DOLAR 34,5788 0.1%
EURO 36,2444 0.63%
ALTIN 2.970,40-1,15
BITCOIN 3390910-0.35191%
Trabzon

HAFİF YAĞMUR

12:56

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

Akşener: “Yazlık Merkez Bankası Başkanı ayrı, kışlık Merkez Bankası Başkanı ayrı”
  • Haberin Yildizi
  • Gündem
  • Akşener: “Yazlık Merkez Bankası Başkanı ayrı, kışlık Merkez Bankası Başkanı ayrı”

Akşener: “Yazlık Merkez Bankası Başkanı ayrı, kışlık Merkez Bankası Başkanı ayrı”

ABONE OL
21 Ekim 2021 07:21
Akşener: “Yazlık Merkez Bankası Başkanı ayrı, kışlık Merkez Bankası Başkanı ayrı”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 yıl önce, “Ver yetkiyi, gör etkiyi” diyerek halka söz verdiğini, daha sonra da devlet bankaları, medyanın büyük çoğunluğu, Hazine, Maliye, hatta, bağımsız olması gereken Merkez Bankasını bile yetkisine aldığını savundu.

Bütün bu gelişme ve yetkilerin etkisinin ortada olduğunu dile getiren Akşener, “Faizler ve enflasyon tavan, dolar 10 liraya koşuyor. İşsizlik alıp başını gitmiş. Çiftçi, esnaf, emekli, herkes perişan. İşte size partili Cumhurbaşkanlığı ile uçan Türkiye. İşte size tam yetkili Sayın Erdoğan’ın, 3 yılda ülkemize olan etkisi.” diye konuştu.

Erdoğan’ın, adeta dolaptaki yazlıklarla kışlıkları değiştiriyor gibi Merkez Bankası başkanlarını değiştirmeyi de son zamanlarda alışkanlık haline getirdiğini öne süren Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Normalde görev süreleri 4 yıl olan Merkez Bankası başkanları, Sayın Erdoğan sayesinde artık mevsimlik işçi oldular. Yazlık Merkez Bankası Başkanı ayrı, kışlık Merkez Bankası Başkanı ayrı. Her sezona yeni bir başkanla giriyoruz. Nitekim son olarak geçtiğimiz hafta faiz indirimine mesafeli duran kurul üyelerine de el attı. Bunun kaçınılmaz etkisi olarak da milletimizi, dizginlenemeyen bir dolar kuruyla baş başa bıraktı. Sayın Erdoğan, farkında mısın ama sen bildiğini okumaya, her şey yolundaymış gibi davranıp sorumsuzca konuşmaya ve sorunları çözmek yerine, halının altına süpürmeye devam ettikçe dolar artıyor. Dolar arttıkça, milletimizin alım gücü düşüyor, esnafımız, sattığının yerine yenisini koyamıyor, çiftçinin mazotu, gübresi, ilacı, tohumu zamlanıyor, orta ölçekli firmalarımız zora giriyor, servetimiz el değiştiriyor, firmalarımız yok pahasına yabancıların eline geçiyor. Yani milletimiz perişan oluyor. Tüm bunlar olurken Maliye Bakanı zaten ortada yok, sense sadece seyrediyorsun. Aynı senin seyrettiğin gibi Merkez Bankası Başkanı da seyrediyor. Bu arkadaş bir de çıkmış ‘125 milyar dolar rezervimiz var’ diyor. Madem o kadar rezervin var müdahale etsene. Niye doların artışına seyirci kalıyorsun? Niye milletimizin yoksullaşmasına kayıtsız kalıyorsun? Müdahale etsene kardeşim. Edemez. Çünkü rezervler, Merkez Bankasının değil. 128 milyar doları çatır çatır yediler. Merkez Bankası da tam takır kuru bakır kaldı. Şimdi de ödünç aldıkları dövizler için alacaklılar kapıda bekliyor. İşte o nedenle müdahale edemez.”

