Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Kurucular Kurulu Üyesi Maliye Profesörü Prof. Dr. İhsan Günaydın yaptığı açıklamada “ülkede işlerin söylenilen gibi iyi gitmediğini bunun son açıklanan yıllık enflasyon rakamlarından da anlaşıldığı ama buna rağmen çözüme yönelik bir çalışmada yapılamadığının çünkü yaklaşan seçimin sıkı bir maliye politikası uygulanmasına engel olmaktadır dedi.
Prof.Dr Günaydın açıklamasına şöyle devam etti ; Mart ayına ilişkin tüketici ve üretici fiyatlarıyla enflasyon rakamları açıklandı. Buna göre mart ayı tüketici enflasyonu, aylık yüzde 5.46, üç aylık yüzde 22.81 ve yıllık yüzde 61.14 olmuştur. Kasım 2002’de yüzde 31.8 olan tüketici enflasyonu mart 2022’de yüzde 61.14’e çıkarak 20 yılın en yüksek enflasyon oranı olmuştur. Bu enflasyon oranıyla Türkiye, Avrupa’da ve G20’de en yüksek enflasyona sahip birinci ülke, dünyada ise Venezuela, Sudan, Lübnan, Suriye, Zimbabwe ve Surinam’dan sonra en yüksek enflasyona sahip yedinci ülke olmuştur.
Açıklanan enflasyon rakamları bölgelere göre farklılık göstermektedir. Nitekim Trabzon’un içinde yer aldığı TR90 bölgesinde enflasyon oranı yüzde 70.93 olmuştur. Bu rakam yüzde 54.44 olan İstanbul enflasyonundan 16.49 puan daha yüksektir. Meşrubat hariç gıda maddeleri enflasyonu ise Doğu Karadeniz illerinde yüzde 74.67 olmuştur. Hükümetin bir çok üründe KDV indirimine gitmesine rağmen nisan ayına doğalgaz, elektrik ve şeker zamlarıyla girdiğimiz için nisan ayında enflasyon artışının süreceğini söylemek mümkündür.
Üretici enflasyonunda durum daha da kötü durumdadır. Özellikle doğalgaz ve elektrik fiyatlarındaki artışla enerji baskısı altına giren üretici enflasyonu üç hanelerdeki artışını sürdürerek yıllık yüzde 114.97 olmuştur. Üretici enflasyonu aylık yüzde 9.19, üç aylık ise yüzde 29.31 olmuştur.
Mart ayında kok ve rafine petrol ürünleri yüzde 256.44, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme yüzde 228.94, ham petrol ve doğal gaz yüzde 221.04 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler olmuştur.
Üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasındaki fark ise 53.83 puanla yine rekor seviyeye ulaşmıştır. Bu fark üreticilerin fırsat buldukça fiyat artıracaklarını ve dolayısıyla bahar aylarında yeni zamlarla karşı karşıya kalacağımızı göstermektedir.
Tüketici enflasyonunun ana harcama gruplarına baktığımızda akaryakıttaki zamlar dolayısıyla bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek artış yüzde 99.12 ile ulaştırmada, yüzde 70.33 ile gıda ve yüzde 69.26 ile ev eşyasında yaşanmıştır.
Mart ayında artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırayla, yüzde 13.29 ile ulaştırma, yüzde 6.55 ile eğitim, yüzde 6.04 ile lokanta ve oteller oldu. Mart ayında bir önceki aya göre en yüksek artış gösteren maddeler yüzde 32.67 ile motorin, yüzde 24.41 ile benzin, yüzde 23.47 ile kömür, yüzde 20.58 ile kuru soğan, yüzde 20.1 ile şehirlerarası otobüs bileti, yüzde 17.51 ile kıvırcık, yüzde 17.1 ile beyaz lahana, yüzde 16.36 ile portakal, yüzde 15.54 ile mantar, yüzde 14.95 ile kuzu eti, yüzde 14.88 ile tavuk eti, yüzde 14.42 ile dana eti, yüzde 13.34 ile Ayçiçek yağı ve yüzde 11.26 ile toz şeker olmuştur.
