DOLAR 32,3400 -0.07%
EURO 34,8790 0.06%
ALTIN 2.392,77-0,15
BITCOIN 0%
Trabzon
13°

HAFİF YAĞMUR

13:06

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

Adnan Sungur

Adnan Sungur

03 Temmuz 2022 Pazar

SAYIN İMAMOĞLU’NA YOL YAKINKEN KÜÇÜK BİR UYARI YA DA DOST TAVSİYESİ!

0

BEĞENDİM

ABONE OL
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamığlu’nun son Karadeniz gezisinde yaşananlarla ilgili olarak herkes bir şeyler yazdı, çizdi. Kimi ağır eleştirdi, kimi hayal kırıklığını dile getirdi, kimi, sahip çıktı, kimi yol göstermeye çalıştı. Ben de kendi bakış açımla birlikte uzun yıllar önce tanıdığım Sayın İmamoğlu’na buradan bir mektup yazmayı uygun gördüm… Umarım, bunu Ekrem İmamoğlu’na gönül verenler, onun yakın çevresi ve nihayetinde kendisine ulaşırsa, o da dikkatle okur ve bir sonuç çıkarır. Biraz uzun yazı ama derdimi ancak bu şekilde anlatabildim, okuyacaklardan şimdiden özür dilerim…
Sayın Ekrem İmamoğlu,
Sizi ilk tanıdığımda henüz 30 yaşlarındaydınız… Özkan Sümer başkanlığındaki ikinci dönem yönetiminde yer almıştınız. Makul bir kişilik, yönetici sorumluluğunu yerine getirme çabasında bir görüntü veriyordunuz… İkili ilişkimiz de iyiydi. Benimle de ilişkilerinizde saygı ve sevgi ama yine de gazeteci-yönetici sorumluluğu çerçevesindeydi. Trabzon’daki gazeteciler arasında bana karşı da farklı bir saygınız bulunuyordu. Hatırlarsanız, Sümer’in istifasından sonra, Zorlu Otel’de gazetecilerle bir toplantı yapmak istemiştiniz. Türkiye Gazetesi’nin Trabzonspor yazarı ve muhabiri Mehmet Tahir Kum’u aracıyla, benim de toplantıda mutlaka olmamı istemiştiniz. Sonraki süreçte Trabzonspor yöneticilik kariyerin bitmiş, CHP’nin Beylikdüzü İlçe başkanı seçilmiştiniz. Ardından Beylükdüzü Belediye başkanı oldunuz. Çalışkan, hırslı, mücadeleci, halkla iç içe bir kimlik sergiliyordunuz… Bunun da meyvelerini toplamaya başlamıştınız.
Nihayetinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapıldınız Millet İttifakı tarafından…Pek tanınmıyordunuz ama aday yapıldığınızda facebookta sizin kişiliğinizi tanıdığım kadarıyla anlatmaya çalışmış ve destek verme adına elimden geleni de yapmıştım. AKP’lilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyıp Erdoğan başta olmak üzere, tüm devlet erkanı, İstanbul’u kazanma savaşını veriyordu. Seni sevenlerle birlikte bu devasa güce karşı kazandınız.. Ama iktidar ve yanaşması pati bunu bir türlü içine sindiremedi… Yüksek Seçim Kurulu’ndaki tetikçileri aracılığıyla seçimi yenileme kararı verdiler. Ama, “Ben hak yemem ama hakkımı da yedirmem” diyerek ceketinizi çıkardınız, gömleğinin kollarını sıvadınız ve “yenilmez” kabul edilen Erdoğan’a karşı gerçek bir savaşa giriştiniz..
Ve İstanbul seçimlerini tarihi bir farkla kazandınız. Tabir yerindeyse onu da, onun temsil ettiği tüm güçleri de sandığa gömdünüz…. AKP iktidarından ve İstanbul’daki büyük soygunlardan bıkmış olan halk kitleleri, sizin etrafında toplandı… Adeta bir Pop star muamelesi görmeye başladınız. O seçimden sonra Trabzon’a gelmiştiniz ve bayramlaşma vardı. Hiçbir hazırlık yapılmamasına, bindirilmiş kıtalar olmamasına rağmen, neredeyse tüm Trabzon, köyleriyle birlikte Atatürk Alanına akın etmişti. Tarih, Trabzon’da böyle bir kalabalığı görmemişti. Sonra, Akçaabat’tan başlayarak, Giresun’a ve Ordu’ya kadar gittiniz… Her yerleşim biriminde binlerce insan yolunuzu kesti, elinizi tutmak, boynunuza sarılmak için birbirleriyle yarıştı. Sevgi seliyle kucakladı, bağrına bastı…
