Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu topraklardaki son devletimiz olan, ay yıldızlı al bayrağının altında huzur bulduğumuz Türkiye Cumhuriyeti geçtiğimiz yıl, 100. yaşını geride bıraktı. Bu vesileyle devlet ve millet olarak 85 milyon hep birlikte Cumhuriyetimizin bir asırlık kazanımlarını muhafaza edip, birbirimize daha da kenetlendik. Yepyeni bir ruhla Türkiye Yüzyılı’na hem de güçlü bir şekilde adım attık. Bölgemizde ve dünyada barışın, huzurun, refah ve istikrarın tesisi için ortaya koyduğumuz Türkiye Yüzyılı hedeflerinin küresel ölçekte hayata geçirilmesinde Dışişleri Bakanlığımıza önemli görevler düşüyor.
Şunu sizler de çok yakından görüyorsunuz küresel sistemin çıkmaza girdiği, uluslararası toplumun reflekslerini yitirdiği, çok taraflı yönetim mekanizmalarının çözüm üretmekte yetersiz kaldığı zorlu bir dönemden geçmekteyiz. Barış ve güvenliği sağlamakla görevli uluslararası kurum ve kuruluşlar, savaş ve ihtilafları önlemek bir yana sergiledikleri atıl tavırla yeni problemlere, yeni çatışmalara zemin hazırlıyor. Bu olumsuz ortak ortamda dış politika paradigmamızı daha etkin daha dinamik ve sürdürülebilir bir zemine kavuşturmak, ülkemizin geleceği adına büyük önem taşımaktadır.” dedi
“Uluslararası ilişkilerde çok kutupluluk eğilimi giderek daha da belirgin hal alıyor”
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehdit ve sınamaları ortak akılla çözüme ulaştırmak için değerlendirme ve istişare kültürüne bugün, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Dış politikamızın stratejik bir yaklaşımla ve tüm yönleriyle ele alındığı Büyükelçiler Konferansımız bu bakımdan çok kıymetli bir platformdur. Burada şu noktaya dikkatinizi çekmek isterim, uluslararası ilişkilerde çok kutupluluk eğilimi ve bölgeselleşme hareketleri giderek daha da belirgin bir hal alıyor. Küresel düzlemde ağırlık merkezi Batı’dan Asya’ya doğru kayarken bu fay hattında yaşanan kırılmanın etkilerini hepimiz hissediyoruz. Avrasya ve Orta Doğu’da ortaya çıkan kriz ve çatışmalar küresel barış ve istikrarı çok ağır bir şekilde tehdit ediyor.
Başta yakın coğrafyamızdakiler olmak üzere katliamların durdurulması ve istikrarsızlığın giderilmesi için Türk hariciyesine ve hariciyemizin siz mümtaz mensuplarına tarihi bir sorumluluk düşüyor. Bakınız Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında 14 aydır devam eden yüzde 70’i çocuk ve kadın olmak üzere 50 bini aşkın Filistinlinin hayatını kaybettiği katliamın önüne bir türlü geçilemedi. Mevcut İsrail yönetimi, bölgedeki sorunları daha da çetrefil hale getirerek saldırılarına her gün bir yenisini ekliyor. Uluslararası toplumun bu katliamlar karşısındaki kayıtsızlığı, sistemi ayakta tutan temel hukuki ilkelerin, değerlerin her geçen gün daha da aşınmasına örselenmesine, yok olmasına sebebiyet vermektedir. Buna mutlaka bir ‘dur’ denilmelidir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha fazla kan dökerek, masum sivillerin tepesine daha fazla bomba yağdırarak, güvenlik sağlanamaz. İsrail hükümetinin ısrarla ve inatla gittiği yol, açık söylüyorum, yol değildir. Bu durum Gazze ve Filistin için olduğu kadar Suriye içinde geçerlidir.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Temennimiz, yeni yönetimin Suriye halkının tüm kesimlerini kuşatan ve kucaklayan bir anlayışla yoluna devam etmesidir.” dedi.
