Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Suriyeli sığınmacıların çalışma izinlerine ilişkin yaptığı yönetmelik değişikliğine tepki gösterdi. Özel, “Biz sığınmacıya düşman değiliz, sığınmacı yaratan politikalara düşmanız. Esad genel af kararı çıkarmışken sığınmacıların dönmesi için en uygun zaman ama Erdoğan, geçici sığınmacı statüsündeki kişileri, bizim işsizimiz yerine işe girecekleri hali üç yıla çıkardı. Erdoğan’a sesleniyorum, artık bu yönetmelikleri geri çekmelisin. Artık Suriyelilerin gitmesi ve bu ülkenin kaynaklarını tüketmemesi gerekmektedir. Bizim yoksulumuz bize yetmektedir. Bizim işsizimiz, bize yetmektedir. Artık bu işin bitmesi gerekmektedir” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Kırıkkale’de halk buluşmasında konuştu. Özel, “31 Mart tarihinde, 47 yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin birinci parti olmasıyla birlikte 413 belediyeyi kazandığımız bu süreçte her bir belediye, her bir ilçe, her bir belde, her bir büyükşehir, her bir il belediyesi çok anlamlı. Ama milletvekili olmaya niyet ettiğinde il başkanı iken beni çağıran, ‘Hiçbirini kazanamıyoruz. İddialıyım, örgütümüz arkamızda, partimiz inandı. Başarabiliriz ama sizin desteğiniz önemli’ diyen gencecik Ahmet Önal, 2018 yılında sizlerin teveccühü ile milletvekili oldu. Onu Kırıkkaleliler olarak Meclis’e yolladınız. Beş yıl boyunca Meclis açıksa oradaydı. Meclis’te üzerine düşen her şeyi yaptı. Türkiye’nin neresinde görev verdiysek koştu, çalıştı. Ama bir vazife yoksa mutlaka memleketine geldi. İlçe ilçe, belde belde, köy köy, tek başına değil ekibiyle, il başkanlarıyla, ilçe başkanlarıyla, tüm üyelerimizle birlikte kol kola gezdi. Sizinle birlikte çalıştı, sesinizi Türkiye’ye duyurdu ve yapılan ilk milletvekili seçiminde, elbette ki o zaman partimiz beklediği başarıyı elde edemediği için duyulmadı çok Türkiye’de. Belki çok görülmedi. Takdir edildi ama ifade edilmedi. İl yönetimimizle birlikte, örgütümüzle birlikte girilen ilk seçimlerde Türkiye rekoru kırarak yeniden milletvekili seçildi. Yüzde 80 oy artışıyla milletvekili seçilen bu kardeşim, yerel seçimler geldiğinde ankete soruldu. Siz 10 ay önce Meclis’e yolladığınız Ahmet’i geri çağırıyordunuz. ‘Bu belediyeyi Ahmet yönetir, iyi yönetir, dürüst yönetir, şeffaf yönetir. Derdimiz boyumuzu aştı ancak onun gayretiyle bu işi halleder, çözeriz’ diyordunuz ve onu geri çağırıyordunuz. Örgütümüze danıştık, kendisine danıştık ve en doğru karar verdik. En doğru zamanda kendisini ilan ettik ve siz bu evladınızı iki kişiden birinin oyunu alarak, Kırıkkale’de yüzde 50’nin üzerinde bir oyla bu önemli göreve getirdiniz. Her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, her birinize” dedi. Özel, şunları kaydetti:
“HER EMEKLİ, HER AY 5,5 ÇEYREK ALTIN KAYBEDİYOR”
