DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22511981.35221%
Trabzon
25°

ORTA ŞİDDETLİ YAĞMUR

13:16

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

Erol Sırrı Yolcu

Erol Sırrı Yolcu

07 Temmuz 2024 Pazar

VATAN’IMDA YABANCIYIM

VATAN’IMDA YABANCIYIM
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlk hatırladığım, 1989 yıllında Bulgaristan’dan Müslüman Türkler yoğun olarak vatanlarına, Türkiye’ye göç etmişlerdi. Çoğu belki okuryazar değildi. Ancak çok çalışkan, becerikli idiler. Kalabalık aile olduklarından düşük maaş onlar için sorun olmamıştı. İşverenler tercih etmiş, Lakin birçok yurttaşımız da işsiz kalmıştı. Nüfusumuz 53 milyon 65 bin kişi idi. Huzurluyduk.
Ülkemize göçler, Romanya, Suriye, Arap ve Afganlılarla devam ediyor. Huzurlu değiliz.
Göçmenleri, sigortasız ve düşük ücretle çalıştıran, işveren mutlu,
Vatandaş yapıldılar. Oy aldılar. Siyasiler mutlu.
İşçimizin hakkı istenilen düzeye ulaşamadı, mutsuz.
Nüfus, 83 milyon 614 oldu. Huzurumuz kalmadı.

Keşke bunlarla kalsalardı iyi idi de, maalesef öyle olmadı, olmuyor.
Ülkede bu kadar işsizlik varken, göçmenler için, “Bu insanlar vatandaşlık alsın ki kurum ve kuruluşlara işe girsin.” Söylemi olmayan keyfimizi iyice kaçırdı.

Daha vahim olan ise, ülkemizde bize diklenebiliyorlar. Yarım yamalak konuştukları dilimizle “Türkçe konuş” cesaretini dahi gösteriyorlar.

Trafikte kuralı ihlal ederler, daha “Ne yapıyorsun” diye soramadan, ya silah çekerler ya baltayla saldırırlar.
Gecenin bir vakti eline ne geçirirse saydırmaya başlarlar.
Sayıyorum 1,2,3,4,5,6,7,8 bitmiyor.
Hastaneler de, kurumlarda aklınıza gelebilecek her yerde öncelikli göçmenler. Vergisini ödeyen bizler ise ikinci vatandaş. Saygımız kalmadı.
Sokağa çıkınca kendi yurttaşımızdan çok onlarla karşılaşıyor olduk.
Bildiğiniz, Vatanımızda yabancı olduk vesselam.
Mesele AB’den alınan 3 milyar Euro ise, peşin alınan vergilerimiz ve Atalarımızın toprak için aldığı, verdiği canlar ile kendi topraklarını savunmayı bırakıp rahatları düşünüp kaçıp geldikleri unutulmasın…
Keyiflerine göre Vatanımızda can almalarına, huzursuzluk yaratmamalarına çareler bulunmalı.
Her gün, göçmenlerin yaptıkları gasplar, çocuk istismarları, kavgalar, cinayetler duyuyoruz.
Aman ses çıkartmayın paraları var. Esnaf iş yapar. Evlerimizi 3 kat fazlasına satarız. Kira bedelleri 3 kat artar dedik. Araplara ülkenin her yerini sattık.
Yurttaşım,
İşsiz, çöpten yiyecek topluyor.
Üniversiteyi çileyle, krediyle bitiren genç, sürünüyor.
Atanamayan öğretmen, sağlıkçı intihar, ediyor.
Geçim derdindeki polis buhran geçirip, şakağına beylik tabancasını, dayıyor.
Doktor, hemşire dayak yiyor.
Bakkal, vay nasıl veresiye vermedin, linç ediliyor.
Şortla sokağa çıkan kadın, taciz ediliyor.
On yaşındaki çocuklarımızın başörtüsü yok, aşağılanıyor.