Türkiye olarak, Gazze’de 14 aydır kalıcı ateşkesin tesisine ve barışa fırsat tanınması gerektiğini vurguladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki değişen dinamiklerin bunun için hiç olmadığı kadar elverişli olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, Gazze’deki ‘kan deryası’nın artık son bulması için değil elini, tüm vücudunu taşın altına koymaya hazırdır. İsrail hükümeti üzerinde etki sahibi küresel güçlerin Gazze’de de barış penceresinin açılması için artık inisiyatif alması gerektiğine iniyoruz. Şayet oyalama taktikleri yerine gerçekten samimi bir irade gösterilirse elbette netice alınacaktır.” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’nin son 10 günde büyük bir değişime sahne olduğunu ifade etti.
Esed rejiminin, arkasında katliamlarla, yıkımlarla, barbarlıkla dolu büyük bir enkaz bırakarak Suriye’den firar ettiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Zalimler kaybetmiş, zelil olmuş, mazlumlar bir kez daha kazanmıştır. Suriye’de 61 yıldır kan ve gözyaşıyla süren kötülük artık son bulmuştur. İnşallah bu ülkede en zor dönem, pazar günü itibarıyla geride kalmıştır. Türkiye, Suriye ihtilafının ilk gününden beri daime hakkı, adaleti, kuşatıcı ve kapsayıcı bir sistemin inşasını savunmuş, katliamlar başladığında da Suriyeli kardeşlerine hem kapısını hem de gönlünü sonuna kadar açmıştır. Hükümetimizin tüm engellemelere, haksız eleştirilere ve itibar suikastlerine rağmen 13 yıldır kararlılıkla sürdürdüğü insani politikasının haklılığı çok net biçimde tescillenmiştir. Atalarımızın dediği gibi doğru duvar yıkılmamış.”
“Birer ‘insan mezbahanesi’ olduğunu gördük”
Türkiye’nin, ne kendi vatandaşlarına ne de Suriyeli kardeşlerine mahcup olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Muhalefetin ve içimizdeki ırkçı çevrelerin, ülkemize yeni bir Boraltan Köprüsü faciası, utancı yaşatma girişimlerini boşa çıkardık. Suriye hapishanelerinden yansıyan vahşet görüntüleri ve trajik insan hikayeleri Suriye halkının neden evlerini terk etmek zorunda kaldığını, Esed’in sözde af ilanlarına neden itibar etmediklerini, ülkelerine dönmekte neden istekli olmadıklarını ortaya koyuyor. Hapishane denilen yerlerin affınıza sığınarak söylüyorum, esasen birer ‘insan mezbahanesi’ olduğunu gördük.” diye konuştu.
Suriye’de her şeyin bitmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyelilerin bundan sonra ülkenin yeniden imarı ve ihyası başta olmak üzere pek çok meydan okumayla karşı karşıya olduğunu belirtti.
Sürecin bugüne kadar başarıyla yönetildiğine şahit olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Eli kanlı zalim bir rejime karşı savaşı kazanan Suriyeli kardeşlerimizin, zaferi de kazanacağına yürekten inanıyoruz. Temennimiz, yeni yönetimin Suriye halkının tüm kesimlerini kuşatan ve kucaklayan bir anlayışla yoluna devam etmesidir. Türkiye olarak inşallah yeni dönemde de Suriye halkının yanında olmayı sürdüreceğiz. İhtiyaç duydukları her konuda Suriyeli kardeşlerimize gereken her türlü desteği vereceğiz. Aynı şekilde Irak’ta yaşanan her gelişmenin de ülkemize ve bölgemize yansımaları olmaktadır. Tıpkı Suriye gibi Irak’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin muhafazası bizim için çok ama çok önemlidir. Kalkınma Yolu Projemizle bu ülkeyi ulaşım yollarının yeni güzergahı yapmak için paydaşlarımızla yakın çalışıyoruz. Her iki ülkenin güvenlik ve bekasına kast eden PKK terör örgütüyle ortak mücadelemiz tavizsiz bir şekilde sürecektir.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şubat ayında 4. yılına girecek Rusya-Ukrayna Savaşı’yla dünyada taşların yerinden oynadığını hatırlattı.
