Yıldırım, İstanbul’un 15 milyonluk nüfusuyla Türkiye nüfusunun neredeyse yüzde 20’sine denk geldiğini, ülkede üretilen katma değerin yüzde 40’ından fazlasının burada üretildiğini, toplam ticaretin yarıdan fazlasının da burada döndüğünü kaydetti.
Tuzla’da bulunan 5 organize sanayi bölgesinde gemicilik, dericilik, genel imalat sanayi, kimya sanayi gibi birçok alanda üretim yapan iş insanlarının olduğunu aktaran Yıldırım, üretmenin ülkenin kalkınmasına ve refahına katkı sağladığını belirtti.
Türkiye’nin 2019’da bir hedef belirlediğine işaret eden Yıldırım, şöyle konuştu:
“İlk defa cari fazla vermiş ve bütün dengelerini yoluna koymuş bir haldeyken 2020’nin başında bütün dünyanın hazırlıksız yakalandığı bir belayla karşı karşıya kaldık. Önce Çin’de başlayan ışık hızıyla bütün dünyaya yayılan korona, sadece ülkemizin değil dünyanın her köşesinin ezberlerini bozdu, planları altüst etti. Büyüme, ihracat ve üretim planlarımız, eğitim, sağlık bütün alanları altüst etti. Hayat durdu. Bir belirsizlik bütün insanlığın önünde bir umutsuzluk, bir çaresizlik bütün bir dünyanın önünde dağ gibi ortaya çıktı. Bütün dünyayı sallayan mikrobun ağırlığı yarım gramdan daha az. Gelişmiş ülkeler, ileri teknolojiler hiçbir şey, hiçbir imkan bununla baş edemez hale geldi.”
Salgının belirsizliğinin devam ettiğine, yeni varyasyon ve türevlerin ortaya çıktığına işaret eden Yıldırım, “Siz iş insanısınız, sanayicisiniz, üretiyorsunuz, çalışansınız. Sizin için en önemli şey nedir? Öngörülebilirlik, önünüzü görmektir. Eğer önünüzü göremezseniz, adım atamazsınız. İşte bu mikrobun bizim önümüze çıkardığı en büyük zorluk belirsizliktir. Bir riskle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bir felaketle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu felaketi yönetebilirsiniz. Riskler yönetilebilir ama belirsizliği yönetemezsiniz. Neden dünya çaresiz? Çünkü belirsizlik var. Belirsizliği yönetecek bir imkan da hiç kimsenin elinde yok. 2021’in sonuna yaklaşıyoruz. 1,5 yıl geçti. Durum ne? Hala tehdit ortadan kalkmış değil. Tam kalkmış derken tekrar türüyor, korku salmaya başlıyor.” ifadelerini kullandı.
Binali Yıldırım, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle Amerika’ya gittiklerini anımsatarak, şöyle devam etti:
“Orada da gördük ki onlar daha perişan. Küresel bir olayla karşı karşıyayız. Sadece Türkiye’nin içinde olduğu şartlar değil bütün dünyayı kuşatan bir sorunla karşı karşıyayız. Onun için bunun adına pandemi diyorlar. Yani küresel karakterli bir mikrop, büyük bir sorun. O halde çözümün de küresel olması lazım. Küresel çözüm noktasında baktığımız zaman orada da gelişmiş ülkeler maalesef sınıfta kaldı, çok bencil davrandı. Bugün. Afrika’ya henüz aşı doğru dürüst gidebilmiş değil. Bazı ülkeler, bu hastalığın getirdiği ızdırapla, zorlukla mücadelede yanlarında hiç kimseyi bulamadı. Yine burada kültürümüzden, geleneğimizden, asaletimizden kaynaklı Türkiye’ye ön plana çıktı. 156 ülkeye gittik. Onların dertlerine ortak olduk, destek olduk, elimizdeki imkanları paylaştık. Bu bizim hasletimizdir, millet olarak özelliğimizdir. Bu da çok büyük takdir gördü.”
