Haberin Yıldızı-
Tarım, tarih boyunca insanlığın var oluşunun temel dayanaklarından biri olmuştur. İnsanoğlunun varlığı, yeterli gıda teminin devamlılığına bağlıdır. Tarım da gıda temininin ana araçlarından biridir. Dünyadaki siyasi, ekonomik, sosyal ya da teknolojik ilerlemeler, bu gerçeği değiştirmemektedir. Beslenme ihtiyacı devam ettiği sürece, tarım da insanoğlunun hayatındaki temel rolünü sürdürecektir.
Ancak tarım da Sanayi Devrimi’nden bugüne uzanan tarım alanlarının daralması, tarımda makineleşme ve bu büyük dönüşümün çevre üzerinde yarattığı etkiler, tarımı da büyük bir değişim süreci ile karşı karşıya bırakmıştır.
Günümüze damgasını vuran “Endüstri 4.0” kavramı da tarım üzerindeki etkisini günden güne daha fazla hissettirmektedir.
Hızlı kentleşme, yapılaşma, iklim ve çevre faktörlerine bağlı olarak tarım alanlarının günden güne daralması, buna karşın dünya nüfusunun hızla artması, son yıllarda “gıda güvenliği” konusunu gündemin en önemli maddeleri arasına taşımıştır. Hızlı nüfus
artışı ve bu nüfusa yeterli ve güvenli gıda bulabilme sorunu, özellikle gelişmekte olan ülkelerin önde gelen konularından biridir. Yapılan araştırmalar 25 yıl içinde gıda talebinin tüm dünyada yaklaşık %64 ve gelişmekte olan ülkelerde neredeyse %100 oranında artacağını göstermektedir.
DÜNYADA 7,1MİLYAR İNSAN YAŞIYOR.
2050 yılına gelindiğinde 9,5 milyar kişiye çıkması öngörülen dünya nüfusunu doyurmaya yetecek gıda maddelerinin güvenilir bir şekilde temin edilebilmesi insanlığın geleceği adına kritik bir öneme sahiptir. Bu sorunun üstesinden gelebilmenin temel yolu, tarımda verimliliği artırmak ve daha az alandan daha fazla tarım ürünü elde etmenin çarelerini bulmaktır
Tarımda verimlilik artışı çok yönlü bir süreçtir
Tarım sektöründe verimlilik, genel olarak gübre, sulama, ilaç, tohum, işgücü, toprak, alet-makine ve teknoloji kullanımı gibi parametrelerin yanı sıra ürünlerin taşınması, depolanması, pazarlanması, girdi fiyatları, ürün fiyatları, teşvik ve destekleme alımları, işletme büyüklükleri, arazilerin parçalılık durumu, arazi mülkiyeti, üreticilerin örgütlenme durumu, sosyal yapı, eğitim,
Ar-Ge faaliyetleri, toprak yapısı ve iklim durumu gibi, bir kısmı kontrol edilemeyen pek çok unsura bağlıdır.
Gübre
Tarımda verimlilik artışı üzerinde en etkili girdilerden biri bitki besin maddeleri, yani gübredir. Ürünlere göre değişiklik göstermekle birlikte, gübre kullanımının tarımda %50’lere varan verim artışı sağladığı bilimsel olarak bilinmektedir. Türkiye’de gübre kullanımındaki en önemli artış 1960-1980 yılları arasındaki Planlı Kalkınma Dönemi’nde gerçekleşmekle birlikte, sonraki yıllarda gerekli artış sağlanamamıştır. Türkiye’deki gübre kullanımı halen gelişmiş ülke standartlarının hayli altındadır. Türkiye’de hektar başına 85 kg etkili madde kullanılırken, bu rakam Hollanda’da 236 kg, Almanya’da 169 kg, Fransa’da 161 kg’dır. Gübre kullanımını kısıtlayan en önemli faktör çiftçinin alım gücüdür.
Mekanizasyon
Tarımsal mekanizasyon, tarımsal üretimde diğer tarım girdilerinin etkinliğini artırmak, ekonomikliğini sağlamak ve çalışma koşullarını iyileştirmek bakımından büyük önem taşır. Tarımsal mekanizasyonun ana unsurunu, tarımda ana kuvvet kaynağı olan traktör ve traktörle birlikte kullanılan diğer ekipmanlar oluşturur. Ülkemiz, bu alanda zaman içinde önemli gelişme sağlamakla birlikte tarımsal işletmelerde kullanılan makinelerin nitelik yönünden yeterli düzeyde olmaması, makinelerin ekonomik kapasitede çalıştırılamaması ve makine parkının ekonomik süreler içinde yenilenememesi gibi sorunlara sahiptir.
Tarım arazileri
Türkiye’de ekilebilir tarım arazilerinde 1980 yılından bu yana bir azalma olduğu gözlenmektedir. Sanayinin
gelişmesine ek olarak konut ve turizm amaçlı yatırımların artması, tarım arazilerinin amaç dışında kullanılmasına yol açmaktadır. Ayrıca mevcut tarım arazilerinin
küçük ve çok parçalı olması, verimliliği olumsuz yönde etkilemektedir. Ülkemizdeki tarım işletmelerinin %85’i 100 dekardan küçük, %65’i ise 50 dekardan küçük araziye sahiptir. Bu durum mekanizasyon, sulama ve girdi kullanımı açısından verimsizliğe yol açmaktadır. Küçük çiftçiler yeterli sermaye birikimi sağlayamadıklarından yeni tarım tekniklerini takip edememekte ve zorunlu olarak üretimlerini geleneksel yöntemlerle devam ettirmektedirler.
