DOLAR 33,9818 0.11%
EURO 37,7251 -0.39%
ALTIN 2.726,78-0,69
BITCOIN 18479110.8554%
Trabzon
25°

PARÇALI AZ BULUTLU

13:07

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

Erol Sırrı Yolcu

Erol Sırrı Yolcu

30 Ağustos 2024 Cuma

BUGÜN 30 AĞUSTOS

BUGÜN 30 AĞUSTOS
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ulusunu kurtarmak için, yaşamından vaz geçtin. .

Sosyal birisi idin, yurttaş gibi yaşayamadın.

Duygusaldın, aşkı tadamadın.

Hanedanlığa son verdin.

Devrimler, köprüler, yollar yaptırdın.

Fabrikalar, okullar, camiler inşaa etmek yetmedi.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ kurdun.

Daha yapmak istediklerin vardı.

Ömrün yetmedi.

İstedin ki,

Türk, okuryazar, gelişsin, modern olsun,

İlim, bilim insanları çoğalsın.

Sanatçıları, doktorları, Dünya’ya açılsın.

Mühendisleri ülkeyi yeniden inşa etsin.

Şöyle dedin, “Efendiler, artık vatan imar istiyor, zenginlik ve güvenç istiyor, ilim ve bilgi istiyor, yüksek uygarlık, özgür düşünce ve özgür görüş istiyor. Şeref, namus, bağımsızlık, gerçek varlık, vatanın bu isteklerini tamamen ve acele yerine getirmek için esaslı ve ciddi bir biçimde çalışmayı emreder.

İstedin ki,

Yolları, fabrikaları, köprüleri her köye ulaşsın.

Uçak, otomobil, demir çelik fabrikaları olsun.

Köylüye, çiftçiye değer verilsin.

Tarım arazileri çoğalsın, ihracat artsın.

İstedin ki,

Laik olalım,

Dini siyasetten uzak tutalım.

Devlet işlerini, spora, sanata karıştırmayalım.

Mezhepleri ayrılıkları olmasın.

İnsanlar kendi inançlarına göre yaşasın.

İmam imamlığını, vekil vekilliğini, memur memurluğunu yapsın.

Napolyon “Para para para” derken, sen “YA BAĞIMSIZLIK YA ÖLÜM” dedin.

İstedin ki,

Kadınlar korunsun, seçsin, seçilsin.

Kâğıt fabrikalarımız olsun, matbaalar gelişsin.

Basın, bağımsız olsun…

Öğrenciler antlarını okusun, Türk olarak yetişsin.

Gücünle, aklınla Dünya’ya hâkim olacakken, “TÜRKİYE ve TÜRK” dedin.

Sevdanı anlatırken şöyle demiştin. “Efendiler, asırlardan beri, Türkiye’yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir fakat yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir: Türkiye’yi!…

Bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararları ancak bir biçimde karşılayabiliriz: O da artık Türkiye’de Türkiye’den başka bir şeyi düşünmemek. Ancak bu düşünceyle hareket ederek her türlü esenlik ve mutluluk hedeflerine ulaşabiliriz.”

Diktatör da olabilirdin, yapmadın. Durmadın.

Osmanlı döneminde kurulan yabancı bankaları görmezden gelip, Kendi paranla banka kurdun.

Malını, mülkünü kurtardığın yurt gelişsin diye harcadın.

Ağaçların önemine değindin. Şatafatlı yaşam alanları yerine Orman Çiftliğini kurdun.

Türk’ü o kadar iyi tanıyordun ki, yüz yıl önce olabileceklerin önüne geçelim diye, öğütler bıraktın.

Mesela şunu dedin;

“Zorba hükümetler, ne şekilde olursa olsunlar kalıcı olamaz, ayakta kalamazlar. Özgür bir ülkede ise yasalara uymak koşuluyla hükümetin buyruklarını eleştirmek de kınamak da doğrudur. Özgürlük sınırları ne kadar geniş tutulursa, hükümet o ölçüde sağlam olur.”

Sen, Tam 100 yıl önce, Büyük Taarruz başladığında 208 bin kişilik Türk ordusuyla, işgalci 225 bin kişilik işgalci Yunan ordusuna meydan okuyarak 30 Ağustos günü Başkomutan Meydan Muharebesi kazandın.

Önce Bağımsızlık dedin, sonra uygarlık savaşıyla Türk milletini yok olmaktan kurtardın.

