Nadide tomurcuk iken etrafa canlılık güzellik katan yemyeşil yaprakların sararıp kuruması, tutunduğu dalı terk etmesi, bebeğin ana rahminden ayrıldığı anın tuale düşmüş mutluluğudur.
Yaprağın dalından ayrılışı veda değil, yeni başlangıçlara yolculuktur.
Birden savurduğu rüzgârı kadının saçlarını savurmasına benzer.
Yaz mevsiminin neminden kurtulduğunun habercisidir. Sen ohh çekerek rahatlarsın, o “Artık rahatla, geldim” der.
Sarıdan Kahverengiye dönük renklerine bakma, kitap arasında kuruttuklarına benzemezler. Doğal halidir.
Yaz mevsimine hoşça kal yeniden gel, serinliğe Merhaba dediğimizdir.
Uzun gecelerin, gri gökyüzünün, sıcak yağmurların başladığı Sonbaharın müjdecisidir.
O gelince, sen “Sonbahar geldi” ben ise “Vuslat’ıma kavuştum” derim.
Uğruna şarkılar, şiirler, romanlar yazdığımız,
Salça, salamura, konserve, tarhana yapmaya başladığımızdır.
Sinemalara yeni filmlerin koyulduğu,
Tiyatro sahnelerine terin düştüğü,
Sergilerin açılmaya başlandığı,
Serinliğin tenini okşadığı,
Yaprakların uçuştuğu,
Sofranın prensi Zeytin’in toplamaya başlandığıdır.
Ayların sultanı…
Tatlı telaşlar ile heyecanın yakınlaştıkları, gururla Andımızın, İstiklal marşımızın yeryüzünü çınlatırcasına okunacağı okulların açıldığı andır.
Lüfere, Palamuta doyma zamanıdır.
Kimine hazan, kimine kavuşmanın adıdır EYLÜL…
Sen HOŞGELDİN…
Başım, gözüm üstüne geldin Eylül..
Uzun yollara vurmalı insan kendini seninle…
Sen geldiğinde yıldızlar bir başka parlaktır.
Güneş batışının en güzel halisindir.
Ay doğarken Çukurova’da ki portakalın rengini seninle alır.
Nereye gidelim diye sorulmaz, olduğu her yer güzeldir.
Şiir okumak mı?
Gülerim sana, okuyabilirsen, kendisi şiirdir.
Başlangıcı Barış’ın ta kendisidir.
Kızım olsa idi herhalde ismi EYLÜL olurdu.
Tarardım, saçlarını cama vuran yağmur tanelerinin ezgileri eşliğinde…
Okşardım gül yüzünü, seni seviyorum der, dökülen yaprakların hüznünün yerine umutları yeşertirdim.
Diğer mevsimlere seslenirdim.
Toprak bereketlenecek, doğa arınacak, yol verin diye avazım çıktığı kadar bağırırdım.
“Hey çekilin kenara EYLÜL’üm geldi…”
Onun dilinden dökülen mısraları okur, diğerleri kırılmasın diye bu da benden size diyerek gönüllerini alırdım.
Ah be iki gözüm Eylül, her şehre, her tene ne güzel de yakışıyorsun.
Ne üşütüyor, ne yakıyorsun.
Sabahının serinliğini, yaprakların güzelliğini yüreğime dolduruyorum…
Tekrar Hoş geldin ömrümün, gönlümün en güzel vakti, hoş geldin sefalar getirdin şiir kokulum.
Eylül bu, illaki yaprak dökecek.
Yirminci Yüzyıl şairlerimizden Mehmet Rauf’un “Eylül” isimli romanında yazılanlara noktayı şu dizleriyle koyuyor.
“Çayı, kitapları, Eylül’ ü, maviyi, denizi; seviyorum..
“Diğerleri mevsimdi.
Sen ise sanatsın eylül”
Sararıp dökülen sadece yapraklar olsun. Ama biz hep mutlu kalalım.
EKONOMİ
46 dakika önceSPOR
3 saat önceTARIM VE HAYVANCILIK
4 saat önceGÜNDEM
12 saat önceBÖLGE
14 saat öncePOLİTİKA
16 saat önceTARIM VE HAYVANCILIK
17 saat önce