13 Aralık 2024 Cuma
Karadeniz’in başlıca geçim kaynağı ve ihracaat kalemlerinden olan fındıkta değişen fiyatlar yakından takip ediliyor. Fındık üreticileri ve tedarikçileri, yıl sonu artış olacak mı olmayacak mı “Fındık fiyatları ne kadar oldu?” sorusuna yanıt arıyor.
Fındık üreticileri Fındık fiyatlarının düşük olmasından şikayet ederken fındık fiyatlarının hak ettiği seviyede olmadığını Bu yıl fındığın 200 TL olmasını beklediklerini ama yılın bitmesine sayılı günler kalmasına rağmen fiyatlardaki durağanlık umutları köreltiyor
TMO geçen yıl Levant kaliteye 82 TL/Kg, Giresun kalite fındığın kilosunu ise 84 TL’den açıklamış daha sonra piyasada alım fiyatları 150 liraya kadar çıkmıştı Bu sezon başında ise TMO geçen yıla göre fındık alım fiyatını yaklaşık yüzde 60 artırarak alan bazlı destek, mazot ve gübre destekleri ile birlikte Levant kalite fındık 133 TL/kg, Giresun Kalite için ise ortalama fiyat 135 TL/Kg fiyat açıklamasına rağmen gelinen noktada halen üretici geçen sezonki fiyatı bile göremedi
Yetkililer sezon başından beri üreticilere emanete fındık vermemeleri konusunda uyarılarda bulunurken bir çok üreticinin farklı sebeplerle de olsa emanete fındık vermeleri yüzünden fiyatların artmadığını üreticinin bu konuda yanlış bir yol seçtiği yanlış bir tercihte bulunduğunu söylediler
Bakanlık olarak tohum için önemli politikalar oluşturduklarına dikkati çeken Yumaklı, “Tarımsal üretimin geleceğini korumak adına tohumculuk sektörümüze yönelik politikaları hep ön planda tutuyoruz. Son 22 yılda gerekli mevzuat başta olmak üzere, sektörün ulusal ve uluslararası kulvarda rekabet gücünü arttırmak için önemli çalışmalar yürüttük. Sektöre, hibe desteklerinden kredi desteklerine, yatırım projelerine kadar birçok alanda destek sağlıyoruz. Yaptığımız çalışmalarla yurt içinde tohumun yetersiz olduğu türlerde, üretimi arttırdık. Verim ve kalite açısından da en gelişmiş standartları yakalamaya çalıştık.” diye konuştu.
Bakan Yumaklı, iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan kuraklık, tuzluluk, düşük sıcaklık, aşırı yağışlar gibi koşullarda uygun ıslah programları gerçekleştirdiklerini, bu kapsamda şu ana kadar 79 çeşit tescil edildiğini ve üretimde yaklaşık yüzde 20 artış sağlandığını kaydetti.
Çalışmalar sonucunda ülkede kullanılan her 100 kilogramlık tohumun yüzde 97’sini yurt içinde üretir hale geldiklerini belirten Yumaklı, bu sayede son 22 yılda tohumluk üretimini, 145 bin tondan 1,3 milyon tona çıkardıklarını aktardı.
Yumaklı, “Ürettiğimiz tohumları sektörümüz 117 ülkeye ihraç edip, milli ekonomiye yaklaşık 500 milyon dolarlık katkı sağlamış oldu.” bilgisini verdi.
Bakan Yumaklı, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) ile özel sektör arasında tohumculuğu geliştirmek için model geliştirdiklerini anlatarak, “TİGEM ile özel sektör tohumcularımız arasında yerli ve milli tohumculuğu geliştirmek üzere ülkemizin ihtiyacı olan tohumluklarda ortak üretim modeli başlatacağız. Bu modelle, TİGEM’in geniş arazi gücü, makine ekipman parkı ve tecrübesini özel sektörün dinamizmiyle birleştirmek istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) ile TÜRKTOB arasında da iş birliği protokolü imzalanacağını dile getiren Yumaklı, şöyle devam etti:
“Bu protokolle özellikle tohum teknolojilerinin ve AR-GE faaliyetlerinin daha da geliştirilmesini amaçlıyoruz. Teşvik etmek ve sektörün daha da ileriye gitmesini sağlamak adına neler yapılabileceği konusunda daha sıkı iş birliği hedefliyoruz. Yine ortak projeler geliştirerek özellikle sektörde yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler üretmeyi hedefliyoruz. İnşallah bu protokole sektörün gelişmesine ve ivme kazanmasına önemli bir katkıda bulunacaktır.”
Yumaklı, TÜKŞEKER tarafından geliştirilen yerli şeker pancarı tohumlarının tescillendiğine değinerek, gelecek üretimlerde üreticilerin hizmetine sunulacağını bildirdi.