Bazı temel gıda ürünlerinin raflarda yıllık artışı ise margarinde yüzde 160, yumurtada yüzde 98, tavuk etinde yüzde 86, dana etinde yüzde 76, Ayçiçek yağında yüzde 70, toz şekerde yüzde 57 ve beyaz peynirde yüzde 54 artış olmuştur.
Bazı sebze ve meyvelerde ise yıllık fiyat artışı patateste yüzde 207, salatalık yüzde 193, patlıcan yüzde 185, domates yüzde 126 ve kuru soğanda yüzde 56 artış olmuştur.
Gıda fiyatlarını artıran faktörlerden biri enerji maliyetlerindeki artıştır. Enerji fiyatları aylık yüzde 11.01, üç aylık yüzde 47.10 ve yıllık yüzde 102.94 artmıştır. Bunun sonucu ulaştırma mart ayında yüzde 13 ile en fazla artış olan harcama grubu olmuştur.
Türkiye’nin tüketici enflasyonu Eylül 2021’den itibaren son altı ayda kontrolden çıkarak yüzde 30.08’e ve Mart 2022’de yüzde 61.14’e sıçramıştır. Bu sıçramada uluslararası ölçekte artan enflasyonun rolü bulunmaktadır. Ancak bu sıçramayı sadece bütün dünyada enflasyon yükseliyor gerekçesi ile açıklamak mümkün değildir. Çünkü artışlara rağmen Euro bölgesinde yıllık enflasyon yüzde 7.5, Almanya’da yüzde 7.3, İtalya’da 6.7, Fransa’da yüzde 4.5, İngiltere’de yüzde 6.2 ve ABD’de şubat enflasyonu yüzde 7.9 gibi bize göre çok düşük düzeydedir.
Enflasyondaki bu bozulmanın nedeni iktisat teorisi ve yaygın dünya deneyimlerine aykırı kararlar alınması olmuştur. Nitekim hükümet Türkiye Modeli olarak adlandırdığı bir modeli uygulamaya koyduğunu açıklamış ve modeli anlatmaya başlamıştır. Bu modele göre, faiz indirimlerine gidilerek kurlar yükselecek, kur yükselişi ihracatı artıracak ve ithalatı azaltacaktır. Kur artışı ile ithalat pahalılaşacağı için yerli üretim ithalatın yerini alacak ve cari fazla verilecektir. Yerli üretim, ithal malların yerini alınca enflasyon da düşecektir. Bu düşünceyle Merkez Bankası(MB) 23 Eylül 2021’de politika faizini yüzde 19’dan yüzde 18’e, yüzde 16’ya, yüzde 15’e ve 16 Aralık 2021’de yüzde 14’e indirmiştir. MB politika faizini düşürünce döviz kuru sıçrama yaptı. Dolar kuru Eylül 2021’de 8.3 TL iken bugün 14.72’ye çıkmıştır. Kurdaki sıçrama enflasyonu yukarı çekerek zam furyası başlamıştır. Enflasyon yüzde 19.3 iken bugün yüzde 61.14’e yükselmiştir. MB’nin politika faizini düşürmesi ise tahvil faizlerinin düşmesine değil bilakis önemli oranda artmasına neden olmuştur. Nitekim, Hazine’nin 5 yıllık faizi yüzde 17.6’dan bugün yüzde 26.4’e çıkmıştır. Böylece, faiz indirince rekabetçi kurlar ile ihracat artacak, dış denge fazla verecek, döviz bollaşacak ve enflasyon düşecek teorisinin veya Türkiye Modelinin tutmadığı çok açık bir şekilde anlaşılmıştır. MB politika faizini düşürünce enflasyon beklentileri ve piyasa faizleri artmıştır. Halbuki ABD Merkez Bankası FED faizi 25 baz puan artırma yoluna giderek enflasyon beklentisinin ve piyasa faizinin düşmesini sağlamıştır.
