DEVA Partisi Kurucularından Prof. Dr. İhsan Günaydın, tüketici yıllık enflasyonunun yüzde 73.50’yi, üretici enflasyonun yıllık yüzde 132.16’yı bulduğunu açıklayarak, kötü gidişata dikkat çekti.
Deva Partisi Kurucular Kurulu Üyesi Prof. Dr. İhsan Günaydın, Türkiye İstatistik Kurumu(TUİK)’nun açıkladığı Mayıs 2022 tüketici ve üretici fiyat endekslerine göre tüketici enflasyonu aylık yüzde 2.98, yıllık yüzde 73.5, üretici enflasyonu ise aylık yüzde 8.76, yıllık ise yüzde 132,16 olduğunu söyledi.
Oluşan rakamın tüketici enflasyonu noktasında 1998’den bu yana geçen 24 yılın zirvesine ulaştığını belirten Günaydın, üretici enflasyonu ise 1995’den bu yana geçen 26 yılın zirvesine çıktığını belirtti.
Prof. Dr. Günaydın, üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki farkın 58.66 puan, Merkez Bankası faizi ile tüketici enflasyonu farkının ise 59.5 puan ile rekor düzeylere çıktığını kaydetti.
Günaydın şöyle devam etti:
“TÜFE ana harcama gruplarına göre aylık değişim oranlarına baktığımızda artışın en yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %6,53 ile alkollü içkiler ve tütün, %6,15 ile eğlence ve kültür, %5,47 ile lokanta ve oteller oldu. Yıllık olarak artışın en yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %107,62 ile ulaştırma, %91,63 ile gıda ve alkolsüz içecekler, %82,08 ile ev eşyası oldu.
Son dönemlerde açıklanan enflasyon rakamlarında dikkate alınan hususlardan biri de gıda fiyatlarıdır. Çünkü son zamanlarda ülke genelinde artan gıda fiyatları tüm sosyo-ekonomik grupları etkilemektedir. Düşük gelirlilerin bütçesinde en büyük payı oluşturan iki kalemin gıda ve ulaştırmanın olduğunu dikkate aldığımızda dar gelirlilerin hissettiği enflasyonun açıklananın çok üstünde olduğunu söylemek mümkündür.
Yİ-ÜFE’de ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara malında %4,99, dayanıklı tüketim malında %3,57, dayanıksız tüketim malında %7,06, enerjide %27,65 ve sermaye malında %4,11 artış olarak gerçekleşti. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri ise; ara malında %122,21, dayanıklı tüketim malında %83,41, dayanıksız tüketim malında %106,82, enerjide %300,16 ve sermaye malında %79,08 artış olarak gerçekleşti.
Yaşanan enflasyonda sorun küresel mi?
İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE B endeksi aylık %3,83, yıllık %61,63 artmıştır. Piyasada daha çok izlenen TÜFE C endeksi ise, aylık yüzde 3.44, yıllık ise yüzde 56.04 ile rekor düzeye ulaşmıştır. Bu rakamlar ülkemizde yaşanan enflasyonun küresel faktörlerin yanı sıra büyük ölçüde uygulanan politikalardan kaynaklandığını göstermektedir. Enflasyon bütün dünyada yükselmektedir. Ancak ülkemizdeki artış kıyaslanamayacak ölçüde yüksektir. Nitekim G20 ülkeleri içinde enflasyon oranı en yüksek ülke yüzde 73.5 ile Türkiye’dir. Yüzde 51.27 ile Arjantin ikinci ve yüzde 17.83 ile savaşın içinde bulunan Rusya oldu. Enflasyon oranı, ABD’de yüzde 8.3, Almanya’da ise yüzde 7.9 oldu. Dolayısıyla, enflasyonun sadece küresel tarafa fatura etmek doğru değildir. Yapılan hesaplamalara göre yaşadığımız yüksek enflasyonun çok büyük bir kısmının yanlış politikalardan kaynaklandığını göstermektedir. Nitekim, 23 Eylül 2021’de yüzde 19 olan faizi 5 puan indirmek suretiyle yüzde 14’e çekerek 23 Eylül 2021’de yüzde 19.58 olan enflasyonu 53.92 puan artırarak yüzde 73.5’e çıkarmış olduk.
