Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mersin’de düzenlenen “Milletin Sesi” Mitingine katıldı.
CHP’nin Mersin’de düzenlediği “Milletin Sesi” mitinginde; çiftçi, esnaf, atanamayan öğretmen, işsiz üniversiteli vatandaşlar seslerini “halk kürsüsünden” duyurdu.
KÖYLÜNÜN DURUMU ÇOK KÖTÜ, NE OLURSUNUZ YARDIM EDİN”
Geçimini çiftçilik yaparak sağlamaya çalışan, Kale Köyü’nden Naile Uyanık; sorunlarını şöyle anlattı:
“Şu anda bahçelerimizin limonları satılmıyor, dalında kaldı. Limonumuz, portakalımız, mandalinalarımız… Gübrelerimizi alamıyoruz. Eskiden gübre 80 lirayken 400 liraya çıktı, çuvalı. İlacımızı alamıyoruz. Bu sene bırakmak zorundayız bahçelerimizi. Çok kötü durumu, köylü şu anda aç köylü aç. Eskiden bahçelerimizi satınca oğlumuzu, kızımızı evlendiriyorduk. Şimdi, ne oğlan ne kız… Bir çuval un alabilirse köylü ona da şükür etsin. Çünkü, bir çuval un 200 lirayken, 50 kiloluk; şimdi 400 lira. 5 kilo 5 kilo alıyor köylü. Çünkü alamıyor, çok kötü durumu köylünün. Ne olursunuz yardım edin. Türkiye duy sesimi.”
24- 25 YAŞINDA AİLEMİN ELİNE BAKIYORUM, İLERİDE EŞİMİN ELİNE BAKMAK İSTEMİYORUM
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü mezunu, işsiz üniversiteli Ebru Akyürek, şunları söyledi:
“Niğde’de, Ömer Halis Demir Üniversitesi’nde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunuyum. Çok zor şartlarda bu zamana kadar eğitim gördüm. Bu bölümü okumak için çok emek verdim. Ailem çok emek verdi. Benim için çok çabaladı. Gecenin beşinde kalkıp yevmiyeye gitti, ama beni okuttular. Sırf atanmak için bu bölüme geldim. Hukuk, geldiği halde bunun atama ihtimali daha yüksek diye bu bölümü okudum ama iki yıldır işsizim. Bir kadın olarak, ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. Bu yaşta, 24- 25 yaşında ailemin eline bakmak istemiyorum ama bakıyorum. İleride eşimin eline bakmak istemiyorum. Burada, bugün bütün atanamayan, işsiz, emek veren, çalışan ama atanamayan bütün arkadaşlarımın, bütün öğretmen arkadaşlarımın sesi için, sesi olmak için buradayım.”
BİR BUÇUK YAŞINDAKİ KIZIMIN MAMASINI, BEZİNİ ALAMIYORUM”
Yenişehir’de esnaflık yapan Mesut Tur, yaşadıklarına ilişkin şunları söyledi:
“Ben Mersin’de Batıkent’te bir esnaf olarak burada bulunuyorum. Yani olur ya bir yerden bir şey öğrenmek isterseniz mahalle esnafına veya bir yerdeki bir esnafa gidin. Ülke olarak gerçekten hiç ama hiç iyi durumda değiliz. Döviz, her gün başını alıp gidiyor. Benim iki tane kız çocuğum var. Biri, bir buçuk yaşında, biri 5 yaşında. Bir buçuk yaşındaki bu aralar gerçekten beni çok zorluyor. Mamasını alamıyorum, bezini alamıyorum. Küçük kız kreşe gidiyor, servis ücreti 400 lira. Yani çok uzağa gitmeyim, dün bir tüp aldım, 250 liraya ben bir tüp aldım. Ki ben esnafım diye belki bunu ucuza aldım. Çoğu kişi burada onu aynı fiyata alamaz. Yani Kemal amca, Kemal abi, artık siz her ne diyorsanız… Bize yardım etsin, bizi kurtarsın bu düzenden. Gerçekten çok ama çok zor durumdayız.”
