İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, muhalefetin görevinin iktidarı denetlemek ve ona yol göstermek olduğunu; muhalefetin kasten ve bilerek memleketi yanlış yollara saptıranlarla, bataklığa çekenlerle herhangi bir şekilde yol arkadaşlığı ederek onlara ip uzatmak gibi bir görevinin olmadığını kaydetti. Siyasette normalleşme tartışmalarına değinen Dervişoğlu, şöyle konuştu:
“AK Parti iktidarı, sendikalarda, sivil toplum kuruluşlarında, üniversitelerde, demokrasinin en önemli güçlerinden olan medyada, kendine bağlı el pençe divan duran yapılar oluşturma stratejisiyle muhalefeti de bu kervana katmak hayaliyle arka fonda çatallı bir sesten uzlaşma türküsüyle milletimize yumuşama masalı anlatıyor. Anlıyoruz ki anormallikleri kendilerine bile şaşırtıcı hale geldiğinden normalleşmeden bahsediyorlar.
İktidar ve avenelerine sesleniyorum; hodri meydan, haydi normalleşelim. Yargıda, emniyette, jandarmada devletin tüm kurumlarında cemaatleri, tarikatları söküp atın, normalleşelim. Mitinglerde Kur’an sallamayı, şehit tabutunu vaaz kürsüsü yapmayı, meydanlarda ölü çocukları yuhalatmayı, her sözünüzle milletin kimliğiyle, fikriyle, zikriyle oynamayı, onu bölüp kutuplaştırmayı bırakın, haydi buyurun normalleşelim. Sınavlarda değil referanslarda yarıştırdığınız, mücadele edeni mülakatlarla elediğiniz, liyakati değil dayısı olanı işe aldığınız kamu yönetimini düzeltin, normalleşelim.”
– İYİ Parti’deki istifalar
Partisinden istifa edip başka partilere geçen milletvekillerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dervişoğlu, milletvekillerinin parti değiştirmesine ilk kez şahit olmadıklarını; bu zamana kadar partilerinden ayrılıp başka partilere katılan kişilerle ilgili olumsuz bir beyanda da bulunmadıklarını belirtti.
İstifalar karşısında suçu hep kendilerinde ve tercihlerinde aradıklarını şimdi de aynı noktada olduklarını ifade eden Dervişoğlu, “Onlarca liyakat sahibi arkadaşımız, sorumluluk üstlenmek üzere görev beklerken biz bu sorumluluğu taşıyamayacak vefasızlara makam ve mevki vermişiz.” dedi. Bunun için çok üzgün olduğunu belirten Dervişoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bizi ilgilendiren asıl mesele milletvekili transferlerinin Güneş Motel pazarlıklarını aratmayacak bir arsızlıkla ve siyasi ahlaktan nasiplenmemiş bir pervasızlıkla yapılmış olmasıdır. Suçlulukları psikolojilerine yansımış olacak ki bir de utanmadan mazeretlerini sıralıyorlar. ‘Yok, yerel seçimlerde şu oldu, Bilecik’te şöyle böyle oldu’ türünden gerekçeler yaratarak güya bir haklılık oluşturmaya çaba sarf ediyorlar. Utanın beyler utanın. Bir milletvekilinin partisi ile bağını koparmadan kendisine siyasi ikbal aramak üzere başka bir partinin kapısında istikbal dilenmesi ne kadar ayıp ise bir siyasi parti genel başkanının böyle bir işe çanak tutmak için plan kurması da aynı derecede ayıp ve utanç vericidir. Ancak grup başkanvekili aracılığıyla TBMM’de siyaset yapmak yerine avlanmaya çıktıysanız o başka tabii.
İşte o zaman siyasi ahlak kurallarıyla bağdaşmayacak bu davranışınıza göstereceğimiz tepkiyi en başından kabullenmiş olacaksınız. Bir dalı bırakmadan başka bir dalı tutmak maymunların hareket stratejisidir. Yüzleşmeden helalleşenlerin, helalleşip yine tekrar edenlerin, iktidardan aldığı dönem ödevinin farkındayız. Muhalefeti tek elde toplamaya çalışıp, iktidar ile oturacağı pazarlığın heyecanını normalleşme diye satanların, iyice yumuşacık olup iktidara yaktıkları yeşil ışıkları görüyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırasının kendilerini gizleyeceğini sanarak ortaya saçtıkları kirli pazarlıkları biliyoruz.”
– İstanbul’daki deprem riski
Dervişoğlu, İstanbul’daki deprem riskine değinerek, bilim adamlarının uyarılarına hükümetin kulak vermediğini iddia etti.
“İstanbul’daki deprem gerçeği bir parti meselesi değildir. Siyasi konulara çerez yapılacak bir mesele değildir.” diyen Dervişoğlu, “Makam sahiplerinin güç gösterisi yapacağı, egolarını çarpıştıracağı bir mesele hiç değildir. Bu mesele vatandaşlarımızın can güvenliğinden, ülkemizin ekonomik ve sosyal bağımsızlığına kadar etki edebilecek hayati önemde bir meseledir. İktidar sahiplerinin iktidarlarını korumak için işlerine gelmeyen her şeyi beka meselesi ilan ettiklerine hiç benzemeyen, ülkemizin gerçek bir beka sorunudur.” değerlendirmesinde bulundu.
Dervişoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı başta olmak üzere ne kadar paydaş varsa herkesin amasız bir araya gelerek aynı masanın etrafına toplanmasının zorunlu olduğunu kaydetti.