Türkiye’nin salgın sürecinden alnının akıyla çıkmayı başardığını vurgulayan Yıldırım, “Böyle bir salgın öngörmüyorduk ama biz ‘İnsanı yücelt ki devlet yücelsin’ anlayışıyla şehir hastaneleri ve sağlık sistemine büyük yatırım yaptık. O yatırımla dalga geçenler, ‘Kimlere rant oluşturuyorsunuz?’ diyenler, işte bu pandemide bu yatırımın ne kadar önemli olduğunu gördü. Şehir hastaneleri hayat kurtardı. Sağlık sistemimiz onca sıkıntıya rağmen en zirvede olduğu zaman bile dimdik ayaktaydı. Bu bir öngörüdür. Bu insana değer vermenin bir sonucudur. Eğer yaptığınız işlerin arkasında insanımızın mutluluğu, refahı yoksa yapacağınız o şeyin hiçbir kıymeti yok.” değerlendirmesinde bulundu.
Salgın sürecinin hem kötü hem iyi tarafları olduğunu, her risk ve tehdidin fırsatı da kendi içinde barındırdığını belirten Yıldırım, bu süreçte alışkanlıkların değiştiğini, internet üzerinden alışverişin arttığını, lojistik sektörünün geliştiğini anlattı.
Bu süreçte ihracatın artmaya başladığına dikkati çeken Yıldırım, “Bu dönemde birçok ülke üretim yapacak insan kaynağından mahrum kaldı, kapasiteyi düşürmek, fabrikaları kapatmak zorunda kaldılar. Küresel talebin azalmasına rağmen insanların ihtiyaçları devam etti. İşte bu boşluğu dolduran Türkiye oldu. Esnafıyla orta ölçekli sanayicisiyle büyük iş çevreleriyle fabrikalarıyla bu krizi fırsata çevirmeyi bildik ve ihracatta önemli bir mesafe aldık.” diye konuştu.
Yıldırım, 2020 Haziran’a kadar her türlü salgın tedbirinin alındığını, bundan sonra tedbirlerin kişisel güvenlik tedbirine dönmesi, toplu yasaklamalara mecbur kalınmaması gerektiğini, bunun tesirlerinin ağır olduğunu, toplumun, iş hayatının, üretimin, eğitimin, sosyal yaşamın bundan etkilendiğini söyledi.
“Aşı konusunda tereddüt etmeyeceğiz”
Aşı karşıtlığına değinen Yıldırım, “Bu konuda bilgi kirliliği var. Bunun kime hizmet ettiği belli değil. Tamamen bilimsel dayanaktan yoksun, insanları korkuya, telaşa, kafa karıştırmaya yönelik çabalar. Bunlara da itibar etmeyeceğiz. Aşılamada kritik eşiği geride bıraktık. Birinci dozda yüzde 80’lere, 90’lara geldik. İkinci dozda 60’ların üzerine çıktık. Yakın zamanda da kendi aşımız devreye girdiğinde bu süreç daha da hızlanacak. Dışarıda yapılan aşının birisi bizim evlatlarımızın eseri. Almanya’ya göç etmiş ve orada insanlığa büyük hizmet edecek aşıyı geliştirdiler. Bu bizim gururumuz. Bu insanlar, bu memleketin evladı. Tabii ki güveneceğiz ve aşı konusunda tereddüt etmeyeceğiz.” diye konuştu.
Basına kapalı devam eden toplantının ardından çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldırım, toplantıda hangi konuların gündeme geldiğinin sorulması üzerine, sanayici ve esnafın sorunlarını dinlediğini, sorunların ortak yönünün ara eleman ihtiyacı sıkıntısı olduğunu, istenen özellikle personel bulmakta zorlandıklarını ve bunun için meslek liselerinin artırılmasını talep ettiklerini aktardı.
Toplantıya, AK Parti İstanbul Milletvekili Serkan Bayram ve Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı da katıldı.
DÜNYA
10 saat önceGENEL
12 saat öncePOLİTİKA
13 saat önceDÜNYA
13 saat önceEKONOMİ
1 gün önceAKTÜEL
1 gün önceSAĞLIK
1 gün önce