Akşener, şu anda Merkez Bankasının net rezervinin eksi 43 milyar dolar olduğunu, bugün “dükkanı kapatacağım” dese 43 milyar dolara ihtiyacı bulunduğunu öne sürdü.

Merkez Bankasının gücünü itibarından aldığına, itibarının da bağımsızlığından geldiğine işaret eden Akşener, şöyle konuştu:

“Ama Sayın Erdoğan sağ olsun, Türkiye’nin en güzide kurumunda ne bağımsızlık kaldı ne de itibar. Bak Sayın Erdoğan, her sorunun çözümü önce doğru teşhisle başlar. Milletimizin sana verdiği tüm bu yetkilerden sonrasında dolar kurunun son 3 yılda 4,5 liradan 9,33 liraya çıkmasının sebebi sensin. Bunu artık kabul et. Sen, sözüm ona faizleri düşürdün ama Türkiye’nin risk primi arttı. Risk primi artınca tahvil faizleri arttı. Ticari kredilerin faizleri arttı. Döviz cinsinden bulunacak dış kaynak için ödenecek faiz de arttı. Senin bu beceriksizliğin yüzünden devlet bütçesinden sadece bu yıl 200 milyar lira faiz ödemesi yapılacak. Bu 200 milyar lira Türkiye’de kayıtlı 22 milyon çalışanın vergilerinden daha yüksek. Yani, 22 milyonun ödediği verginin tamamı faize gidecek. Dahası var. Kurdaki bir liralık artış dış borcumuzu da 450 milyar lira artırıyor. Sayın Erdoğan, partili cumhurbaşkanı olarak göreve geldiğinden bu yana ülkemizin dış borcu tam 2 trilyon lira arttı. Peki bu borç nasıl ödenecek biliyor musunuz? Ürün fiyatları, gıda fiyatları, doğal gaz ve elektrik fiyatları, giyim kuşam fiyatları artacak öyle ödenecek. Yani bizlerin cebinden çıkan para ile ödenecek. Onların ceplerinden kuruş çıkmayacak, lüks hayatları tam gaz sürecek, faturayı millet olarak hepimiz ödeyeceğiz.”

Akşener, millete bu faturayı kesenin de bu faturayı ödetenin de ve paranın pul olmasının sebebinin de Erdoğan olduğunu savundu.

Bu nedenle “vakit Türkiye vakti” diye iş başına gelenlerin, artık bu milletin yakasından düşme vaktinin geldiğini iddia eden Akşener, “Haydi Sayın Erdoğan, vakit tamam. Çırpınmanın, çamura yatmanın alemi yok. Milletimizin bu gidişe daha fazla tahammülü kalmadı. Artık vakit, hesap vakti. Artık vakit, sandık vakti. Artık vakit, seçim vakti. Artık vakit, milletin vakti.” dedi.

Akşener, Erdoğan ve arkadaşlarının, dış politikayı da tıpkı ekonomiyi yönettiği gibi yönettiğini, Suriye’de önce ABD’ye ardından da Rusya’ya sorumsuzca verilen, tutulması mümkün olmayan sözlerin bedelinin ödendiğini iddia etti.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, şöyle devam etti:

“Kendisi Suriye’de şahsının politikalarını uyguluyor. Bedelini de milletimiz cebiyle, Mehmetçiğimiz ise canıyla ödüyor. Suriye’de iç savaş ilk başladığında Sayın Erdoğan, Şam’da cuma namazı kılma hayallerinin peşine düştü. Bu hayalini de ABD’nin desteğiyle gerçekleştirebileceğini düşündü. Bunun için Şam hükümetini tamamen karşısına aldı. Beraber deniz tatili yaptığı kardeşi Esat’ı, anında Katil Esed yaptı. İstikrarsızlaşan Suriye’yi de PKK’nın eline bıraktı. Sonra ne oldu? 2015 yılının Ekim ayında ABD’nin, Esad’ı devirmek için savaşmaya hiç de niyetli olmadığını anlayan Rusya, bizzat Suriye’ye asker çıkarınca Sayın Erdoğan da kısa bir bocalamanın ardından bu sefer de dümeni Rusya’ya kırdı. Bu dönemde Rusya ile iyi ilişkiler kurmak için taviz üstüne taviz verdi. Bu dahiyane, ‘ne vereyim abime’ yaklaşımının sonucunda, bugün başımıza bela olan ve fellik fellik kurtulmanın yollarını aradığımız S-400’ler, 2,5 milyar dolar peşin para karşılığında satın alındı. Türkiye, bu alımı yaptığı için yıllardır yatırım yaptığı F-35 projesinden çıkartıldı, yaklaşık 11 milyar dolarlık bir kayba uğradı. Dolayısıyla S-400 işinin bize maliyeti 13,5 milyar dolar yani 120 milyar lira oldu. Bunun karşılığında ise elimizde dekoratif roketlerimiz, F-35’lerin de posterleri kaldı.”

Akşener, sürecin devamında iktidarın, 2018’de imzaladığı Soçi Mutabakatı’nda İdlib’teki radikal unsurların Şam hükümetine ve Rus birliklerine herhangi bir saldırıda bulunmayacağını garanti ettiğini öne sürdü. Erdoğan’ın bununla da yetinmediğini, herhangi bir saldırı durumunda Rusya ile ortak tepki vereceğini de taahhüt ettiğini öne süren Akşener, “Peki sonuç ne oldu? Tüm itirazlarımıza ve uyarılarımıza rağmen yürütülen bu akıllara zarar diplomasinin ilk acı sonucunda Şubat 2020’de İdlib’te 33 evladımız şehit oldu. Yani, Soçi Mutabakatı’na uymayan Rusya ve Esad oldu ama görüşme talep eden yine biz olduk. Askerimizi şehit eden Rusya ve Esad oldu ama Putin’in ayağına gidip kapılarda bekletilen yine biz olduk. Moskova’da kazanan Rusya ve Esad oldu ama geri adım atan yine biz olduk.” görüşünü savundu.

Akşener, şunları kaydetti:

“Geçmişte sırf iç politikada rüzgar olsun diye yaptığın dış politika giderlerinden sonra her defasında verdiğin tavizlerden yola çıkarak seni şimdiden uyarmak istiyorum. Bu milletin parasını daha fazla sokağa atamazsın. Eğer Afrin’de kalmak için her iki senede bir Putin’e 2,5 milyar dolar ödeyeceksen sana ev sahibi değil, kiracı derler. Toprak bütünlüğünü koruyan bir Suriye, Türkiye’nin lehinedir. O nedenle Ya Esad’la masaya otur ve Şam hükümetinin egemenlik tesis etmesine yardımcı ol ya da bölgedeki Mehmetçiğimizi korumak için gereken tedbirleri bir an önce al. Ama sakın günü kurtarmak ve kamuoyunu oyalamak için Putin’e o haracı ödemeyi aklından geçirme. Yoksa milletimizin emeğinin evlatlarımızın geleceğinin hesabını sormak için karşında bizi bulursun.”

Arkadaşlarıyla birlikte 22 aydır, ülkeyi karış karış gezdiğini dile getiren Akşener, vatandaşların sorunlarını anlattı.

Zeytin üreticilerinin sorunlarına değinen Akşener, küçük zeytinin fiyatının 9 lira 25 kuruş, iri zeytinin fiyatının ise 25 lira olması gerektiğini belirtti.