Adına Zafer Bayramı denildi.

Amma adın kurumlardan kaldırılmak istendi.

“Türkiye Cumhuriyeti” ibaresi yok sayılmak istendi.

Bayramlarımıza, Cumhurbaşkanı olarak katılmamak için devlet memuru gibi rapor alıp hastayım demedin. Son ulusal bayramı ayakta duracak gücün dahi yokken izledin.

Kurtardığın kutsal topraklar da dalgalanan bayrağımızı indirmek istediler.

Büstlerini yıkmak istediler.

Bunlar için özür dilememiz canını daha mı acıtır PAŞAM..

Böyle devam etmeyecek, izin vermeyeceğiz.

Cumhuriyet’i ilelebet yaşatacak kadar çoğunluktayız.

Yeşil sermaye baronlarına satılanları tek tek geri alacağız.

Avrupa’nın istemediği, bizi içten karıştırmak için gelen yabancıları, dediğin gibi “Geldikleri gibi göndereceğiz.”

Bunu yapacak kudret damarlarımızdaki senden gelen asil kanda mevcuttur.

Vee söz veriyoruz ki, İmamlar camilerde sadece dinimizi öğretmek için var olacaklar. Asla devlet işlerine karışmayacaklar.

Spor müsabakalarında, zeki, çevik akıllı olanlar kazanacak.

Doktorumuz, mühendisimiz yurt dışına gitmeyecek, ülkelerinde TÜRKİYE’nin daha ileriye gitmeleri için çalışacaklar.

Paşam, dün kurtardığın topraklar da, milyonlar sizi anmak için ayakta idiler.

Yer, gök meşalelerle aydınlandı.

Marşlar, şarkılar sizin için söylendi.

Türk Bayrağı altında yürürken senin bizleri ayakta izlediği biliyorduk.

Rahat uyu ATAM…

Biliyoruz ki, sen bu ülkeyi var etmese idin, biz şimdi bu satırları dahi yazamıyor,

Olmasa idin, belki de bu şekilde dünyaya gelmemiş olacaktık.

Biliyoruz, İlke ve inkılapların olmasa idi.

Kadınlarımız haklarını savunamayacak, hatta seslerini dahi çıkartamayacak,

Gençlerimiz hedeflerinde yürüyemeyecekti.

Biliyoruz ki, Türkiye olmayacaktı.

Başkomutanım Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Zafer Bayramımız kutlu olsun…

23. Tümenin ve sizlerin ruhları şad olsun…

Devamını Oku

VATAN’IMDA YABANCIYIM

VATAN’IMDA YABANCIYIM
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlk hatırladığım, 1989 yıllında Bulgaristan’dan Müslüman Türkler yoğun olarak vatanlarına, Türkiye’ye göç etmişlerdi. Çoğu belki okuryazar değildi. Ancak çok çalışkan, becerikli idiler. Kalabalık aile olduklarından düşük maaş onlar için sorun olmamıştı. İşverenler tercih etmiş, Lakin birçok yurttaşımız da işsiz kalmıştı. Nüfusumuz 53 milyon 65 bin kişi idi. Huzurluyduk.
Ülkemize göçler, Romanya, Suriye, Arap ve Afganlılarla devam ediyor. Huzurlu değiliz.
Göçmenleri, sigortasız ve düşük ücretle çalıştıran, işveren mutlu,
Vatandaş yapıldılar. Oy aldılar. Siyasiler mutlu.
İşçimizin hakkı istenilen düzeye ulaşamadı, mutsuz.
Nüfus, 83 milyon 614 oldu. Huzurumuz kalmadı.

Keşke bunlarla kalsalardı iyi idi de, maalesef öyle olmadı, olmuyor.
Ülkede bu kadar işsizlik varken, göçmenler için, “Bu insanlar vatandaşlık alsın ki kurum ve kuruluşlara işe girsin.” Söylemi olmayan keyfimizi iyice kaçırdı.

Daha vahim olan ise, ülkemizde bize diklenebiliyorlar. Yarım yamalak konuştukları dilimizle “Türkçe konuş” cesaretini dahi gösteriyorlar.