Siz, bu ülke insanı için, AKP’nin ceberrut iktidarına karşı bir başkaldırı ve zafer simgesiydiniz artık.… Ülkenin ezilen halkları ve iktidarın gerici uygulamalarından bıkmış, isyan noktasına gelmiş her bireyi için umuttunuz. Gelecekte bu ülkeyi düzlüğe çıkaracak en önemli lider olarak kabul görüyordunuz. Neredeyse Mustafa Kemal Atatürk’le simgeleştiriliyordunuz.. Ülkenin neresine giderseniz gidin,, her yerde, aynı sevgi, coşku ve heyecanla karşılandınız, kucaklandın, sevgi seline mazhar oldunuz.
Belediye başkanlığı koltuğuna oturduktan sonra da, sizinle en acımasız şekilde uğraşmaya devam etti iktidar…. Tüm enstrümanlarıyla üzerinize geldiler, çalıştırmamak için ellerinden geleni yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Bu noktada, iktidarın ceberrut yaklaşımına isyan eden herkes yine sizinle beraber yürümeye devam etti, ediyor da…
Ama son zamanlarda, özellikle çevrenize aldığın kişilerle birlikte, bir kibir sarmalının içinde debelenmeye doğru gittiğiniz hissini uyandırmaya başladınız. Birçok insanın kafasında soru işaretleri oluşmaya başladı. Bu sorular, iktidar medyası ya da temsil ettikleri siyasi aktörlerin kışkırtmalarından değil, sanki değişir gibi gözüken tavrınızdan kaynaklıydı. Bunun aslında size ne kadar zarar vermeye başladığını son Karadeniz gezinde gözlemledik. Evet, bir seçim arifesinde değildik. Ya da, bir zafer coşkusunun yarattığı atmosfer aramak doğru olmasa gerekti… Ama yine de özellikle Trabzon bayramlaşma mitingine baktığımda, eski coşkudan, heyecandan eser görmedim. Sanki insanlar, “Ekrem İmamoğlu, gizli ajandasıyla birlikte hareket ediyor. Asıl amacına ulaşmak için gerçek yüzünü gizlemeye çalışıyor” diye düşünmeye başladı. Yani daha önceki şeffaf Ekrem İmamıoğlu’nu karşılarında bulamadıklarını düşünmeye başladılar gibime geldi. .
Bunun özellikle sol, sosyal demokrat seçmene hitap eden liderler için ne kadar kötü bir durum olduğunu bilmem algılayabilir misiniz_ Yani size umut olarak bakan, oy vermeyi düşünen seçmen kitlesiyle, AKP ve Recep Tayyıp Erdoğan’a oy veren seçmen kitlesini sakın birbirine karıştırma olur mu? Unutmayın ki, bizim cenahta körü körüne birine, ya da partiye bağlı olanlar dışındakiler, şeytanı beylik nutuklarda değil, ayrıntıda arar…
Sol bir İSKİ skandalıyla, sosyal demokrat belediyeleri ve partileri yıllarca affetmedi ama AKP seçmeni ülkenin belki de 4-5 trilyon dolarlık kaynağını iç edenlere hala daha destek veriyor ve bu noktada en küçük bir vicdanı rahatsızlık duymuyor.
Tüm bunları neden yazdım?
Asıl meseleye geleyim.
Karadeniz Gezinize başta Nagehan Alçı olmak üzere, Ertuğrul Özkök ve Akif Beki’yi de katmandan dolayı epey eleştiri aldınız… Bunlara yanıt verdiniz, neden bu tür gazetecileri de gezilerine çağırdığınızı anlattınız. Mutlaka herkes, bir eylem yaptığında ve bu eleştiri konusu olduğunda, mutlaka söze bir“ama…” diye başlamaya dikkat eder. Fakat, “Ama” ile başlayan savunmaların pek kabul gördüğünü söyleyemeyiz. Yine de sizin, “ama”nızı kabul edelim… Fakat sizi eleştirenlere, “Vız gelir, tırıs gider” gibi üst perdeden tepki koymanız, bundan dolayı özür dileseniz de aslında bilinç altınızın dışa vurumunu yansıtıyordur bana göre… Belediyenin, paralı sözcüsü Murat Ongun’un, “Bu eleştiriler hiç umurumuzda değil. Nafehan Alçı, o bölgede çok seviliyor” şeklinde özetlenebilecek ifadeleri de çevrenizde önemli görevler verdiğiniz insanlardan en azından birinin ne kadar sığ düşünce yapısına sahip olduğunun kanıtı sayılmalıdır. …