“Bugüne kadar hep seslerini duyurmaya çalıştığımız emekliler, biraz önce yukarıda Emekliler Derneği Başkanı dertlerini anlatmak üzere toplantıdaydı. Ben 105 miting yaptım, her mitingde emeklilerin sorunlarını anlattım. Bir kez daha burada söylemek isterim ki; hem geçmişten bugüne biriken sorunları var, örneğin 2000’li yıllardan öncesine uygulanıp sonrasında uygulanmayan İntibak Yasası, örneğin katma değer iadesinde, vergi iadesindeki beklentileri ve emeklilerin sağlık alanında, tedavide, ilaçta maaşlarından yapılan yüksek kesintiler, 65 yaş üstünün ulaşımda ve diğer hizmetlerde yaşadığı zorluklar. Ama en önemli zorluk, şüphesiz emekli maaşlarının getirildiği nokta. Biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz, AK Parti‘ye oy veren emekli de biliyor. AK Parti geldiğinde, 3 Kasım 2002 tarihinde bir emeklinin, en düşük emeklinin maaşı 1,5 asgari ücret düzeyindeydi. Tayyip Bey dedi ki, ‘Sizi enflasyona ezdirmeyeceğim, enflasyona göre zam yapacağım.’ Ve ne yaptı? TÜİK‘e göre hesap yaptı. TÜİK ne demek? ‘Tayyip’i Üzmeyen İstatistik Kurumu’nun baş harfleri’ demek. Tayyip Beyi üzmedi ama emekliyi üzdü, emeklinin yıllar yıllar yıllar içinde birike, birike birike canına okudu. Bakın hiç ellemeselerdi, hiç dokunmasalardı en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Yani bugünkü asgari ücretle, düşük olan, beğenmediğimiz asgari ücretle bile tam 26 bin lira olacaktı. Ama bugün 12 bin 500 lira. Her hesap şaşar, Türkiye’de altın hesabı şaşmaz. Tayyip Bey geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün, en düşük emekli maaşı 12 bin 500 lira, 2,5 çeyrek altın alıyor. Elimizi vicdanımıza koyalım, birlikte konuşalım, 12 bin 500 lirayla aldığınız 2,5 çeyrek altın nerede? Bundan 20 yıl önce alınan 8 çeyrek altın nerede? Bir düşünün. Bakın, karşıda kuyumcu var, o kuyumcudan bugün bir emekli, bir çeyrek altın alsa, cebine katsa, evine gitse, varsa, bir baksa ki o altın kayıp. Ne olur? Deli çıkar değil mi? Hemen çıkar, gittiği yollara bakar, ‘Nereye düşürdüm bu altını?’ der. Peki ne durumdayız biliyor musunuz? Şu durumdayız. Bir emekli değil, her emekli. Bir altın değil, 5,5 altın, bir kez değil, her ay düşürüyor cebinden, her ay kaybediyor. Peki bir şey nerede aranır? Kaybedildiği yerde aranır. Nerede bulunur? Nerede kaybedildiyse, orada bulunur. 8 çeyrek altından, 2,5 çeyrek altına düşecek o kaybı 3 Kasım 2002 günü kurulan sandıkta kaybettiniz. Şimdi o kaybettiğinizi bulmak için kurulacak yeni sandığa, önümüzdeki ilk sandığa gidecek misiniz? Kaybettiğinizi orada bulacak mısınız? Bu iktidarı yollayacak mısınız? Sizin derdinizi dinleyen halkın iktidarını, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını kuracak mısınız? İşte o zaman o zaman emeklinin sıkıntıları çözülecek, işte o zaman asgari ücretlinin sıkıntıları çözülecek, işte o zaman kepengini siftahsız indiren esnafın sorunları çözülecek, işte o zaman destekleme alamadığı için zor durumda olan ve maliyetinin altında ürününü satanların, artık süt üreterek para kazanamadığı için hayvanlarını iki gözü yaşlı bıçak altına yatıranların sorunları çözülecek. O günlerin gelmesi için bu iktidarın gitmesi lazım.”