Diğer taraftan,
Van’da tarlayı ezen, Afganlı.
İstanbul, Moda’da Taliban bayrağı açan, Afganlı.
Kazlı Çeşme’de kamuflajla dolaşan, Afganlı.
Sokaklarda dilenen Suriyeli.
Evlere, dükkânlara giren hırsız Suriyeli.
Otoparklarda da değnekçiler yapan Suriyeli.
Mağazalara da çalışanları aşağılayan, İranlı.
Lüks arabalar kiralayıp çarpıp kaçan, İranlı.
Sahillerde, ellerinde şişelerle, yüksek sesle müzik dinleyen, İranlı.

AB’den üç kuruş para alınıyor diye, vatanımız da bizleri değersizleştirmeye hiç kimsenin hakkı yok.

Yarın, daha önce yapıldığı gibi kilit noktalarına bunları da getirir. Yıllarca bizi yıkmak isteyenlerin yapamadıklarını bunlara yaptırırız.

Allah korusun işte o vakit Vatanımıza tamamen yabancı olur. “Komşii paşaport” denirse şaşırmayalım.

Garip olan, Afganlılar, Suriyelilerden, Suriyeliler Afganlardan, İranlı her ikisinden memnun değil.

Vallahi, Vatanımızda yabancı olduk.

Kıssadan hisse;
Mustafa Kemal, Suriye cephesinde Yıldırım orduları komutanı iken, Mondros imzalanmıştır.
13 Kasım 1918’ de İstanbul’a çağrılan Mustafa Kemal, geldiği vatan sularında itilaf donanmalarını görünce, yanındaki endişeli yaverine, sakin bir o kadar öfkeli ve azimli sesle, “Evet gelirler, gelirler ama bir gün de geldikleri gibi giderler” der.

Devamını Oku

EKONOMİ NASIL KURTULUR ?

EKONOMİ NASIL KURTULUR ?
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Dünya Ekonomik krizi 1929 yılında patlak verdiğinde haklın ekonomik durumunu görmek, sorunları çözmek için yönetici ve konusunda uzmanlar ile Atatürk yurt gezisine çıkar.

Doğudan-Batıya-Kuzeyden-Güneye yurdun her ilinde yurttaşları bizzat kendisi dinler.

Aldığı notları ve çözümlerini Başbakan İsmet İnönü’ye ve ilgili bakanlıklara gönderir.

Mustafa Kemal Atatürk tespitler için aracı kullanmadan, halkın ayağına giderek bunları gerçekleştirmiştir.

Elbette bu seyahatte ekonomi dışında, eğitim, sağlık, hukuk gibi birçok konuyla da ilgili sorunları dinlemiş, gerekli talimatları da vermiştir.

Elbette ki çıkış noktası ekonomi idi.

Gördüklerini, dinlediklerini yaptığı çalışmalarını ve de çözümlerine Nutuk yer vermiştir.

Tarihçi yazar Sinan Meydan’ın da Anahtar kitabında yer alan notlarına göz atalım.

Mahsulün az olduğu yerlerde durum iyi değildir. Araziler için alınan vergiler ve borçlar köylüyü, çiftçiyi zora sokmaktadır. Her yerde çiftçiye traktör için “muaf rüsumlu gaz” verilmelidir.

Birçok ilde meydana gelen fare, çekirge tahribatı ve incir kurdu mevcuttur. Mücadele edilmeli, zeytinlikler ve portakal ağaçları hastalıklara karşı korunmalı ve kurtarılmalıdır.

Tütün üreticileri memnun edilmeli. Trabzonluların isteği olan tütün-sigara imalathaneleri kurulmalıdır.

Arazi kayıtlarında anlaşıldığı üzere eksiklik mevcuttur. Çiftçilere yeterli arazi desteği verilmelidir.

Vergi şikâyetleri fazladır. Kanunları yeniden düzenlenmeli, haklı şikâyetleri dikkate alınıp, mali güçlerinin üzerinde vergi alınmamalıdır.

Sürü hayvancılığı koruma altına alınıp, Hükümetin sanayiyi teşvik ettiği gibi hayvancılığı da teşvik etmelidir. Gerekirse bütün hayvan vergisi yüzde elli azaltılmalıdır.