Trafikte kuralı ihlal ederler, daha “Ne yapıyorsun” diye soramadan, ya silah çekerler ya baltayla saldırırlar.
Gecenin bir vakti eline ne geçirirse saydırmaya başlarlar.
Sayıyorum 1,2,3,4,5,6,7,8 bitmiyor.
Hastaneler de, kurumlarda aklınıza gelebilecek her yerde öncelikli göçmenler. Vergisini ödeyen bizler ise ikinci vatandaş. Saygımız kalmadı.
Sokağa çıkınca kendi yurttaşımızdan çok onlarla karşılaşıyor olduk.
Bildiğiniz, Vatanımızda yabancı olduk vesselam.
Mesele AB’den alınan 3 milyar Euro ise, peşin alınan vergilerimiz ve Atalarımızın toprak için aldığı, verdiği canlar ile kendi topraklarını savunmayı bırakıp rahatları düşünüp kaçıp geldikleri unutulmasın…
Keyiflerine göre Vatanımızda can almalarına, huzursuzluk yaratmamalarına çareler bulunmalı.
Her gün, göçmenlerin yaptıkları gasplar, çocuk istismarları, kavgalar, cinayetler duyuyoruz.
Aman ses çıkartmayın paraları var. Esnaf iş yapar. Evlerimizi 3 kat fazlasına satarız. Kira bedelleri 3 kat artar dedik. Araplara ülkenin her yerini sattık.
Yurttaşım,
İşsiz, çöpten yiyecek topluyor.
Üniversiteyi çileyle, krediyle bitiren genç, sürünüyor.
Atanamayan öğretmen, sağlıkçı intihar, ediyor.
Geçim derdindeki polis buhran geçirip, şakağına beylik tabancasını, dayıyor.
Doktor, hemşire dayak yiyor.
Bakkal, vay nasıl veresiye vermedin, linç ediliyor.
Şortla sokağa çıkan kadın, taciz ediliyor.
On yaşındaki çocuklarımızın başörtüsü yok, aşağılanıyor.

Diğer taraftan,
Van’da tarlayı ezen, Afganlı.
İstanbul, Moda’da Taliban bayrağı açan, Afganlı.
Kazlı Çeşme’de kamuflajla dolaşan, Afganlı.
Sokaklarda dilenen Suriyeli.
Evlere, dükkânlara giren hırsız Suriyeli.
Otoparklarda da değnekçiler yapan Suriyeli.
Mağazalara da çalışanları aşağılayan, İranlı.
Lüks arabalar kiralayıp çarpıp kaçan, İranlı.
Sahillerde, ellerinde şişelerle, yüksek sesle müzik dinleyen, İranlı.

AB’den üç kuruş para alınıyor diye, vatanımız da bizleri değersizleştirmeye hiç kimsenin hakkı yok.

Yarın, daha önce yapıldığı gibi kilit noktalarına bunları da getirir. Yıllarca bizi yıkmak isteyenlerin yapamadıklarını bunlara yaptırırız.

Allah korusun işte o vakit Vatanımıza tamamen yabancı olur. “Komşii paşaport” denirse şaşırmayalım.

Garip olan, Afganlılar, Suriyelilerden, Suriyeliler Afganlardan, İranlı her ikisinden memnun değil.

Vallahi, Vatanımızda yabancı olduk.

Kıssadan hisse;
Mustafa Kemal, Suriye cephesinde Yıldırım orduları komutanı iken, Mondros imzalanmıştır.
13 Kasım 1918’ de İstanbul’a çağrılan Mustafa Kemal, geldiği vatan sularında itilaf donanmalarını görünce, yanındaki endişeli yaverine, sakin bir o kadar öfkeli ve azimli sesle, “Evet gelirler, gelirler ama bir gün de geldikleri gibi giderler” der.

Devamını Oku

EKONOMİ NASIL KURTULUR ?

EKONOMİ NASIL KURTULUR ?
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Dünya Ekonomik krizi 1929 yılında patlak verdiğinde haklın ekonomik durumunu görmek, sorunları çözmek için yönetici ve konusunda uzmanlar ile Atatürk yurt gezisine çıkar.

Doğudan-Batıya-Kuzeyden-Güneye yurdun her ilinde yurttaşları bizzat kendisi dinler.

Aldığı notları ve çözümlerini Başbakan İsmet İnönü’ye ve ilgili bakanlıklara gönderir.

Mustafa Kemal Atatürk tespitler için aracı kullanmadan, halkın ayağına giderek bunları gerçekleştirmiştir.