“TÜRKİYE DÜNYADA TOHUMCULUK KONUSUNDA ARTIK OTORİTE OLARAK KABUL EDİLEN ÜLKEDİR”
Türkiye’nin tohumculukta İsrail’e bağımlı olduğu yönünde birtakım tezviratlar yapıldığını ifade eden Yumaklı, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İsrail’den bir adet bile tohum almıyoruz. Şu anda bütün dünyada bağlantılarımız kopsa bile ülkemizin gıda arz güvenliğine etki edecek tohumculuk anlamında hiçbir sorunumuz yoktur, olmayacaktır. Türkiye tohum konusunda kendine yeten ve tohum ihraç eden bir ülkedir. Türkiye dünyada tohumculuk konusunda artık otorite olarak kabul edilen bir ülkedir. Bu ülkenin gençleri, mühendisleri, firmaları bu sektörü geliştirmek için gecesini gündüzüne katmaktadır. Bu babayiğitler olduğu sürece bizim İsrail’e de başka herhangi bir ülkeye de ihtiyacımız yoktur.”
Bakan Yumaklı, şu ana kadar 37 ata tohumunun tescil edildiğini, 12 çeşidin daha tescil edileceğini sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından, TÜRKTOB Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Ömer Güler ile TAGEM Genel Müdürü Mustafa Altuğ Atalay, iki kurum arasında tarımsal AR-GE konusunda iş birliğinin geliştirilmesini kapsayan protokolü imzaladı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Sancaktepe Belediyesi’nin Temel Atma Töreninde yaptığı konuşmada, iktidarın SGK üzerinden yerel yönetimler üzerinde kurduğu baskıya işaret etti. Özel, “Sürekli belediyelerinin SGK’ye borçlarından bahsediliyor. Bu borçların toplamı 100 lira, 10 lirası belediyelere ait. Bu 10 liranın da içinde AK Partilisi var, MHP’lisi var, DEM’lisi var, CHP’lisi var. Hepsi 10 lira… Bu 10 liranın başında kıyamet koparıp size, bize zulmetmeye kalkıyor. Kanun bunu söylüyor, ‘SGK’ye kimin borcu var, yukarıdan aşağıya bir açıkla.’ Bunu 6 ayda bir açıklamaları lazım, yıllardır açıklamıyorlar. Bunların desteklediği, bütün ihaleleri verdiği şirketler var? 43 şirketleri var, bunların 36-37’si hiç vergi vermemiş. Sigortaya da öldür Allah para ödemiyorlar. Bugün sigortanın bütün belediyelerden 10 lira alacağı varsa, toplam 100 lira alacağı var. O 100 liranın peşine düşeceğine buradaki 10 liranın peşine düşüyor. Bu 10 lira borcu da geçmişte kendi belediyeleri yaptı” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Sancaktepe Belediyesinin “9’uncu Ayda 15 Yeni Proje Temel Atma Töreni”ne katıldı. Genel Başkan Özel, burada yaptığı konuşmada, “Sancaktepe’nin güzel insanları, hepiniz hoşgeldiniz. Bu güzel günde, bu anlamlı günde bu törene şeref verdiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sancaktepe ilçe başkanımızın şahsında Sancaktepe örgütümüzü, İstanbul il başkanımızın şahsında İstanbul örgütümüzü, Alper Yeğin Başkan’ın şansında Sancaktepelilerin tümünü ve Sayın Ekrem İmamoğlu’nun şansında 16 milyon İstanbulluyu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Hepinizi kucaklıyorum. Bugün İstanbul’da henüz 16 yaşında olan gencecik bir ilçedeyiz. Gelişmekte olan, geleceği olan bir ilçede, bu ilçeyi genç yaşında, 40 yaşında pırıl pırıl bir isme, Alper Başkan’a teslim etmiş olmanın hem huzuru hem de yaptığı işlere bakınca bu tercihin ne kadar doğru olduğunu görmenin mutluluğu içindeyim. Ona güvenen her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi. Özel, şunları söyledi:
“Bu ilçe, 31 Mart günü birilerinin kaybettiğine inanamadığı, iki gün öncesinde ‘İlk haberi Sancaktepe’den alacağım’ diye meydanlardan söz aldığı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazanacağına hiç ihtimal vermediği bir ilçe. Ama bu ilçe, kurulduğu günden itibaren halka hizmet etmek için değil de bir takım alanları ranta açmak için adeta kente karşı suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş ve geleceği olan bir ilçenin geleceğini karartırcasına işler yapıldığından dolayı Sancaktepelilerin tedirgin olduğu bir ilçeydi. Her yeşil alan mı arsa olacak? Nefes alacak hiçbir yer mi kalmayacak? Hızla büyüyen, eskinin üç belde belediyesinden oluşan bu ilçe kısa sürede Anadolu yakasının Esenyurt’u mu olacak, her yer binalarla mı dolacak diye endişe ediliyordu. İşte liyakatine güvenilen, eğitimine güvenilen, vizyonuna güvenilen bir genç bu ilçenin geleceğini planlamak için, bu ilçeyi İstanbul’un Anadolu yakasının göz bebeği haline getirebilmek için sizler tarafından görevlendirildi. O günden bugüne arı gibi çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde aramızda birbirinden kıymetli, pırıl pırıl, her biri Alper Başkan gibi iki kişiden birinin oyunu almış, daha fazlasını almış belediye başkanlarımız burada. Tabii onların takım kaptanı, İstanbul’un iki dönemdir kaderini değiştiren, Türkiye’nin geleceğine umutla bakmasını sağlayan ismi Ekrem İmamoğlu aramızda. Daha geçen martta millete gittik, dedik ki ‘Biz İstanbul’u böyle yönetiyoruz, Kadıköy’ü böyle yönetiyoruz, Ataşehir’i böyle yönetiyoruz. Sancaktepe’yi de böyle yöneteceğiz’ dedik. İnsanlar oylarını verdiler ve Alper Başkan’ı göreve getirdiler. ‘Biz İstanbul’u son 5 sene nasıl yönettiysek, ranta değil de halka hizmet ederek, israf yapmayıp oradan artırdığımız parayı İstanbul’daki insanların yoksulluğuna bir nebze olsun çare bulabilmek için ya da küçücük evladı olan annelerin ulaşımını ücretsiz yapmak için, çocuğa süt vermek için, okuldaki çocuğun beslenme çantasını doldurabilmek için hizmet ettik ve bundan sonra da hizmet etmek istiyoruz’ dedik. İstanbullu düşündü ve Ekrem Başkan’a bir kez daha artan bir destekle görev verdi.”