Türkiye’nin, bu savaşta da dengeli bir politika izleyerek önceliğini adil barışın sağlanmasına verdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ateşe benzin dökmenin değil, yangını söndürmenin gayretinde olduk. Bu çizgimizi önümüzdeki dönemde de koruyacağız.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) Genel Sekreterliğine 57 üye ülkenin oy birliği ile Türk Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu’nun atanmasının, barış çabalarında işlerini kolaylaştıracağını söyledi.
“Türkiye, tüm bu tehditlerle mücadelede güçlü müktesebata sahip”
Karabağ’ın işgalden kurtulmasıyla yakalanan tarihi fırsatın, Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barış anlaşmasıyla taçlanmasını arzu ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Görüldüğü üzere çevremizde adeta bir ateş çemberi, istikrarsızlık yumağı hüküm sürüyor. Tam da bu noktada 5 asra uzanan engin tecrübesiyle Türk diplomasisinin değişkin şartlara ayak uydurabildiğini, milli menfaatlerimizi merkeze alarak barış odaklı faaliyetlerini başarıyla sürdürebildiğini görüyoruz. Hariciye Teşkilatımızın, bölgemizin barış, huzur ve güvenliğine dönük çalışmalarını bundan sonra da başarıyla ifa edeceğine inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde güvenlik konseptlerinde köklü değişimler yaşandığını dile getirerek, “2. Dünya Savaşı sonrası kurulan ittifaklar ve güvenlik anlaşmaları sorgulanırken savunma harcamaları çarpıcı bir şekilde artıyor. Bu hassas dönemin bir başka özelliği de farklı alanlarda baş gösteren yeni tehditler sebebiyle ‘milli güvenlik’ kavramının, kapsamının genişlemesidir. Düzensiz göç gibi yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi sorunlar da artık ‘milli güvenlik’ kavramı çerçevesinde tartışılıyor. Türkiye, tüm bu tehditlerle, sınamalarla mücadelede hamdolsun güçlü bir müktesebata sahiptir. Bununla birlikte karşımızdaki tehditlerin sayısı, büyüklüğü ve değişen yapısı teyakkuzda olmamızı ve hızlı çözümler üretmemizi elzem kılıyor.” dedi.
“Türkiye oyun kurucu bir aktör olarak müessir güç konumunu günden güne pekiştirmektedir.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, çeşitli ülkelerden pek çok muhataplarının da gerçeği artık teslim ettiğine dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hedeflerinin ve ideallerinin büyük olsa da bunları hayata geçirecek diplomatik kapasiteye de stratejik hareket kabiliyetine de sahip olduklarını belirterek, şöyle konuştu:
“Ancak bu kapasite ve kabiliyeti sürekli geliştirmemiz, daha ileri noktalara taşımamız şart. Küresel ve bölgesel gelişmelerin seyri, Dışişleri Bakanlığımızı daha geniş bir insan kaynağıyla takviye etmemiz gerektiğini bizlere gösteriyor. Aynı şekilde yeni ve çığır açan teknolojileri dış politika stratejimize bir an önce dahil edip çağa herkesten önce ayak uydurmamız gereklidir. Böyle bir ortamda devletimizin ve milletimizin Dışişleri Bakanlığımızdan beklentisi, her zaman olduğu gibi yüksektir. Köklü bir geleneği temsil eden Hariciye Teşkilatımızın bu beklentileri ziyadesiyle karşılayacağına inancım tamdır.” dedi
YAŞAM
2 gün önceDÜNYA
3 gün öncePOLİTİKA
3 gün öncePOLİTİKA
3 gün önceTARIM VE HAYVANCILIK
4 gün önceBÖLGE
4 gün öncePOLİTİKA
5 gün önce