BANA İŞ VERMEYENLER UTANSIN
İki üniversite bitirmiş fakat atanamayan öğretmen Cennet Yünlü; çabasını, çalışmasını ve hayallerini, böyle anlattı:
“Artık, içimizdeki çığlığı duyurmaya geldik. Öncelikle hayat hikayemden başlamak istiyorum. Biz altı kardeş olarak büyüdük ve evin tek okuyanı bendim. Otele giderdim. Gündüz otelde çalışır, akşam ikinci öğretim okurdum. Ben çok zor şartlarda okudum. Tarih öğretmenliği bitirdim. Aynı zamanda sosyal hizmetler uzmanlığını bitirdim ve otelde çalışarak bu zor hayatta bir şekilde diplomamı aldım. Babam dedi ki, ‘Kızım sen tek elinle iki karpuz tutamazsın.’ Tutarım baba dedim ben, tutarım. İki üniversite bitiririm, bana iş vermeyenler utansın dedim. İşim yok şu anda işsizim. Bizim umudumuz yarı yolda kaldı. Çok şey istemedik. En kötü anımı da size anlatmak istiyorum. Giyim danışmanı olarak bir işe girmek istedim. Başvuru yaptım. Dedim ki, ben iki üniversite mezunuyum. İş bulamadım, lütfen beni işe alın dedim. Almadılar. Bana verdikleri cevap da şu oldu. Sen üniversite bitirmişsin, KPSS’ye girer bizi yarı yolda bırakır gidersin. Söyleyin nereye gideyim? Tarlaya mı gideyim? Kemal amcama geldim zaten, başka yer bulamadım. Ben de her sabah erkenden uyanmak istiyorum. İşe gitmek istiyorum. Çalışmak istiyorum. Çok mu zor yani? Atanamamak, bu psikolojiyi yaşamak o kadar zor ki… Sabah saat 10’da uyanmak, 11- 12’de uyanmak, o kadar zor bir psikoloji ki… 8’de uyanmak, iş başı yapmak istiyorum. Bir çift mavi gözün izinde gidelim dedik, ama biz yarı yolda bırakıldık. Sesimizi duyun lütfen.”
8 AYDIR İLAÇ ALAMIYORUZ, NE YAPACAĞIMIZI BİLMİYORUZ
Çiftçilik yaparak geçinmeye çalışan ve 8 aydır ilacını alamadığını belirten Elif Yıldırım, böyle dert yandı:
“Mezitli Belediyesi Kadın Üretici Pazarı’nda esnafım. Ektiğimiz sebzeleri getirip, götürürken yorulduk artık. Mazot pahalı, hayat pahalı. Biz eşimle beraber kronik hastayız. Biz 8 aydır ilaç alamıyoruz. Şu an şeker, benim gözüme vuruyor. Ne yapacağımızı bilmiyoruz.”
Millet temsilcilerinin konuşmalarını, eşi Sayın Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte dinleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milletin Sesi Mitinginin kapanış konuşmasını gerçekleştirdi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Milletin Sesi” Mitinginde yaptığı konuşma şöyle:
UMUTSUZLUĞA YER YOK, BÜTÜN SORUNLARI ÇÖZECEĞİZ
Herkesin şunu çok iyi bilmesini isterim. Bizim kitabımızda umutsuzluk yok. Az önce kardeşlerim konuştu. İçim dağlanarak izledim; eşimle beraber, Büyükşehir Belediye Başkanı ve saygıdeğer eşleriyle beraber. 21. yüzyılın Türkiye’si bunu hak ediyor mu? 20 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar. İki üniversite bitiren işsiz geziyorsa bu ayıp kime ait? Türkiye’yi bu ayıptan çekip çıkaracağız. Bundan emin olmanızı istiyorum. Umutsuzluğa yer yok, bütün sorunları çözeceğiz.
Mersin’deyim, Türkiye’nin en güzel illerinden birisindeyim. Torosların eteğinde, yiğitlerin harman olduğu bir yerdeyim.
Onun istifa etmesine gerek yok, onu göndereceğiz zaten. Göndereceğiz onu, edeple göndereceğiz, demokrasi kuralları içinde göndereceğiz. Demokrasiye inanıyoruz. O nedenle diyoruz evet geliyor gelmekte olan ama birileri de gidecek ve göndereceğiz onları.