TÜİK’in açıkladığı rakamlarla hissedilen aynı mıdır?
TÜİK’in açıkladığı rakamlar ile açıklanan başka rakamlar arasında önemli farklılıklar olunca açıklanan rakamların gerçeği yansıtmadığını ve hissedilen enflasyonun çok daha yüksek olduğu eleştirileri sıkça yapılmaktadır. Nitekim, Mayıs 2022 enflasyonu İstanbul Ticaret Odasının yayınladığı İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksine göre aylık yüzde 5.84, yılık yüzde 87.4’dür. ENAG’ın açıkladığına göre aylık enflasyon yüzde 5.46, yıllık ise yüzde 160.8’dır. Aynı şekilde Türk-İş’in açıkladığı gıda enflasyonu yüzde 107.8 iken TÜİK’in gıda enflasyonu yüzde 91.6’dır. Tanım ve kapsam olarak farklı olmakla birlikte bir birine yakın seyreden ancak 2021 yılından itibaren üretici enflasyonun tüketici enflasyonundan çok yüksek olması tüketici enflasyon rakamlarının düşük açıklandığı görüşlerine neden olmuştur.
TÜİK’in açıkladığı rakamların diğer rakamlardan düşük olması verilerin ve kurumun güvenilirliği sorununu gündeme getirmektedir. TÜİK başkanlarının sık değişmesi, yaşanan istifalar ve 410 ürünün fiyatının bulunduğu madde sepetinin yayımı ile bölgesel enflasyon rakamlarının yayımının durdurulması güvenilirlik ve şeffaflığı daha da tartışılır hale getirmiştir. Verilerin doğru ve güvenilir olması gerçek durumun görülmesi ve ona göre doğru politikaların üretilmesi ve uygulanması açısından büyük önem taşımaktadır.
Enflasyondaki bu gidiş devam edecek mi?
Açıklanan rakamlarla mayıs ayı geride bırakılarak haziranda enflasyonun ne olacağı merak edilmeye başlanmıştır bile. Mayıs ayının sonları ve haziran ayının ilk günlerindeki elektrik, doğalgaz, motorin ve benzin zamlarının doğrudan ve dolaylı etkilerini ve alkollü içecekler ile tütün mamullerindeki ÖTV artışlarını dikkate aldığımızda bundan sonra zam yapılmasa bile enflasyonun haziran ayında da artacağını göstermektedir.
Haziran ayı enflasyon rakamları kimler için önemli?
Haziran ayı enflasyon rakamları özellikle memur ve emekliler için çok önemlidir. Çünkü, ilk altı aydaki maaş/enflasyon farkının ne olacağı haziran enflasyon oranı ile belirlenecektir. Mayıs 2022 enflasyonu artmış ancak artış hızı yüzde 7.25’den yüzde 2.98’e düşmüştür. Haziran ayı enflasyonu ile birlikte 13 milyon 662 bin emeklinin maaşı ve memurlara yapılacak toplu sözleme artışının yanı sıra verilecek enflasyon farkı belirlemiş olacaktır.
Enflasyondaki bu gidişi durdurmak için ne yapılmalıdır?
Enflasyon, öncelikle iktisadi birimlerin elinde tuttuğu nakit paranın satın alma gücünü azaltmaktadır. Enflasyon, nakit para üzerinde vergi etkisi oluşturarak toplumun refahını azaltmaktadır. Bunun yanı sıra gelir dağılımını bozmakta, büyümeyi olumsuz etkilemekte, ödemeler dengesi üzerinde negatif etki yapmakta, kaynakların verimsiz ve spekülatif kullanılmasına ve önemli toplumsal sorunlara yol açmaktadır. Kısaca enflasyon halk düşmanı ve kötülüklerin anasıdır. Bu nedenlerle enflasyonla etkin bir şekilde mücadele edilmesi gerekir.
Türkiye’de enflasyonun yükselmesine neden olan faktörlerin başında döviz kuru hareketleri ve gıda fiyatları gelmektedir. Ayrıca, aşırı negatif reel faiz, kontrolsüz parasal genişleme, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve güvenilirliği, enflasyon beklentilerindeki bozulma ve atalet, yurt içi talebin canlı olduğu dönemde fiyatlar üzerindeki baskı, kamu fiyatları ve vergiler ve rekabet koşulları da enflasyona etki eden diğer faktörler arasında yer almaktadır.
