ÖZGÜR ÖZEL;GÜCÜMÜZÜ TÜRKİYE İTTİFAKINDAN VE KURUCUMUZDAN ALIYORUZ
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "2014 yılında eğer emekli 10 bin lira alıyorsa, asgari ücretliye temmuzda zam yapmamak planlanıyorsa, bir milyon öğretmenden 20 bini atanıyorsa, staj çıraklık mağdurları ortada bir başlarına duruyorsa, kademe bekleyenlerin sesini kimse duymuyorsa, şuursuzca boyacı kufi gibi müfredat yapılıp, kimse dinlenmeden yine kötü bir eğitim sistemi bu ülkeye dayatılıyorsa, bunları önce anlatmak, konuşmak, itiraz etmek, müzakere etmek yoksa onların sesini duyurmak CHP'nin boynunun borcudur. Normali budur, normalleşmenin gereği budur. İnsanlar açken, işsizken, yoksulken 'küstüm konuşmuyorum, sokağa çıkmıyorum, bizi darbeci sanmasınlar. Onlarla muhatap olmuyorum, asla görüşmüyorum, miting yapmıyorum, sokakları karıştırmasınlar' anlayışı, bugün işçi sınıfının, emekçilerin, emeklilerin, asgari ücretlilerin, köylülerin, fındıkçının, çay üreticisinin, bağcının, tütün üretenlerin beklentisi değildir." dedi.
CHP Genel Başkanı Özel, CHP TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Kayseri'de düşen eğitim uçağında şehit olan pilotlara Allah'tan rahmet, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine başsağlığı diledi.
Farklı siyasi görüşlerden Türkiye ittifakının mensuplarının, milliyetçi, muhafazakar ve Kürt demokratların CHP'ye katılmak istediklerini belirten Özel, her katılımla güç bularak yola devam ettiklerini söyledi.
Özel, Prof. Dr. Murat Kahraman ve İYİ Partiden istifa eden Antalya Milletvekili Aykut Kaya'yı anons ederek partiye katılımlarından dolayı rozet taktı.
Özgür Özel, birilerinin Cumhuriyet Halk Partisi ile kavga etmek isteyebileceğini ifade ederek, "Geçmişte de oldu. Biz, eski dostluğu hiç düşman bilmedik. Bilmeyiz. Seçim döneminden hemen önce hemen sonra İYİ Partiden CHP'ye katılmak isteyenler oldu." dedi.
CHP'den aday olamayan isimlerin farklı siyasi partilerin aday listelerinde yer aldığını anlatan Özel, kanuna aykırı bu durumun Yüksek Seçim Kurulunun kararlarıyla engellendiğini söyledi. Özel, Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı'nın ittifak ile seçildiğini dile getirerek, "Bilecik'te seçimi ittifakla kazanmıştık. Onu Bilecikliler yeniden bu sefer tam bir mutabakatla ve çok yüksek bir oyla seçtiler." ifadesini kullandı.
- "Siz istiyorsunuz diye sizinle kavga etmem"
Özel, seçim sonrası ilçe seçim kurullarına AK Parti ve MHP'nin itirazlarda bulunduğunu ifade ederek, "Hepsine aynı diyalog kanallarından söyledik, sustuk, bekledik. Bugün partimizin çağrısıyla, iki evladının talebiyle, arkadaşlarımızla görüşen, son çayını benimle birlikte içen Atatürk'ün Cumhuriyetçisi birisi partimize katılıyor diye, baba ocağına dönüyor diye CHP ile kavga etmeye çalışanlara, ismimizi zikrederek tuhaf sözler söyleyenlere şunu söyleyeyim; Ben iktidar dışında, iktidar sorumluluğunu taşıyanlar dışında kimseye muhalefet etmem. Siz istiyorsunuz diye sizinle kavga da etmem. Bunu böyle bilin." diye konuştu.
