DOLAR 38,5992 0.33%
EURO 43,6545 0.2%
ALTIN 4.017,760,36
BITCOIN 3673163-0.84824%
Trabzon
13°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

ÖZGÜR ÖZEL ; YARGIYA HESAP VERECEKLER !

ÖZGÜR ÖZEL ; YARGIYA HESAP VERECEKLER !

ABONE OL
4 Mayıs 2025 09:19
ÖZGÜR ÖZEL ; YARGIYA HESAP VERECEKLER !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Konya’da ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Kılıçarslan Kent Meydanı’nda gerçekleştirilen mitingde yaptığı konuşmada sözlerine “Zalimin kibrinden sana sığındık. Kibirden, böbürlenmeden bıkıp yukarıdan bakanlara karşı milleti oy zamanı baş tacı yapıp, sonra unutanlara karşı; yukarıdan milleti karınca gibi görenlere karşı o milletin yanına geldik.” diyerek başladı

Konuşmasında CHP Lİderi ; “ERDOĞAN’A ‘NE OLDU DEPREM BAKANLIĞI?’ DEDİM, DÖNÜP BAKMADILAR”

“Maalesef geçen zaman şöyle bir şeyi yaşattı. Geçen sene Temmuz’da Cumhuriyet Halk Partisi’nin oyları yerel seçimin de üstüne çıkınca, ‘emanet’ denen oylar kalıcılaşınca, AK Parti yüzde 30’ların altına doğru yuvarlanınca, dediler ki ‘Millet bu normalleşmeyi, bu kucaklaşmayı, bu kavgayı değil hizmeti düşünen, birbiri ile polemik yerine hizmet üreten, günü geldiğinde önerilerde bulunan, daha iyisi nasıl yapılır diye söyleyen muhalefet anlayışını takdir ediyor.’ Örneğin dün soruyor bana. ‘Ey CHP Genel Başkanı’ diyor, ‘Deprem için ne yaptın?’ Ben ana muhalefet lideriyim. Bütün belediyelerimi kentsel dönüşüm için, dirençli kentler için elbette talimatlandırdım. Üzerlerine düşen her şeyi yapıyorlar. Ama esas ben ne yaptım? Erdoğan ile görüşmemizde ‘Türkiye deprem ülkesi, İstanbul’u bir felaket bekliyor. Türkiye’nin alanında en iyisini Deprem Bakanı diye ata. Depreme bakanlık kur. Dön bizden Bakan Yardımcısı iste. Sırf bizden değil; MHP’den, DEM’den, Saadet’ten, Meclis’teki grubu bulunan partilerden. Bu meseleyi siyasetin içinde değil, üstünde tartışalım. Hep birlikte güç birliği yapalım. Çalışalım. Belediyeler bende, Genel irade sende. Deprem belası gelmeden, gel el ele verelim’ dedim. Notu aldılar, Ses etmediler. Bir dahaki görüşmede ‘Ne oldu Deprem Bakanlığı?’ dedim, dönüp de bakmadılar. Ama şunu söylüyorum. Ama bu kasımda, ama gelecek sene, elbette gelecek o sandık. Elbette milletimiz takdir edecek. Cumhurbaşkanımızı, Ekrem Başkanı seçecek. ‘Partinin Genel Başkanı olarak ne istiyorsun?’ Vallahi bir şey istedim. ‘Ne istiyorsun?’ Gençler diyor ki ‘Ceketi çıkar, kolları sıva.’ Benim işim ceketi çıkarıp kolları sıvayacak olanı içerden çıkarmak. Ekrem Başkan’ı çıkaracağız. Ekrem Başkan duyuyor musun? Konya’da 100 binler ‘Ekrem Başkan’ diye bağırıyor. O zaman bunun zamanı geldi. O zaman şunu tekrar edelim. ‘Erdoğan adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Ekrem Başkan Cumhurbaşkanı olsun istiyorum.’ Alkışlar Ekrem Başkan’a. O da hücresinden Konya’yı alkışlıyor. Doya doya, doya doya. Ekrem Başkan Cumhurbaşkanı olduğunda elbette ondan hepimiz hizmet bekleyeceğiz, birçok şey isteyeceğiz. Benim isteyeceğim tek şey, Ekrem Başkan’dan isteyeceğim bir bakanlık var, o da Deprem Bakanlığı’dır. O bakanlığın yardımcılarının da tüm partilerden olmasıdır. Çünkü depremin siyaseti olmaz, şakası olmaz.”