“SİLKELEME GÜREŞ MEYDANINDA OLUR, BİR DE ZEYTİN AĞACINDA”
“Bunun üstünden daha 8-9 ay geçti. Daha bir senesi olmadı ama bir anda Tayyip Bey’de bir hareketlenme başladı. ‘Bu belediyelerin elini, kolunu bağlayalım. Hizmet edemez hale getirelim’ diye her yola başvurdu. Bundan sonra da biraz önce Ekrem Başkan’ın da bahsettiği gibi daha da çirkinleşileceğini gösteriyorlar. Diyor ki ‘Belediyeleri biraz daha silkeleyin.’ Ekrem Başkan dedi ki ‘Silkeleme, güreş meydanında olur.’ Bizim Manisa’da bilhassa Akhisar ilçemiz, Türkiye’nin en çok zeytin ağacı olan, en bereketli topraklarından bir tanesidir. Silkeleme bizim orada da zeytin ağacında olur. O verimli zeytin ağacından aldığını alırsın. Son kalanlar da kalmasın diye silkelerler o ağacı. Tayyip Erdoğan’ın bilinçaltı şunu söylüyor. O da bir şeyi görüyor, ben de görüyorum. Belediyelerimizin ilk 7-8 aylık performanslarını ölçtürdük. Türkiye kendi çapında Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin memnuniyet oranı ortalama yüzde 58. Yani tek bir belediye olsa vatandaşa sorduğunuzda yüzde 58 oyla yeniden seçilecek. Biz görüyoruz bunu, gurur duyuyoruz. Tayyip Bey’in de ‘Demek ki vatandaşıma iyi hizmet ediliyor’ deyip, mutlu olması gerekirken ama o hasetlik yapıyor, kıskançlık yapıyor. O bu başarının bize yeni seçim başarıları, yeni 31 Martlar ve iktidar getireceğini görüyor. O yüzden de talimatlar yağdırıyor. O son söylediği, o ‘Silkeleyin’ sözü aslında daha önce kapalı kapılar ardında ‘Bu CHP’li belediyelerin imkanlarını daraltın’… ‘Peki efendim.’ ‘Bizim bu belediyeler, Sancaktepe Belediyesi’nin 2 milyara yakın borcu varmış. Bunu AK Partili belediye zamanında yaptı ama SGK’ya, vergi dairesine faizini de koyun, bir seferde bu parayı Sancaktepe’den alın.’ ‘Peki efendim.’ ‘Başka nereden bunlara para gidiyorsa kaynaklarını kesin.’ ‘Tamam efendim.’ Sonra dönüyor, bir bakıyor. Sancaktepe çalışmaya devam ediyor. Ataşehir çalışmaya devam ediyor. Kadıköy çalışmaya devam ediyor. İstanbul Büyükşehir çalışmaya devam ediyor. İyice çıldırmış, bakana dönüyor diyor ki ‘Biraz daha silkeleyin. Biraz daha silkeleyin. Bugüne kadar ne yaptıysak durduramadık. Biraz daha silkeleyin’ diyor. Vallahi siz bunu yapmaya devam ederseniz, zaten vatandaş sizden yaka silkiyordu, ilk seçimde sizi sırtından silkeleyip atacak Tayyip Bey. Silkeleyip atacak.”
