Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dünyayı Değiştirmeye Kendimizden Başlayacağız”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dünyayı değiştirmeye kendimizden başlayacağız”
“Yazılım dilini öğrenmek yabancı dil öğrenmekten önemsiz değil!”
Üsküdar Üniversitesi, Üsküdar Kaymakamlığı, Üsküdar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğiyle hayata geçirilen “Değişim Benden Başlar - Sosyal Medya Farkındalığı Projesi” kapsamında Haydarpaşa Anadolu Lisesinde açılış programı ve programın ilk semineri gerçekleştirildi. Programın açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan zihinsel dönüşüm olmadan sosyal dönüşümün olamayacağını, dünyayı değiştirmeye kişinin kendisinden başlaması gerektiğini söyledi. Gençlere, ‘Sosyal medyanın nesnesi değil, öznesi olun’ çağrısında bulunan Tarhan, “Sosyal medyaya enerji harcamak yerine yazılımcı olmaya çalışın. Yazılım dilini öğrenmek şu anda bir İngilizce öğrenmek, yabancı dil öğrenmekten daha önemsiz değil.” ifadelerini kullandı.
Sinan Aydın: “Fert değişmeden toplum değişmez”
‘Değişim Benden Başlar’ projesi kapsamında bütün değişim ve dönüşümlerin içten gelirse kıymetli olduğuna değinen Üsküdar İlçe Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın; “Projemiz Kaymakamlığımızın öncülüğünde Üsküdar Üniversitemizle birlikte yürütmeye karar verdiğimiz bir projedir. Farklı okul türlerinden sekiz lisemizde bin 500 yüz öğrencimizle beraber bu projemizi gerçekleştirmeye çalışacağız. Bu projemizde yer almak münasebetiyle duyduğum memnuniyeti sizlere ifade etmek isterim. ‘Değişim Benden Başlar’ sözünün bir kere vurucu bir söz olduğunu düşünüyorum. Toplumsal değişim dinamiği ferdi plandan geçer. Fert değişmeden toplum değişmez. Sosyal medya açısından da bu değişim çok anlamlıdır. Eğer biz sosyal medyadan uzak bir hayat yaşayalım dersek bunun imkân ve ihtimali yoktur. Birol hocamızın öngörüsüne göre gelecek 10 yıl içerisinde dünya da ki eğitimin yarısı uzaktan olacak yani yeni eğitim modeli hibrit olacak. O zaman bizim teknolojiden uzak durmamız, sosyal medyadan uzak durmamızın imkân ve ihtimali yok demektir. Bunların hakkını vererek kullanmamız lazım. Hakkını vererek kullanabilmemiz içinde bu ve benzeri çalışmalar çok kıymetlidir. Yani onun esiri olmadan onu kullanarak ulaşmak istediğimiz yere ulaşmak. İlçe milli eğitim müdürü olarak şunu söylemeyi bir vazife biliyorum. Bu konu başlığımız ‘Değişim Benden Başlar’ konu başlığı bana İbn-i Rüşt’ün şu sözünü hatırlattı; ‘Yumurta dıştan bir mukavemetle kırılırsa hayat son bulur ama yumurta içten bir mukavemetle kırılırsa hayat başlar.’ Bütün değişim ve dönüşümler içten gelirse kıymetlidir. Dışarıdan empoze edilen şeylerle söylenen telkinlerle yapılan çalışmalarla olmasının imkânı yok. Bu projede bu duygularla yer almanızı sizlerden özellikle rica ediyorum. Değerli çalışma arkadaşlarımızın da bu projeye bu nazarla bakmasının projeye değer katacağına inanıyorum.” şeklinde konuştu.
