzmir İl Başkanım, ilçe başkanlarımla sağ olsun birlikte, canım sıkıldı bir konser izlemeye gittim. Öyle benim bazen canım sıkılıyor. Suavi gibi birisine sana Çine'de konser yaptırmayız dedi birileri. O konseri basarız dediler. Burada terörist istemiyoruz falan gibi hadsizliklere giriştiler. Ben de dedim ki İzmir İl Başkanıma, başkanım benim çok canım sıkıldı bir konser izleyesim var. Gidip Çine’de konser izler miyiz? Dedi ki gideriz. Dedim birkaç arkadaş olur mu? Olur dedi. İzmir'in tüm ilçelerinden Suavi’yi seven ve sahip çıkanlar Aydın'dan, Muğla'dan Çine’ye akanlarla Suavi’nin hayatının en unutulmaz konserini hep birlikte yaptık, onun şarkılarını hep birlikte söyledik. Her kim ki Türkiye'de bundan sonra bilsin bundan önce olduğu gibi bir mağdur, bir mazlum varsa öyle arkasında falan değil, yanındayız kolundayız. Kim ki sanatçıları siyasi saiklerle ayrıştırıp onlara nefret söylemi söylüyor, kendimize edilmiş kabul ediyoruz. Kim ki Türkiye'de bir konser yapılmasın istiyorsa bilsin ki o konserin normalin 10 katı, 100 katı kalabalıkta olmasının teminatı oluruz. Kimseyi size karınca gibi ezdirmeyiz, karıncanın kardeşi var o da Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
“KUTUPLAŞMADAN YILLARDIR EKMEK YİYENLER…”
“Ama şunu da görün, birileri ikna olmuş diyorlar ki, seçim kazandılar dilleri yumuşak. Bütün seçmene sahip çıkıyorlar, oy verenlere minnet duygularını muhafaza ediyorlar. Başarıyı kendilerine partilerine değil tüm Türkiye'ye mal ediyorlar. Her olmaları gereken yerdeler, her eli sıkıyorlar, her türlü sosyal ilişkiyi en iyi şekilde yapıyorlar. Bu mesele onlara yarıyor. Kutuplaşmamız lazım, tartışma olması lazım, gerginlikler lazım denmiş ve anlaşılıyor ki kabul edilmiş. Suavi’ye konser iptal ettirdiler domino etkisiyle Çine’ye uğraştılar oraya gittik. Geçtiğimiz aylarda Amasya Tamimi’nin yıldönümünde Amasya’daydık Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla konuştuk. Amasya büyük memnuniyet duydu. Bugün Dumlupınar’da sizi konuşturmayacağız dediler. Hatta bize oradaki partililerimize ki Dumlupınar’ı kazanmışız. Hadi gelin konuşun dediler. Bekliyorlar ki gideceğiz o törene, alacağız o mikrofonu. Onlar kabloyu çekecek, bizimkiler onu itecek orada kavga olacak. O kutuplaşmadan yıllardır ekmek yiyenler yararlanacak. Gittik şehitliği ziyaret ettik, anıta gittik çelengi koyduk. Dumlupınar Meydan’da da 3 bin kişiye konuştuk ama dedik ki o oyuna alet olmayacağız. Gidip orada kavga yapmayacağız. Bugün bizi konuşturmuyorlar mı? Niye yürütmede değilmişiz. Bakan konuşacakmış, protokolün bilmem kaçıncı sırasında. Biz üçüncü sırasındayız sen oturup dinleyeceksin bakanım konuşacak. Dedim ki konuşsun, bir sene daha konuşsun. Hadi Allah nasip ediyorsa ikinci sene. Sonra orada yürütmenin başı konuşacak ama yürütmenin başı o gün partisiyle bağını korur mu bilmem, bence korumamalı ama Cumhurbaşkanı bir Cumhuriyet Halk Partili olacak. Madem istiyorsunuz yapacağız onu. Dumlupınar’da illa Bakan konuşacaksa Cumhuriyet Halk Partili ya da Türkiye İttifakı’nın bakanları konuşacak çünkü artık bıçak kemiğe dayandı. Artık hepimiz bıktık. Kutuplaşmadan bıktık, kavgadan medet umanlardan bıktık.”
“TÜRKİYE’NİN BİRİNCİ PARTİSİ BÜTÜN TÜRKİYE’Yİ KUCAKLIYOR”
“Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi. Kurulduğu gün de oradaydı bugünde aynı o noktada, bütün anketler ortada. Türkiye’nin birinci partisi bütün Türkiye’yi kucaklıyor. Dün Çine’de de söyledim. Zaten öyle yapılıyor örneğin Yenimahalle belediyemizden bir siyasi parti salon istiyor. Yenimahalle bizde büyükşehir bizde hepsi bizde salonu veriyoruz. Onlara müzahir sanatçı çıkıyor konseri yapıyorlar. Her altyapıyı sağlıyoruz yetmiyor sahneye çiçek yolluyoruz. Bunu dedim dün bütün belediyelerimiz aksatmadan yapsın hangi siyasi görüş olursa olsun sanatçının siyasi görüşü olmaz sanatçının siyasi görüşü olur ama sanatçıya muamelede o gözle bakılmaz. Hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm CHP’li belediyelerin tüm salonları, tüm sahneleri, tüm sanatçılara açıktır. Biz onları sanatlarına duyduğumuz saygı gereği baş tacı etmeye devam edeceğiz. Bugün Dumlupınar da söyledim evet gelecek sene ya da ondan sonraki sene Dumlupınar’da bakan konuşuyorsa bizden, Cumhurbaşkanı Yardımcısı konuşuyorsa bizden, Cumhurbaşkanı konuşuyorsa bizden. Yolun sonu görülüyor. Hep birlikte görüyoruz.”
“DERDİNİZİN ÇARESİ CUMHURİYET HALK PARTİSİ”
“Şunu ekledim o törene geliyorsa o gün partisinin başındaysa Allah sağlık afiyet versin, Devlet Bey konuşacak, o törene ana muhalefet partisi lideri Recep Tayyip Erdoğan geliyorsa buyuracak konuşacak. Kimseden kaçıracak mikrofonumuz, türkümüz olmayacak. Biz özgürlüklerin partisiyiz. Biz düşünce özgürlüğünün partisiyiz, biz Türkiye’nin partisiyiz. Türkiye’nin kurucu partisi olduğumuz gibi Türkiye’nin yarınlarının güvencesi de Cumhuriyet Halk Partililer olarak bizleriz. Bütün vatandaşlarımıza söyledik, söylemeye devam edeceğiz elbette vardır dertleriniz her derdinizin var bir çaresi onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi. Her birinizi Kurtuluş Savaşı’ndan bugüne 9 Eylül'den bugüne bu kenti taşırken bu kenti bu günlere taşırken verdiğiniz emek için, partimize Cumhuriyet'in değerlerine, kadrolarına gerçek Atatürkçülüğü hiç bir kenara bırakmadan yaptığınız bütün katkılar için teşekkür ediyorum. Geçen yaz bana ilk siz inandığınız ve sonuna kadar inandığınız için teşekkür ediyorum. Geçen yazdan daha iyi bir noktadayız ama gelecek yaz çok daha iyi olacak. Ondan sonraki yaz çok büyük bir ihtimalle iktidarda olacağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Emeği geçen İzmir Büyükşehir'in tüm çalışanlarına, tüm yöneticilerine, tüm belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum. İzmir'i seviyorum Türkiye'yi seviyorum, sizleri seviyorum, birbirimizi ve ülkemizi sevmeye en güzel günlerde birlikte olmaya devam edeceğiz, sağ olun var olun.”