“2,2 MİLYAR LİRA BORÇLA DEVRALDI AMA PROJELERE DEVAM EDİYOR”
“O yüzden Tayyip Bey’in ne dediğine değil de gelin birazcık Alper Beyin ne yaptığına bakalım. 2,2 milyar lira borçla devraldı belediyeyi. Kasasında bir TL para yoktu devraldığında. Tüm bunlara rağmen ilk verdiği sözü tuttu, 19 mahallede Mahalle Buluşmalarını yaptı. Geldi size ‘Sancaktepe’yi nasıl yönetelim?’ diye sordu. Sordu mu, geldi mi? Sizi dinledi mi, söz verdiğini yapıyor mu? Bakın, ne yapıyor: 6 bin öğrenciye okul çantası ve kırtasiye malzemesi dağıtmış. Bir lira para yokken aldı belediyeyi 2 milyar lira borçla. Engelliler derneğine tam donanımlı bir bina yaptı. İhtiyaç sahibi bin üniversite öğrencimize 12 bin 500 lira burs verdi. İstanbul Büyükşehir’in desteği ile 10 yeni hatta 515 tane sefer koydu. Yani sizlerin ‘Buradan otobüs geçmiyor’ dediği yere hat açtı, yeni seferler koydu; 515 sefer. Aziz Bayraktar İmam Hatip Lisesi’nde spor salonunu yaptı, sahayı yaptı. İlk 8 ayda 12 park, halı saha, üç spor salonu, bir kreş, bir muhtarlık binası, bir kent bostanı olmak üzere 18 projeyi tamamladı. Yetmedi; Ekrem Başkan’ı çağırdı, Özgür Başkan’ı çağırdı. Bugün sizinle birlikte 15 yeni projenin daha temelini atıyor. Biraz önce her birini izledik. Ne yapıyor? Verdiği sözü tutuyor. Bir mahalleye kreşi yapmıştı, şimdi üç mahalleye daha kreş yapıyor. Birileri garibanın çocuğu ucuza ya da hiç imkânı olmayan bedavaya kreşe gitmesin isteyen birileri, anneler çocuğu kreşe koyup da işe gitmesin oradan evine ekmek getirmesin diyen birileri, Alper Başkan bunları yapınca insanların gönlüne giriyor, gözüne giriyor diyen birileri bu işe engel olmaya çalışıyor. Geçen hafta yazı yollamıştı. ‘Kreşleri ya siz kapatın ya gelip ben kapatacağım’ diye. Karşısına hep birlikte gördük anneler dikildi, karşısına anneanneler, babaanneler dikildi, ‘Evladımızın kreşine, torunumuzun kreşine dokunmayın’ dediler. Geri vites yaptı. O gün ben Ankara’da söyledim, Ekrem Başkan İstanbul’da söyledi. ‘O iş o kadar kolay değil’ dedik. ‘Hodri meydan’ dedik. ‘Gel bakalım garibanın kreşini kapat da görelim’ dedik. Bugün de geldik, üç tane daha temel atıyoruz, temel. O yüzden onlar kreşin düşmanı, onlar çocuğun düşmanı, onlar çocuğunu bırakıp da çalışmaya giden, ‘Evime bir somun ekmek de ben getireyim’ diyen kadının düşmanı.”
“ONLAR HUZURUN DÜŞMANI, BELEDİYELERİMİZ HEPİNİZİN EVLADI”
“Onlar huzurun düşmanı. Ama Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanları hepinizin evladı, hepinizin kardeşi, hepinizin yoldaşı. Paraları keserek, kaynağında keserek hizmete engel olmaya çalışanların esas yaptığı iş, ‘Sancaktepe Belediyesi’ni nasıl kaybederiz?’ Buradan Tayyip Bey’e bir daha söylüyorum; eğer vatandaşın gönlünden düştüysen bunun çaresi vardır, gönlünü geri kazanmak. Bunun için çirkeflik yapmak, arkadan çelme çakmak, belediyenin hizmet aracının lastiklerini patlatmakla olmaz. Ne yapman lazım? O gönüle yeniden girmek için çalışmak lazım. Daha iyisini yapmak lazım. ‘Onlar üç yapıyorsa ben de beş yaparım’ dersen, vatandaşın gönlüne girersin. Yok bunu yapmayıp, ‘Ben yapmadım, ben bıraktığımda İstanbul’da sıfır kreş vardı, şimdi 100’ü geçmiş, ben bunlara engel olayım’ dersen, ‘Ben bıraktığımda 10 tane metro vardı, hepsi de durmuştu, kaynağı yoktu, parası yoktu, ilerlemiyordu, durmuştu. Ben bıraktığımda 10 atıl metro vardı ama bu Ekrem İmamoğlu nasıl yaptıysa yaptı, dünyadan para buldu, kredi buldu, israfı durdurdu, parayı doğru yerlere yönlendirdi ve 10 tane metroyu birden,10 metro inşaatını birden yaptı’ deyip ‘Ben bunlara engel olayım, çalıştırmayayım’ dersen ya da ‘Esenyurt’u ben aldığımda 100 bin nüfusluydu, 1 milyon oldu elimden aldılar’ dersen, Esenyurt’a kayyum atarsan, Ovacık’a kayyum atarsan, alamadığın belediyelere hazımsızlıkla kayyum atarsan, paralarını kesersen, ‘Hizmete mani olmaya çalışayım’ dersen, o vatandaşın gönlünden düştüğün yere geri gelemezsin. Ama bunları yaptığın zaman vatandaşın bir de gözünden düşersin. Gönlünden düşenin gönlüne girmek için imkânı olur. Ama bunları yapan vatandaşın gözünden düşerse, bir daha vatandaşın gözüne girmenin imkânı yoktur. Ve vatandaşın gözünden düşen, çok yakın zamanda vatandaşın önüne konulacak ilk sandıkta iktidardan da düşecektir. Bunu hep birlikte göreceğiz.”