Partisinin grup başkanvekillerine seslenen Özel, "Bir tane mevkidaşınız da çıkmış ileri geri konuşuyor. Ona şunu hatırlatın; ileri geri konuşmaları seçimden önce de yaptı, büyükşehre de aday oldu bir muhtar kadar oy aldı memleketinden. Muhtar kadar oy alıp ondan sonra büyük büyük laflar edip hala daha nezaket sınırlarını aşmasın. Ama eğer aşacak olursa da bizim ona tüketecek nefesimiz yok. Seçim öncesi olduğu gibi seçimden sonra da bizim yönümüz, bütün gücümüz iktidarı eleştirmek ve Türkiye'de bu iktidarı değiştirmek üzeredir." dedi.
Özgür Özel, pazar günü 3 ilçede ve 4 beldede yenilenen seçimlerde partisinin de adayları olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Hakimlere hakaretler, tehditler, fiziki müdahaleler ve orada adeta terör estirmeler baskı ile seçimi iptal etmeler... Kime soracağız? Tabii ki Pınarbaşı'na soracağız. Pınarbaşı ne dedi? 'Zorbalığa başkanımı yedirmem. Milliyetçi Hareket Partisi için kritik önemdeki bir yer. Şundan bütün Milliyetçi Hareket Partililer emin olsun; Alparslan Türkeş'in memleketini CHP kazandı diye bizim MHP'lilere de hürmetsizliğimiz olmaz. Alparslan Türkeş'e saygı duyan ve onun memleketinde olan herkes bilsin ki sizin hukukunuz önce bana, sonra da Deniz Yağan'a emanet. CHP siyasette gerilimden beslenen bir parti değildir. Kim olursa olsun eski dosttan düşman olmaz. Siyasi rakipleri düşman bilmeyiz. Kaba kuvvete sarılmayız. Demokrasiden ayrılmayız. Ama birileri mevcudiyetini koruyacak diye CHP ile çatışmak istiyorlarsa adı kim olursa olsun asla o çatışmanın farkında olmayız."
- "Devlet Bey'in canı sağ olsun"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin MHP Grup Toplantısı'ndaki konuşmasına da değinen Özel, "Bugün kullandığı bütün ifadeleri, onları metne yazan ve kendi kusurlarını örtmeye çalışan, bütün MHP'lilerin yakından bildiği ve yaka silktiği o ikisini kusurlu görüyorum. Devlet Bey'in de canı sağ olsun." dedi.
Özel, hafta sonu Rize'de olduklarını anımsatarak, eskiden bir kilogram çay satarak bir kilogram zeytin alanların feryadını duymaya gittiklerini söyledi. Zeytinin fiyatının çayın fiyatı ile aynıyken bugün zeytinin 300 lira olduğunu çayın ise 17 liradan alındığını ifade eden Özel, "Rize sonuna kadar itiraz ediyor. Sadece CHP'liler değil, her görüşten Rizeliler bu emek hırsızlığına itiraz ediyorlar. Önerimiz, çayın taban fiyatı 25 lira olmalıdır." diye konuştu.
Özgür Özel, iki ay önce yapılan seçimlerde bütün Türkiye'nin karar verdiğini dile getirerek, "81 ilde seçimlere girdik. 35 belediyede milletimiz yetkiyi bize verdi. Kazanamadığımız yerde bu seçimin nasıl kazanıldığı muhasebesini yaptık. Önümüzdeki seçimler için çalışmaya başladık." ifadelerini kullandı.