Mersin aynı zamanda küçük bir Türkiye’dir. Bütün illerimizden vatandaşlarımız Mersin’de çalışıyor, emek harcıyor ve alın teri döküyor. Türkiye’nin yaşadığı sorunları biliyorum. Ben biliyorum sizler de biliyorsunuz. Yaşayanlar da az önce konuştu. “Milletin Sesi” dedik, milletin sesinden birileri gelsin konuşsun dedik. Belki birileri duyar dedik. Ama onlar duymazlar çünkü sağırlar. Ama onlar görmezler çünkü başka şeyleri görüyorlar. Biz bütün gerçekleri sizlere yani halkımıza anlatmak zorundayız ve gerçeklerden yola çıkarak Türkiye’nin sorunlarını çözmek zorundayız.
BEN TÜİK’E SİZİN HAKKINIZI KORUMAK İÇİN GİTTİM
Dün saat 11.00’de Türkiye İstatistik Kurumuna gittim. Burayı iyi dinlemenizi isterim. Yuh çekmeyin, dinleyin sadece beni. Enflasyon açıkladılar, aylık yüzde 3.51, yıllık yüzde 21.31. Allah aşkına şu noktaya geldim; bunlar devletin memurumu mu, bunlar sarayın memurumu? Arkadaşlar siz, evinizde eşiniz, çoluk çocuğunuz gidip alışveriş yapmıyor mu? Günlük harcamaları kontrol etmiyor mu, elektrik faturasına, su faturasına, doğalgaz faturasına bakmıyor mu, deterjan alırken görmüyor mu, ekmek alırken görmüyor mu, domates alırken görmüyor mu bunlar? Talimat gelmiş indireceksiniz.
Neden gittim? Türkiye İstatistik Kurumunun rakamları üzerinden emekli aylığını belirliyorlar, asgari ücretlinin aylığını belirliyorlar, memur aylığını belirliyorlar. Yani milyonlarca kişinin aylığını düşük rakamlar üzerinden belirlemeye çalışıyorlar.
Bir de akademisyenler var yani üniversiteden hocalarımız var, bu işin uzmanları var, onlar da oturdular bir hesap yaptılar ve onlar da aynı tarihte, aynı gün, aynı saatte onlar da rakamları belirlediler. Türkiye İstatistik Kurumu yüzde 3 belirliyor, onlar yüzde 9 belirliyorlar. Farka bakın Allah aşkına! Yıllık diyorlar enflasyon yüzde 21, hocalar diyor ki 21 değil yüzde 58. Hangisi doğru? Hocalar, eli kalem tutanlar, aklı başında olanlar, bir yerden talimat almayanlar doğruları halkla paylaşmayı şiar edinenler doğru rakamları söylüyorlar.
Şunu bütün emeklilerin, bütün asgari ücretlilerin, bütün memurların bilmesini isterim. Ben TÜİK’e sizin hakkınızı korumak için gittim, oradakilere soracaktım siz hangi araştırmaları yaparak bu rakamları buldunuz diye. Kapı duvar. İlk kez, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez-milletvekilleri üstelik -bir yere giderken önümüze duvar ördüler. Sanıyorlar ki o duvar bizi esir alacak, duvarı aşmayacağız. Mersin’de, Mersinlilerin huzurunda ve bütün Türkiye’nin huzurunda açık ve net söylüyorum, sizin duvarlarınız vız gelir bize.
TÜRKİYE’Yİ SARAY’IN VESAYETİNDEN KURTARACAĞIZ
Hepsini halledeceğim. Vesayet diye bağırıyorlardı değil mi? Vesayetin ne olduğunu dün gördü herkes, bütün dünya gördü vesayetin ne olduğunu. Saray’ın emrine giren memurlar devlet memuru değildir artık onlar. Sarayın emrine giren ve talimatla iş yapanlar devletin memuru değillerdir. Tabi oldukları kanunun adı devlet memurları kanunu. Ama hayatta uyguladıkları yol, yöntem sarayın kuralları. Bu kuralları değiştireceğiz. Asgari ücretlinin, memurun, emeklinin hakkını savunmak sadece benim görevim değil, milyonların görevi, hepimizin görevi, ortak görev ve beraber yapacağız.
