Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada “Türk tarihinin, Türk kültürünün, Türk medeniyetin ve Türk milletinin istikbal umudu, istiklal ufku, var oluşumuzun taşıyıcı ve koruyucu ruhu Milliyetçi Hareket Partisi’nde temerküz ve tebarüz etmiştir.” dedi
Devlet Bahçeli açıklamasında ; İşimiz çok, yolumuz çetin, yükümüz ağırdır.
Üstelik vakit dar, vaziyet naziktir.
Milliyetçi Hareket Partisi, geçmişin ilhamıyla geleceğin irade ve istikametini isabetle tayin etmenin amacındadır.
Milliyetçi Hareket Partisi milletimizin tamamını kucaklamaya, kardeşlik ve ortak kader mizanında her insanımızı Cenab-ı Allah’ın eşsiz bir lütfu görmeye, ayrımcılığı ve bölücülüğü çiğneyip geçmeye sonuna kadar azimli, sonsuza kadar da inançlıdır.
Bunun yanı sıra Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türk ve Türkiye Yüzyılı mimarisini başarmakla memur ve mükelleftir.
Karamsarlık aşılamaya çalışanlar, ahlaki ve moral değerlerimizi aşındırmaya çabalayanlar elbette vardır ve bundan sonra sayılarının artış kaydetmesi, iyice şımarmaları, zıvanadan çıkmaları muhtemeldir, beklenmelidir.
Hatta bu görüşümüzü teyit ve tevsik eden pek çok mahsurlu gelişme milletimizin gözü önünde tıpkı bir merasim geçişi veya perdesi kapanmayan bir tiyatro oyunu gibi kesintisiz sahnelenmektedir.
Türkiye’nin önünü kesmek, devlet-millet dayanışmasını kırmak, toplumsal güveni yıkmak maksadına matuf organize bir kötülük, iç ve dış iştirakçileri olan çok sesli fitne/fesat korosu herkesi uyarıyorum ki, alarm zillerini çalacak düzeyde faaldir, açık veya gizli faaliyetlerini son günlerde hızlandırmışlardır.
İç cephemizin çökertilmesi için dört bir koldan yürütülen operasyonlara ilave olarak, milli birlik ve dayanışma hissiyatının yalnızca yıkık bir duvarı kalan harabeye dönüşmesi, manevi direnç noktalarının teker teker zayıflaması hedeflenmektedir.
Kuşatma sertleşmiş, kumpas şiddetlenmiş, kundakçılar çoğalmıştır.
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, iç asayiş ve huzur ortamı, sosyal ve ekonomik bünye, milli ve manevi değerler hazinesi kesif ve keskin saldırı altındadır.
Birbiriyle eklemlenerek vasat bulan zincirleme olayların akıl ve vicdan terazisinde tefsir ve teşhisi halinde varlığımıza ve birliğimize yönelik sabotajların iç yüzü fazla zahmete katlanılmadan görülebilecektir.
Nitekim durum ciddidir.
Tehlike oldukça yakındır.
Tehdit gittikçe cesamet kazanmaktadır.
Bu düşüncelerim bir vehmin, bir varsayımın, bir abartının, pireyi deve yapan temelsiz bir bakışın dağınık malumatı veya dayanıksız mahsulü değildir.
Ne söylüyorsak, neyi konuşuyorsak, hangi karanlık kuytulara Türk ve Türkiye sevdamızın ışıklarını tutuyorsak bilinmesini özellikle temenni ederim ki, zaman ve mekân içinde açık seçik gerekçeleri vardır ve ortadadır.
İnsan ve toplum iki şekilde yanılgının pençesine düşmektedir:
Bu düşüş; ya gerçek olmayan bir şeye inanarak, ya da gerçeğe inanmayı, gerçekle yüzleşmeyi reddederek meydana gelmekte ve sonuçları da ağır olmaktadır.
Yalanı ve riyayı allayıp pullayıp gerçeğin telif haklarını bir plan dâhilinde inkâr ve ihlal edenler esasen milletimize ve ülkemize en rezil bühtanı reva gören ilkesizler ve itibarsızlardır.
Hiç kimse merak buyurmasın, bu insan müsveddeleriyle tarih ve millet huzurunda kaçınılmaz hesabımız mutlaka görülecektir.
Türkiye’yi kafa kola almak için kılıktan kılığa giren maskeli balo soytarılarının eline ve emeline teslim edilecek bir ülke yoktur.
Komprador muhalefetin, kolonyal aydınların, komisyoncu gazetecilerin,
Konargöçer sermayenin, kobaylaşmış yazarların, komplocu uzmanların,
Kompleksli yorumcuların, koflaşmış medyanın, kokuşmuş kaymak tabakanın,
Komünist azınlığın, komitacı çevrelerin rehin alacağı, geleceğini karartacağı, tarihi haklarından mahrum bırakacağı, kimliğini karalayacağı bir millet yoktur, Türk milleti namına ilan ediyorum ki, tam tersi bir iddiada bulunmak şerefsizliğe hizmetle eşdeğerdir.
Aklında, hafızasında, kalbinin sancağında, ta damarlarına kadar Türk milletine mensubiyet şuurunu taşıyan ve yaşatan bir vatan evladı olarak söyleyeceklerim bir siyasi kaygının eseri değil, tarihe, ecdada ve yaşanmış Türk asırlarına karşı sarsılmaz sorumluluğumdur.
Sözlerimden kimler hissesine ne alır bilemem, bununla da ilgilenmem, zamanımı israf edemem.
Ancak bildiğim ve inandığım şudur:
Mahkemeyi Kübra’da aziz şehitlerimizin, elleri öpülesi ecdadımızın ve manevi büyüklerimizin yüzüne bakmanın ve büyük Türk milletinin ali menfaatlerini fani hayatından üstün tutmanın dışında beklentisi olmayan bir Genel Başkan olarak gerçekleri eğip bükmeden konuşmak sadece boynumun değil, boğazımdan geçen helal lokmalara ve hayat bahşeden Cenab-ı Allah’a manevi borçtur.
Gerçekleri söylemekten korkanların, nefislerine yenik düşenlerin, egolarına diz çökenlerin ne özüne ne de sözüne güven duyulacaktır. dedi
DÜNYA
7 dakika önceGENEL
1 saat öncePOLİTİKA
2 saat önceDÜNYA
3 saat önceEKONOMİ
22 saat önceAKTÜEL
23 saat önceSAĞLIK
24 saat önce