Zaman Azaldı, “Sesimizi Artık Duyun!”
Günün bunaltıcı sıcağı ve aşırı nemi etkisini geceye bırakınca uyumak mümkün olmamıştı, o malum gece …
Mücadelem terle devam ederken, rüzgârın esamisi yok.
Musluktan akan su dahi paşa çayı kıvamında,
Ürkütücü sessizlik koynumda,
Uyku vuslata doğru çıkmış yola.
Sabah olsun diye kıvranırken, “Salı sallanır” sözünü unutmuşum.
Ansızın önce bir titreme gibi geldi.
Duvarlar birleşip, ayrılıyor, bir türlü duvara dokunamıyordum.
Zemin ayaklarım altından kayıyor. Adımlarım geride kalıyordu.
Bina sörf tahtası üstünde dansa başladı. Otobüsün körüklü kısmında duruyorum da hop yükseliyor hop iniyordum. Alttan gelen darbeler ayakta durmamı engelliyor.
Dışardaki çığlık sesleri, kaçışmalar, on gün önce doğum gününü kutladığımız oğlumu aklıma getirdi.
Tarih, 17 Ağustos 1999, günlerden Salı, saat 03:02
Bitmek bilmeyen upuzun 45 saniye…
Şiddeti 7.4…
Odak derinliği 17 km.
Yaklaşık 65 bin ölü…
Ağır-hafif 100 bini aşkın yaralı…
Çöken bina sayısı 133 bin 683 adet…
Evsiz kalan yaklaşık 600 bin yurttaş…
Etkilenen 16 milyon insan…
Yer, Gölcük, İzmit, Türkiye…
* * *
Bugünden tam tamına yüzyıl önce ise, hava sisli, rüzgârlı ve kapalı…
Uçakların motor gürültüleri içinde vatanları, namusları için mevziilerde sıkıca silahlarına sarılmış genç insanlar…
Tarih, 26 Ağustos 1922, günlerden Cumartesi, Saat 04.30.
Topların homurtuları arasında, kuşların yerini alan katil mermiler etrafta uçuşuyor.
Yandım anam inlemeleri, “Vatan sağolsun” la vuslata eriyordu.
Bitmek bilmeyen kocaman dört gün…
Toplam ölü 10 bin 318 insan,
Yaralı sayısı 11 bin 360
Kayıp asker sayısı bin 697
Bölge: Kütahya (Dumlupınar) Afyon, TÜRKİYE.
Sonuç: Kesin TÜRK Zaferi
Taraflar: Ankara Hükümeti – Yunan Krallığı
Komutanlar: Mustafa Kemal Paşa – Georgios Hatzianestis
* * *
Yüz yıl öncesinde vatanı kurtarmak için yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk savaşları kazanmakla yetinmedi. Türkiye Cumhuriyetini inşa etti. Ağaçlar dikerek ormanlar oluşturdu ki, kuraklık olmasın deprem engellensin.
Bizler ise o ağaçları yok ederek, inşaatları yükselttik.
Sonuç; 77 yıl sonra Dumlupınar savaşından çok kayıp insan…
Savurganlıkla, sorumsuzca ve de bilinçsizce yapılan inşaatlar büyük depremi getirdi.
Yaşadığımız deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu maddî kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biri idi.
Önemli sanayi bölgemiz yok olmuş, geniş bir coğrafyayı etkilemiştir.
2022 yılın Ağustos ayında, Kıbrıs Kayalar, on iki adalar ve Girit adası olmak üzere ülkemizde 392 adet deprem oldu.
Temmuz ayında ise 108 adet, en büyüğü ege denizinde 3,8 şiddetinde, merkez üssü Ege denizi, Ayvacık-Çanakkale’de olarak belirlendi.
Bizler halen olanlardan ders çıkartmayarak, günlük suni gündemlerle oyalanıp Deprem gerçeğini öteliyoruz.
Hazırlanan raporda, “7,5 şiddetinde bir deprem gece saatlerinde meydana gelirse ortalama 14 bin, gündüz saatlerinde meydana gelirse 12 bin 500 kişi hayatını kaybedebilir” deniliyor.
İBB'nin verilerine göre ise, İstanbul'da 1 milyar 6 milyon yapı var. Şehirdeki toplam bina sayısı ise yaklaşık 1 milyar 2 milyon.
7,5 büyüklüğündeki bir depremde İstanbul'daki binaların ortalama yüzde 57'sinin hasar görmeyeceği tahmin ediliyor.
Ortalama 200 bin bina ise orta ve üstü seviyede hasar görecek. Bu binalardan yaklaşık 50 bini ise ağır hasar görecek veya yıkılacak.
Binaların yol açacağı mali kaybın maddi değeri 120 milyar lira tahmin edilirken, 25 milyon ton enkaz oluşabileceği, iki milyondan fazla kişilik acil barınma ihtiyacı doğabileceği ön görülüyor.
Bitmedi, İstanbul Gaz ve Doğalgaz Dağıtım A.Ş (İGDAŞ) boru hatlarında 355 noktada, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) içme suyu şebekesinde 463 noktada, Atık su şebekesinde ise 1045 noktada onarım ihtiyacı oluşacağı hesaplanıyor.
İstanbul elektrik şebekesi nakil hatlarının ise yüzde 5'inde orta düzeyde hasarlar oluşması bekleniyor.
Bunlar bilinirken, bu paralar tedbirler için harcanırsa, yaşanılası topraklara sahip olabileceğimiz gibi, olası deprem de insan kayıplarımız asgariye düşer. Sonrasında fazladan en kazlarla, yeniden inşaatlarla uğraşmayız.
“Yaptık oldu” demekle, yurdu betonlaştırarak bir şeyler yapılmış olmuyor.
Bir takım çalışmalar elbette yapılıyor. Ancak asıl can kayıplarının olacağı halkın oturduğu yerlere hemen hemen hiç el atılmadı.
Toplanma yerleri dahi inşaat alanları içinde kaldı. Afet halinde toplanacağımız yerler yok oldu.
Tedbir alınmasın, doğayı, çevreyi yok edelim. Sonra da Allah’tan diyelim.
Bırakalım bu söylemleri, elimizden geleni değil. Helalleşeceğimiz insanlarla karşılaşmak için fazlasını yapalım.
Sesimi duyan var mı çığlıklarını duymak yerine, Deprem seferberliğinin başlatılmasını istemeliyiz.
Aksi takdirde kiraları, enflasyonu, zamları zaten konuşamayacağız.
Sadece hükümet değil, halk olarak da o sesleri unutmayalım!
“Sesimi duyan var mı?”