Milli Eğitim Bakanlığının liselerdeki mezuniyet balolarına ilişkin yayımladığı genelgeye değinen Dervişoğlu, “Mezuniyet töreni söz konusu olunca gençlerimizin gelişim seviyeleri ve pedagojik kriterleri aklına gelen Bakanlık, müfredatı hazırlarken niçin bu kriterler aklına gelmemektedir? İktidar hangi organizasyonda şatafattan kaçmıştır ki Milli Eğitim Bakanı gençlerimize şatafat konusunda öğüt vermektedir? Sayın Bakan ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyerek milyonlarca lirayı boşa harcamaktan çekinmeyen bir Cumhurbaşkanı ile çalıştığının ya farkında değildir ya da fark ettiklerini söyleyecek cesarete sahip değildir.” diye konuştu.
– Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler
Suriye’nin kuzeyinde yaşanan ve devletin güvenliğini yakından ilgilendiren gelişmeleri dikkatle takip ettiklerini bildiren Dervişoğlu, “PKK terör örgütünün 11 Haziran’da bölgede yapacağını duyurduğu seçimi” hatırlattı.
Suriye merkezi hükümetinin yakın gelecekte Suriye’nin kuzeyindeki PKK-YPG varlığını tanıyacağına yönelik spekülasyonlar yapıldığını aktaran Dervişoğlu, “Suriye merkezi hükümetinin bölgedeki PKK terör örgütü varlığını meşru bir siyasi yapı olarak tanıması ihtimali, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası açısından çok büyük bir tehdittir.” ifadelerini kullandı.
Dervişoğlu, hükümetin Adana Mutabakatı’na ve 2010 yılında iki ülke arasında imzalanan terör örgütlerine karşı işbirliği anlaşmasına dayanarak Suriye hükümeti ile bir müzakere ve işbirliği sürecini başlatması gerektiğini kaydetti.
– Hakkari Belediyesine yapılan görevlendirme
Dervişoğlu, özgürlük ve güvenlik dengesinin sağlanmaması durumunda hukuksuzluk ve demokrasi krizinin başlayacağını, bu durumların da kısır döngü içerisinde toplumda yaralar açılacağını söyledi.
Hakkari Belediyesine yapılan görevlendirmeye değinen Dervişoğlu, “Adalet ve hukuk tesis edilmediğinde, Cumhuriyet düzeni bile isteye bozulduğunda, AK Parti iktidarının ruh ikizi olan partiyle birlikte icra ettiği oyunlar da asla sona ermez.” dedi.
“Hakkari Belediye Başkanı seçilen kişi tam 10 yıldır yargılanıyormuş, hem de terör suçundan. Kimse bu kişinin neden aday gösterildiğini tartışmıyor.” ifadesini kullanan Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“Soruşturmayı açan savcı FETÖ’cü, FETÖ’cü olmaktan da başka bir mahkemede yargılanıyor. Dava sonlanmadıysa bu kayyumu neden atıyorsunuz da memleketi karıştırıyorsunuz? 3 gün sonra davanın karar duruşması var. Karar duruşmasından sonra verilen karara bakarak kararın icaplarını yerine getirerek bu meseleyi halledebilirsiniz mesela.
Bir belediye başkanının görevi sona ererse, belediye meclisi kendi içinden belediye başkanını seçer. Yasanın özü seçim, yerel yönetimleri atanmışların değil seçilmişlerin yönetmesi. Ama 674 sayılı KHK ile buna bir madde eklediler, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra da uyguladılar. ‘Terör suçu varsa merkezi idare, bir belediye başkanını atar’ dediler. Terör suçluları belediye başkanı mı olsun istiyorum? Elbette hayır. Ama şimdi belki de ‘Müsavat Dervişoğlu terör seviciliğine soyunmuş’ diye manşet de atabilirler. İstediğiniz manşeti atın. Ben mazisi kendisine kefil olan adamım, hayatım bölücülükle mücadeleyle geçmiştir. Ben hakkı ve hukuku savunmak zorundayım. Benim sözümü iyi anlasınlar. Benim sözüm Hakkari dururken Kandil’den Hakkari’ye aday atayanlara ve buna müsamaha gösterenleredir. Benim sözüm, devleti doğru yönetme iradesi sergileyemeyenlere, devleti haksız, teröristi haklı gösteren gafletin sorumlularınadır.
Öyleyse, atacakları manşeti ben söyleyeyim de öyle atsınlar. Hukuku istismar edenlerle demokrasiyi istismar edenler, bir ve aynı kimselerdir. Aynı zihin dünyasına sahip oldukları gibi aynı güç ve iktidar saplantısı içindeki kimselerdir. Milletmiş, iradeymiş, insan haklarıymış, demokrasiymiş, ikisinin de umurunda değildir. Bu anlamda AKP ile DEM parti birbirine en yakın iki siyasi partidir. Onları ayıran yegane şey günün koşullarında arızidir. Çünkü onları ayıran şeyler değil birleştiren şeyler daha fazladır. İki partinin de derdi kendilerine örtü ve payanda yaptığı kavramlarla ulus devletle ve cumhuriyetle hesaplaşmaktır. Bu konuda en büyük ittifak işte bu iki parti arasındadır.”
POLİTİKA
19 saat önceGÜNDEM
19 saat önceGÜNDEM
19 saat önceBÖLGE
19 saat önceTARIM VE HAYVANCILIK
2 gün önceDÜNYA
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önce