“KİMİN BORCU VAR, YILLARDIR AÇIKLAMIYORLAR”
“Sürekli belediyelerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan borçlarından bahsediliyor. Bu borçların toplamı 100 lira, bu paranın 10 lirası belediyelere ait. Bu 10 liranın da içinde AK Partilisi var, MHP’lisi var, DEM’lisi var, CHP’lisi var. Hepsi 10 lira. Toplam borç 100 lira. Bu 10 liranın başında kıyamet koparıp, bu 10 lirayla size zulmetmeye, bize zulmetmeye kalkıyor. Önce bir kanun bunu söylüyor, ‘Sosyal Güvenlik Kurumu’na kimin borcu var, yukarıdan aşağıya bir açıkla bakalım.’ Bunu 6 ayda bir açıklamaları lazım, yıllardır açıklamıyorlar. Nerede yandaş şirketler var, nerede bunların desteklediği bütün ihaleleri verdiği şirketler var, bu şirketler vergi vermiyorlar, sıfır matrah. 43 şirketleri var bunların 36-37’si hiç vergi vermemiş geçen sene. Ve sigortaya da öldür Allah para ödemiyorlar. Bugün sigortanın bütün belediyelerden, her partiden bütün belediyelerden 10 lira alacağı varsa, toplam 100 lira alacağı var. O 100 liranın peşine düşeceğine buradaki 10 liranın peşine düşüyor. Bu 10 lira borcu da geçmişte kendi belediyeleri yaptı. ‘Nasılsa Tayyip Bey af çıkarıyor, yatırırsak boşu boşuna öderiz, bu para dursun, af çıkar faizle silinir, taksitlere bölünür’ diye hesap ettiler de yaptılar. Şimdi yeniden af gelecek, buradan söylüyorum. Tayyip Erdoğan, Ocak ayı içinde şirketlerin SGK borçlarının faizini silecek, eşit taksitlere bölecek, sırf bundan belediye şirketleri yararlanmasın diye şimdi bu işe tevessül ediyorlar, tenezzül ediyorlar. Bunun için biz bu işi en yakından takip ediyoruz, önümüzdeki günlerde bunu yaptığında, bütün Türkiye’de perdeyi açtığında karşısındaki duvarda görecek. Yolda yürürken yolda görecek. Eline verilen afişte görecek, bütün vatandaşlarımız Tayyip Erdoğan’ın nasıl bu hazımsızlıkla bu güzel hizmetleri engellemek için, bu yatırımları engellemek için, Ekrem Başkan’ın yaptığı işleri engellemek için bu işlere kalkıştığını her yerde görecek.”
“ASLA VE ASLA UNUTTURMAYACAĞIZ”
“Ama esas şunu asla ve asla unutturmayacağız. Tayyip Erdoğan iktidara geldiğinde şuradan beni dinleyen emekli ablam aldığı en düşük emekli maaşıyla 8 çeyrek altın alıyordu, 8. Şimdi aldığı en düşük emekli maaşı 12 bin 500 lira, 2.5 tane çeyrek altın alıyor. Tayyip Bey’in geldiği günden bugüne her ay 5.5 çeyrek altın kaybı var onun. Asgari ücretli kardeşim Tayyip Erdoğan geldiğinde 7 çeyrek altın alıyordu asgari ücretle. Şu anda 3 çeyrek altın alabiliyor. Yani her ay 4 tane çeyrek altın kayıp. Sancaktepelilere soruyorum. Şuradan karşıdaki kuyumcudan gitseniz, bir çeyrek altın alsanız, bunu cebinize katsanız, eve gidip baksanız ki düşürmüşsünüz insanın aklı çıkmaz mı? Ne yapar? Gezdiği yerlere bakar ‘Nerede düşürdüm bunu’ diye. Bakın bir emekli değil, her emekli. Bir çeyrek altın değil, 5.5 çeyrek altın. Bir sefer değil, her ay kaybediyor. Bir işçi değil, her işçi, bir sefer değil her ay. Bir çeyrek değil 4 çeyrek altın kayıpta. Bir taneyi kaybeden gidip ‘Nerede düşürdüm’ diye arar ya, her ay bunu kaybedenler nerede düşürdülerse bu altınları gidip orada bulacaklar. Bu altınlar bir seçim sandığında kaybedildi, bir seçim sandığında bulunacak. Bir seçim sandığında bulunacak ve geri alınacak. Buradan çağrımızdır, emekli maaşı mutlaka ve mutlaka asgari ücrete denk olmalıdır. Şimdilik. 2002 yılında en düşük emekli maaşı 1.5 asgari ücretti. Şu anda 0.7 asgari ücret. Eskiden asgari ücretin 1.5 katıydı, şimdi asgari ücretin neredeyse üçte ikisi kadar. O yüzden emekliye geçim haktır ve bir asgari ücret şarttır.”