- "Kayyum atamak Hakkari halkının iradesine saygısızlıktır"
Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış'ın görevden alınması ve yerine kayyum atanmasına ilişkin de Özel, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Suçu nedir bilmiyoruz ama 'gizlilik kararı var' diyorlar. Suçu varsa, kaygı varsa, yeni bir delil varsa elbette cezalandırılabilir ama usul, yöntem bellidir. On dört yıldır yargıla ama tutuklama. Milletvekili olacağında temiz kağıdı ver, belediye başkanı adayı olacağında temiz kağıdı ver. Dava devam ederken yeni soruşturmayla bir günde kayyum ata. Kayyum atamak Hakkari halkının iradesine saygısızlıktır. Eğer suçu varsa yargılanır, tutuklu yargılanırsa ki tercih etmemek lazım, yerine belediye meclisinden vekil seçilir. Ceza alırsa kesinleşince düşer, yerine belediye meclisinden belediye başkanı seçilir. Bu böyle uygulanması gerekirken bir kanun hükmünde kararname ile 'konu terörle ilişkiniz ise kayyum atarım, hemen atarım, mahkeme kesinleşmeden atarım, soruşturmayla birlikte atarım'. Biri suçluysa suç onu bağlar. Kanuna göre kardeşini bağlamaz, evladını bağlamaz ama sanki bütün belediye meclisi o suçu işlemiş gibi 'içinizden seçemezsiniz, ben atarım' diyor. Valiyi atıyor. Bu anlayış Adalet ve Kalkınma Partisinin, Cumhur İttifakı'nın 31 Mart günü seçimlerde aldığı hezimetin en önemli birkaç sebebinden biridir. Milletin iradesine saygılı olmayanın milletin gönlünde yeri olmaz."
Özgür Özel, geçen hafta Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün kendisini ziyaretini anımsatarak, "Mardin, 'Ahmet Türk' diyor. Cumhur İttifakı 'siz bilmezsiniz benim atadığım vali yönetecek' diyor. Hakkari'de atanan kayyuma da Mardin Büyükşehir'e kayyum atama niyetine de Cumhuriyet Halk Partisinin bir belediyesine kayyum atanmasına nasıl tepki veriyorsak öyle tepki veriyoruz. Sana göre demokrasi, bana göre demokrasi olmaz." dedi.
Özel, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları, yargılamalar ve anayasanın herkesin dilinde olduğunu belirtti.
Özgür Özel, "Burası hukuk devleti ise anayasaya uyacağız. Uyulmazsa, Meclis'te uyulmazsa görev bize ait. Grup başkan vekillerimiz, ilgili uzmanlarımızla çalışırlar. Anayasa'ya aykırı kanun ya da kanun hükmünde kararname ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi varsa görev, milletvekillerine imza attırabilen CHP'dir. İkinci grup, ana muhalefet partisi olarak da CHP'nindir." diye konuştu.
Bu rejimin, 16 Nisan referandumunda rejime kasteden bir anayasa değişikliğinin OHAL şartlarında oya sunulmasıyla başladığını iddia eden Özel, ilk yapılacak seçimden önce yetki kanununun çıkarıldığını belirtti. Özel, yetki kanununun seçime kadar kullanılmadığını, seçimden kabine atanana kadar önceki yetki kanununa dayanarak, yasal boşlukla ve kanun sınırlarını aşarak 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle devletin baştan aşağıya dizayn edildiğini iddia etti.
"Durun, yapmayın, anayasaya aykırı" dediklerini anımsatan Özel, "Aykırıysa AYM'ye gidin dediler. 60 gün içinde iğneden ipliğe inceledik. Gıdım gıdım inceledik. Tuğla gibi bir başvuru yaptık. Bizim 60 günde inceleyip, iddia ettiğimiz aykırılıkları AYM 6 yıl inceledi. İki ayda teslim ettik, 72 ayda incelediler." ifadelerini kullandı.
Özel, bu süreçte Cumhurbaşkanlığı kabinesinin, bakanların, rektörlerin, genel müdürlerin atandığını, bunun üstüne bir seçim daha yaşandığını anımsattı.