“O GÜNDEN BU YANA BELEDİYELER SALDIRI ALTINDADIR”

“Bu sadece bir örnek. ‘Emekliye asgari ücret verin’ dedim, ‘Veremeyiz! dediler. ‘Asgari ücreti 30 bin yapalım’ dedik, ‘Para yok’ dediler. ‘Gençlerin ümidini tüketmeyin, gençlerin kredilerini geçinecek kadar bir para yapın’ dedik, ‘Yapamayız’ dediler. ‘Barınma sorununu çözün’ dedik, ‘Kaynak yok’ dediler. Ne zaman Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu öneren, uyaran ve tüm toplumu kucaklayan siyaseti AK Parti ile farkı açtı, ‘Bu iş CHP’ye yarıyor’ dediler. O günden sonra ilk iş, çoğunu AK Parti’den aldığımız belediyelerin SGK ve vergi borçlarını faizleriyle birlikte altı yıl, sekiz yıl, 10 yıl faiziyle birlikte bir kerede tahsil etmeye kalktılar. Belediyelere haciz yolladılar, aşevinin bağışına, Kent Lokantaları’na, kreşlere, Anne Kart uygulamasına, Mansur Başkan’ın sosyal proje desteklerine engel olmak için, mani olabilmek için ellerinden geleni yaptılar. Yetmedi. Evet, Konya’ya açık açık konuşmaya geldim. Dertleşmeye geldim. Kendine oy verince baş tacı yaptığı milli iradeyi yok sayanları şikayete geldim Konya’ya. Şikayete geldim. Ve geçmişte bir çok tartışmalı kararı almış sonra siyasete atılmış, Bakan Yardımcılığı yapmış birisini İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı yaptılar. Anayasa’ya açıkça aykırı. Hakimler, savcılar siyasete girerse geri dönemezler. Ama Cumhurbaşkanı eliyle Anayasa’yı ayakları altında çiğneyerek İstanbul’a AK Partili bir siyasetçiyi Başsavcı yaptılar. O günden beri belediyeler madden, manen silkelendiği gibi hukuken de taciz altındadır. Saldırı altındadır. Namuslu bir soruşturmaya kimsenin söyleyecek sözü yok. Hatırlayın, Tayyip Bey de dünya kadar suçlamayla rüşvetten, irtikaptan, yolsuzluktan, Akbil’den, ondan bundan sorgulandı mı? Evet. Yargılandı mı? Evet. Suçlu bulundu mu? Evet. Ancak bir günden bir güne Tayyip Bey’in kapısına polis gönderildi mi? Bir günden bir güne gözaltına alınıp emniyete götürüldü mü? Orada tutuldu, sorgulandı mı? Yollanıp da tutuklanıp cezaevine kondu mu? Sadece, sadece birinci kademe bitmiş, Yargıtay bitmiş, ceza kesinleşmiş, o durumda bile Tayyip Bey İBB’den çıktı, Saraçhane’de mitingini yaptı, davul ile zurna ile cezaevine uğurlandı. Yanında kim yatacak ona bile karar verdiler. Ama o günün, Saraçhane’nin o günkü mağduru bugün olmuş Saraçhane’nin zalimi. O gün kendine yapılmayanları bugün rakibine yapanla karşı karşıyayız. Soruyorum Konya, güzel Konya, adil Konya, yüreği temiz Konya, vicdanı yüksek Konya, bu yapılanlar yakışır mı Ekrem Başkan’a? Yakışır mı? Bu yapılanlar vicdan mı, insaf mı?”