“ASGARİ ÜCRET, SADECE ENFLASYON TELAFİSİYLE 30 BİN OLUYOR”
“Ayrıca asgari ücret belirlenmesi için toplandılar. Diyorlar ki, ‘Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artar.’ Hayatımda bu kadar bir yalan görmedim. Geçen yıl 17 bin liralık asgari ücreti, bir yıl boyunca bir kuruş zam yapmadılar. Seçimden önce diyorlardı ki ‘Üç kere zam yapacağız.’ Bir kere bile zam yapmadılar asgari ücrete. Ne oldu? Enflasyon yüzde 50 oldu. Asgari ücreti artırmamakla enflasyon baskılansa, geçen sene bu enflasyon olmazdı. Asgari ücretin enflasyona katkısı, yüzde 1 asgari ücret artırırsan, binde 0.7 enflasyona katkısı var. Yani hiç alakası yok. Ama sırf bu emekçinin cebinden çalmak için böyle bir yalan uyduruyorlar. Onun için biz asgari ücret diye TÜİK‘in yani Tayyip Erdoğan’ı üzmeyen istatistik kurumunun verileri ile değil, gerçek asgari ücretlinin enflasyon rakamıyla zam istiyoruz. Geçen seneden bugüne bakıldığında asgari ücretlerin enflasyonu yüzde 76’dır. Kirasına, ekmeğe, suya, telefona, elektriğe, süte ve zorunlu mutfak harcamalarına yapılan artış yüzde 76. O yüzden de asgari ücretin en az yüzde 76 zam alması ve sadece enflasyonu telafi etmek için bile 30 bin lira olması lazımdır. Bugün birtakım yamyamlar ‘21 bin lira, 22 bin lira, Tayyip Bey belki yapar 23 bin 500 lira’ diyorlar. 23 bin 500 lirayla bir yıl geçim olmaz. Biz 30 bin lira yapılmasını ve temmuz ayında yeniden enflasyon ayarlanmasını talep ediyoruz. Ve buradan bir kez daha asgari ücret tespit komisyonuna, hükümete ve Tayyip Erdoğan’a sesleniyoruz: Asgari ücret talebimiz 30, biz bunun altında yokuz. Emeklilere de bir asgari ücret verilmeli. ömrünü, gözünün nurunu bu ülke içine akıtmış, elleri bu ülke için nasır olmuş, bu ülke için dirsekleri çürümüş emeklilerin kıymeti bilinmelidir. Emeklimize bir asgari ücret ve asgari ücretlimize 30, biz bunun altında yokuz arkadaşlar.”
“BİR KEZ DAHA YOKLUĞU BİTİRECEĞİZ”
“Bu kışın başladığı ama havanın bize müsaade ettiği bu güzel günde, bu güzel ilçede 40 yaşında pırıl pırıl belediye başkanımızın yaptıklarıyla iftihar edip, yapacaklarına destek vermek için buraya geldik. İstanbul’u yıllar sonra Tayyip Erdoğan’dan, onun atadıklarından alıp, onu sizin için yöneten, her gün İstanbul’a biraz daha nefes aldıran, biraz daha yüz güldüren Ekrem Başkan ile birlikte geldik. Biz bugün burada büyük bir kalabalık, gülen yüzler ve Alper Başkan’dan, Ekrem Başkan’dan razı sizleri gördük. Biz sizden razıyız, siz bizden razısınız. Hep birlikte yolumuz açık olacak. Bu ülkenin yüzünü güldüreceğiz, biz bu ülkenin kaderini değiştireceğiz. Bu ülkeyi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının 100 yıl önce yaptığı gibi bir kez daha kurtaracağız. Bir kez daha yokluğu bitireceğiz. İşsizliği bitireceğiz. Bir kez daha bu ülkeyi ayağa kaldıracağız. Hepinizi çok seviyoruz, hepinize saygılar sunuyoruz. Alper Başkan’a, Ekrem Başkan’a sahip çıkmaya devam edin. Onlar da size sahip çıkıyorlar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu topraklardaki son devletimiz olan, ay yıldızlı al bayrağının altında huzur bulduğumuz Türkiye Cumhuriyeti geçtiğimiz yıl, 100. yaşını geride bıraktı. Bu vesileyle devlet ve millet olarak 85 milyon hep birlikte Cumhuriyetimizin bir asırlık kazanımlarını muhafaza edip, birbirimize daha da kenetlendik. Yepyeni bir ruhla Türkiye Yüzyılı’na hem de güçlü bir şekilde adım attık. Bölgemizde ve dünyada barışın, huzurun, refah ve istikrarın tesisi için ortaya koyduğumuz Türkiye Yüzyılı hedeflerinin küresel ölçekte hayata geçirilmesinde Dışişleri Bakanlığımıza önemli görevler düşüyor.
Şunu sizler de çok yakından görüyorsunuz küresel sistemin çıkmaza girdiği, uluslararası toplumun reflekslerini yitirdiği, çok taraflı yönetim mekanizmalarının çözüm üretmekte yetersiz kaldığı zorlu bir dönemden geçmekteyiz. Barış ve güvenliği sağlamakla görevli uluslararası kurum ve kuruluşlar, savaş ve ihtilafları önlemek bir yana sergiledikleri atıl tavırla yeni problemlere, yeni çatışmalara zemin hazırlıyor. Bu olumsuz ortak ortamda dış politika paradigmamızı daha etkin daha dinamik ve sürdürülebilir bir zemine kavuşturmak, ülkemizin geleceği adına büyük önem taşımaktadır.” dedi
“Uluslararası ilişkilerde çok kutupluluk eğilimi giderek daha da belirgin hal alıyor”
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehdit ve sınamaları ortak akılla çözüme ulaştırmak için değerlendirme ve istişare kültürüne bugün, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Dış politikamızın stratejik bir yaklaşımla ve tüm yönleriyle ele alındığı Büyükelçiler Konferansımız bu bakımdan çok kıymetli bir platformdur. Burada şu noktaya dikkatinizi çekmek isterim, uluslararası ilişkilerde çok kutupluluk eğilimi ve bölgeselleşme hareketleri giderek daha da belirgin bir hal alıyor. Küresel düzlemde ağırlık merkezi Batı’dan Asya’ya doğru kayarken bu fay hattında yaşanan kırılmanın etkilerini hepimiz hissediyoruz. Avrasya ve Orta Doğu’da ortaya çıkan kriz ve çatışmalar küresel barış ve istikrarı çok ağır bir şekilde tehdit ediyor.