Ayrıca Mersinlilerin huzurunda bütün vatandaşlarıma söz veriyorum. Türkiye’yi her türlü vesayetten kurtaracağım. Saray’ın vesayetinden de Türkiye’yi kurtaracağız. Beraber kurtaracağız, birlikte kurtaracağız, dostlarımızla beraber kurtaracağız.
ÇİFTÇİNİN VE ESNAFIN SORUNLARINI ÇÖZMEK BOYNUMUN BORCUDUR
Az önce çiftçi arkadaşlarımız konuştular. İki annemiz konuştu, dertlerini anlattılar. Limonun dalda kaldığını söylediler, satılmadığını söylediler, hayat pahalılığından söz ettiler. Şu soruyu vicdanı olan herkesin kendisine sormasını isterim. Bir çiftçi niye zarar eder? Alın teri döken bir insan niye zarar eder? Sabahın köründe gidip işini gücünü yapan, acaba ürün olduktan sonra satacağım ve çoluk çocuğuma bakacağım, onurlu bir şekilde şehrin, köyün, mahallenin, ilçenin sokaklarında gezeceğim diye düşünen bir insan neden zarar eder? Ve bu zararın sorumlusu kim? Bu soruyu vicdanı olan herkesin kendisine sormasını isterim.
Başka bir şey daha. Bu ülkenin toprakları var, bereketli toprakları var, bereketli havamız var, güneşimiz var, karımız var, yağmurumuz var, imkanlarımız var, çalışkan insanlarımız var. Neden kendi çiftçimizi değil de dışarıdan arpayı, buğdayı, nohudu, mercimeği, fasulyeyi, canlı hayvanı, eti neden getiririz ve gümrük vergisini neden sıfırlarız? Bütün çiftçi kardeşlerimin düşünmesi lazım. Bu soruları şunun için soruyorum. Her birimiz kendi vicdanımızda bir muhasebe yapmak zorundayız. Yarın sandık gelecek ve gideceğiz, vicdanımızın sesini dinleyeceğiz. Eski alışkanlıklarımızı bırakacağız Türkiye’nin bereketi için, herkesin kazanması için beraber gideceğiz sandığa ve bir dikta yönetimini bu ülkeye farklı bakan bir yönetimi sandıkta alaşağı edeceğiz. Bunun sözünü veriyorum sizlere.
Muz konusunda burayı çok iyi biliyorum. Mersin önemli bir merkez. Eğer Mersinliyi seviyorlarsa, Mersin’de muz yetiştiricilerinin hakkını, hukukunu teslim etmek istiyorlarsa muz ithalatını ya durduracaklar veya yüksek vergi koyacaklar. Öncelik kim? Öncelik bizim insanımız. Çalışan insanımız, üreten insanımız, alın teri döken insanımız. Bunun da bir tarafa yazılmasını istiyorum. İki Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor Türkiye’de. Çünkü çiftçi ekersem zarar ederim diyor, mahvoldum diyor. Tarım kanununun 21.maddesi var çiftçiye en az milli gelirin yüzde 1’i oranında teşvik verilir diyor. Bugüne kadar hiç uygulanmadı 2016 yılından beri. Yapacağız.
Değerli arkadaşlarım diyorlar ki, doğrudan gelir desteğini artırdık. Aile işletmesi 5 dönüme kadar. 2016’da 5 dönüme kadar olanlara dönüm başına 100 lira veriyorlardı. Şimdi hangi yıldayız? 2021. Dönüm başına kaç lira veriyorlar? Yine 100 lira veriyorlar. Siz parayı zaten pul ettiniz kardeşim hani teşvik, nerede teşvik bunlar? Bunların hiçbirisi yok.
Değerli arkadaşlarım, Mersinli bir çiftçi bana şöyle bir mesaj atmış, bu mesajı sizlerle paylaşmak isterim. “Sayın Cumhurbaşkanı ülkede ekonomide kurtuluş savaşı olduğunu söyleyip çiftçileri savaşa davet ediyor” diyor ve şöyle devam ediyor çiftçi arkadaşımız: “Çiftçinin silahı gübre, mermisi mazot, savaş uçağı tohum, tankı enerji. Mühimmat olmadan çiftçi nasıl savaşacağını bilmiyor.” Mühimmatın tamamını elinden aldın kurtuluş savaşı veriyorum diyorsun senin ne kurtuluşla, ne savaşla hiçbir ilgin yok. Senin bütün hedefin Saray’ında, koltuğunda nasıl otururum ve nasıl büyütürüm servetimi, nasıl Türkiye’de fakire, fukaraya, çiftçiye, emekliye zulmederim. Senin yaptığın sadece bu.