“AİLEYLE, ÇOCUKLA, EŞLE UĞRAŞIYORLAR”

“Şimdi bakın, tutmuşlar o zamanlar olmayan işler bugün her gün tekrarlanıyor. Eve gelme var, polisle götürme var, itibarsızlaştırma var, tutuklu yargılama var, aileyle, çocukla, eşle, çocukla, kayınbiraderle uğraşma var. TRT’den hepimizin vergileriyle ayakta olan TRT’den her gün yalan ve iftira var. Biraz önce Yolda Mansur Başkanımızla konuştuk, biraz önce yolda. Kendisi hukukçu. Hepimizin bildiği bir gerçeği bir kez daha hatırlatalım. Soruşturma, hazırlık soruşturması gizlidir. Ayrıca bu dosyada ekstradan gizlilik kararı da vardır. Ama gidip de bir TRT’yi açarsınız, A Haber’i açarsanız, CNN’i açarsanız. Bunların kanallarını açarsanız her türlü yalan, her türlü iftira, gizli olan bilgiyi bırakın dosyada olmayan dünya kadar yalan gerçekmiş gibi anlatılıyor. Buradan bir kez daha sesleniyorum. Biz kendimize, adayımıza, Başkanımıza, arkadaşlarımıza güveniyoruz. Eğer siz de savcınıza güveniyorsanız, onun gerçek bir yargılama yaptığına güveniyorsanız, iddialarının iftira değil de gerçek olduğunu iddia ediyorsanız hodri meydan. Mahkemeye yayınlayın TRT’den, görsün millet. Ne iftira, ne gerçek? İşte o AK Partili siyasetçiden savcı yapınca, ‘Hadi bakalım’ deyip onu akıncılar gibi Ekrem Başkan’la savaşa yollayınca, 19 Mart darbesi geldi. 19 Mart hem bir yıl önce İstanbullunun 16 milyona hizmet etsin diye seçtiği belediye başkanına darbedir, hem de 23 Mart günü 15,5 milyon vatandaşımızın oylarıyla, hem de zorunlu olmadan, ellerinde bastonları ya da karnında bebesi ile sandığa koşturan 15,5 milyon vatandaşın aday gösterdiği Cumhurbaşkanı Adayımıza milletimiz takdir ederse bir sonraki Cumhurbaşkanımıza darbe yapılmaya çalışılmaktadır. İşte her zaman darbeler askerden gelmez. Bazen de böyle sivillerden gelir. Darbe her zaman kamuflajla gelmez, bazen de böyle savcı cübbesi ile gelir. Darbenin her zaman bir karargahı vardır. Bugünkü darbenin karargahı Beştepe’dir, saraydır. Her darbenin silahları vardır. Maalesef bu darbenin silahı yalandır, iftiradır. Her silahın attığı kurşun yaralar ama devletin televizyonunun yaptığı bu haksızlık, bu ihanet unutulmaz. Yaralansak da acı duysak da günü gelince bunun hesabını soracağız TRT’yi yönetenlerden. Soracağız. Ancak elbette hukuk önünde, adil yargılanarak CHP’li birini savcı yaparak değil, en dürüst, en başarılı, en çalışkanların terfi ettiği, siyasetin yargıdan elini eteğini çektiği, bugünkü gibi yargıya güvenin yüzde 20 değil, AK Parti geldiğinde olduğu gibi yüzde 80’leri bulduğu günlerde bu ülkeyi adil yöneteceğiz. Hesap verecekler de yargının önünde hesap verecekler. CHP’ye değil, yargıya hesap verecekler.”

“BU MİLLET EKREM BAŞKANI SANA TELEF ETTİRMEZ”