Başta yakın coğrafyamızdakiler olmak üzere katliamların durdurulması ve istikrarsızlığın giderilmesi için Türk hariciyesine ve hariciyemizin siz mümtaz mensuplarına tarihi bir sorumluluk düşüyor. Bakınız Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında 14 aydır devam eden yüzde 70’i çocuk ve kadın olmak üzere 50 bini aşkın Filistinlinin hayatını kaybettiği katliamın önüne bir türlü geçilemedi. Mevcut İsrail yönetimi, bölgedeki sorunları daha da çetrefil hale getirerek saldırılarına her gün bir yenisini ekliyor. Uluslararası toplumun bu katliamlar karşısındaki kayıtsızlığı, sistemi ayakta tutan temel hukuki ilkelerin, değerlerin her geçen gün daha da aşınmasına örselenmesine, yok olmasına sebebiyet vermektedir. Buna mutlaka bir ‘dur’ denilmelidir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha fazla kan dökerek, masum sivillerin tepesine daha fazla bomba yağdırarak, güvenlik sağlanamaz. İsrail hükümetinin ısrarla ve inatla gittiği yol, açık söylüyorum, yol değildir. Bu durum Gazze ve Filistin için olduğu kadar Suriye içinde geçerlidir.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Temennimiz, yeni yönetimin Suriye halkının tüm kesimlerini kuşatan ve kucaklayan bir anlayışla yoluna devam etmesidir.” dedi.
Türkiye olarak, Gazze’de 14 aydır kalıcı ateşkesin tesisine ve barışa fırsat tanınması gerektiğini vurguladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki değişen dinamiklerin bunun için hiç olmadığı kadar elverişli olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, Gazze’deki ‘kan deryası’nın artık son bulması için değil elini, tüm vücudunu taşın altına koymaya hazırdır. İsrail hükümeti üzerinde etki sahibi küresel güçlerin Gazze’de de barış penceresinin açılması için artık inisiyatif alması gerektiğine iniyoruz. Şayet oyalama taktikleri yerine gerçekten samimi bir irade gösterilirse elbette netice alınacaktır.” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’nin son 10 günde büyük bir değişime sahne olduğunu ifade etti.
Esed rejiminin, arkasında katliamlarla, yıkımlarla, barbarlıkla dolu büyük bir enkaz bırakarak Suriye’den firar ettiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Zalimler kaybetmiş, zelil olmuş, mazlumlar bir kez daha kazanmıştır. Suriye’de 61 yıldır kan ve gözyaşıyla süren kötülük artık son bulmuştur. İnşallah bu ülkede en zor dönem, pazar günü itibarıyla geride kalmıştır. Türkiye, Suriye ihtilafının ilk gününden beri daime hakkı, adaleti, kuşatıcı ve kapsayıcı bir sistemin inşasını savunmuş, katliamlar başladığında da Suriyeli kardeşlerine hem kapısını hem de gönlünü sonuna kadar açmıştır. Hükümetimizin tüm engellemelere, haksız eleştirilere ve itibar suikastlerine rağmen 13 yıldır kararlılıkla sürdürdüğü insani politikasının haklılığı çok net biçimde tescillenmiştir. Atalarımızın dediği gibi doğru duvar yıkılmamış.”
“Birer ‘insan mezbahanesi’ olduğunu gördük”
Türkiye’nin, ne kendi vatandaşlarına ne de Suriyeli kardeşlerine mahcup olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Muhalefetin ve içimizdeki ırkçı çevrelerin, ülkemize yeni bir Boraltan Köprüsü faciası, utancı yaşatma girişimlerini boşa çıkardık. Suriye hapishanelerinden yansıyan vahşet görüntüleri ve trajik insan hikayeleri Suriye halkının neden evlerini terk etmek zorunda kaldığını, Esed’in sözde af ilanlarına neden itibar etmediklerini, ülkelerine dönmekte neden istekli olmadıklarını ortaya koyuyor. Hapishane denilen yerlerin affınıza sığınarak söylüyorum, esasen birer ‘insan mezbahanesi’ olduğunu gördük.” diye konuştu.
Suriye’de her şeyin bitmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyelilerin bundan sonra ülkenin yeniden imarı ve ihyası başta olmak üzere pek çok meydan okumayla karşı karşıya olduğunu belirtti.