Çiftçi kardeşlerime söylüyorum. Bir; Allah’ın izniyle iktidar olacağız, sizlerin desteğiyle iktidar olacağız. Şunu asla unutmayın, ilk 1 hafta içinde çiftçinin bankalara olan, tarım kredi kooperatiflerine borçlarının faizlerini ilk 1 haftada sileceğiz, sıfırlayacağız. Çiftçinin traktörü, çiftçinin hayvanları asla haczedilmeyecek. Bunu da yapacağız. Ziraat Bankası çiftçi dostu bir banka olacak. Gazi Mustafa Kemal ne diyordu? “Çiftçi milletin efendisidir”. Söz veriyorum Mersin’in Umut Meydanı’ndan söz veriyorum. Çiftçiyi gerçekten de bu milletin efendisi yapmak benim boynumun borcu olacaktır.
Esnaf kardeşimiz de konuştu. Aynı şeyi esnaflar için de yapacağız. Bankalardan veya esnaf kefalet kooperatiflerinden aldıkları kredilerin faizlerini sıfırlayacağız. Diyor ya faize karşıyım. Faize karşıysan neden bu faizler var, neden bunları silmiyorsun, hangi gerekçeyle silmiyorsun? Yine esnafın başvuracağı yer yok. Esnafın derdi olunca nereye başvuracağını bilmiyor. Umut Meydanı’ndan, Mersin’den bütün Türkiye şahit olsun Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda ilk yapacağımız işlerden birisi esnaf bakanlığını kurmaktır ve esnafın da bir bakanlığı olacak, esnafında yüzü gülecek. Bunu da yapacağız. Halk Bankasını gerçekten de bir esnaf bankası yapacağız. Bunun üzerinde de ciddi ciddi çalışacağız, görecekler, herkes görecek. Esnafın nereden ne kadar ucuz kredi aldığını herkes görecek ve göstereceğiz. Ahi Evran’ın dostlarını, Ahi Evran’ın kültürünü yaşatan esnaflara selam olsun ve esnaflar bilsinler ki onların bütün sorunlarını çözmek, çiftçinin sorununu çözmek gibi benim boynumun borcu olacaktır.
Benden de selam söyleyin.
RÜŞVETÇİYİ, YOLSUZLUK YAPANI DEVLET KADROLARI İÇİNDE BARINDIRMAYACAĞIM
Sevgili Mersinliler;
Ahdim var bu memlekete barışı getireceğim. Ahdim var bu memlekete huzuru getireceğim. Ahdim var bu memlekete sevgiyi getireceğim. Ahdim var ve söz veriyorum; bu memlekete demokrasiyi, bu memlekete adaleti getireceğim. Mafya düzenini ve mafyayla uyuşturucu baronlarıyla işbirliği yapılan düzeni değiştireceğim. Çoluk çocuğumuzun, gencecik evlatlarımızın zehirlenmesine asla izin vermeyeceğim. Siyaseti kirlilikten arındıracağım, söz veriyorum. Siyaset ahlaklı insanların görevi olacak. Siyaset adamına göre iş bul, adamına göre kredi aç, ihale takip et, rüşvet al, cebini doldur, zengin ol değildir. Siyaseti tümüyle kirlilikten arındıracağım.
Yine söz veriyorum, bu meydandan söz veriyorum, bütün Türkiye duysun. Hiçbir rüşvetçiyi, yolsuzluk yapanı devlet kadroları içinde asla ve asla barındırmayacağım. Bir daha ifade edeyim, Saray ve şürekası duysun: Rüşvet alanları, uyuşturucu baronlarıyla kol kola gezenleri, onların uçaklarına binenleri, paralarını alanlarını, devletin kadroları içinde asla yaşatmayacağım hepsinin görevine son vereceğiz.