Sayın İmamoğlu, öncelikle şunu ifade edeyim ki, eğer Türkiye’de halkın çıkarlarına dönük bir iktidarın kurulmasında başrol oyuncularından biri olacaksanız, operasyon gazetecisi Nagehan Alçı gibilerin, sizi, ya da temsil ettiğiniz değerleri anlamasına ya da anlatmasına hiç gerek yok inanın. Ertuğrul Özkök gibi, tatlı su demokratlarının, patron temsilcisi olarak binlerce gazeteciyi sokağa atmaktan imtina etmeyen, tüm meslektaşlarının yoksullaşması ve patronunun daha da zenginleşmesi uğruna kendini paralayan bir kimliğin de övgülerine mazhar olmanızın da bir anlamı yok. Hatta bu türlerin sizi övmesi halinde, bizim gibilerin kafasında soru işareti yaratmaktan başka bir şey yapmamış olursunuz… Yaptığınız açıklamada Recep Tayyıp Erdoğan’ın medyadaki tetikçisi Abdulkadir Selvi’yi bile gezilerinize davet edeceğinizi söylüyorsunuz.
Sayın İmamoğlu, Atatürk, Kurtuluş Savaşını verirken, Ali Kemal ve onun temsil ettiği İngiliz emperyalizminin ve işgal kuvvetlerinin en önemli tetikçilerine kendini ve mücadelesini anlatma ihtiyacı hissetti mi? Unutmayın ki çokça sözlerini paylaştığınız Özkan Sümer, Trabzonspor’u anlatırken, “Trabzonspor, güçlülerle sevişerek değil, savaşarak büyük olmuştur” sözü tarihe mal olmuştur. Yine devrimci şair ceketli çocuk Kazım Koyuncu, “Trabzonspor, bizim gözümüzde güçlülere karşı savaşan bir masal kahramanı gibiydi. Öyle ki, statükoyu bile devirmişti” sözleri de kulağınıza küpe olmalı diye düşünüyorum.
Size hatırlatmak isterim ki, mücadelenizi, yolunuzu, hedefinizi anlamaları ve anlatmaları için gezilerinize davet ettiğiniz gazetecilerin bir kesimi, bu ülkede, insanlar ki, çok sayıda da meslektaşları vardı, hücrelere tıkıldığında cellatları, alkış yağmuruna tutuyorlardı. Binlerce insan haksız yere hapislere atıldığında, işlerinden edildiklerinde, açlığa mahkum hale getirildiklerinde, bunu yapan kan emicileri çılgınca destekliyorlardı. Onlar ve onların temsil ettiği gazeteci artıkları, iktidara ve onun güç odaklarına destek verip, saray yavrusu köşklerde günlerini gün ederken, açlığa, ölüme mahkum edilenlerin adeta kanlarını içercesine kadehlerini tokuşturuyorlardı.
Bu ve bu gibilerin seni ve mücadeleni anlamaları için çaba harcamaya girişirseniz, bu kez bizim gibiler sizi hiç anlamazdan geliriz. Bu türlerin beğenisine ihtiyacınız varsa, bilin ki, halkın beğenisini adım adım kaybedeceksiniz… Çünkü bu kesimlerin umurunda hiçbir şekilde halk olmadı, olmayacak da…. Şunu sakın unutmayın ki, onlar, iktidarın değişme olasılığına karşı, yeni bir konumlama ihtiyacı hissedenlerin en önde gelenlerindendir…
Ha, eğer derseniz ki, “Ben iktidara gelene kadar onları kullanacağım” tecrübelerimle bilirim ki, kullanan, kullanılır da…Hayır, Recep Tayyıp Erdoğan’ın iktidara gelirken, herkese mavi boncuk dağıtan politikasını izleyerek amaca ulaşmayı hedefliyorsanız, şunu bil ki, bir şeyin aslı varken, kopyasının pek değeri olmaz…Bu durumu Erdoğan’ın hitap ettiği kitle kabul edebilir ama sol ve sosyal demokratlar, hiçbir şekilde affetmez…
Son söz;
Bana göre izlemeniz gereken yol, gazeteciliği sadece kendi çıkarları, ya da ideolojilerine hizmet aracı gören, operasyon tetikçileri olarak kullanılan, iktidar kokusunu alanların da desteğiyle, ya da koltuk değneği işlevi görmesiyle bilinenlerin birkaç övgü dolu yazısı ya da sözüne itibar etmeden, tümüyle halkın yanında, halkla beraber yöneterek, bu ülkenin yoksul insanının sorunlarına çare olma yolunda adımlar atmanızdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün 100 yıl önce güvendiği güçlerden destek almaya çalışın, Özkan Sümer’in sözünü dikkate alın, Kazım Koyuncu’nun masal kahramanı olarak nitelendirdiği statükoyu deviren Trabzonspor gibi olun…
Bizim gibi düşünenlerin sizden beklediği budur.
Bilmem anlatabildim mi?
Saygılarımla….

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

error: Content is protected !!