Sulama
Tarımda devamlılığı ve kararlılığı sağlayan, bunun yanında diğer tarımsal girdilerin etkinliğini artıran ve birim alanda yüksek verim sağlayan önemli girdilerden biri de “su”dur. Ülkemizin birçok bölgesi kurak ve yarı kurak iklim kuşağında yer almaktadır. Dolayısıyla tarımda yüksek verim ve kalite için en uygun yöntemlerle tarımsal sulama yapılması bir zorunluluktur. Ülkemizde toplam
8,7 milyon hektar sulanabilir tarım arazisinin ancak 4,7 milyon hektarında, toplam tarım alanlarının ise %24’ünde sulama yapılabilmektedir. Sulama metodu olarak ise %92 oranında salma sulama, %8 oranında yağmurlama, %1 oranında da damla sulama yöntemi kullanılmaktadır.
Tohum ıslahı
Tarımda üretim ve verimliliği yükseltecek; toprak, su, gübre ve mekanizasyon kaynaklarının yararını artıracak; hastalık ve zararlılara karşı bitkiyi dirençli kılacak
temel girdilerden biri de bölgesel adaptasyonu yüksek tohum ve fidanlardır. Bölgelere göre ıslah edilmiş çeşitlerden elde edilen tohum ve hastalıklardan ari şekilde yetiştirilmiş fidanlar, diğer tarımsal girdilerin
yararını da artırmaktadır. İyi nitelikli bir tohum kendi başına hububatta %20, serada domates yetiştiriciliğinde
%400 oranında bir artış sağlayabilmektedir. Verimi, kalitesi ve genetik potansiyeli yüksek tohum kullanımının ortalama olarak verimi %20-25 oranında artırdığı kabul edilmektedir. Bu nedenle yüksek nitelikli tohum ve fidanlar, tarımsal verimlilik ve üretimin artırılmasında, üretim maliyetinin düşürülmesinde ülkemiz için en temel ve önemli girdi konumundadır.
Anız yakma
Tarım arazilerinden maksimum verim elde edilmesinin önündeki en büyük engellerden biri de anız yakmadır. Tarlanın sürülmesini kolaylaştırmak amacıyla anız yakılması, toprak kalitesi, çiftçi geliri ve iklim değişimleri bakımından büyük sakıncalar yaratmakta ve toprak katmanının en verimli-canlı kısmı olan ilk 20 cm’lik üst kısmındaki organik madde içeriğini tahrip ederek toprağı verimsizleştirmektedir. Oysa Türkiye’deki tarım arazilerinin
%75’i organik madde bakımından yetersizdir ve fakir toprak sınıfındadır. Anız yakılması halinde toprağın doğal işleyicileri olan böcek, larva, solucan ve sürüngenler öldüğü için toprağın yapısı daha da fakirleşmekte ve topraktaki karbon-azot dengesi bozulmaktadır.
Erozyon
Türkiye’nin tarım arazisi 2001 yılında 26,4 milyon hektar iken, 2014 yılında 24 milyon hektara gerilemiştir. 13 yılda 2,4 milyon hektar (tarım arazilerinin %9’u) tarım arazisinin kaybedilmesindeki temel etkenlerden biri de erozyondur. Tarım arazilerinin %59’unda, orman alanlarının %54’ünde, meraların ise %64’ünde erozyon
söz konusudur. Türkiye’de her yıl 743 milyon ton toprak erozyonla taşınmaktadır. Bu durum, her yıl 0,8 mm, her 12 yılda ise 1 cm üst toprağın kaybedilmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla tarımda verimi artırmanın başlıca yollarından biri de erozyonu önlemektir. Basit olarak buğday sap ve artıklarının arazide bırakılması rüzgâr erozyonunu; eğer arazi meyilli ise toprağın meyil yönünde değil de dikine işlenmesi de yağışta toprağın taşınmasını engelleyebilir.
Doğru tarım uygulamaları
Tarımsal verimliliği artırmak için yeterli ve kaliteli girdi kullanmak kadar, girdilerin doğru kullanılması da önem taşımaktadır. Örneğin tarımda gübrenin gereğinden fazla kullanılması faydadan çok zarar getirecektir.
Gübre kullanımında temel prensip, ihtiyaç duyulan bitki besin maddesinin doğru tespit edilmesi, bunun doğru oranda, doğru zamanda ve doğru yerde (4R - 4 Doğru) kullanılmasıdır. Dünyada ve ülkemizde yapılan bilimsel çalışmalar, yapılacak toprak analizine uygun doğru gübrenin seçilmesi ve doğru gübreleme yapılmasıyla tarımda en az %50 verim artışı sağlanabildiğini göstermektedir. Benzer şekilde ekim ve dikim zamanlaması da doğru yapılmalıdır. Zamansız yapılan ekim işlemleri toprağa fayda sağlamayacağı gibi aksine zarar verecektir.