YOKSULLUĞU TARİHE GÖMECEĞİZ
Ve yine söz veriyorum, harcadığımız her kuruşun hesabını millete vereceğiz. Para benim param değil sizin paranız. Sizin paranızı harcarken size hesap vermek benim namus borcum olacaktır. Bunu yapacağız.
Yine söz veriyorum, 84 milyonu Londra’daki tefecilere mahkum ettiler, vergilerin büyük bir kısmı oraya gidiyor, oraya harcanıyor ve gönderiliyor. Üreten, alın teri döken, bu memleket için çalışan herkesin hakkını, hukukunu koruyacağım, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet etmekten kurtaracağız, bundan da emin olmanızı isterim.
Söz veriyorum, Umut Meydanı’ndan söz veriyorum, Mersinlilere söz veriyorum, Türkiye’ye söz veriyorum: Bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, yoksulluğu tarihe gömeceğiz. Bu ülkede yoksulluk olmayacak. Yoksulluğu idare ettiler, biz yoksulluğu bitireceğiz ve yoksulluk olmayacak.
1 YIL İÇİNDE TÜRKİYE’DE YURT SORUNUNU ÇÖZECEĞİM
Yine söz veriyorum, Umut Meydanı’ndan söz veriyorum, Mersinlilere söz veriyorum, Türkiye’ye söz veriyorum: Milyonlarca gencimiz işsizken, üniversiteyi bitiren gençlerimiz işsizken, onlar iş bulamazken, 4 yerden, 5 yerden, 6 yerden maaş alan düzeni bitireceğim, o düzeni sonlandıracağım, hakça bir düzen gelecek.
Gençlerimiz, umudumuz olan, bugünümüz ve geleceğimiz olan gençler, KPSS sınavından 80 puan, 85 puan, 90 puan, 95 puan alıyorlar. Ama sözlüye gelince dayıları yok, torpili yok, sözlüde eleniyorlar. Bu düzeni değiştirmek Kemal kardeşinizin boynunun borcudur. Kim puan aldıysa gidecektir. O haksızlığı, hukuksuzluğu bitireceğim. Gençler size söz verdim, sözümün arkasında da duracağım. Bunu bir yere yazın.
20 yıldır iktidardalar yurt sorununu çözemediler, 20 yılda yapamadılar. Umut Meydanı’ndan, Mersin’den bütün Türkiye’ye ve bütün gençlere, bütün anne babalara sesleniyorum: 20 yıl değil 1 yıl içinde Türkiye’de yurt sorununu çözeceğim. 1 yıl içinde yurt sorunu kalmayacak artık.
Atama bekleyen öğretmenler, engelliler, kadro açığı olan sağlık çalışanları, EYT’liler; hiç meraklanmayın, bu kardeşiniz kendisini halka vakfetmesini bilen bir kardeşinizdir. Parayla pulla bizim işimiz yok, saraylarla köşklerle bizim işimiz yok, bizim işimiz vatandaşın mutfağıyla. Bizim işimiz vatandaşın huzuru, vatandaşın bereketi, sofradaki bereketi. Bunu yapacağız, beraber yapacağız, birlikte yapacağız ve bütün dünya bunu görecek. Her şeyi gerçekleştireceğiz.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ BİR HAFTA İÇİNDE TEKRAR YÜRÜRLÜĞE KOYACAĞIZ
Kadına yönelik şiddet. Sevgili peygamberimiz cennet anaların ayakları altındadır der. Kadına şiddet 21.yüzyılda olur mu Allah aşkına. Her gün kadın cinayetleriyle karşılaşıyoruz olur mu Allah aşkına. Efendim cinayet işliyor, hapse giriyor, güzel bir kravat takıyor, takım elbise, hakime saygılı, iyi hal indiriminden efendim az ceza vereceğiz. Bütün kadın kardeşlerime sesleniyorum: Bu düzeni değiştireceğiz, onu da değiştireceğiz. Kim suç işlediyse öyle iyi hal, kravat, bunu bırakacağız. İstanbul Sözleşmesi’ni bir hafta içinde tekrar yürürlüğe koyacağız.