Enflasyonla mücadele için ekonomiyi yönetenlerin enflasyonun yüksek olduğuna inanması, bu yüksek enflasyonun ekonomiye verdiği zararları bilmesi ve etkin bir şekilde enflasyonla mücadele etmesi gerekir. Yoksa enflasyon pandemi ve savaş dolayısıyla artan global bir sorundur. Dolayısıyla pandeminin geçmesi ve savaşın bitmesi ile enflasyon kendiliğinden düşer anlayışı çok yanlıştır. İktisat teorisi ve dünya uygulamalarına uygun politikalar uygulamak gerekir. Enflasyonu yüzde onun altında olan ülkeler bile resesyon(ekonomide iki dönem üst üste küçülme) tehlikesini göze alarak enflasyonla etkin mücadele yoluna gitmekte ve Merkez Bankaları politikalarını bağımsız bir şekilde belirleyerek enflasyona müdahale etmektedir. Bizde de Merkez Bankası bağımsız bir şekilde enflasyonla mücadele yoluna gitmelidir.
Yükselen enflasyonun temel belirleyicileri arasında yer alan enflasyonun kur hareketlerine duyarlılığı azaltılmalıdır. Bu için döviz kurunun istikrarlı olması ve kurdan fiyatlara geçişkenliğin zayıflatılması gerekmektedir. Yüksek enflasyona neden olan gıda fiyatları aşağıya çekilmelidir. Bunun için tarımsal üretim artırılmalı ve girdi maliyetleri (yem, gübre, mazot gibi) azaltılmalı, kooperatifleşme artırılmalı, vergi yükü azaltılmalı ve gümrük vergisi indirimleri çok dikkatli yapılmalı, tarımsal arazilerin azalmaması için etkin tedbirler alınmalı ve kayıtdışılık ve verimlilik azalışları önlenmelidir.
Enflasyonun yükselmesi, dış borçların artması ve benzeri nedenlerle artan ülke riskini azaltmak yoluna gidilmelidir. Ülkelerin riskini ölçmede kullanılan kriterlerden biri olan CDS primimiz maalesef 714.13 gibi çok yüksek bir düzeyde bulunmaktadır. Risklerin azaltılması ile yatırımcıların ekonomiye güveni artırılarak kötüleşen beklentilerin iyileştirilmesi önem taşımaktadır. Kısa vadede beklentileri iyileştirecek ve ataleti kıracak bir para politikası uygulanmalıdır. Merkez Bankası bağımsızlığı sağlanmalı, kredibilitesi artırılmalı ve gerçekçi bir enflasyon hedefi ortaya koyması gerekir. Ayrıca, hukukun üstünlüğünün sağlanması, TÜİK’in bağımsızlığı ve güvenilirliği gibi reformlar yapılarak yerli ve yabancı yatırımcının güvenini artırma yoluna gidilmelidir. Yabancı yatırım artışı ve turizme odaklanma ile birlikte döviz girişinin artması kurların düşmesini sağlayacaktır. İthal girdi bağımlılığımızın yüksek olması nedeniyle kurlardaki düşüş enflasyonun düşmesine neden olacaktır. Dövize endeksli garantiler gözden geçirilmeli, döviz cinsinden borçlanmaya son verilmeli, kamu bankalarının ucuz kredi vermesi anlayışı gözden geçirilerek sadece ihracata ve üretime yönelik düşük kredi uygulamasına geçilmeli ve gönüllü ve zorunlu tasarruflar artırılarak harcanabilir gelir azaltılmak suretiyle talep artışı azaltılmalıdır. Uygulanacak bu tedbirlerle enflasyonda yaşanacak düşüş faiz düşüşlerini de beraberinde getirecektir. “
EKONOMİ
5 saat önceSPOR
7 saat önceTARIM VE HAYVANCILIK
7 saat önceGÜNDEM
16 saat önceBÖLGE
18 saat öncePOLİTİKA
20 saat önceTARIM VE HAYVANCILIK
21 saat önce