Ziyaret ettiği yerlerde geçen seçimlerde, AK Parti’ye oy veren vatandaşlarla da karşılaştıklarını anlatan Akşener, “Onlarla da dertleşip, sohbet ediyorum. Bugüne kadar köylerinde, mahallelerinde, aile ve arkadaş ortamlarında seni karşılıksız savunan ve geçen seçimlerde sana son bir şans verenler, şimdi neredeyse AK Parti’ye oy verdiklerini gizleyecek durumdalar. AK Parti teşkilatlarında görev yapan kardeşlerim bile artık bir araya geldiklerinde bu gidişatın hayra alamet olmadığını, bu kafayla sonuç alınamayacağını konuşuyorlar.” ifadelerini kullandı.

Akşener, konuşmasının bir bölümünde Emekli Astsubay Fahrettin Bağrı’yı kürsüye çağırdı.

Bağrı’nın konuşmasının ardından sözlerine kaldığı yerden devam eden Akşener, astsubayların ordunun şerefli emektarları olduğunu söyledi.

Akşener, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin hayata geçtiği 2018’den bugüne kadar çalışma çağındaki nüfusun 3 milyon arttığını ancak çalışan kişi sayısında 667 bin azaldığını öne sürdü. Akşener, işsizlik sayısında 678 bin artış yaşandığın, işgücüne katılma oranının 2,5 puan, istihdam oranında ise 3,4 puan azalma olduğunu belirtti. Akşener, kamuda işe girmek için “AK Parti’li amca, teyze, dayı ve kayınçolar üzerinden giden, gayri ahlaki torpil mekanizmaların çalıştırıldığını” iddia etti.

İşgücü piyasasındaki olumsuz gelişmelerle birlikte kayıt dışı istihdam probleminin de bulunduğunu öne süren Akşener, iktidarın uyguladığı “düzensiz ve sorumsuz göç politikası”nın sorunun en önemli nedenlerinden biri olduğunu savundu.

Akşener, “Tarımda, sanayide ve hizmet sektöründe düzgün denetim yolları kullanılmadığı için mavi yakalı çalışanlarımızın yerini daha kötü koşullarda ve güvencesiz çalışmayı kabul eden sığınmacılar alıyor. AK Parti ise bu işe bir çeki düzen vermek yerine ‘Suriyeliler olmasa, Türk sanayisi çöker’ gibi garip bir anlayış doğrultusunda sığınmacıların, güvencesiz ve insani olmayan şartlarda çalışmalarına göz yumup Türk işçilerinin yerini almalarına seyirci kalıyor.” diye konuştu.

Türkiye’nin sığınmacılar için adeta bir hendek haline geldiğini, bunlara karşı insanlık suçunun işlendiğini öne süren Akşener, “Sayın Erdoğan, otur Esad ile anlaş. Bu insanların ülkelerine refah içerisinde ve can güvenliklerinin sağlandığı bir şekilde gitmesi için çaba harca. Aksi takdirde hayal ettiğinin çok ötesinde, senin de yönetemeyeceğin işler ortaya çıkar. Uyarmadı deme. Bu konuya çalışmış bir insan olarak söylüyorum.” ifadelerini kullandı.

Partisinin projelerini uygulamaya koyacakları günlerin çok yakın olduğunu ileri süren Akşener, “Sayın Erdoğan’ın uykularını da fena halde kaçırdığımızı biliyoruz. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilerim. Ama Sayın Erdoğan, hiç merak etmesin. Az kaldı sandık ufukta göründü. Kendisini ilk seçimde emekli edip, çektiği bu çileye son vereceğiz. Bu vesileyle kendisine şimdiden emeklilik planlarını yapmaya başlamasını tavsiye ediyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Partisinin kuruluşunun 4. yılını 25 Ekim’de kutlayacaklarını duyuran Akşener, “Adil, mutlu ve huzurlu bir Türkiye için çıktığımız bu kutlu yolda elbette önümüzü kesmek isteyenler, karşımıza dikilenler olacak. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Ne söylerseniz söyleyin, yolumuzdan saptıramayacaksınız. 4 değil, 40 yıl da uğraşsanız, bizimle baş edemeyeceksiniz.” diye konuştu.

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r
error: Content is protected !!