“MERKEZ TÜRKİYE” PROJEMİZİ BÜYÜTÜYORUZ
Sözlerime başlarken Mersin’den söz ettim, olağanüstü güzel bir kentten söz ettim. Çalışkan insanlarından söz ettim. Toroslardan, Torosların Yörüklerinden söz ettim, insanların çalışkanlığından söz ettim, alın terinden emekten söz ettim. Ama yatırımların büyük bir kısmı nereye gidiyor? Batıya gidiyor. Anadolu’nun içi boşaldı. Bizim hatırlar mısınız Merkez Türkiye diye bir projemiz vardı. Şimdi o projemizi büyütüyoruz. Yakında kamuoyuyla paylaşacağız. Samandağ’dan başlayıp Mersin’e kadar bu güzel hilali bütün Akdeniz’in en güçlü ekonomik bölgesi haline getireceğiz. İşsizlik kesinlikle olmayacak. Göreceksiniz yatırımlara boğulacak bu bölge. Göreceksiniz insanlar gelip buralarda yatırım yapacak. Göreceksiniz Kayseri’de, Nevşehir’de veya Niğde’de fabrikası olan demiryoluyla ürününü buraya getirdiği zaman parasını devlet olarak biz ödeyeceğiz. Böylece fabrikanın Kayseri’de olması, fabrikanın Niğde’de olması, fabrikanın Samsun’da veya Trabzon’da olmasının hiçbir önemi kalmayacak. Ve biz yeni bir hamleyle çığır açacağız. Göreceksiniz Akdeniz üzerinde yükselen bir Mersin’i, Akdeniz havzasında yükselen bir Türkiye’yi bütün dünyaya tanıtacağız. Bundan da bütün arkadaşlarımın emin olmasını isterim. Burayı bir üretim üssüne dönüştüreceğiz.
Değerli arkadaşlarım, sevgili Mersinliler, değerli dostlarım, herkesin şunu bilmesini isterim. Geçmişte AK Partiye oy veren kardeşlerime de, MHP’ye oy veren kardeşlerime de seslenmek isterim. Dönem kavga dönemi değil, dönem çekişme dönemi değil; dönem birleşme dönemidir, dönem beraber olma dönemidir. Sorun memleket sorunudur, vatan sorunudur sorun, sorun bayrak sorunudur, sorun millet sorunudur. Beraber olmak zorundayız, birlikte olmak zorundayız.
Biz sosyal demokratız, yani sosyal demokrat olmak haktan yana olmak demektir, garipten, gurebedan yana olmak demektir, ezilenlerden yana olmak demektir, alın terinden yana olmak demektir.
Bizler Atatürkçüyüz, bizler bağımsızlık savaşının ne olduğunu biliriz. Bizler Milli Kurtuluş Savaşını biliriz, Kuvayı Milliyeyi biliriz ve onların çocuklarıyız.
Bizler emekten yanayız, bizler alın terinden yanayız, bizler sosyal demokratız, bizler hiç kimsenin inancını, hiç kimsenin yaşam tarzını, hiç kimsenin kimliğini siyasete malzeme etmeyiz. Herkesin kimliğiyle övünmesi, herkesin inancına saygı duyulması ve herkesin yaşam tarzına saygı duyulması bizim görevimizdir. Biz o insanın işi var mı yok mu, çoluk çocuğunun durumu iyi mi değil mi? Devletten iyi hizmet alıyor mu almıyor mu biz bunlarla ilgileneceğiz ve bunları yapacağız.
Kutuplaşmadan yana değiliz, kavgadan yana değiliz, kucaklaşmadan yanayız, beraber olmaktan yanayız, birlik olmaktan yanayız. Türkiye’nin birliği, Türkiye’nin bütünlüğü, Türkiye’nin geleceği, Türkiye’nin kalkınması, Türkiye’nin bölgesinde güçlü bir devlet olarak hiç kimseye karşı boyun eğmeden yürüyebilmesinin yolu beraber olmaktır, birlikte olmaktır ve Saray’dan kaçınmaktır.