Murat Sefa Demiryürek: “15-20 yıl sonra biz yokuz, mesuliyet sizlerde olacak”
Çağımızda sosyal medyanın dışında kalmanın mümkün olmadığından ve sosyal medyanın bilinçli bir şekilde kullanılması gerektiğinden bahseden Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek; “Değerli genç arkadaşlarım projenin amacı az önce Sayın Müdürümüzün de belirttiği üzere ‘Değişim Benden Başlar’ mottosuyla sosyal medyanın çağımızda dışında kalmanın mümkün olmadığı sosyal medyanın kullanımı konusunda, sosyal medyanın etkileri konusunda hem sizlerle bir iletişim kanalı açabilmek hem de bu konuda bir bilimsel araştırmaya da zemin teşkil etmek. Bir sosyal bilimler dergisinde bu tespit bana denk gelmişti. Çok doğru bulmuştum. “Twitter anlık tepkilerinizi, Instagram yaşam alışkanlıklarınızı, Facebook sosyal çevrenizi tespite yarar.” diyordu. Düşündüğünüzde buna Whatsapp durumu, Linkedin diğer kanalları da eklediğinizde özellikle Uluslararası İstihbarat Örgütleri açısından trilyon dolarlarla bakın milyon dolarlarla, milyar dolarlarla demiyorum trilyon dolarlarla ölçülebilecek bir bilgi akışı var. Adli sicilli istatistik kaydı diye bir şey var; suç, kabahat ve karışılan olayları gösterir. Devletin çıkardığı aflarla ya da sicile işlenen sürelerin geçmesiyle bu kayıtlar temizlenir. Ama şimdi Google kaydı diye bir şey var. Profesyonel çalışmalar yapmıyorsanız o kayıtlar temizlenmiyor ve bir ömür sizi takip ediyor. Gençler, 15-20 yıl sonra biz yokuz, mesuliyet sizlerde olacak. O yüzden sizin doğru analiz yapmanız, doğru ekiplerde bulunmanız, doğru yargılara varmanız sadece sizin için değil, bu memleket için çok kıymetlidir.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Zihinsel dönüşüm olmadan, sosyal dönüşüm olmuyor”
Her şeyin bireyde başladığına ve dünyayı değiştirmeye kendimizden başlamamız gerektiği konusuna değinen Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Güven olmayan yerde insanlar belli savunmada çalışıyor ve yatırım yapmıyor. ABD’nin başarılı olmasının en büyük sebebi yüksek güvende toplum olmasıdır. İnsanlar geleceğini güvende hissediyor. Yatırım yapıyor, riske giriyor. Hukuk güvenliği yoksa bunu sağlayamayız. Hatta bir ülkede adaletin olup olmadığını nasıl anlarız diye sorduklarında vereceğiniz cevaba bağlıdır. Birincisi bir kimsenin sabah erkenden kapısını kapıcıdan başka birinin çalmayacağına emin olması, pat diye alıp götürmek gibi. Afrika’da insanlar neden kaçıyor? Emin olun güvende olmadıkları için. İkincisi karakola düştüğün zaman olağandışı bir şey yapılmayacağından emin olmak. Üçüncüsü de mahkemeye düştüğün zaman hukuk dışına çıkılmayacağından emin olmaktır. Bu üç güvenlik duygusunu yaşamadığında insan adil olma durumundadır. Bu da güven demektir. Mikro iktisatta da güven duygusu temeldir. Zihinsel dönüşüm olmadan, sosyal dönüşüm olmuyor. Sosyal değişim olmadan ekonomik dönüşüm olmuyor. Ekonomik dönüşüm olmadan da siyasal dönüşüm olmuyor. Her şey bireyden başlar. Dünyayı değiştirmeye kendimizden başlayacağız. Kendimizi iyi, güzel değiştirebilirsek bakıyoruz etrafımıza oluşturduğumuz psikolojik etkileme gücü oluşuyor. Diğer insanlarla ilişkilerimiz düzeliyor, pozitif yorumlar yapıyoruz anlam katıyoruz. Böyle durumlarda kişi sosyal başarısı yüksek oluyor buna da sosyal sermaye deniyor. Sosyal sermayesi gelişmiş olan kişi parasal sermaye de daha çok o kişinin etki gücünü arttırıyor.” dedi.
Hayatımızı kolaylaştıran 3T: Telefon, televizyon ve tablet!