Dokuma sanayiinin ihtiyacı olan makineleri üretecek santral kurulmalıdır. Dikkat: Alınmalıdır demiyor, kurulmalıdır diyor.

Baytar, Orman ve ziraat mühendislerinin maaşları artırılmalıdır.

Emekli, dul ve yetim maaşlarında en çabuk şekilde düzenleme yapılmalıdır.

Köylüler için özel tasarruf tedbirleri alınmalıdır.

İstanbul’da incelemelerim sırasın Rus ithalatının Türk üreticiye zarar verdiğini gördüm. Ruslar çimento, tütün ve şekeri daha ucuza satıyorlar, biz onlarla rekabet edemiyoruz. Bu konu acilen değerlendirilmelidir.

Gümrük işleri düzenlenmelidir.

Ekmek fiyatları kontrol edilemiyor, fiyatlar yüzde yüz artıyor. Çözülmelidir.

İş kanunu çıkartılarak, işçilerin hayat ve hakları, menfaatleri diğer vatandaşlar gibi aynı derecede önemlidir. Gereken yapılmalıdır.

Devletin teşebbüs edeceği büyük sanayi yatırımlardan olan dokunma fabrikaları acele kurulmalıdır. Bu fabrikalar ekonomik durumumuzu rahatlatır.

Uşak şeker fabrikasını gördüm. 5.5 milyon lira borcu var. Hükümet bu milli müesseyi derhal kurtarıp güçlendirmelidir. Dikkat borcu var diye kapatılmalı-satılmalı veya özelleştirilmelidir demiyor. Kurtarmalı-Güçlendirilmelidir diyor.

Petrol işi kısa zamanda halledilmelidir. Madenler işletmelidir. (Çözümlerini de sıralanmıştır)

Devlet gelirlerini artırmak için 12 seneyi kapsayan bir çalışma planı hazırlamalıdır.

Kim diyor? Gazi Mustafa Kemal Atatürk, görevi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı…

Yıl: 1929-1930-1931

Toprakları işgalcilerden kurtarmış, Cumhuriyeti kurmuş, devrimleri gerçekleştirmiş. Fabrikalar kurmuş, köylüyü efendi yapmış, Türk’ün itibarını kazandırmış.

Orman Çiftliğinde, hediye edilen köşklerde oturup rakısını, kahvesini içmemiştir. Halkın ayağına giderek sorunları görmüş, yurttaştan dinlemiş çözümleri bulmuş.

Yetmemiş, şahsi parasıyla banka kurmuş.

Durmamış, 12 Temmuz 1932’de Dil Devrimini yapmış.

21 Haziran 1934’de soyadı yasasının kabulünü gerçekleştirmiş.

Yetinmemiş, devlet ve din işlerinin karıştırılmaması için 5 Şubat 1937 tarihinde laikliği kazandırmış.

Sonuç; Atatürk’ün vefat ettikten sonra 27 Nisan 1939 yılında Ankara’da toplanan “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yedinci hesap yılı hakkında “İdare Meclisi Rapor ve Mürakıplar Raporu”nun dördüncü sayfasında “Memleketimizde umumî vaziyet” ara başlığı altında görülüyor.

“1938 senesi zarfında heyeti umumiyesi dâhilinde ziraatımız iyi bir mahsul almıştır. Sanayi programımızın tatbikine ve kendisini göstermeye başlayan semerelerinin iktitafına devam edilmiştir. Ticaret sahası da daha ziyade bir hareket ve faaliyet göstermiş ve Mâliyemizin irat menbaları daha feyizli neticeler vermiştir. Toptan fiyatlar biraz düşmüş, hayat pahalılığı geçen senekinin hemen hemen aynı seviyesinde kalmış görünmektedir.”

Beşinci sayfasında “Devlet maliyesi” ara başlığı altında ise;

“1938 adi senesine tesadüf eden ilk beş ayın nihayetinde hitam bulan 1937 – 1938 malî senesi 272,2 milyon liralık bir tahsilat yekûnu vermiştir ki, muhammenata nisbetle 41.000.000 lirayı mütecaviz bir fazlalık irae eder. 1938 in son yedi aylık tahsilâtı evvelki senelere nisbetle yine yüksektir.”