“TÜRKİYE İTTİFAKINA ÇOK DAHA ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR”
“31 Mart seçimlerinde hem Kırıkkale için hem Türkiye için bir önemli ittifaktan bahsetmiştim. Demiştim ki, ‘Bu sorunları tek başımıza çözemeyiz. Bu seçimi tek başımıza kazanamayız. Ama eğer siz inanırsanız, siz güvenirseniz, büyük bir ittifakı kurarsak hep birlikte kazanabiliriz. O ittifakın adı, Türkiye ittifakıydı. O ittifakın içinde sosyal demokratlar var, o ittifakın içinde muhafazakâr demokratlar var, o ittifakın içinde milliyetçi demokratlar var. O ittifakın içinde Kürt demokratlar var. Yeter ki vatanına, milletine, bayrağına ve Atatürk’e saygılı olsun.’ Bütün demokratlar Türkiye ittifakında yer aldılar ve hep birlikte 31 Mart’ta yüzde 38’lik bir oyla 47 yıl sonra Atatürk’ün partisini birinci parti yaptılar. Türkiye’nin bütün demokratlarına teşekkür ediyorum. Şimdi önümüzdeki günlerde Türkiye ittifakına çok daha önemli görevler ve vazifeler düşüyor.”
“YİNE İLİĞİNİZİ, KEMİĞİNİZİ SÖMÜRECEKLERDİ, GERİYE PÜSKÜRTTÜK”
“Birileri, ‘Cambaza bak’ diyerek dikkati dağıtmayı, yoksulluğu, işsizliği, çaresizliği konuşturmamayı, hatta ve hatta siz cambaza bakarken, hala daha cebinizden para aşırmayı hesap eden bir anlayış var. 1 Ekim günü Meclis’e çıktılar, geldiler. Dediler ki, ‘İsrail Türkiye’ye saldıracak.’ Dedik ki, ‘Yahu İsrail kim, Türkiye’ye saldırmak kim? Bu kahraman ordu, bu güçlü ordu varken, bu gerektiğinde ölmek için gözünü kırpmayan 83 milyon varken, Conkbayırı’nda, Anafartalar’da kefensiz yatanların torunları varken, bu İsrail, bu Netanyahu nasıl bize saldıracak?’ Ama bunu söyleyen ülkenin Cumhurbaşkanı, söylediği yer Meclis’in kürsüsü. ‘Hele bir gel dedik, bir anlat bakalım ne biliyorsun?’ Gelmedi. Yerine iki bakan yolladı. Biri 40 dakika, biri 36 dakika konuştu. Gizli oturumda söylediğini söylemek 10 yıl yasak. ‘Ama söyleyeceksen söyle, susacağız, destekleyeceğiz’ dedik. ‘Ama kandırıyorsan, ama altını dolduramazsan, ama o söylediklerinin altı boş kalırsa söylediğini değil söylemediğini anlatırız. İfşa ederiz. Memlekete şikâyet ederiz’ dedik. Kırıkkale’nin güzel insanları, değerli Kırıkkaleliler, televizyonda duymadığınız, sizin bilmediğiniz hiçbir şeyi söylemediler. Ve ‘Türkiye’ye saldıracak’ demediler. Altını dolduramadılar. Hattı zatında bunun gerçek olmayan bir şey olduğunu açıkça ortaya çıkardılar. Peki niyet neymiş? Niyet şu, size diyor ki Tayyip Bey, ‘Evet, açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin ama tehlike büyük. Benim arkama geçmelisin.’ Artık yoksulluk yerine İsrail savaşı konuşmanın, işsizlik yerine firkateynleri yarıştırmanın, bu çaresizliğin yerine üçüncü dünya savaşı safsataları ile meşgul olmanın hiçbirimize faydası yok. Hiç birinize faydası yok. Bir de bunun üstüne tuttular, çıkardılar. Dillerinin altındaki baklayı çıkardılar. Dediler ki biz, ‘Savunma Sanayii Fonu kurduk. O fona sizden para keseceğiz.’ Eğer o yalanlarını, bu gerçek olmayan korkuyu kışkırtmalarını ortaya çıkarmasaydık, her beyannameden para, ikinci el arabadan para, birinci el arabadan para, saat alandan para, kredi kartı olandan para, harcayandan para, harcamayandan para. İliğinizi, kemiğinizi yine sömüreceklerdi. Ama durduk, itiraz ettik. Gerçekleri ortaya çıkardık. ‘Bunu geçirmeyiz, çekeceksiniz’ dedik ve geriye püskürttük. Siz bize inandıkça, biz, vatandaşın gerçek sorunlarını konuştukça, bizde bu inanç, sizde bu güven oldukça artık bu insanları kandıramayacaklar, sömüremeyecekler, aldatamayacaklar ve yoksulluğu bu ülkeden söküp atmak için önümüzde duramayacaklar. Biz başaracağız, siz başaracaksınız. Hep birlikte bu ülkeyi yeniden kurtaracağız. Bu ülkeyi yeniden güçlü bir ülke haline getireceğiz.”