3T’nin evimizin açık bir kapısı olduğundan bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Hep sosyal medya dendiği zaman sanki tehlikeli bir alan, yanlış bir şey gibi düşünüyoruz. Ama artık sosyal medya teknolojinin kendisidir. Bizde artık otomobil gibi tarafsızız. Bunu hangi amaçla kullanırsan ona hizmet edersin. Sosyal medyada kendisi bir araç hayatı hızlandıran, kolaylaştıran, 7/24erişim var. Kimliğini saklayarak birçok şey yapabiliyorsun. 3T’den bahsediliyor şimdi, hayatımızı kolaylaştıran 3T. Nedir bunlar? Telefon, televizyon ve tablet. Bunlar evimizin açık kapısıdır. Daha önce 10 sene önce sosyal medya bu kadar yaygın değilken kişilere özellikle yatak odasında TV bulunmasın ki yatak odasının konforu farklıdır. Belli bir alanda bulunsun derken artık telefon bile orada. Çocuk içerde ders çalışıyor elinde cep telefonu babası da uzaktan izliyor.” şeklinde konuştu.
“Sosyal medyanın nesnesi değil, öznesi olmamız lazım”
Gençlerin sosyal medyanın kullanıcısı değil, sosyal medyanın üreticisi olması gerektiğine özellikle vurgu yapan Tarhan; “Muhakkak savunamayacağımız şeyleri sosyal medyada paylaşmayın. Önce kendinize karşı dürüst olun üç defa düşünüp bir defa konuşmak derler atalarımız. Duyduğuna inanma, gördüğünün de yarısına inanma Anadolu irfanının sözüdür. Sosyal medyada bu kültür yerleşmedi. Sosyal medya kültürünü yerleştirmemiz gerekiyor. Önce biz bunu kendi içimizde yapmamız önemli. Gençler sosyal medyanın kullanıcısı değil, sosyal medyanın üreticisi olmamız lazım. Nesnesi değil, öznesi olmamız lazım. Sosyal medyada konfor sizde olacak şekilde olmamız gerekiyor. Yönlendirilen, yönetilen değil.” ifadelerini kullandı.
“Yazılım dilini öğrenmek yabancı dil öğrenmekten önemsiz değil!”
2018’de önemli bir proje hazırladık hayata geçiremedik ama dijital devrim yaşıyor dünya diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu dünyada derin öğrenme projesiydi. Süper gençler, süper bilgisayarlar süper işler yapabilir. Şu an için sosyal medyaya enerji harcamak yerine yazılımcı olmaya çalışın. Yazılım dilini öğrenmek şu anda bir İngilizce öğrenmekten, yabancı dil öğrenmekten daha önemsiz değil. Hangi meslekte olursanız olun, yazılımcılık varsa size ciddi bir fark oluşturur. Bununla ilgili iş kur güzel bir şey yaptı. Üniversite olarak ortaklık yaptık. Şu anda iş kurda yazılımcı kursu veriyor. Çıktıktan sonra iş garantisi var. Eğitimler başladı. Devlet destekliyor yazılımcı olmak isteyenleri. Bunu öğrenirseniz bir sıfır önde başlarsınız hayata. Dijitalleşmeyi siz sosyal medyanın kullanıcısı değil, sosyal medyada yazılım öğreten kişiler gibi olmak gerekiyor.” dedi.
Açılış konuşmalarının tamamlanmasının ardından ilk seminer gerçekleştirildi. Seminerin konukları ise Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi, aynı zamanda Proje Koordinatörü Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatristi, Proje Eğitim Uzmanı Doç. Dr. Çiğdem Yektaş oldu.