Ekonomi böyle kurtarılır…

Devamını Oku

Herkesin Son Sevilme Tarihi Vardır…! Belkide Seninki Geçti

Herkesin Son Sevilme Tarihi Vardır…! Belkide Seninki Geçti
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Geceye geçmiş olsun.

Tara saçını, kes sakalını,

İç ısıtan gülümsemenle, güzelliğini boyalarla örtmeden,

Çık sokağa…

Aynı dili konuşmasan da aksın dudaklarından,

İlk gördüğün canlıya, komşuna, arkadaşına,

Gülerek yüksek sesle uzatarak Günnaydıınn diye bağır.

Sesin duyulsun uzaklardan.

 

Şaşırt inadına selam vermeyenleri.

 

Aydınlansın köhne beyinler.

Ay gibi çıksın ortaya tüm güzellikler.

“Seni seviyorum hayat. Bugün yine çok güzelsin” diye haykır evrene.

Aç kollarını iki tarafına kanatların gibi olsun.

Büyüleyen danslarıyla kar tanelerine eşlik et.

Görenler deli deseler de aldırma.

Uç, içindeki yaşam sevincinle bırak kendini, rüzgâr savursun seni götüreceği yere.

Durduğun yerde, bazı gözlerde hasret, kimi dudaklar da gülümse göreceksin.

Sahiplenecek bir yürekte, kimi dost arayacak.

 

Konuştukça dinleyecek, sustukça hissedecek.

 

Birileri kıskanacak.

Kimileri düşmanlık besleyecek kirli kalplerinde.

Aldırma.

Bırakıp gittiklerine üzülme, yokluğunda değerini öğreneceklerdir.

Tatlı söze kanabilen gönlün, acı söze yanıyorsa kopup gittiklerini dert etme.

Sen onlar için yanmayı göze almışsan demektir ki yüce bir kalbe sahipsin.

En güzel takın yüreğindeki merhamet, yüzündeki kocaman gülümsemendir.

Hatırlayarak ölüyü diriltebileceğin gibi, unutarak diriyi de öldürebilirsin.

Kendine, bu hayat benim diyerekten muzipçe şen kahkahalar at.

 

Mutlu, mutsuz duygularını sustur.

 

Sarılma işini kollarına bırak.

Geçmişi unut.

Ve Gülümse…

Çık gökyüzüne, bulutlarla çarpış, yağmur olup düştüğün toprağa sarıl yeniden filizlen.

Tomurcukların açmaya başladığında,

Konuşmak yerine susmanın,

Yaklaşmak yerine mesafe koymanın,

Beklemek yerine unutmanın,

 

Seni daha az incittiğini öğrenmiş olacaksın.

 

Susmanın güzelliğini muhatabın arifse anlayacaktır.

Yağmurun sesiyle, karların dönerek düşmesini izle.

Şiirle, şarkıyla, tutkuyla sarhoş olmanın keyfini sür.

Rakıyla, şarapla sarhoşluğun zamanın köleliği olduğunu anlayacaksın.

Ağıtı, çığlığı bilirsin, amma önemlisi susmasını da bileceksin.

İyilik yap. Fakat unut.

Gönül fakiri ol. Sevgiye aç kal.

Bilmelisin ki, pahalı eldivenler değil, ellerini tutunacak birisi ancak ısıtır.

O ele sahip olamamışsan, ne kadar zengini olursan gönül fakirisindir.

 

Ömür, yokluğun varlığına sarılacak kadar uzun bir yer değildir.

 

Tek bir kişinin yokluğu, çevrendeki tüm çokluğu hiç yapacaktır.

Yağmur damlaları bir birleri üzerine incitmemek için düşmezler.

Kar taneleri de öyledir.

Sen düşeni eziyor sanırsın, onlar sarılıp güçleniyorlardır.

Bir de unutma, ne olursa olsun,

Kim olursan ol

İster bulunmaz hint kumaşı ol

İster Vazgeçilmez bir lider ol

Herkesin son sevilme tarihi vardır!