Döviz kurundaki artışın yanı sıra dünyadaki enerji ve gıda fiyatlarındaki artışlar, Merkez Bankası’nın parasal genişleme yoluna gitmesi, kredi genişlemesi, sıkı para ve maliye politikası uygulanmaması enflasyonun artışında etkili olmuştur. Hükümetin enflasyon artarken kamu harcamalarını artırma, vergi indirimleri ve faiz indirimlerine yoluna gitmesi iddia edilenin aksine enflasyonla mücadele yoluna gidilmediğini göstermektedir.
Merkez Bankası 27 Ocak 2022’de açıkladığı enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 23.2 olarak açıklamıştır. Üç aylık enflasyon ise yüzde 22.81 olmuştur. Böylece, 12 aylık enflasyon tahminine üç ayda yaklaşılmıştır. Martta yıllık tüketici enflasyonu yüzde 61.14 ile yirmi yılın zirvesine çıkarken MB’nın yüzde 5 enflasyon hedefinin de 12 katına ulaşılmış oldu. Merkez Bankası, yüzde 61.14 enflasyon varken politika faizini yüzde 14’e indirmesi ile yıllık tüketici enflasyonu ile politika faizi arasındaki fark olan reel faiz -47.14 puanla tarihi düşük seviyeye gerilemiştir. Bu negatif reel faiz para politikasının kullanılmadığını göstermektedir. Aynı şekilde önümüzdeki seçim dolayısıyla sıkı bir maliye politikası uygulanmamaktadır.
Uygulanan model çerçevesinde politika faizindeki indirimler sonucu krediler düşmediği gibi artan ihracata karşılık ithalatın azalacağı beklentisi de gerçekleşmemiştir. Düşeceği beklenen ithalat artış göstermiştir. Nitekim, 2022 yılı mart ayında geçen yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 19.8 artarken ithalat yüzde 31.0 artmıştır. Dış ticaret dengesi 8.2 milyar dolar açık vermiştir. 2022 yılı ocak-mart döneminde ise geçen yılın aynı dönemine göre ihracat yüzde 20.8 artarken ithalat yüzde 42.1 artmıştır. Dış ticaret dengesi 26.4 milyar dolar açık vermiştir. Geçen yılın aynı dönemine göre dış ticaret açığındaki artış ise yüzde 138.4 olmuştur. İhracatın ithalatı karşılama oranı 6.9 puan azalarak yüzde 73.4 düzeyine inmiştir. Bu rakamlar Türkiye modelinin tutmadığını teyit eder mahiyettedir.
Yapılması gereken bilime dayalı politikalar uygulamaktır. İktisat teorisine ve dünya deneyimlerine aykırı uygulamaların ekonomik bedeli yüzde 61.14 gibi rekor enflasyon oranlarına ulaşmak olmuştur. Enflasyon yaşam maliyetini artırır, karar almayı zorlaştırır, gelir dağılımını bozar, dış ticaret dengesini bozar, belirsizlik artar, yatırımları olumsuz etkiler ve birçok ülkenin son zamanlarda zorunlu olarak yaptıkları gibi faizlerin yükselmesine neden olur. Bizim gibi faizleri yükseltme yerine faizleri düşürerek reel faiz oranının negatif olması durumunda ise insanlar paralarını bankalara yatırmak yerine tüketimi artırma, altın, döviz veya gayrimenkul alma yoluna giderler. Bankalardaki mevduat azalır ve yatırımlar için yeterli kredi imkanı oluşmamış olur. Bu durum yatırımları ve büyümeyi azaltır.
EKONOMİ
5 saat önceSPOR
8 saat önceTARIM VE HAYVANCILIK
8 saat önceGÜNDEM
16 saat önceBÖLGE
19 saat öncePOLİTİKA
21 saat önceTARIM VE HAYVANCILIK
21 saat önce