Elbette bu seyahatte ekonomi dışında, eğitim, sağlık, hukuk gibi birçok konuyla da ilgili sorunları dinlemiş, gerekli talimatları da vermiştir.

Elbette ki çıkış noktası ekonomi idi.

Gördüklerini, dinlediklerini yaptığı çalışmalarını ve de çözümlerine Nutuk yer vermiştir.

Tarihçi yazar Sinan Meydan’ın da Anahtar kitabında yer alan notlarına göz atalım.

Mahsulün az olduğu yerlerde durum iyi değildir. Araziler için alınan vergiler ve borçlar köylüyü, çiftçiyi zora sokmaktadır. Her yerde çiftçiye traktör için “muaf rüsumlu gaz” verilmelidir.

Birçok ilde meydana gelen fare, çekirge tahribatı ve incir kurdu mevcuttur. Mücadele edilmeli, zeytinlikler ve portakal ağaçları hastalıklara karşı korunmalı ve kurtarılmalıdır.

Tütün üreticileri memnun edilmeli. Trabzonluların isteği olan tütün-sigara imalathaneleri kurulmalıdır.

Arazi kayıtlarında anlaşıldığı üzere eksiklik mevcuttur. Çiftçilere yeterli arazi desteği verilmelidir.

Vergi şikâyetleri fazladır. Kanunları yeniden düzenlenmeli, haklı şikâyetleri dikkate alınıp, mali güçlerinin üzerinde vergi alınmamalıdır.

Sürü hayvancılığı koruma altına alınıp, Hükümetin sanayiyi teşvik ettiği gibi hayvancılığı da teşvik etmelidir. Gerekirse bütün hayvan vergisi yüzde elli azaltılmalıdır.

Dokuma sanayiinin ihtiyacı olan makineleri üretecek santral kurulmalıdır. Dikkat: Alınmalıdır demiyor, kurulmalıdır diyor.

Baytar, Orman ve ziraat mühendislerinin maaşları artırılmalıdır.

Emekli, dul ve yetim maaşlarında en çabuk şekilde düzenleme yapılmalıdır.

Köylüler için özel tasarruf tedbirleri alınmalıdır.

İstanbul’da incelemelerim sırasın Rus ithalatının Türk üreticiye zarar verdiğini gördüm. Ruslar çimento, tütün ve şekeri daha ucuza satıyorlar, biz onlarla rekabet edemiyoruz. Bu konu acilen değerlendirilmelidir.

Gümrük işleri düzenlenmelidir.

Ekmek fiyatları kontrol edilemiyor, fiyatlar yüzde yüz artıyor. Çözülmelidir.

İş kanunu çıkartılarak, işçilerin hayat ve hakları, menfaatleri diğer vatandaşlar gibi aynı derecede önemlidir. Gereken yapılmalıdır.

Devletin teşebbüs edeceği büyük sanayi yatırımlardan olan dokunma fabrikaları acele kurulmalıdır. Bu fabrikalar ekonomik durumumuzu rahatlatır.

Uşak şeker fabrikasını gördüm. 5.5 milyon lira borcu var. Hükümet bu milli müesseyi derhal kurtarıp güçlendirmelidir. Dikkat borcu var diye kapatılmalı-satılmalı veya özelleştirilmelidir demiyor. Kurtarmalı-Güçlendirilmelidir diyor.

Petrol işi kısa zamanda halledilmelidir. Madenler işletmelidir. (Çözümlerini de sıralanmıştır)

Devlet gelirlerini artırmak için 12 seneyi kapsayan bir çalışma planı hazırlamalıdır.

Kim diyor? Gazi Mustafa Kemal Atatürk, görevi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı…

Yıl: 1929-1930-1931

Toprakları işgalcilerden kurtarmış, Cumhuriyeti kurmuş, devrimleri gerçekleştirmiş. Fabrikalar kurmuş, köylüyü efendi yapmış, Türk’ün itibarını kazandırmış.

Orman Çiftliğinde, hediye edilen köşklerde oturup rakısını, kahvesini içmemiştir. Halkın ayağına giderek sorunları görmüş, yurttaştan dinlemiş çözümleri bulmuş.

Yetmemiş, şahsi parasıyla banka kurmuş.

Durmamış, 12 Temmuz 1932’de Dil Devrimini yapmış.