O gün gelmişse düştüğün toprağa girmelisin ki kalanlar,

Huzurla, sevgiyle, barış içinde Gün aydın diyebilsinler.

* * *

Devamını Oku

BU KADAR UYKU YETER !

BU KADAR UYKU YETER !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Günün ilk ışıklarını kuş cıvıltılarıyla,
Ter temiz serin nefesini,
El değmemiş yüzünle karşılarsın.
Çekersin havayı derinliklerine kadar.
Bilir misin? Sabahlar, hayatın en iyi halidir.
Ah bir görsen gelmekte olanı,
Ve doğanın uyanışını.
Bitkilerin, börtü böceğin uyanışını.
Tarlası sürenleri, çapa vuran kadınları,
İnekler, keçiler, kuzular, sıpalar,
Yumurtalarını bırakan tavukların uyanışını.
Karanlıkta okullarına giden öğrenciler,
Telaşla işlerine giden işçiler uyandı.
Sen de uyan güzel yurdum,
Bu kadar uyku yeter.
Gelmekte olan bahar geliyor.
Ağaçlar yeşile bürünüyor, çiçekleri açıyor.
Çiçekleri, renkliliği, uyanışı seversin.
Biliriz bir de delilikleri…
Adına yakışır gibi yine yap bir çılgınlık.
İçindeki çocuğu serbest bırak.
Uyan çocuksu güzelliğinle.
Bazı insanlar güzeldir de,
Görünüşleriyle, söyledikleriyle değil.
Olduklarıyla.
Aşık Veysel’in dediği gibi,
“Yüzü güzel olana kırk günde doyarsın da,
Gönlü güzel olana kırk yılda doyamazsın”
Yüz yıllarda geçse doyamayız sana Ülkem.
Doğayla inatlaşma, su akar yolunu bulur.
Bırak akışına.
Coşkuyla akıp giden nehirleri,
Tarlada ki sebzeyi, yeşil yaprakları,
İçilecek suyu, değişen mevsimleri,
Görmek istediğimiz gelecek yılları,
Unutalım yaşanan duyguları, olayları.
İyi, kötü vasıflı, vasıfsız insanları,
Acısıyla tatlısıyla tüm sonuçları,
Kader demek için hadi uyan.
Güzel günler yola çıkmış geliyor.
Nisan yağmurlarıyla barajların dolacak.
Toprağında çiçekler açacak, arılar bal toplayacak.
Sana özel doğa canlanacak…
Yoruldun uyumaktan ay yüzlüm, uyan.
Bilirsin can çekişmeyi, susmaktır.
Susma!
Yorgunum deme.
Gel yüreğimde dinlen,
Kapına çadır kurar beklerim.
Hüzünle değil, huzurla uyan yeter.
Sen dilimde ki türküm,
Yolumun sonundaki vuslat,
İncilerimi akıttığım toprağım,
Gözümden akan sel,
Özleminle yandığım vuslatım,
Sarhoşluğunla uyandığım vatanımsın.
Bahar geliyor, ardından yaz.
Uyan güzel ülkem, bu kadar uyku yeter.

Devamını Oku

BÖYLE BELEDİYE BAŞKANINI KİM İSTEMEZ !