“MAALESEF HAKLI ÇIKTIK, ÖZELLEŞTİRME NE BU ŞEHRE NE ÜLKEYE YARADI”
“Bu Ahmet Önal yaman bir adam. Size temiz su getirecek ya. İlkini bana getirdi, teşekkür ediyorum. Ahmet kardeşimi yürekten bir kez daha alkışlıyorum. Maalesef, haksız çıkmayı çok isterdik. Hatırlıyor musunuz? 21 Haziran 2021. Dedik ki, ‘Bu en kısa gece, en uzun gündür’ demiştik. Meydanda toplanmıştık, ‘MKE’yi kapatmayın’ demiştik. MKE’ye sahip çık mitinginde, ‘MKE’yi şirketleştirmeyin, ikinci bir Tank-Palet Fabrikası faciası ortaya çıkarmayın’ demiştik. Dinlemediler. O gün 6 bin 500 işçimiz vardı. 2022 faaliyet raporuna göre 2 bin 952’ye düştü. O gün o özelleştirdikleri Makina Kimya Endüstrisi, İstanbul Sanayi Odası’nın her sene açıklanan İSO ilk 500 şirket listesine girerdi, yine giriyor. O gün Türkiye’nin İSO 500’de 90’ıncı şirketiydi. Bir yıl sonra 121’e düştü. 2022’de 137’ye düştü. 2023’te 181’inci sıraya düştü. Bu sene ilk 200’ün dışında kalması kuvvetli ihtimal. Petrol İş Sendikası, o gün bizimle birlikte direnen Petrol İş Sendikası, yaptığı açıklamaya göre MKE’de işçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri şirket yapısına geçtikten sonra azaldı. Kazalar arttı, meslek hastalıkları arttı. Şu anda iş sağlığı ve güvenliği sorunlarının yanı sıra düşük ücret sıkıntıları vardır, çözülmesi gereken sorunlar vardır. Maalesef haklı çıktık. Keşke onların dediği gibi olsaydı. Keşke özelleştirme bu şehre yarasaydı. Ama ne bu şehre yaradı, ne de bu ülkeye yaradı. O yüzden MKE’yi kuran, bu şehre kazandıran, bozkırın ortasında 10 haneli bir köyden koca bir kent yaratan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e minnetlerimizi sunuyoruz. Orayı özelleştirenlere de ‘Bize bunu yaptınız ama geliyoruz, sandığa geliyoruz. Hesabını sormaya geliyoruz’ diyoruz.”