TÜRK LİRASI’NI YENİDEN HAK ETTİĞİ YERE GETİRECEĞİZ
Biz “yurtta sulh, cihanda sulh” diyenleriz. Biz kendi ülkemizde de, biz dünyada da barıştan yanayız, huzurdan yanayız. İktidar olduğumuzda Suriye’yle barışacağız, Mısır’la barışacağız, İsrail’le barışacağız, Libya’yla barışacağız, bütün ülkelerle barışacağız, kavga etmeyeceğiz. Göreceksiniz o zaman Mersin’deki tırlar Ortadoğu’ya nasıl çalışıyor. Mersin’deki sanayici Ortadoğu’ya nasıl çalışıyor? Mersin’in iş insanları, Afrika’ya nasıl seferler yapıyor. Göreceksiniz Ro-Ro seferleri nasıl ve yeniden niçin açıldı? Bütün bunların hepsini yapacağız. Sanayici rahatlıkla üretim yapacak ve önünü görecek. Türkiye’yi büyütmenin yolu budur.
Ve bir şey daha söylüyorum. Türk Lirası’nı pul yaptılar. Dolar karşısında, avro karşısında, hatta Bulgaristan’ın Levası karşısında bile yerlerde sürünen bir para oldu. Türk Lirası bu ülkenin şerefidir, bu ülkenin namusudur. Türk Lirası’nı yeniden hak ettiği yere getirmek bizim boynumuzun borcudur, herkes bunu bilmeli. Unutmayın bunu, bu iktidarın görevi, yeni izledikleri politika; milleti fakirleştirmek, milleti süründürmek. Bizim fakirliğimizi satmak istiyorlar, dolar baronlarına satmak istiyorlar, batının emperyal güçlerine bizim fakirliğimizi satmak istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Beraber yapacağız, birlikte yapacağız, dostlarımızla beraber yapacağız. Türkiye’yi hak ettiği görkemli yere çıkaracağız.
Sevgili gençler; demokrat amcanız olarak söylüyorum, sizin hayalleriniz benim hedefim olacaktır. Hiçbir hayalinizi yere düşürmeyeceğim. Bütün gençlere sesleniyorum, umutsuzluğa kapılmayın, göreceksiniz Türkiye nasıl şaha kalkıyor. 6 ay içinde çarkların nasıl döndüğünü göreceksiniz. 6 ay içinde Türkiye’nin nasıl rahatladığını göreceksiniz. 6 ay içinde Türkiye’nin, bu ülkede yaşayan insanların sokaklarda nasıl başı dik gezdiğini göreceksiniz.
HANGİ DUVARI ÖRERLERSE ÖRSÜNLER, GELİYOR GELMEKTE OLAN
Hiç unutmayın sevgili dostlarım, biz Kuvayı Milliyeciyiz ve biz ülkemizi seviyoruz, insanlarımızı seviyoruz. Evet arkadakiler belki duymuyor ama ben ifade edeyim, “Patates soğan güle güle Erdoğan” diyor arkadaşımız. Göndereceğiz, göndereceğiz. Değişim rüzgarları esiyor artık Türkiye’de. Buna karşı durmak mümkün değildir. Hangi duvarı örerlerse örsünler, halk varsa her şey bitmiştir.
Mersin’de, Hakkari’de, Van’da, milletin sesi tüm Türkiye’de. Hiç meraklanmayın, göreceksiniz Erzurum’dan, Hakkari’den, Kars’tan, Ardahan’dan, Rize’den, Trabzon’dan, Tekirdağ’dan, Edirne’den göreceksiniz. Göreceksiniz Türkiye coğrafyasından. Halkın şaha kalktığını göreceksiniz, halkın hak istediğini göreceksiniz, halkın adalet istediğini göreceksiniz, halkın kavga değil, kucaklaşmak istediğini göreceksiniz. Buradan söylüyorum, herkese söylüyorum, duyar mı bunu Saray? “Ey Saray duy” diyeceğiz, duy. “Geliyor gelmekte olan” diyeceğiz. Beraber söyleyeceğiz.
Şimdi buradan ben söyleyeceğim lütfen birlikte tekrar edelim. Mersin’den Hakkari’ye, İzmir’e, Trabzon’a, Çankırı’ya, Çorum’a, Yozgat’a, Uşak’a, Denizli’ye, Hamburg’a, Paris’e, Almanya’ya, Fransa’ya selam olsun, selam olsun, selam olsun, geliyor gelmekte olan.
VİDEO GALERİ
4 saat önceBÖLGE
6 saat önceYAŞAM
8 saat önceDÜNYA
1 gün önceGENEL
1 gün öncePOLİTİKA
1 gün önceDÜNYA
1 gün önce