BÖYLE BELEDİYE BAŞKANINI KİM İSTEMEZ !
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Her şey insanı sevmekle başlar. Severseniz bırakamazsın.
Deprem ülkelerinden birisiyiz ya Deprem de bizi sevdi bırakmıyor.
Beylikdüzü halkı da sevdikleri Belediye Başkanını bırakmayacak gibi görünüyor.
O da yurttaşlarına karşı boş değil.
Fakat onun derdi seçim değil, DEPREM!
Gece gündüz nüfusu 420 bini aşan, on mahallesi bulunan ilçesini düşünüyor.
Ve de cepte olanla değil, cebe koyacaklarıyla ilgileniyor.
Afet ve Depremler de yaşanan travmayı, yöneticilerin çaresizliğini defalarca görmüş olması anlaşılan onu geceleri uyutmuyor.
Bir eli çocukların, diğer işlerin üzerinde iken aklı sürekli beklenen İstanbul depreminde…
Dilinde, çalışmalarında hep aynı cümle…
“Beylikdüzü vizyonu yapacağım.”
Deprem sorulunca zembereği kurulmuş saat gibi anlatıyor. Üç aşamada hazırlanıyoruz.
Deprem öncesi,
Deprem anı,
Deprem sonrası.
Birinci aşama için lojistik alanlar. Şimdiden bitirildi. Kentsel dönüşümün ise hızlandırıldığını sağır sultan bile duydu.
Kırılgan konut yapıya sahip şehirlerde birkaç binanın yıkılması dahi kaotik durum yaratabilir. Fakat hazır iseniz çabuk toparlanabilirsiniz. Mehmet Murat ÇALIK Başkan ilçeyi buna hazırlanıyor.
İkinci aşama hasar anında ilçenin hasar durumu. Bu aşama da şehri planlayan vizyonuna teknolojide dâhil etti. Havadan hasarlı yerlerin anında tespitini Kırlangıç HA1 ve Kırlangıç HT1 isimlerini verdiği uçabilen insansız hava araçlarıyla yapacak.
Üçüncü aşama için ise “afet müdahale istasyonları” 10 mahallede kuruldu. İstasyonlarda hilti, aşı dolabı, maske, jenaratör, baret, oksijen tüpü, kesme maskeleri, wc’leri, duşlar, dinlenme ranzaları, güneş enerji panelleri, haritalar, şarj etme imkanı gibi tüm araçlar gereçler gibi iş makinalarının sahiplerinin telefonlarına kadar her şey mevcut.
Bunlar iyi hoş, ya yöneticileri, sistemi uygulayacaklar depremzede olursa ne olacak?
Dert etmeyin, sizin için dertlenen düşünen bir belediye başkanı var. Bunu da düşünerek,
“Nefes birliği” adını verdiği uygulamayı çoktan sisteme ortak etti.
Ortaklık Bornova- Devrek- Beylikdüzü Belediyeleri ile protokole bağlanarak birbirleriyle eşleştirdi.
Bu üç ilçenin hangisinde Deprem veya afet olursa gelecek ekibe referans mektubu bırakılıyor. Geldiklerinde veya gidildiğinde ilk etapta kim ne yapacağını biliyor olacak. Her hangi bir araç gereç getirilmesine gerek dahi yok.
Bitmedi.

Öncelik okullara verilecek. Okullar güçlendirilecek, ailelere ve çocuklara eğitim verilecek ki, çocuklarının güvende olduklarını bilecekler. Bu sayede trafikte yaşanacak kaosu asgariye düşürülecek.
Yani yöneticilerin basiretsizliği çok daha büyük afetleri engelleyecek.
Bunları olabilmesi için şehir kasnağının da sağlam olması gerekiyor. Örneğin Mülkiyet sorunu.
Kısacası şehrin iyi planlaması gerekiyor. Adına “Kentsel planlama” deniliyor. Öyle basit değil. Maliyeti ciddi.

Beylikdüzü öylesine şanslı ki başkanlarının asıl işi bu “ŞEHİR PLANLAYICISI” hadi yine iyisiniz.
Bunu da Çalık Başkan mahalle bazında yapacak. İddialı olduğu bu aşamada için;

“Bu modeli gerçekleştireceğim. Bakanlığın yapmadığını yapacağım. Kimse de engelleyemeyecek. Biz Mimar Sinan’ın torunlarıyız. Gazi Mustafa Kemal’e yaraşır bir kent inşa etmeye çalışıyorum” derken hükümetin tüm engellemelerine rağmen aslında sosyal belediyeciliğin de nasıl yapılacağını söylüyor.
Size bir şey söyleyeyim, Beylikdüzü Depreme Başkan Mehmet Murat Çalık’la hazır görünüyor.
Yurttaşlar “seninle bir daha” demekle haklılar…

Siz var siz çook şanslısınız, böyle belediye başkanını kim istemez?

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

error: Content is protected !!