“SIĞINMACIYA DEĞİL, SIĞINMACI YARATAN POLİTİKALARA DÜŞMANIZ”
“Maalesef, en önemli sorunlarımızdan bir tanesi sığınmacı sorunu. Sığınmacılar, Türkiye’de kötü dış politikanın ürünü olarak, Türkiye’nin yoksulunun yerine bakmak zorunda olduğumuz, işsizimiz yerine işe giren ve memleketinden buraya geldiği için küçücük çocuklara, gariban insanlara düşmanlık yapmıyoruz ama artık bıçak da kemiğe dayandı. Biz sığınmacıya düşman değiliz. Ama sığınmacı yaratan politikalara düşmanız. Atatürk’ün sözünü tutmayan, komşuda iç savaş kışkırtıcılığı yapan, komşunun toprak bütünlüğüne saygı duymayan, komşudaki devlet dışı unsurları muhatap alan, getiren, giydiren, yediren, eğiten, donatan, savaşmaya yollayan, orada huzuru kaçıran Recep Tayyip Erdoğan anlayışına ve onun yarattığı sığınmacı sorununa sonuna kadar karşıyız. Geçen hafta Türkiye’nin öbür ucunda Hatay’da bir çağrı yaptım. Esad yıllardır ‘Görüş’ dediğimiz, ‘Eli kanlı Esad ile görüşmem, git sen görüş, senin olsun’ dediği Esad ile ‘Görüş’ dedik, ‘Görüş’ dedik. ‘Görüşmem’ dedi. Biz görüşeceğiz, ilan ettik. ‘Tamam tamam ben de görüşeceğim’ dedi. O günden beri oyalıyor, oyalanıyor. Esad genel af kararı çıkardı. Sığınmacıların memleketlerine dönmesi için en uygun zaman ama Esad genel af kararı çıkarmışken, maalesef Recep Tayyip Erdoğan sığınmacıların Türkiye’de kalma süresini, üç aylık süreyi altı aya, belli şartlarla üç yıla çıkardı. Yani geçtiğimiz günlerde yayınlanan belge ile geçici sığınmacı statüsündeki kişileri üç yıl süreyle, bizim yoksulumuz yerine bakmaya devam etmek zorunda olacağımız, bizim işsizimiz yerine işe girecek hali üç yıla çıkardı. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum, artık Esad da af çıkarmışken, bu çıkardığın kararnameleri, yönetmelikleri geri çekmelisin. Artık Suriyelilerin memleketine gitmesi ve bu ülkenin kaynaklarını tüketmemesi gerekmektedir. Buradan çağrımız bir kez daha Erdoğan’adır. Evlinin evi güzeldir, herkesin memleketi güzeldir. Bizim yoksulumuz bize yetmektedir. Bizim işsizimiz, bize yetmektedir. Artık bu işin bitmesi gerekmektedir.”
“BU İKTİDARI DEĞİŞTİRMEK, BİLHASSA GENÇLERİN YÜZÜNÜ GÜLDÜRMEK İSTİYORUZ”
“Kırıkkale’nin güzel insanları, bu genç ekibe sahip çıktığınız için size minnettarız. Bundan sonraki süreçlerde bir elimiz hep Kırıkkale’de olacak, bir gözümüz hep Kırıkkale’de olacak ama sizden ricamız. Kırıkkale ittifakını büyütün, Türkiye ittifakını büyütün. Bugün bu kadar yoksulluk, işsizlik, bu kadar çaresizlik, bu kadar gelecekten kaygılar yüksekken, lütfen bu memlekete sahip çıkmak için bir arada durun. Birilerinin istediği gibi kavganın, gerilimin, kutuplaşmanın parçası değil; kardeşliğin ve umudun parçası olalım. Türkiye ittifakını ilk seçimlerde yeniden kuralım. Sandığı hep beraber getirelim. Bu iktidarı hep beraber değiştirelim. Hep beraber güzel günlere kavuşalım. Önümüzdeki süreçte emeklilere soruyorum. Geçim var mı r? İşçiler geçim var mı? Esnaflar geçim var mı? Peki bundan sonra geçim yoksa ne var? Ne istiyoruz? Biz hep beraber seçim istiyoruz. Bu iktidarı değiştirmek, yüzleri güldürmek, yoksulluğu bitirmek ve bilhassa da gençlerimizin yüzünü güldürmek istiyoruz. O güne kadar Kırıkkale Belediye Başkanına, Atatürk’ün partisine ve memleketine sahip çıksın. Biz Kırıkkale’yi seviyoruz, Kırıkkalelileri seviyoruz. Hepinizi en kalpten, en candan, en içten duygularla selamlıyoruz. İyi ki varsınız, iyi ki birlikteyiz. İyi günlerde hep birlikte olacağız. Sizi sevgi ve saygı ile selamlıyoruz. Sağ olun, var olun.”
DÜNYA
3 saat önceAKTÜEL
3 saat önceDÜNYA
4 saat önceDÜNYA
23 saat önceTARIM VE HAYVANCILIK
2 gün önceDÜNYA
2 gün öncePOLİTİKA
2 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.