AYM'nin, 2018 tarihli 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin bazı hükümleri kapsamında iptalin içeriğine değindiğini belirten Özel, şöyle devam etti:
"Bir yıl zaman verdi. CHP 2 ayda çalışacak, dört dörtlük yazacak. Günü gelince yetiştirecek, 6 yılda bakacaksın. Üstüne de bir yıl sonra yürürlüğe girmek üzere bunları iptal edeceksin. Dün akşam itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kolonları kesiktir, kirişleri kırıktır, temeli kumdandır, devleti sakatlamışlardır. Bu devletin bu hale getirilmesinde AK Parti'yle MHP'nin anayasa tanımazlığı sebeptir. Bunu söylemeye devam edeceğiz. Tayyip Bey, Sayın Erdoğan soruyorum; yaptığınız her şeyi AYM iptal etti, 'CHP haklı' diyor. 'Hukuk varsa yapamazsın' diyor. 'O kanunla bu işler olmaz' diyor. CHP'yi AYM'ye çok gidiyor diye eleştirenler, 270 sayfa iptal var. Memleketin nasıl bir hukuksuzlukta, nasıl bir hukuksuzlukla yönetildiği gözler önüne serilmiştir. Bundan sonra kimse çıkıp yüksek perdelerden efendim, 'anayasa aykırı ise gidersiniz.' 6 yıl duruyor, bir yılda süre veriyor. Çoğu zaman için birden fazla hükümetin sığdığı bir dönem, devlet anayasasız, kanunsuz, mesnetsiz yönetiliyor. Bunu kim söylüyor? Ben mi söylüyorum? Ben mi atadım? Birisi hariç o birisini Sayın Abdullah Gül geri kalanını Recep Tayyip Erdoğan atadı. Atadığı hakimler dahi kuralsızlığı tarih önünde 'anayasaya uygundur' diyemedikleri için 6 yıl bekliyorlar. Kimi emekli oluyor kurtuluyor, kimi bekliyor bekliyor, en sonunda bu imzayı atıyor."
"Ucube" olarak nitelediği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kökten anayasaya aykırı olduğunu iddia eden Özel, şunları kaydetti:
"Yapılan uyum kanunlarının hepsi yetkisizdir ve bir yıl içinde Meclis'te bunlar anayasaya uygun kanun olarak çıkmazsa devlet bir başına kolonsuz, kirişsiz, temelsiz, çatısız kalacaktır. Bu yüzden anayasa istemek için önce mevcut anayasaya uymak, üzerine yemin edilen anayasaya sadakat göstermek, yetkiyi veren milletin aklıyla alay etmemek gerekmektedir."
-Depremzedelerin sorunları
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden 16 ay geçtiğini anımsatan Özel, depremden sonra bir yılda 650 bin konutun teslim edileceğinin sözünün verildiğini ancak daha 79 bin konutun yani deprem konutlarının yüzde 12'sinin teslim ediğini söyledi.
Depremde hayatını kaybedenlerin hakkını arayan ailelerin kendisine dertlerini anlattıklarını aktaran Özel, "'Tek isteğimiz var bu adaletsizlikleri, haksızlıkları ülke duysun.' dediler" diye konuştu.
Depremde yıkılan bazı site ve apartmanların ismini okuyan Özel, "Bu insanlar ev istemiyorlar, bu insanlar para istemiyorlar. Bu insanlar bu devletten adalet istiyorlar. 'Adam kayırmacılık olmasın, evlatlarımızın kanı yerde kalmasın' diyorlar. Sonuna kadar arkanızdayız. Sonuna kadar hakkınızı ararken, biz sizin yanınızdayız." dedi.
Özel, Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'nın davaları takip ettiğinin altını çizerek, bu apartmanların ve sitelerin davaları için hem PM hem milletvekillerini görevlendirdiklerini anımsattı. Özel, şöyle konuştu:
"Diyorlar ki 'yastayız, adalette ısrarlıyız.' Ezgi Apartmanı'na adalet gelmezse, ablamın gönlü adaletle ferahlamazsa, bu çektiği acı hepimizin utancıdır. Biz sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin partizanca ayrılmasına karşı, yargılamaya ilişkin izinlerin verilmesini istiyoruz.
