Gezinirken uçsuz bucaksız tüm çıplağımla karşıma çıkıverdi. Ansızın..
Baktım. Geçip gidemedim. Küfrettim. Sonra silkelendim. Dua ettim. Tanıyordum. Saatlerce konuşmuş gibi idim. Sesini hatırlamıyorum. Ayaklarım beynimin verdiği emre itaat etmiyor. Bir küfür daha patlatıyorum okkalısından. Yapanın ellerine sağlık demek geçiyor içimden. Yaradan yaparsa kendi kendime böyle olur diyorum.
Özgüveni yerinde. Saçları başının arkasında sıkıca lastik toka ile bağlanmış, beline kadar inmese de hemen göğsünün altına kadar salınmış. Kirpikleri gözlerinin üstünde yelkenli gibi, kaşları alnının altında ben buradayım der gibi süzülüyorlar. Gülüşü karanlıktan çıkan özgürlüğü yansıtırken, içini ısıtıyor.
Hemen yanında asılı duran çiçekler kıskançlık içindeler. Öyle ki çiçekler mahzun ve mahcup hayranlıklara bakıyorlar. Kolsuz, göğüs dekolteli elbisesindeki yansıma değil gözlerinin yeşilliği…
Tablodaki kadının!
Yaraları yeni kapanmış, hayatın içinde yoğrularak tek başına dik durarak bir yerlere gelmek isterken, yaralamışlar. Demokrasiye aç bir ülke gibi, dağlara çıkmayı göze alan vatan sevgisi dolu bir vatansever. Nefretini ay gibi yüzünde bulmak mümkün değil. Belli ki çok direnişlerde bulunmuş. Haksızlığın karşısında mücadele vermiş. Asla onursuz kalmamış.
Öyle uzun boylu biri değil, hatta birilerine göre güzel de olmayabilir. Etli dudaklarının arasında beyaz dişlerini ortaya çıkartan gamzeli yanaklarından oluşuyor Tablodaki kadının yüzü.
Saatlercebakıp seyredebilirsin, türlü hayallere de dalabilirsin. Nasılsa ulaşamayacaksın, hayallerini geliştirebilir. Hatta konuşabilirsin de ama dokunamazsın. Hissedebilirsin ama hiç bir şeyi hissettiremezsin. O sana hiç bakmayacak. Ayakta olduğunu sandığın kadın aslında bir sandalye de kendine bakıyor. Sen gülüşünle aydınlanıp gülebilirsin. Hayallerini kurarken, o sana hiç gülmeyecek,bunları bilmelisin.
Saatlerce konuşmuş, dertleşmiş, senden uzak değilmiş hissiyatına bürünmüş olman çok da anormal bir durum değil. Asil ve hanımefendi duruşunun altında, isyankârlığı görüyor olman da gayet normal. Baktıkça içindeki fırtınaları özlemleri dokunuşlarını fark edemiyorsan bu senin yeteneksizliğindir.
Bazen dokunuşlara, fırtınalara göğüs gererek çıktığı mücadeleden başını sokacağı limana hasret olduğunu ya da uyandığında günaydın selamına ihtiyacı olduğu hissetmelisin. Narin kollarına bağlanan zarif parmakları arasına aldığı sigaraya itiraz etmeden fütursuzca sokulup yakmalısın.
Onu bir yerlere kapatamazsın. Elinden tutup gururla sokak sokak yağmurlarda dolaşmalısın, varsın ıslansın elbisesi görsünler en ince kıvrımlarına kadar. Sen onunla olmanın saadetinin tadını çıkarmalısın. Türkiye kadar özgür bırakmalısın, çıplak ayaklarını toprağa her bastığında izinden gitmelisin, Tıpkı Atatürk’ün peşinden ölüme gider gibi.
Onu tablonun dışına çıkarmak için yaşamalısın ki yaşatabilesin. O senin için bir tablo olmamalıdır. Sadece seyirlik değil. Ağrıların ve sancılarındır. Gülüşü ile güldüğün, gözyaşları ile ısladığın kadındır.
Yani aşık olacağın ancak erişemeyeceğin bir kadın. Dokunuşlarına hasret, tenine özlem, dudaklarına ilaç bir kadın. Sadece senin bildiğin sol yanındaki ağrı, kalbinde bıraktığı sıcak sızıdır.
Kapımı açık bırakıyorum. Bir gün çıkıp gelirsin diye. Geldiğinde tutabilmen için ellerimi boş bırakıyorum. Dudaklarım kurumuş olabilir sen geldiğinde bil ki dudaklarına hasret kaldığındandır.
Sakın geç kalma, geldiğinde bulamayabilirsin. Senden vaz geçtiğimden gittiğimi sanma. Bir ibrik su al gel. Sensiz susuz kaldığımdan ölmüşümdür. Islatamadığın dudaklarım yerine toprağımı sula ve yapamadıklarımızı hayallerinle yaşa…
Artık; gözlerimi kapatıp sadece seni hissedip sınırsırca hayallerimi geliştireceğim. Fakat asla sana dokunmayacağım. Sen bana gelene kadar “TABLODAKİ KADIN”sın!
DÜNYA
3 saat önceAKTÜEL
3 saat önceDÜNYA
4 saat önceDÜNYA
24 saat önceTARIM VE HAYVANCILIK
2 gün önceDÜNYA
2 gün öncePOLİTİKA
2 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.