“İşin önemli bir noktası da şu: Bu anketler yüzde 25 çıkınca, yani bu kadar yalan, bu kadar iftira, bu kadar televizyon millet ikna olmayınca, Sayın Erdoğan’ın atadığı dolmakalem mürekkebinden mürekkep bakanlar var ya, sekreterler… Bu sistem sekreterleri İçişleri Sekreteri, Dışişleri Sekreteri… Koşturuyorlar televizyonlara, anlatmaya çalışıyorlar, ‘Efendim yapılan bu iş hukukidir. Yargılama bağımsızdır. Bizimle ilgisi yoktur.’ Tam bunlar bunu söylerken ne oldu biliyor musunuz? Allah şaşırttı. Çıktı dedi ki, ‘Bakalım Cumhurbaşkanlığı yolunda daha kaç CHP’li telef olacak.’ Yuhalamayalım da yahu Sayın Erdoğan, ben uğraşıyorum yuhalamasınlar diye, sen de uğraşıyorsun yuhalasınlar diye. Yapma yahu. Böyle bir şey olur mu? Yahu Allah’ın adamı, telef lafını artık bırak insanları, ‘Hayvanlar için kullanılmasın’ diyor hayvanseverler. 50 tane hayvanımızı kaybettik. ‘Hayatını kaybetti’ deyin, ‘Telef oldu demeyin’ diyor. O, ‘Ekrem Başkanı telef ettim. Gerekirse Özgür’ü de ederim. Karşıma kim çıkacaksa hepsini telef ederim’ diyor. Ben olacağı söyleyeyim. Bir kere bütün Konyalıların… Bilhassa bariyerlerin dışında, o bariyerin arkasında, belki parti üyesi değil, belki hiç oy vermedi ama bugün bize kulak verdi. O güzel insanların huzurunda diyorum ki… Bu telef, itlaf aynı kökten kelimeler bunlar. İnsana söylenmesi ayıplı. Asla söylemeyiz, ağzımız varmaz birilerini telef etmeye; yani yok yere öldürmek, boşu boşuna ölmek. Bu manalara da geliyor. Şu kadarını söyleyeyim. Bu millet büyüktür, bu millet Ekrem Başkanı sana telef ettirmez ama taltif eder, senin yerine Cumhurbaşkanı eder onu. Geçen, dün değil evvelsi gün. Ekrem Başkan’ın yanındaydım, Perşembe günü. Saat 15-16 suları. Tam da bu lafı edeli birkaç gün olmuş. Girdim, ‘Duydun mu başkan?’ dedim. ‘Duydum, ben utandım’ dedi. Dedim ki ‘Böyle laf olmaz. Ne yapıyor bu?’ Dedi ki ‘Aynı anda kendini hem ihbar ediyor, hem de itiraf ediyor.’ Artık hiçbirimizin bu dosyanın siyasi olduğuna, savcısının siyasi olduğuna, talimatı Erdoğan’dan aldığına ve bu meselenin bir sonraki Cumhurbaşkanına, Cumhurbaşkanı Adayımıza darbe olduğuna kimsenin şüphesi yok artık. Kimsenin şüphesi yok. Şimdi kimse, miting meydanının içindeki kimse elini kaldırmasın. Dışarıdan izleyenlere diyorum, dışarıdan izleyenler. Bu hukuki yargılama, bu yapılan yargılama hukuki ise hiçbir şey yapmayın. İnanmıyorsanız, darbe ise bu kardeşinize bir el sallayın. Çekiyor musun, çekiyor musun? Çek bakalım milyonları, çek bakalım Konya’nın vicdanını. Hadi çok istiyorsunuz, siz de sallayın. Siz hiçbir şey yapmayın. Buranın fotoğrafını çek. Gelip de buradan bizi izleyen, daha birinize randevu vermeyeceğim. Ama milletvekili, ama il başkanı ama belediye başkanı. Madem ki bu kalabalığa karışmazsın, çek fotoğrafı, Özel Kalem’e talimat, altı ay buradaki kimseye randevu yok. Hadi bakalım. Sanki para alıyoruz, gelmiş biletsiz buradan izliyor. Birinizi almayacağım yanıma hepinizi gördüm. Tek tek. Bunlar Parti Üyesi. Parti Üyesi olmayan burada. Konya’nın evladı burada. Partinin Belediye Başkanı oradan izliyor beni. Bu ekiple selfie yapacağım bastıracağız, Ekrem Başkan’a götüreceğim.”

“KUL HAKKI YİYOR, İFTİRA EDİYOR”