Firarilerin yakalanması için kırmızı bülten istendiğinde meşhur bir avukat, televizyonlarda bolca bulunan hiçbirimizi beğenmeyen, herkese laf söyleyen bir avukat, orada Ezgi Apartmanı'nın mağdurlarının değil, Ezgi Apartmanı'ndaki sorumluların avukatı 'yurt dışına kaçtı' demişler ve mağdurların avukatı 'kırmızı bülten' istemiş. Dönüyor azarlıyor avukatı. Anneleri, evlatları azarlıyor. 'Bir kırmızı bültenin bu ülkeye maliyeti kaç para biliyor musunuz?' Bu sözü söyleyen adam herkesten çok hukuk biliyor, herkesten çok adalet biliyor, hiçbirimizi beğenmiyor, kimseleri beğenmiyor. Sana da yazıklar olsun kardeşim."
-"Bakanlar değişmekte, atayan kalem değişmemektedir"
Bugün büyük bir yıkımın daha yıl dönümü olduğunu ifade eden Özel, "Sayın Bakan Nebati'den kurtuluşun, Sayın Bakan Şimşek'e tutuluşun yıl dönümü. Önceki irasyoneldi, bu rasyonel. Önceki iş bilmezdi, bu işi çok iyi biliyor. Önceki kaçarak gitti, çiçeği havaya attı. Bu kasıla kasıla geldi. Önceki gittiğinde dolar 20 lira 89 kuruştu. Bugün 32 lira 21 kuruş. Önceki irrasyonel gittiğinde benzin 20 lira 52 kuruştu. Rasyonelin döneminde 41 lira 36 kuruş." dedi.
TÜİK'in yıllık enflasyonu yüzde 75,45 olarak açıkladığını belirterek, bunun son 18 ayın en yüksek enflasyonu olduğunu vurgulayan Özel, "Mehmet Şimşek döneminde geçen 12 ay, irrasyonel Nebati döneminde geçen 6 ayın en yüksek günü bugün. Enflasyonun düşmesi, fiyatların düşmesi demek değildir. Enflasyon sıfır olursa, fiyatlar sabit kalır. Enflasyon ancak eksi olursa fiyatlar düşmeye başlar." diye konuştu.
TÜRK-İŞ'in hesabına göre açlık sınırının 19 bin lira olduğuna dikkati çeken Özel, emekliye verilen maaşın 10 bin lira, bütün emeklilerin aldığı ortalama maaşın 12 bin 500 lira, asgari ücretin 17 bin 2 lira olduğunu söyledi. Özel, "3 aydır asgari ücret, bir yıldır emekli maaşları açlık sınırının altındadır." dedi.
Özel, rakamlara göre Türkiye'nin, Avrupa'da enflasyonu açık ara en yüksek ülke olduğunu ifade etti. Türkiye'nin dünyada Arjantin ve Suriye'den sonra enflasyonu en yüksek ülke olduğunu belirten Özel, "Gana, Zimbabwe, Eritre, Çad, Sudan'ın enflasyonları bizden düşüktür." diye konuştu.
Ekonominin kötü yönetildiğini iddia eden Özel, "Bakanlar değişmekte, atayan kalem değişmemektedir. Mürekkep aynı mürekkeptir. Bu sorunun sebebi Recep Tayyip Erdoğan'dır." dedi.
-Özel sektörde çalışan öğretmenlerin talebi
Özel sektörde çalışan öğretmenlerin 2014'te kaldırılan taban maaş uygulamasının yeniden gelmesine yönelik talebine değinen Özel, "Devlet 5 yıllık öğretmene ne maaş veriyorsa 5 yıllık öğretmene özel sektörde o maaşı verecek. Devlet ilkokul öğretmenine 20 yıllık, ne veriyorsa özel sektörde onu verecek. Bir gece bir torba kanunda ansızın getirdiler. CHP yapmayın dedi. 'Yanlış' dedik. AKP oylarıyla kalktı, indi. Öğretmenler asgari ücrete mahkum edildi. İşte ona isyan ediyorlar. Taban maaşı olsun. 'Kamudaki maaş tabanımız olsun, hiç olmazsa kamu kadar maaş alalım' diyor." ifadelerini kullandı.