21 Haziran 1934’de soyadı yasasının kabulünü gerçekleştirmiş.

Yetinmemiş, devlet ve din işlerinin karıştırılmaması için 5 Şubat 1937 tarihinde laikliği kazandırmış.

Sonuç; Atatürk’ün vefat ettikten sonra 27 Nisan 1939 yılında Ankara’da toplanan “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yedinci hesap yılı hakkında “İdare Meclisi Rapor ve Mürakıplar Raporu”nun dördüncü sayfasında “Memleketimizde umumî vaziyet” ara başlığı altında görülüyor.

“1938 senesi zarfında heyeti umumiyesi dâhilinde ziraatımız iyi bir mahsul almıştır. Sanayi programımızın tatbikine ve kendisini göstermeye başlayan semerelerinin iktitafına devam edilmiştir. Ticaret sahası da daha ziyade bir hareket ve faaliyet göstermiş ve Mâliyemizin irat menbaları daha feyizli neticeler vermiştir. Toptan fiyatlar biraz düşmüş, hayat pahalılığı geçen senekinin hemen hemen aynı seviyesinde kalmış görünmektedir.”

Beşinci sayfasında “Devlet maliyesi” ara başlığı altında ise;

“1938 adi senesine tesadüf eden ilk beş ayın nihayetinde hitam bulan 1937 – 1938 malî senesi 272,2 milyon liralık bir tahsilat yekûnu vermiştir ki, muhammenata nisbetle 41.000.000 lirayı mütecaviz bir fazlalık irae eder. 1938 in son yedi aylık tahsilâtı evvelki senelere nisbetle yine yüksektir.”

Ekonomi böyle kurtarılır…

Devamını Oku

Herkesin Son Sevilme Tarihi Vardır…! Belkide Seninki Geçti

Herkesin Son Sevilme Tarihi Vardır…! Belkide Seninki Geçti
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Geceye geçmiş olsun.

Tara saçını, kes sakalını,

İç ısıtan gülümsemenle, güzelliğini boyalarla örtmeden,

Çık sokağa…

Aynı dili konuşmasan da aksın dudaklarından,

İlk gördüğün canlıya, komşuna, arkadaşına,

Gülerek yüksek sesle uzatarak Günnaydıınn diye bağır.

Sesin duyulsun uzaklardan.

 

Şaşırt inadına selam vermeyenleri.

 

Aydınlansın köhne beyinler.

Ay gibi çıksın ortaya tüm güzellikler.

“Seni seviyorum hayat. Bugün yine çok güzelsin” diye haykır evrene.

Aç kollarını iki tarafına kanatların gibi olsun.

Büyüleyen danslarıyla kar tanelerine eşlik et.

Görenler deli deseler de aldırma.

Uç, içindeki yaşam sevincinle bırak kendini, rüzgâr savursun seni götüreceği yere.

Durduğun yerde, bazı gözlerde hasret, kimi dudaklar da gülümse göreceksin.

Sahiplenecek bir yürekte, kimi dost arayacak.

 

Konuştukça dinleyecek, sustukça hissedecek.

 

Birileri kıskanacak.

Kimileri düşmanlık besleyecek kirli kalplerinde.

Aldırma.

Bırakıp gittiklerine üzülme, yokluğunda değerini öğreneceklerdir.

Tatlı söze kanabilen gönlün, acı söze yanıyorsa kopup gittiklerini dert etme.

Sen onlar için yanmayı göze almışsan demektir ki yüce bir kalbe sahipsin.

En güzel takın yüreğindeki merhamet, yüzündeki kocaman gülümsemendir.

Hatırlayarak ölüyü diriltebileceğin gibi, unutarak diriyi de öldürebilirsin.

Kendine, bu hayat benim diyerekten muzipçe şen kahkahalar at.

 

Mutlu, mutsuz duygularını sustur.

 

Sarılma işini kollarına bırak.

Geçmişi unut.

Ve Gülümse…

Çık gökyüzüne, bulutlarla çarpış, yağmur olup düştüğün toprağa sarıl yeniden filizlen.

Tomurcukların açmaya başladığında,

Konuşmak yerine susmanın,

Yaklaşmak yerine mesafe koymanın,

Beklemek yerine unutmanın,

 

Seni daha az incittiğini öğrenmiş olacaksın.

 

Susmanın güzelliğini muhatabın arifse anlayacaktır.