“Şimdi bir husus var, bir husus var. En önemli şey bence. Bir yandan bakın Ekrem Başkan küçücük bir zindanda, ama gönlü yedi kat yukarıda. Çünkü neden? İçi rahat, kendinden emin. Sizin ona sahip çıkmanızdan da çok memnun. Ama biri var sarayda oturuyor ama yerin yedi kat dibindeymiş gibi davranıyor. Niye? Çünkü biliyor kul hakkı yiyor, iftira ediyor, günaha giriyor. Şimdi bu hafta İtalya’ya gitti Erdoğan, İtalya’da Meloni ile görüştü. Meloni kendisine özel olarak teşekkür etti. Dedi ki Meloni, ‘Sığınmacıları Türkiye’de tuttuğu için Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Türkiye olmasa Suriyeli sığınmacılar Avrupa’yı istila edecekti.’ Buradan, Konya’dan Erdoğan’a sesleniyorum. Sana Meloni’nin teşekkür etmesi değil, Konyalıların teşekkür etmesi lazım. Niye o teşekkür ediyor? Sen işini iyi yapsan Meloni’den değil Konyalılardan teşekkür alırsın. Dünya kadar sığınmacı buraya geldi ve şimdi ne oluyor? Trump diyor ki ‘Gazze’yi boşaltacağım’ diyor, ‘Filistinlileri etraftaki dört, beş ülkeye dağıtacağım’ diyor. ‘Buraya Las Vegas yapacağım’ diyor. ‘Beğendim, çok güzel.’ Oraya oteller koyacakmış. Kumarhaneler koyacakmış. Gazze’yi Filistinliler’den alacakmış. İki şey var. Birincisi öyle deli numarası yapıyor ama Gazze’nin önünde Avrupa’ya yetecek 100 yıllık hidrokarbon var, doğalgaz var, onun peşinde koşuyor. Bunu bilelim. Yani bunu bilelim ve Trump öyle deli deli konuşuyor demeyelim. Trump Filistin’in önündeki doğalgaza göz dikti diyelim. Netanyahu ile birlikte oraya çökecekler diyelim. Filistin davası rahmetli Ecevit’ten beri, Yaser Arafat’la olan muhabbetinden bizim davamızdır. Ecevit’i anınca Konya’da Necmettin Erbakan’ı anmamak olmaz. 1974’te Kıbrıs işgaldedir, EOKA, Kıbrıs’ın çeteleri Kıbrıs’ta cinayetler işlemektedir. Her gün Kıbrıs’ta kan dökülmekte, zulm olmaktadır Orada bir evde bir anne üç çocuğunu kesilmiş halde, babası küvette bulmaktadır. Burada bir çocuk ‘Anne bize de mi gelecekler?’ deyince annesi ona ‘Merak etme kızım, onlardan önce bizimkiler gelecek’ demektedir. Ve işte 1974 Temmuzunda o çeteler gelip de bu kızı da kesmesin diye İngiltere ‘Olmaz’ dedikçe, Amerika ‘Sakın ha’ dedikçe, bütün dünya ‘Sizin karşınızdayız o operasyonu yaptırmayız’ dedikçe, hem Bülent Ecevit, hem Erbakan, Dışişleri Bakanı orada. Baktı orayı halledemiyor aralarında anlaşmışlar, sloganı, şifreyi. Buraya bildiriyor. Diyor ki ‘Ayşe tatile çıksın.’ Öyle deyince, Ayşe tatile çıkıyor. O kız bir bakıyor yukarıdan yağmur gibi Mehmetçik yağıyor. Paraşüt indirme tugayı yavru vatanın, canım Kıbrıs’ın üzerine yağmur gibi yağıyor. O kız dönüp ne diyor biliyor musun annesine? ‘Anne, bizimkiler, bizimkiler’ diyor. Konya o gün Kıbrıs’ı kurtaran sağda Erbakan, solda Ecevit, bizimkiler. Bugün Kıbrıs’ı satan Recep Tayyip Erdoğan. Bugün gitmiş Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi yapmış, onu orada açıyor. Kıbrıs’a da kendince akıl veriyor, güya bir taraflara da ayar veriyor. Kardeşim biz Türki Cumhuriyetler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanısın diye beklerken bunun için çalışırken bunun için denirken Türki Cumhuriyetler Güney Kıbrıs’ı tanıyor, Türkiye’yi işgalci sayıyor. Bu Erdoğan da Trump’tan korkusuna sustukça susuyor. Yazıklar olsun bu işe, yazıklar olsun. Bu yüzden Konya’ya geldi arkadaşlar. Dört, beş gündür Konya’dalar. Sokakta geziyorlar. Cami avlusunda da sohbet ediyorlar, kır kahvesinde de. Gidiyorlar parkta oturan amcanın yanında oturuyorlar. Diyorlar ki ‘Özgür Özel geliyor. Hoş geliyor, gider dinler misin?’ Kimi diyor ‘Giderim’ kimi diyor ‘Televizyondan dinlerim’ kimi diyor ‘Gidemem.’ ‘Ne konuşsun?’ diye sorunca diyorlar ki ‘Özgür Bey Filistin’i konuşsun, Kıbrıs’ı konuşsun.’ Bu Konya’nın bu duygusu var ya, bu duyguyla duygulanmayanlar artık evlerinde otursun. Artık evlerinde otursun.” dedi

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r
error: Content is protected !!