Deprem bölgesindeki özel okullarda çalışan öğretmenlerin okulların yıkılması ve öğrencilerin başka şehirlere gitmesiyle işsiz kaldıklarını ifade eden Özel, bu öğretmenlerin ek atama ve kadro talepleri bulunduğunu kaydetti. Özel, bu öğretmenlerin sesini duyurmanın CHP'lilerin boynunun borcu olduğunu söyledi.
-Siyasette normalleşme süreci
Siyasette yaşanan normalleşme sürecine de değinen Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Son seçimlerde Türkiye'nin birinci partisi olmanın sorumluluğuyla milletin ihtiyaçlarını dile getirmek, ilgilileriyle müzakere etmek, ikna edebilirsek birlikte çözmek, çözemezsek hak arayanın yanında durmak. Sokaksa sokak, meydansa meydan doldurmak, mücadele etmek üzere yola çıktık. Muhataplarımızı ziyaret ettik, el sıkıştık, raporlar sunduk, talepler ilettik. Bu sürece kamuoyu 'normalleşme' süreci dedi. Katkı, kredi verdi. Bütün yapılan anketlerde siyasi liderlerin görüşmesini, CHP'nin müzakere etmesini, önce müzakere, sonra mücadele etmesini... Mücadelenin bir yanını meydan, bir yanını sokak, bir yanını masa, bir ucunu Meclis, bir ucunu meydan olarak görmesine kamuoyu çok büyük bir destek verdi."
Bu sürece birilerinin "yumuşama", birilerinin "normalleşme" dediğini ifade eden Özel, şunları belirtti:
"2014 yılında eğer emekli 10 bin lira alıyorsa, asgari ücretliye temmuzda zam yapmamak planlanıyorsa, bir milyon öğretmenden 20 bini atanıyorsa, staj çıraklık mağdurları ortada bir başlarına duruyorsa, kademe bekleyenlerin sesini kimse duymuyorsa, şuursuzca boyacı kufi gibi müfredat yapılıp, kimse dinlenmeden yine kötü bir eğitim sistemi bu ülkeye dayatılıyorsa, bunları önce anlatmak, konuşmak, itiraz etmek, müzakere etmek yoksa onların sesini duyurmak CHP'nin boynunun borcudur. Normali budur, normalleşmenin gereği budur. İnsanlar açken, işsizken, yoksulken 'küstüm konuşmuyorum, sokağa çıkmıyorum, bizi darbeci sanmasınlar. Onlarla muhatap olmuyorum, asla görüşmüyorum, miting yapmıyorum, sokakları karıştırmasınlar' anlayışı, bugün işçi sınıfının, emekçilerin, emeklilerin, asgari ücretlilerin, köylülerin, fındıkçının, çay üreticisinin, bağcının, tütün üretenlerin beklentisi değildir."
Özel, beklentinin CHP'nin bu kesimlerin sesini duyması, tüm Türkiye'ye duyurması olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu süreçte 'yumuşama' ifadesi satın alınınca, 'normalleşme' büyük bir toplumsal destek bulunca, partilerin içindeki bazı odaklar bugün ittifak halinde iktidarda olanlar içindeki bazı odaklar, efendim normalleşme olursa bize ihtiyaç kalmaz. Sen de duy. Söz verip de unuttuğun uzman çavuş'un, emekli astubayın, binbaşının sesini sen de duy. Emeklinin sesini duy. Öğretmenin, çiftçinin, işçinin sesini duy. Elini tutan mı var? Hayır. Kavga edelim, didişelim, hükümet bunları etsin, muhalefet sussun, biz oturalım. Öyle yağma yok. Efendim, normalleşme olursa biz kıyıda mı kalırız ya da büyük ortakta? Normalleşme 'demokrasi' demek, normalleşme 'yumuşamak' demek, 'biz artık geri dönülemez bir yerdeyiz. Biz otoriter bir iktidarız. Yumuşarsak düşeriz, sonumuz kötü olur mutlaka sertleşmeliyiz, daha da sertleşmeliyiz.' Şimdi Türkiye bir yol ayrımında. Bir karar verecek, milletten aldığımız vazifenin gereğini yapmak boynumuzun borcu.