Sürecin bugüne kadar başarıyla yönetildiğine şahit olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Eli kanlı zalim bir rejime karşı savaşı kazanan Suriyeli kardeşlerimizin, zaferi de kazanacağına yürekten inanıyoruz. Temennimiz, yeni yönetimin Suriye halkının tüm kesimlerini kuşatan ve kucaklayan bir anlayışla yoluna devam etmesidir. Türkiye olarak inşallah yeni dönemde de Suriye halkının yanında olmayı sürdüreceğiz. İhtiyaç duydukları her konuda Suriyeli kardeşlerimize gereken her türlü desteği vereceğiz. Aynı şekilde Irak’ta yaşanan her gelişmenin de ülkemize ve bölgemize yansımaları olmaktadır. Tıpkı Suriye gibi Irak’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin muhafazası bizim için çok ama çok önemlidir. Kalkınma Yolu Projemizle bu ülkeyi ulaşım yollarının yeni güzergahı yapmak için paydaşlarımızla yakın çalışıyoruz. Her iki ülkenin güvenlik ve bekasına kast eden PKK terör örgütüyle ortak mücadelemiz tavizsiz bir şekilde sürecektir.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şubat ayında 4. yılına girecek Rusya-Ukrayna Savaşı’yla dünyada taşların yerinden oynadığını hatırlattı.
Türkiye’nin, bu savaşta da dengeli bir politika izleyerek önceliğini adil barışın sağlanmasına verdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ateşe benzin dökmenin değil, yangını söndürmenin gayretinde olduk. Bu çizgimizi önümüzdeki dönemde de koruyacağız.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) Genel Sekreterliğine 57 üye ülkenin oy birliği ile Türk Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu’nun atanmasının, barış çabalarında işlerini kolaylaştıracağını söyledi.
“Türkiye, tüm bu tehditlerle mücadelede güçlü müktesebata sahip”
Karabağ’ın işgalden kurtulmasıyla yakalanan tarihi fırsatın, Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barış anlaşmasıyla taçlanmasını arzu ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Görüldüğü üzere çevremizde adeta bir ateş çemberi, istikrarsızlık yumağı hüküm sürüyor. Tam da bu noktada 5 asra uzanan engin tecrübesiyle Türk diplomasisinin değişkin şartlara ayak uydurabildiğini, milli menfaatlerimizi merkeze alarak barış odaklı faaliyetlerini başarıyla sürdürebildiğini görüyoruz. Hariciye Teşkilatımızın, bölgemizin barış, huzur ve güvenliğine dönük çalışmalarını bundan sonra da başarıyla ifa edeceğine inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde güvenlik konseptlerinde köklü değişimler yaşandığını dile getirerek, “2. Dünya Savaşı sonrası kurulan ittifaklar ve güvenlik anlaşmaları sorgulanırken savunma harcamaları çarpıcı bir şekilde artıyor. Bu hassas dönemin bir başka özelliği de farklı alanlarda baş gösteren yeni tehditler sebebiyle ‘milli güvenlik’ kavramının, kapsamının genişlemesidir. Düzensiz göç gibi yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi sorunlar da artık ‘milli güvenlik’ kavramı çerçevesinde tartışılıyor. Türkiye, tüm bu tehditlerle, sınamalarla mücadelede hamdolsun güçlü bir müktesebata sahiptir. Bununla birlikte karşımızdaki tehditlerin sayısı, büyüklüğü ve değişen yapısı teyakkuzda olmamızı ve hızlı çözümler üretmemizi elzem kılıyor.” dedi.
“Türkiye oyun kurucu bir aktör olarak müessir güç konumunu günden güne pekiştirmektedir.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, çeşitli ülkelerden pek çok muhataplarının da gerçeği artık teslim ettiğine dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hedeflerinin ve ideallerinin büyük olsa da bunları hayata geçirecek diplomatik kapasiteye de stratejik hareket kabiliyetine de sahip olduklarını belirterek, şöyle konuştu:
“Ancak bu kapasite ve kabiliyeti sürekli geliştirmemiz, daha ileri noktalara taşımamız şart. Küresel ve bölgesel gelişmelerin seyri, Dışişleri Bakanlığımızı daha geniş bir insan kaynağıyla takviye etmemiz gerektiğini bizlere gösteriyor. Aynı şekilde yeni ve çığır açan teknolojileri dış politika stratejimize bir an önce dahil edip çağa herkesten önce ayak uydurmamız gereklidir. Böyle bir ortamda devletimizin ve milletimizin Dışişleri Bakanlığımızdan beklentisi, her zaman olduğu gibi yüksektir. Köklü bir geleneği temsil eden Hariciye Teşkilatımızın bu beklentileri ziyadesiyle karşılayacağına inancım tamdır.” dedi
Trendyol süper ligde oynanan 14 maçın ardından 12 galibiyet 2 beraberlik alarak namağlup lider olan Galatasaray bu hafta İstanbulda Kadir Sağlam’ın yöneteceği maçta Trabzonsporu ağırlayacak
Bordo Mavililer Süper Lig’in 16’ncı haftasında deplasmanda oynayacağı Galatasaray maçı hazırlıklarına yaptığı antrenmanlarla devam ediyor
Teknik Patron Şenol Güneş Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri’nde hafta boyunca yapılan antrenmanlarda teknik taktik idmanlarla oyuncuları Galatasaray maçına hazırlarken ,oyuncuları derbiye psikolojik olarak da hazırlıyor
Bordo Mavililerde en büyük motivasyon ise ligde namağlup lider olan Galatasarayın namağlup ünvanını elinden almak
Teknik Patron Şenol Güneş yönetiminde ki idmanlarda takım halinde savunma ve hücum çalışması yaptırdı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.