Aylin Tutgun Ünal: “Olumsuz içerikler olumlu içeriklere göre 6 kat daha hızlı yayılıyor”
Her ruh halimizi sosyal medyada paylaşıp insanları olumlu veya olumsuz etkileme hakkımızın olup olmadığını sorgulamamız gerektiğinden bahseden Proje Koordinatörü Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal; “Sosyal medyada paylaştığınız bir içeriğin eğer taşıdığı ruh hali olumluysa insanlar bunu sosyal ağınız da gördüğü zaman etkileniyorlar. Onların da ruh hali siz farkında olmadan yükseliyor. Yani kendilerini iyi hissediyorlar. Tam tersini düşünürsek çok sinirlisiniz veya felaket haberi yazdığınızı düşünün felaket haberi yazdığınız zaman arkadaşına, arkadaşının arkadaşına, arkadaşının arkadaşının arkadaşına 3 dereceye kadar ruh haliniz güçlü etkiyle yayılım hızı gösteriyor. Deneyler bunu gösteriyor. Küresel anlamda aslında sizin duygunuz, ruh haliniz yayıldı. Olumsuz içerikler olumlu içeriklere göre 6 kat daha fazla hızlı yayılıyor. Tam tersi üzgün olduğunuz zaman yaptığınız paylaşım 6 kat hızlı bir şekilde insanların ruh halini olumsuz etkilediğini düşünün böyle bir şeye hakkınız var mı? Belki 5 dakika sonra veya akşam eve döndüğünüzde bu ruh halinden çıkmış olabilirim fakat o ruh hali yayılmaya devam ediyor. Bizim bilinçli bir kullanıcı olmamız gerekiyor. Her ruh halimizi sosyal medyada paylaşmamız gerekiyor. Kişilerin ruh hallerini olumsuz bir şekilde etkilemeye hakkım var mı? Yani oturup düşündüğümüz zaman böyle bir hakkımız var mı, yok mu bunu sorgulamamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Çiğdem Yektaş “Pandemi ile akıllı telefon kullanım bağımlılığı çok ciddi artış gösterdi.”
Sosyal medya ya da çevrimiçi ortamların beyin için çok iyi bir araç olduğuna değinen Çocuk Ergen Psikiyatristi, Proje Eğitim Uzmanı Doç. Dr. Çiğdem Yektaş; “Genç nüfusun %40’ı sosyal medya hesaplarında mesaj kutusu ve posta kutusunu kontrol etmeden 10 dakika vakit geçiremez hale geldi. Pandemi dönemi ile birlikte akıllı telefon kullanım bağımlılığı çok ciddi bir artış gösterdi. Özellikle son 2 yılda alınamayan fiziksel bağlam nedeni ile sosyalleşme ihtiyacımız sanal ortamlara taşındı. Bu sosyal ortamlarda hepimizin sanal bir kimliği oluştu. Sadece gerçek yaşamdaki kimliğimiz değil sanal kimliğimizde bizim gerçek kişiliğimizin önemli bir parçası oldu. Bu sanal kimliklerde yaptığımız paylaşımlarla ya da takip ettiğimiz sayfalarla aslında karakterimizi gösteriyoruz. Dolayısıyla orada yaptığımız paylaşımlar ve denemeler ile bizim kimliğimiz ve kişiliğimiz hakkında oldukça bilgi içerebiliyor. Özellikle gerçek hayatta başarısızlık yaşıyorsak çevrimiçi ortamlar bizim gerçeklikten kaçışımız olabiliyor. Hepimizin beyninde bir ödül sistemi var ama bazılarımızınki biraz daha ödüle aç, biraz daha ödüle ihtiyaç duyan ve biraz daha ödül ihtiyacının olduğu bir beyin yapısı var. Özellikle günlük yaşamda kendinizi yetersiz hissediyorsanız ya da benzer olumsuz şeyler yaşıyorsanız beyin, kendine daha az sıkıntı yaratacak, çok fazla uğraştırmayacak bir de ödül buyuracak bir alan arayacak. İşte sosyal medya ya da çevrimiçi ortamlar beyin için çok iyi bir araç. Yani aslında ergenler ve bu gibi durumları yaşayan kişiler için internet aslında gerçek hayatın zorluklarından sanal hayata kaçmak gibi bir durum söz konusu. Tabi ki hepimizin bu gibi dinlendirici ve kafa dağıtıcı içerikler izleme hakkımız var ama eğer okul hayatımızı, aile hayatımızı bozacak şekilde bir kullanım söz konusuysa, sosyal medyadan uzak kaldığımızda olumsuz duygularda artış varsa o zaman bizim dikkat etmemiz gerekiyor.” dedi.