Ancak birileri 'yumuşama' derken, 'kırmızı çizgilerim var' diye bir hat çekip sakın o hattın arkasına saklanıp, anayasaya uymamayı, AYM'yi tanımamayı, kayyum politikalarıyla halkın iradesine el koymayı, toplantı ve gösteri yürüyüşünü gasp etmeyi, yok sayılan toplum kesimlerini daha da ezmeyi kırmızı çizgi görüyorsa, orada ne yumuşamadan ne normalleşmeden bahsedilemez. Vera'yı babası elinden tutup okuluna götüremeyecekse, Gezi'de hepimiz adına yatan kardeşlerimiz halen daha haksız yere orada tutulacaksa, hasta tutuklu ve hükümlüler çok büyük bir kısmı halen daha içeride kalacaksalar ve birileri anayasaya uymamayı milli bir tutum gibi pazarlayacaksa o zaman bu millet normalleşmeye verdiği krediyi size tanımaz. Birisi 'istemiyor' diye, kriminal tipler normalleşmeden 'korkuyor' diye genel başkanlarına hakaret ettirip, bizimle kavga ettiremezler."
-"CHP'yi iktidar yapmak inancına sahip olmayanlar"
Özel, birileri istemiyor diye bu hak arama mücadelesinden geri durmayacağını, muhatabıyla müzakereden sonuç alamazsa üstüne düşeni yapacağını vurgulayarak, "Ama öz güvenli bu siyasete öz güvenli bu siyasete ayak uyduramayanlar CHP'nin 47 yıl sonra birinci parti olmasını görmek istemeyenler, CHP'nin 3 aydır yapılan bütün anketlerde birinci parti oluşunu, en düşük ölçenin 32, 33, yüksek ölçenin 36, 37. Otuzun altında hiç yok. AK Parti'nin seçimden beri 30 altında oluşunu en yüksek 28 var, 26'dan aşağısı var. Görmeyenler, bu özgüvenli siyasetin partiye kazandırdığını, Atatürk'ün partisini 100 yıl sonra yeniden iktidar yapmak CHP'yi iktidar yapmak inancına sahip olmayanlar." dedi.
Özel, yollarının özgüvenli, cesur, kararlı, demokratik, hedefini ve nereye doğru yürüdüğünü bilen yol olduğunu ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:
"Gücümüzü 31 Mart'ta bize destek veren Türkiye İttifakı'ndan ve 2 büyük eserimden biri diye söylediği, 'biri Cumhuriyetse diğeri CHP' diyen kurucumuzdan alıyoruz. Bu yolu hep beraber milletvekilleriyle PM üyeleriyle, partinin il ilçe başkanlarıyla, kadınlarıyla her hafta sayısı 8 bin, 10 bin artan gençleriyle ümitle, kararlılıkla, cesaretle sürdüreceğiz. Bir tek hedefim var, ben 31 Mart akşamı yaptığımı tekrar edeceğim. '2028' diyorlar, 31 Mart'ı bahane edip 'haydi hemen sandık' demem. Ama böyle giderse erken seçimi millet ister, önünde kimse duramaz. Bu kadar net. Millet sesini duymayana duyurur, kendini görmeyene gösterir. Önümüzdeki demokratikleşme, normalleşme ve mağdura sahip çıkma, emeklinin yüzünü güldürme, asgari ücretliye sahip çıkma dönemini okuyan okur, okumayana bu millet okumadığı mektubu genel seçimlerde okutur."