Yağmurun sesiyle, karların dönerek düşmesini izle.

Şiirle, şarkıyla, tutkuyla sarhoş olmanın keyfini sür.

Rakıyla, şarapla sarhoşluğun zamanın köleliği olduğunu anlayacaksın.

Ağıtı, çığlığı bilirsin, amma önemlisi susmasını da bileceksin.

İyilik yap. Fakat unut.

Gönül fakiri ol. Sevgiye aç kal.

Bilmelisin ki, pahalı eldivenler değil, ellerini tutunacak birisi ancak ısıtır.

O ele sahip olamamışsan, ne kadar zengini olursan gönül fakirisindir.

 

Ömür, yokluğun varlığına sarılacak kadar uzun bir yer değildir.

 

Tek bir kişinin yokluğu, çevrendeki tüm çokluğu hiç yapacaktır.

Yağmur damlaları bir birleri üzerine incitmemek için düşmezler.

Kar taneleri de öyledir.

Sen düşeni eziyor sanırsın, onlar sarılıp güçleniyorlardır.

Bir de unutma, ne olursa olsun,

Kim olursan ol

İster bulunmaz hint kumaşı ol

İster Vazgeçilmez bir lider ol

Herkesin son sevilme tarihi vardır!

O gün gelmişse düştüğün toprağa girmelisin ki kalanlar,

Huzurla, sevgiyle, barış içinde Gün aydın diyebilsinler.

* * *

Devamını Oku

BU KADAR UYKU YETER !

BU KADAR UYKU YETER !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Günün ilk ışıklarını kuş cıvıltılarıyla,
Ter temiz serin nefesini,
El değmemiş yüzünle karşılarsın.
Çekersin havayı derinliklerine kadar.
Bilir misin? Sabahlar, hayatın en iyi halidir.
Ah bir görsen gelmekte olanı,
Ve doğanın uyanışını.
Bitkilerin, börtü böceğin uyanışını.
Tarlası sürenleri, çapa vuran kadınları,
İnekler, keçiler, kuzular, sıpalar,
Yumurtalarını bırakan tavukların uyanışını.
Karanlıkta okullarına giden öğrenciler,
Telaşla işlerine giden işçiler uyandı.
Sen de uyan güzel yurdum,
Bu kadar uyku yeter.
Gelmekte olan bahar geliyor.
Ağaçlar yeşile bürünüyor, çiçekleri açıyor.
Çiçekleri, renkliliği, uyanışı seversin.
Biliriz bir de delilikleri…
Adına yakışır gibi yine yap bir çılgınlık.
İçindeki çocuğu serbest bırak.
Uyan çocuksu güzelliğinle.
Bazı insanlar güzeldir de,
Görünüşleriyle, söyledikleriyle değil.
Olduklarıyla.
Aşık Veysel’in dediği gibi,
“Yüzü güzel olana kırk günde doyarsın da,
Gönlü güzel olana kırk yılda doyamazsın”
Yüz yıllarda geçse doyamayız sana Ülkem.
Doğayla inatlaşma, su akar yolunu bulur.
Bırak akışına.
Coşkuyla akıp giden nehirleri,
Tarlada ki sebzeyi, yeşil yaprakları,
İçilecek suyu, değişen mevsimleri,
Görmek istediğimiz gelecek yılları,
Unutalım yaşanan duyguları, olayları.
İyi, kötü vasıflı, vasıfsız insanları,
Acısıyla tatlısıyla tüm sonuçları,
Kader demek için hadi uyan.
Güzel günler yola çıkmış geliyor.
Nisan yağmurlarıyla barajların dolacak.
Toprağında çiçekler açacak, arılar bal toplayacak.
Sana özel doğa canlanacak…
Yoruldun uyumaktan ay yüzlüm, uyan.
Bilirsin can çekişmeyi, susmaktır.
Susma!
Yorgunum deme.
Gel yüreğimde dinlen,
Kapına çadır kurar beklerim.
Hüzünle değil, huzurla uyan yeter.
Sen dilimde ki türküm,
Yolumun sonundaki vuslat,
İncilerimi akıttığım toprağım,
Gözümden akan sel,
Özleminle yandığım vuslatım,
Sarhoşluğunla uyandığım vatanımsın.
Bahar geliyor, ardından yaz.
Uyan güzel ülkem, bu kadar uyku yeter.

Devamını Oku
error: Content is protected !!